Haberler
BBC

ABD Başkanlık Seçimleri: Sosyal medyada dolaşan komplo teorileri seçmenleri nasıl etkiliyor?

Güncelleme:
Abone Ol

ABD'de başkanlık seçimleri yaklaşırken, sosyal medya şirketlerinin aldığı önlemlere rağmen QAnon hareketi tarafından yayılan asılsız komplo teorileri milyonlarca kişiye ulaşmayı sürdürüyor.

ABD'de başkan adaylarının seçim kampanyalarında pandemi, Yüksek Mahkeme'ye atanacak yargıcın belirlenmesi ve polis reformu gibi konular ön plana çıksa da milyonlarca ABD'linin ise bambaşka bir gündemi var.

24 yaşındaki Jade Flury, bir arkadaşıyla mesajlaşmalarını okurken, "Bunları yüksek sesle söyleyince kulağa deli saçması geliyor" diyor.

Jade, arkadaşını Instagram'da gördüğü videoların içinden çıkamadığını söylüyor. Bunlar esas olarak ABD Başkanı Donald Trump'ın hükümet, iş dünyası ve medyadaki satanist pedofillerden oluşan "derin devlete" karşı mücadele verdiği yönündeki QAnon adlı dayanaksız komplo teorilerine ait.

Jade, arkadaşına çocuk kaçakçılığı çetesini yöneten "Demokrat Parti elitleriyle" ilgili iddiaların doğru olmadığını anlatmak için dilinde tüy bittiğini ancak işe yaramadığını söylüyor:

"Arkadaşım 'fuhuş çetesi' meselesinin gerçekten doğru olduğunu düşünüyor ve neden hiçbir gazetecinin bu işin peşine düşmediğini, neden bunun doğruluğunu ispatlamaya, doğru olmadığını kanıtlamak kadar zaman ayırmadığını sorguluyor."





Gerçekte ise çok sayıda gazeteci bu işin peşine düştü. Her ne kadar QAnon'un bu komplo teorisi için ortaya koyduğu bağlantıların bir kısmı gerçek olsa da bu iddia özünde yanlış ve bunun doğruluğunu gösteren herhangi bir kanıt da yok.

Bu komplo teorisi, ilk kez muhtemelen geyik yapmak amacıyla 4chan ve 8chan gibi forumlarda ortaya atıldı ve diğer sosyal medya platformlarında da Başkan'ın sadık destekçileri arasında hızla yayıldı.

İnsanı 'tavşan deliğine' düşüren seçimler

Jade'in bahsettiği arkadaşı, ana akım medyada yer alan konulardan farklı bir gündeme sahip bu alternatif seçim tartışmalarının peşine düşen milyonlarca ABD'liden biri. "Tavşan deliğine" düşen bu alternatif seçim gündemi, komplo, entrika, söylenti ve iddialarla dolu.

ABD'de yaşayan 68 yaşındaki Tom Long, sosyal medyayı çok farklı kullanıyor. Instagram'a girmiyor. Ancak Facebook'taki haber akışı ve yerel siyasi gelişmelerle ilgili kurduğu gruplar da komplo teorilerinden geçilmiyor.

Tom, "Sayfayı aşağı doğru kaydırdıkça kaynağı QAnon olan deli saçması gönderilerin paylaşıldığını görüyorsunuz. Paylaşılanlar her geçen gün giderek daha saçma bir almaya başladı" diyor.

Emekli bir otomobil tamircisi olan Tom, kısa bir süre önce Michigan'dan Florida'ya taşınmış. Artık her sabah sporunu yaptıktan sonra bilgisayar başına oturup Osceola Politics adını verdiği Facebook grubunda paylaşılan sahte ve yanıltıcı bilgilerle dolu gönderileri siliyor.





Sildikleri arasında Demokrat Parti'nin başkan adayı Joe Biden'ı ve partisini çocuk istismarı çeteleriyle bağdaştıran, Başkan Trump'ı ise ülkeyi "elitlerin çocuk kaçakçılığı çetesinden kurtaracak" kişi olarak lanse eden görseller ve videolar var:

"Bunlar baştan aşağı yanlış şeylerle dolu olsalar da her geçen gün durmadan yayılmaya devam ediyor."





Komplo teorileri ana akımlaşıyor

Elbette, aslı astarı olmayan komplo teorilerine yatkın olanlar sadece Trump destekçileri değil. Biden yanlısı bazı sosyal medya kullanıcıları da Beyaz Saray'dan gelen tutarsız açıklamalar nedeniyle oluşan boşluğa girerken, son olarak Trump'ın koronavirüse yakalanmadığını iddia eden dayanaksız söylentileri yaymaya başladı.

