Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr Mehmet Görmez
Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Mehmet Görmez, İslam dünyasının son 30 yılda 4. zor dönemini yaşadığını belirterek, “11 milyon Müslüman çeşitli sebeplerle öldürüldü.
Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Mehmet Görmez, İslam dünyasının son 30 yılda 4. zor dönemini yaşadığını belirterek, "11 milyon Müslüman çeşitli sebeplerle öldürüldü. Artık kendi içimizdeki savaşları bitirmek için merhamet yılı ilan etmeliyiz" dedi. Güneydoğu'da yeniden başlayan terör hareketlerini de Kürtlerin Müslümanlığının silinme hareketi olarak değerlendiren Mehmet Görmez, buradaki İslam kardeşliğine dikkat edilmesi gerektiğini söyledi.
Mekke'de 2015 yılı hac ibadetini ve Kurban Bayramını değerlendirme toplantısında konuşan Prof. Dr. Mehmet Görmez, bu sene Kabe'de yaşanan vinç kazasında hayatını kaybeden hacı adaylarına rahmet, yaralılara şifalar, vefat edenlerin yakınlarına sabır diledi.
Bu yüzyılın İslam toplumları için bir hüzün yüzyıl olduğunu kaydeden Prof. Dr. Görmez, "Müslümanlar, bu yüz yılbaşında yaşadıkları bölünmeyi parçalanmayı, işgallerin ve sömürülerin izini silmeye çalışırken, yaralarını sarmadan yeni büyük yaralar açıldı. İslam tarihinin 4. Zor dönemi olarak tarif ediyorum.
İlk zor dönem Hazreti Osman'ın katli ile başlayan dönem. İkinci zor dönem Moğol istilası ile başlayan dönem. 3. Dönem Osmanlı'nın yıkılışı ile Müslümanların dağılma sürecine girmeleri oldu. Bu son yıllar İslam'da 4. zor dönem olarak anılacaktır. Cehalet, fakirlik, tefrika gibi büyük yaralar vardı. Bu yaraları henüz kapatamadan yeni büyük yaralar açıldı. Son 30 yılda 11 milyon Müslüman katledildi. Bunların bir kısmı dışarıdan işgal ve savaşlarla, en üzücü kısmı da Müslümanların birbirlerini katletmeleri iledir. 11 milyon Müslüman öldü, 60 milyon yaralı Müslüman kaldı. 150 milyon çocuk yetim kaldı. Milyonlarca Müslüman yerinden yurdundan göç etti. En büyük yara bilinçlerde oluşan yaralardır. Son 10 yıllarda yaşadığımız büyük acılar Müslüman bilinçlerde yaralar oluşturdu. Bu yaralar Müslümanları bir takım gruplara ayırdı. İslam dünyasında kendisine Selefi adını veren guruplar ile Şii adını veren guruplar arasında mezhep çatışmasına doğru adımlar atıldı. Sadece Bağdat tahrip edilmedi. Bağdat'ın tarihi dokusu medeniyeti yok olmadı. Yüzyıllarca Bağdat'ta Sünni'yi, Şii'yi, Müslüman'ı Hıristiyan'ı bir arada yaşatan dini doku yok oldu. Sadece Şam'ın ilmi marifeti yok olmadı. Tarih boyunca ötekine saygı anlayışı yok oldu.
Bağdat'taki Azamiye, İmam Azam ekolonunu inşa ettiği düşünceler ile Kerbela'da Ehli Beyt mektebini inşa eden düşüncülerin yan yana birlikte yaşaması yok oldu. Zihin yaralanması, gönüllerin parçalanması son yüz yılda yaşadığımız en büyük hadiselerdir. Önümüzdeki nesillerin, bugün yaşadığımız acılardan çok daha fazla etkileneceklerini ifade etmek isterim" dedi.
TARİHTE SIĞINMA YERİ İSLAM COGRAFYASI OLURKEN BUGÜN GAYRİ MÜSLÜMLERE GİDİLİYOR
Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Mehmet Görmez, bütün olaylarda Müslümanların bir zaafı daha bulunduğuna dikkat çekerek, "Biz başımıza gelen bütün musibetleri hariçte aramak, suçu başkalarına atma konusunda marifetliyiz. Harici yaralar, Afganistan işgali ile başlayan Bosna, Çeçenistan, Irak savaşı ile devam eden Arap Baharı ile süren bu dönem, hariçten ziyade kendimizdeki sıkıntıları da aramak zorundayız. Böyle bir atmosferde 2015 yılı hac dönemine bu duygu ve düşünceler ile Arafat'a hareket ediyoruz. Yaşadığımız sıkıntılardan bir tanesi de bu olayların göç hareketini beraberinde getirmesidir. Son zamanlarda dünyanın konuştuğu bir mülteciler sorunu ile karşı karşıya kaldık. Gelecek nesillere anlatmakta zorluk çekeceğimiz bir hususta bu göçtür. Tarih boyunca insanların sığındıkları coğrafya hep İslam coğrafyası olmuştur. Yahudiler, 1400'lü yıllarda Avrupa'dan ve İspanyadan sürüldüklerinde sığındıkları tek coğrafya İslam coğrafyası olmuştur. İstanbul'a sığınmışlardır. Ortodokslar ile Katolikler arasındaki tarihi büyük savaşlarda Ortodokslar sığınacak yegane alan olarak İstanbul'u bulmuşlardır. Bugün izahını yapmakta zorlandığımız husus, Müslümanlar yine Müslümanlardan kaçarak gayri Müslimlere sığınmak zorunda kalmışlardır. Mülteciler, muhacirler sorunu aynı zamanda bir insanlık sorununa dönüşmüştür. Akdeniz, mülteciler mezarlığı, vicdan mezarlığına dönüştü. Bütün bu insanlar yerlerinden ve yurtlarından kaçan insanlar nereye sığınacaklar. Allah'a hamt ediyoruz, yine Türkiye var. Kendi ülkelerinin ceberut yönetimlerinden, bombalardan kaçan insanlar sığınak olarak bizi buldular. Yeterli değil, başka ülkelere de sığınmaya başladılar. 2015 yılı hac ibadetimizde bunları da düşünmek, dualarımıza muhacirleri de almak zorundayız" diye konuştu.
