Başbakan Yardımcısı Babacan New York'ta Basın Toplantısı Düzenledi Açıklaması
Özlem Şahin Şakar - Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, Türkiye'nin 2009-2010 yılları arasında yürüttüğü BM Güvenlik Konseyi üyeliği sırasında "çok iyi bir sınav verdiğini" belirterek "Türkiye'nin şu an BM çatısı altında çok güçlü bir meşruiyet"...
Özlem Şahin Şakar - Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, Türkiye'nin 2009-2010 yılları arasında yürüttüğü BM Güvenlik Konseyi üyeliği sırasında "çok iyi bir sınav verdiğini" belirterek "Türkiye'nin şu an BM çatısı altında çok güçlü bir meşruiyet zemini var, bir destek zemini var, bir tabanı var diyebiliriz" dedi.
Başbakan Yardımcısı Babacan, New York'taki temaslarının ilk gününde Türkevi'nde basın toplantısı düzenledi.
BM Genel Kurulu'nda iki gün sürecek "2012 Yılında Dünya Ekonomisi ve Maliyesinin Durumu" konulu toplantıya katılmak üzere New York'a geldiğini söyleyen Babacan, BM Genel Kurulu'nun en son 2009 yılında, küresel krizin en derin olduğu dönemde, benzer bir konferans düzenlendiğini anımsattı.
Babacan şöyle konuştu:
"O ilk toplantıdan yaklaşık 3 sene sonra BM'de tekrar küresel ekonominin her boyutuyla değerlendirildiği, ağırlıklı olarak da işin sosyal boyutuna bakan, ülkelerin mali sürdürülebilirliğine önem veren ve petrol başta olmak üzere pek çok üründe fiyat iniş çıkışlarını değerlendiren oturumlar yapılıyor."
Toplantı kapsamında dört farklı oturumun yapılacağını kaydeden Babacan, bugün toplantı bitiminde tartışılan konuların özet haline getirilip belge olarak yayınlanacağını belirtti. Babacan, bu toplantının 4-5 ay öncesinden düşünüldüğünü, daha sonra Türkiye'ye eşbaşkan olarak San Marino ile birlikte toplantının düzenleyicilerinden biri olması yolunda teklif geldiğini anlattı.
BM'ye üye çeşitli ülkelerden devlet ve hükümet başkanlarının da katıldığı toplantıda dünya ekonomisinin tartışıldığını söyleyen Babacan, "Burada tartıştığımız konular, aslında bizim G20 çerçevesinde zaten sürekli ele aldığımız konular. Ancak BM gibi 193 üyeye sahip olan kuruluşun belki de üye tabanı olarak dünyanın temsil gücü en yüksek olan kuruluşunun, 3 yıl bir aradan sonra da olsa küresel ekonomiyi ele alması, tartışması güzel birşey" ifadelerini kullandı.
Özellikle G77 grubunun bu konunun tartışılması yönünde özel arzusunun bulunduğunu anlatan Babacan, "Hem G77'ler, hem G20'ler, bizim bu işin öncülüğünü yapmamızı istediler. Her iki taraf da farklı sebeplerle, Türkiye'ye özel bir güven duyuyorlar, bu işi dengeli bir şekilde yürütebileceğimize inanıyorlar" dedi.
Bu toplantının sonuçlarının Haziran ayında Rio'da yapılacak BM Sürdürülebilir Kalkınma Konferansı için hazırlık niteliği taşıdığını ifade eden Babacan, kendisinin de üye olduğu, BM Genel Sekreteri Ban Ki-mun tarafından kurulan BM Küresel Sürdürülebilirlik Yüksek Paneli'nin geçen ocak ayında yayımladığı raporun da yine Rio'ya hazırlık niteliğinde, önem taşıdığını ifade etti.
Türkiye'nin yakın zamanda, BM Kalkınma Programı (UNDP) ile birlikte, insani gelişmişlikle ilgili BM etkinliği düzenlediğini ve bunun sonucunda da İstanbul Deklarasyonu'nun yayımlandığını söyleyen Babacan, "Türkiye olarak, 10 yılda bir yapılan bu küresel zirveye hazırlık anlamında çok önemli destek verdik, hazırlık çalışmalarına çok etkin şekilde katılmış olduk. 2011'de İstanbul'da evsahipliği yaptığımız En Az Gelişmiş Ülkeler Zirvesi de özellikle kalkınmanın insani boyutunu ve az gelişmiş ülkelerdeki kalkınma konularını ele alan önemli bir toplantıydı, o toplantının sonuçları 10 yıl boyunca geçerli olacak. Bütün bunlar bizim BM'deki görünürlüğümüzü gerçekten çok yükseltmiş durumda" diye konuştu.
-"BMGK üyeliğimizde aslında çok iyi bir sınav verdik"-
BM'de her türlü konuda Türkiye'nin görüşünün alındığını söyleyen Babacan şunları kaydetti:
"Dünyada önemli olup biten ne varsa, Türkiye artık çok önemli bir aktör olarak bizzat çalışmaların içinde oluyor, çalışmaları yönlendiriyor, öncülük ediyor. BM Güvenlik Konseyi (BMGK) üyeliğimizde aslında çok iyi bir sınav verdik, BMGK üyesi olarak küresel, siyasi, stratejik, güvenlikle ilgili meselelerde ortaya koyduğumuz duruş, Türkiye'nin itibarını çok artırdı. Kimsenin etkisi altında kalmayan, tarafsız, adil, özgün bir duruş sergiledik. Belki ilk başlarda Türkiye ile ilgili bazı varsayımlar, önyargılar vardı, fakat iki yıllık BMGK üyeliğimiz sırasında ortaya koyduğumuz performans büyük takdir topladı, hem gelişmiş ülkelerin, hem gelişmekte olan, hem de fakir ülkelerin takdirini topladı. Dolayısıyla Türkiye'nin şu an burada BM çatısı altında çok güçlü bir meşruiyet zemini var, bir destek zemini var, bir tabanı var diyebiliriz, tabanımız burada son derece güçlendi."