Ancak QAnon, bugün internet ortamında en fazla yayılan komplo teorisi olmayı sürdürüyor. BBC'nin yaptığı bir araştırma, bu yıl içerisinde QAnon'un komplo teorilerinin sosyal medyada 100 milyondan fazla yorum, paylaşım ve beğeni topladığını ortaya koydu.

QAnon gruplarının en fazla kullandığı sosyal medya platformu Facebook'ta bu sayı 44 milyon. Bu sayı, ırkçılık karşıtı protesto ve eylemlere adını duyuran Black Lives Matter hareketini destekleyen grupların yarattığı toplam etkileşimin üçte ikisine denk geliyor.

Sosyal medya şirketlerinin aldığı önlemler asılsız iddiaların yayılmasını yavaşlatmış gibi görünse de bu komplo teorilerini paylaşanlar, alınan önlemlerin etrafından dolaşabilmek için yeni etiketler kullanarak, sıradan kişilerin Facebook, Twitter ve Instagram akışlarına ulaşmayı başarıyor.





Her ne kadar bu komplo teorilerinin doğruluğuna gerçekten inanların sayısı çok az olsa da, bu iddiaların hızlı bir şekilde yayılmasını sağlıyorlar. Mart ayında, Pew Araştırma Merkezi'nin yaptığı bir araştırma, ABD'lilerin dörtte üçünün QAnon'u hiç duymadıklarını ortaya koydu.

Yine Pew'a göre, Eylül ayına gelindiğinde ise bu teoriyi duymayanların sayısı yüzde 50'ye geriledi. Katılımcıların yüzde 9'u, bu hareketle ilgili "çok fazla" şey duyduğunu söyledi. Bu harekete itibar edenlerin oranı çok ama çok düşük olmasına karşın yine de milyonlarda kişiye denk geliyor.

3 Kasım'daki seçimlerde Kongre'ye aday olan bazı Cumhuriyetçi siyasetçiler, QAnon tarafından ortaya atılan bazı fikirlere sempati duyduklarını açıkladı.

Uzmanlar, koronavirüs salgını ve alınan kısıtlayıcı önlemlerin bu hareketin popülaritesinin artmasında etkili olduğunu düşünüyor. QAnon'u destekleyenler, salgın sırasında evde kalmanın, sürekli endişe içerisinde yaşamanın ve hayatlarının büyük bir bölümünü internette geçirmelerinin yarattığı durumdan kaynaklanan korku, belirsizlik ve kaygılardan faydalanıyor.



QAnon teorileri, koronavirüs etrafında örülen komplo teorileri giderek daha çok iç içe geçiyor ve buna inanlara içinden geçtikleri zor dönemleri anlamlandırabilecekleri açıklamalar yaratıyor.

Aşırılık yanlısı grupları inceleyen Southern Poverty Law Centre'dan kıdemli araştırmacı gazeteci Michael Dison Hayden, QAnon'u "internette giderek daha çok zaman geçiren insanların aklına girebilen tarikat benzeri bir kapsayıcılığa sahip, ikna edici bir komplo teorisi" olarak tanımlıyor.

Uzmanlar, QAnon'un ana akım içerisinde kendisine çok başarılı bir şekilde yer bulduğuna ve bazı kişilerin bu görüşleri nereden geldiğini dahi bilmeden savunmaya başladıklarına dikkat çekiyor.

Komplo teorileri üzerinde yıllardır çalışmalar yürüten Syracuse Üniversitesi'nden Doç. Dr. Whitney Phillips, "satanist elitlerden oluşan bir çocuk kaçakçılığı çetesinin" varlığına inananların sayısının çok az olmasına karşın, QAnon hareketi tarafından yayılan diğer bazı fikirlerin çok hızlı bir şekilde taraftar toplayabildiğini belirtiyor.

Phillips, "Bunların başında Trump'ın altını oymaya çalışan, bürokrasi içerisinde gölge bir yapının olduğunu öne süren derin devlet teorisi geliyor" diyor. Bu teori QAnon destekçileri tarafından icat edilmemiş olmasına karşın bu grup yayılmasında önemli rol oynadı.





Z Kuşağı mı, Q Kuşağı mı?

Genç bir gazeteci olan Jade Flury son dönemde oldukça yoğun bir dönem yaşıyor.