MESCİDİ AKSA'YA YAPILAN SALDIRI MÜSLÜMANLARI ÜZDÜ
2015 kurban bayramına girerken önemli sıkıntılardan bir tanesi de Mescid-i Aksa'nın son bir haftada 3 defa işgal edilmesi olduğuna işaret eden Mehmet Görmez sözlerini şöyle sürdürdü "Son sıkıntımız, asker postallarının mescidi çiğnemesidir. Zaten bütün Filistinliler vatanlarından edilerek, bir devletin kurulması. Sonra Kudüs'ün Berlin duvarına benzer duvarlarla ikiye bölünmesi, on binlerce insanın katledilmesi yetmiyormuş gibi Mescid-i Aksa'yı taksim planlarının devreye sokulması üzücüdür. Mescid-i Aksa'nın Kanuni Sultan Süleyman döneminde yapılan kapılarını kırarak, haremin ismetini çiğneyerek, tahrip ederek içine girilmesi bütün Müslüman hafızalarda açılan bir yara oldu."
KÜRTLERİN MÜSLÜMANLIĞI SİLİNMEYE ÇALIŞILIYOR
Türkiye'nin ülke olarak büyük önem arz ettiğini anlatan Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez, "Türkiye, son bütün savaşlarda olduğu gibi, mazlumların hala umut bağladığı bir ülke olmaya devam ediyor. Ancak Türkiye, kendi içerisinde 10 yıllardır devam eden bir cinayet şebekesinin, eli kalem tutan çocukları dağlara götürerek onlardan bir katiller güruhu oluşturması, şehirlere inerek insanları, askerleri, sivilleri katletmesi bu atmosferde aklımızdan çıkarmamamız gereken bir önemli bir konudur. İslam dini açısından meseleye baktığımızda, Türkiye'de tekrar harekete geçen bu üzücü hadiseler sadece bir terör meselesi değildir. Buraya gelmeden önce hayatlarını Güneydoğu vilayetlerinde ilme adamış, medreselerde yetişmiş 500 kadar din alimi ile bir çalışma yaparak geldim. Onlarla 4 gün boyunca yaptığımız müzakerede, bölgede başlayan olayların bir terör hadisesi olmadığını mütalaa ettik. İslamiyet'e olan sadakati tartışılmaz olan Kürt kardeşlerimizin bu olaylarda sadece terör olarak değil, İslamiyet'ten de koparılma hareketi olarak planlandığını gördük. Diyarbakır'a 500 Sahabi gelmiştir. Halid bin Velid'in oğlu Süleyman'ın mezarı hala Diyarbakır'dadır. Tarih boyunca İslam dünyasında başlatılmak istenen Selefilik ve Şiilik ihtilafı, kavgası dikkate alındığında bu bölge aynı zamanda İslamiyet'in anayolunda yer almıştır. Tasavvuf tarihine batığımızda Hindistan ile Kafkasya'yı, Orta doğu ile Anadolu'yu birbirine bağlayan manevi bir ağa bağlı olduğunu hatırlatmak isterim. Seyyid Taha Hakkari, Hindistan alimi, İmam-ı Rabbani'nin yolunu, Bağdat'taki Mevlana Halidi Bağdadi'den gelen Halidiye kolunu ile birbirine bağlamıştır. Bizler İslam tarihi açısından meseleye baktığımızda bu terörü, bölgenin dini dokusunu bir birine bağlayan, Hindistan'ı ve Kafkasya'yı birbirine bağlayan bir tarihi misyonu, ortadan kaldırmaya yönelik bir hareket olarak görüyoruz" şeklinde konuştu.
Bugüne kadar müracaat eden hacı adaylarına baktığımızda yaş ortalamamız 60 oldu. 7-8 sene gelemeyen hacı adaylarını getirdiğimizden dolayı pek çok adayımız 60 yaş üzerinde kaldı.
Türkiye'den gelen hacıların tahsil durumuna göre tasnif edildiğinde iyi noktada olmadığını anlatan Görmez, "Bu sene gelen hacı adaylarının yüzde 72.14'ü ilkokul mezunudur. Üniversite mezunlarından rağbetimiz 3.28 seviyesindedir. Gelenlerin yüzde 26 sı emekli vatandaşlarımız, bu sene gelenlerin yüzde 42 si ev hanımlarımızdan oluşuyor" bilgisini verdi. - MEKKE