New York'ta pekçok ikili görüşme yaptığını belirten Babacan, bugün de İtalya kökenli Amerikalı işadamlarıyla, onların daveti üzerine biraraya geleceğini onlarla Türkiye'deki iş imkanlarını değerlendireceklerini söyledi.
-Avro bölgesindeki kriz-
Babacan, AA muhabirinin, BM'deki toplantıda, AB Komisyonu Başkanı Barroso'nun "AB olarak doğru yoldayız, mali disiplin uygulayacağız" derken ünlü ekonomist Joseph Stiglitz'in "kemer sıkma politikaları işe yaramaz" yorumunu nasıl değerlendirdiğini sorması üzerine, "Aslında söylenenleri tek tek dinlediğinizde hepsi kendi içinde doğru tespitler" cevabını verdi.
Avrupa'da 27 ülkenin bulunduğunu ve ekonomik yapılarının birbirinden farklı olduğunu belirten Babacan, "Bir ülkede uygulanan politikaları aynen bir başka ülkeye taşımak mümkün değil" dedi. Bu konuda, hangi ülkenin ne yapması gerektiği konusunda pekçok farklı düşüncenin bulunduğunu dile getiren Babacan, "Bizim Türkiye olarak kendimizin seçtiği bir yol var, bir duruşumuz var ve aynı zamanda da diğer ülkelere tavsiyelerimiz var. Tavsiye vermek bizim G20 çerçevesinde bir hakkımız, çünkü G20 ülkelerinin birbirine karşı eleştiride ve tavsiyede bulunma özgürlüğü ve imkanı var. Ancak açıkça tartışarak, konuşarak hareket ettiğimiz zaman sorunlar çözülecek, aksi halde problemlerin çözümü zor olacak" diye konuştu.
Avrupa ülkeleriyle ilgili değerlendirmelerine ilişkin ise Babacan, "Bazı ülkelerin kamu borç stoğu çok yüksek rakamlara ulaşmış durumda, bütçe açıkları çok ve kamu borçları çok. Borçların ödenip ödenemeyeceğiyle ilgili de piyasalarda endişe oluşmaya başlamış durumda. Eğer herhangi bir ülkenin kamu borcu, piyasalar açısından endişe oluşturacak boyuta ulaştıysa, ya da borç dinamikleri böyle bir tehlikeli yöne gidiyorsa, o ülkenin daha fazla kamu parası harcayıp, daha fazla bütçe açığı verip, zaten yüksek olan borcuna daha fazla borç ekleyip büyüyebileceğini biz pek düşünmüyoruz. Ancak kamu borcu daha makul seviyelerde olan, bütçe açığı düşük olan ülkelerin, geçici, iyi planlanmış mali gevşeme programlarıyla, yani kamu harcamalarını artırarak, ya da vergileri düşürerek, belki büyümeye geçici bir destek sağlamaları mümkün olabilir. Ama o tür ülke sayısı Avrupa'da çok çok az" dedi.
Avro bölgesinin borç ortalamasının şu anda ülkelerin milli gelirlerinin yüzde 90'ını aşmış durumda olduğunu belirten Babacan, şöyle devam etti: "Bu borcun oluşturduğu kaygı ve güven kaybı, büyümeyi çok olumsuz etkiliyor. Büyümeyi sağlayan en önemli unsur güven, tüketiciler geleceğe güvenecek ki para harcasın, şirketler geleceğe güvenecek ki yatırım yapsın, bankalar geleceğe güvenecek ki kredi versinler. Bu güven ortamı oluşmadan ekonomik büyümeyi elde etmek mümkün değil"
AB'de ortak bir maliye politikası çerçevesi için yapılan mali anlaşmaya 27 ülkeden 25'inin katıldığını anımsatan Babacan, bu anlaşmanın uygulanmasıyla ilgili sorun bulunduğunu, bunu ilk uygulamaya çalışan Hollanda'da hükümetin dağıldığını, Romanya'da hükümetin düştüğünü, Yunanistan, Fransa'daki seçimlerde de o anlaşmayı destekleyen partilerin güç kaybettiklerini, anlaşmaya karşı çıkan partilerin ise güç kazandığını söyledi.
Babacan, "Dolayısıyla bu mali anlaşmanın uygulanıp uygulanmayacağıyla ilgili de tabii tereddütler var. Bize göre bunun uygulanması lazım, çünkü bu kadar yüksek kamu borcuyla Avrupa ülkelerinin devam etmesini çok çok zor görüyoruz. Borcu zaten yüksek olan ülkelerin mali disiplinden başka alternatifleri yok, aksi halde bu gerçekten pek çok ülkede ciddi bir çöküşü beraberinde getirebilir" diye konuştu.
- NEW YORK