Arkadaşlarıyla yaptığı sohbetlerin ana gündem konusunu pandemi oluşturuyor. Ancak son dönemlerde komplo teorilerinin arkadaşlarıyla yaptığı siyasi sohbetleri değiştirmesinden endişe duyuyor.

Flury, "Bu durumun oylarının rengini değiştireceğini düşünüyorum. Bazıları Demokratların şeytan olduğunu düşünüyor. Diğerleri ise Donald Trump'ı kurtarıcı olarak görüyor. Aralarında kullandıkları oyun sayılmayacağına çünkü sistemi 'elitlerin' kontrol ettiğine inanlar da var" diyor.

Demokrasi zarar görüyor mu?

Whitney Phillips, QAnon yarattığı asıl tehlikenin, bireylerin seçimlerde kullanacakları oyu etkilemenin çok ötesinde olduğunu öne sürüyor. Phillips, QAnon'un demokrasinin kendisinin toptan reddedilmesinin zeminini hazırladığını belirtiyor ve Başkan Trump'ın seçimleri kaybetmesi halinde yenilgiyi kabul etmeyi reddetmesini örnek olarak gösteriyor:

"ABD halkının önemli bir bölümünün seçimlerden çıkan sonucu kabul etmemesi ve Trump'ın da seçimi kaybetmesi halinde, tahayyül etmekte dahi zorlandığım bir dizi sıkıntıyı da beraberinde getirecek."

Sosyal medya şirketleri de son dönemde gelinen bu noktaya dikkat etmeye başlamış gibi görünüyor. Yaz ayları boyunca Facebook ve diğer bazı büyük sosyal medya şirketleri, QAnon'a karşı bazı önlemler almaya başladı. Bunlar arasında hareketin kullandığı bazı etiket ve hesapların kapatılması, gönderilerin bir kısmının yayılmasının sınırlandırılması da yer alıyor.

Facebook bu hafta içerisinde bir dizi yeni önlem aldı ve QAnon içeriğinin kısıtlandırılmasına yönelik bir dizi yeni karar açıkladı.

Ancak komplo teorilerini yayanlar, alınan bu önlemlere de uyum sağlamış gibi görünüyor. Yaz aylarındaki önlemlerin ardından birçoğu #ÇocuklarımızıKoruyalım ve #ÇocuklarıKoruyalım gibi daha masum görünen etiketler kullanmaya başladı. Bu etiketler sayesinde, komplo teorileriyle hiç ilgisi olmayan insanlar dahi 4chan ve 8chan gibi bataklıklara çekildi.





Facebook'un küresel ilişkiler ve iletişim ekibinin başındaki isim olan Nick Clegg'e şirketin bunları engellemek için başka ne gibi adımlar atabileceğini, harekete geçmek için geç kalınıp kalınmadığını sordum.

Clegg, önlem almak için geç kalınmadığını belirterek, Facebook ve sahibi olduğu Instagram'ın son dönemde yayından kaldırdığı çok sayıda gönderi ve grup olduğuna dikkat çekti.

Tüm bunlara rağmen, Facebook kısa bir süre önce QAnon bağlantılı tüm hesap, sayfa ve grupların yasaklanmasını öngören daha sıkı önlemler devreye sokmak zorunda kaldı. Facebook ayrıca #ÇocuklarımızıKoruyalım gibi etiketler altında paylaşılan içeriklerle de özel olarak mücadele edeceğini açıkladı.

Sosyal medya şirketlerinin attığı adımların, QAnon'un popülaritesi üzerinde bir etkisi olup olmayacağı sorusunun yanıtı halen yok. Ancak Florida'da yaşayan Tom Long'a göre, iş işten geçti.

Long, ortaya atılan komploların ABD'yi giderek daha çok kutuplaştırdığını ve artık kendisini başka bir ülkede yaşıyormuş gibi hissettiğini söylüyor:

"Eskiden farklı görüşlere sahip kişilerin bazı şeyleri daha ileriye götürmek için işbirliği yaptığını görürdük. Ancak bu ülke artık öyle bir yer olmaktan çıktı."

BBC

Amerika Birleşik Devletleri Sosyal Medya Donald Trump Facebook Haberler

Bakmadan Geçme

1000
Yazılan yorumlar hiçbir şekilde Haberler.com’un görüş ve düşüncelerini yansıtmamaktadır. Yorumlar, yazan kişiyi bağlayıcı niteliktedir.
title