İklim krizi gençler arasında ekolojik kaygıya neden oluyor: 'Genciz, hayatlarımız, kimliğimiz tehlikede'
İklim zirvesi COP26 öncesi dünyanın dört bir yanından gençler iklim değişikliğinin hayatları üzerindeki etkileri BBC'ye anlattı.
On ülkeden yaklaşık 10 bin kişinin katılımıyla yapılan küresel bir ankete göre gençler iklim değişikliğinden büyük kaygı duyuyor.
Ankete katılanlar 16-25 yaş aralığında. Katılımcıların yüzde 60'a yakını, iklim değişikliğiyle ilgili "çok veya aşırı kaygılı" olduklarını söyledi.
Katılımcıların dörtte üçü de "geleceğin ürkütücü olduğu" görüşünde. Yarısından fazlası da (yüzde 56) "insanlığın sonunun geleceğine" inanıyor.
Dünya liderleri 1995'ten bu yana küresel iklim zirveleri için bir araya geliyor. Bu zirvelere "Taraflar konferansı" (COP) deniyor.
Kasım'da Glasgow'da da COP'un 26'ncısı düzenlenecek.
BBC, dünya genelinde 1995'ten sonra doğan 5 kadınla iklimle ilgili kaygılarını konuştu. Hepsinin ortak bir noktası var: Geleceklerine dair ciddi kaygı duyuyorlar.
Ameera Latheef 23 - Male, Maldivler
Kuzey adası Male'de büyüdüm. Evden dışarı adımımı atar atmaz plajı, denizi görebiliyorum.
Ne zaman mutlu, üzgün, öfkeli veya kutlama havamda olsam plaja giderim. Deniz benim terapistim. Beni hep rahatlatmış, mutlu etmiştir.
Cuma günleri aile burada plajda toplanır, bir gelenek gibidir. Her yaştan insan görebilirsiniz.
16 yaşımdayken bana kanser teşhisi kondu ve tedavi için Hindistan'a taşınmak zorunda kaldım. Orada 32 ay geçirdikten sonra adama geri döndüm.
Her zaman gidip oturduğum, büyükannemin hikâyelerini dinlediğim plaja gitmek istedim ama plaj diye bir şey kalmamıştı. Arkadaşlarımla oynadığım o yer, sular altında kalmıştı. Deniz kenarındaki palmiye ağacı gitmişti.
Çok korkunçtu. Çok üzgündüm. Sanki kimliğimin bir parçasını sular alıp götürmüştü. Burada artık mercan beyazlaması da sık görülüyor. Küresel ısınma nedeniyle mercan resifleri ölüyor.
İklim değişikliğinin etkisiyle mücadele edecek donanıma sahip değiliz. Bazen insanların aşınmayı engellemek için kıyı şeridine iyi kaya parçaları, taşlar koyduklarını görüyorum.
Eğer deniz seviyesi böyle yükselmeye devam ederse, 2100'e kadar Maldivlerin yüzde 80'i tamamen sular altında kalacak.
Bu bizim için bir felaket senaryosu. Ülkenin bütün nüfusunun bir gün evlerini terk etmek zorunda kalacaklarını düşünmek çok acı.
Maldivler ve diğer ada ülkeleri iklim değişikliğinin en çok etkileyeceği yerler.
Ama zarar bununla sınırlı değil. Er ya da geç, gelişmiş ülkeler de etkilenecek.
Üniversitede, çevre yönetimi okumaya başladım.
G-20 ülkelerinin iklim değişikliğiyle mücadelede büyük sorumlulukları olduğuna inanıyorum. Yeterince konuştuk, artık harekete geçme zamanı.
Fithriyyah Iskandar, 24 - Batı Borneo, Endonezya
Pontianak'ta büyüdüm, ekvator üstünde bir şehir.
Küresel ısınma hayatı çok zorlaştırıyor.
Hava giderek daha sıcak oluyor ve hava durumunu öngörmek giderek zorlaşıyor. Üç gün boyunca çok kuru ve sıcak olabiliyor, sonra bir anda çok yağmur yağıyor.
Yangında alevler hızla yayılıyor, söndürmek zorlaşıyor. Toprağın altını bile yakıyor.
Bir termoplastik polimer reçine olan 'Pete' (Polietilen tereftalat) bir karbon deposu. Alev aldığında atmosfere karbon gazları salınıyor.
Palmiye yağı için ormanların harap edilmesi gibi insan faaliyetleri durumu daha da kötüleştiriyor.
2015'te çok büyük orman yangınları oldu. Duman, Güney Asya'ya kadar ulaştı.
2019'ta uçakla şehrime dönüyordum. Uçak, görüş netliği çok düşük olduğu için yönünü değiştirmek zorunda kaldı.
Genelde, dumanlı sis sorunu Mart ayı başında başlar, her yıl üç ay devam eder.
Üniversite eğitimimi tıp alanında yaptım şimdi de staj yapıyorum. Tedavi ettiğim hastalarımın çoğunda solunum yolu enfeksiyonu var.
Hava kalitesini düzenli olarak kontrol ediyoruz. Kötüleştiğinde insanların boğazlarında ağrı başlıyor, ateşleri çıkıyor, öksürmeye başlıyorlar ve solunum sorunları yaşıyorlar.
Sokaklara çıktığımızda maske takmak zorunda kalıyoruz.
İnsanlar her yıl yaşanan bu sorunla mücadele etmek zorunda. Ben büyükannemle yaşıyorum. Ailemin sağlığından ciddi kaygı duyuyorum.
Bir doktor olarak, hava kalitesinin giderek kötüleştiğini biliyorum, çok daha fazla kişi hastalanıp ölecek.
Sokoita Sirom Ngoitoi, 20 - Arusha, Tanzanya
Ben Maasai topluluğundanım. Afrika'da bir etnik topluluk. Yarı göçebe bir hayatımız var. Sürüleri güdüyor, keçilere, koyunlara çobanlık yapıyoruz.
Maasailerin olağanüstü bir kültürü var, geleneklerimize değer veriyoruz.
Ama insanlarımız ve hayvanlarımız yeni hastalıklara yakalanıyorlar.
Ben çocukken sütü doğrudan inekten içerdik, kaynatmazdık. Çok yaygın bir şeydi bu.
Şimdi ise çocuklarımız kaynatılmamış süt içtiklerinde hastalanıyorlar.
Gıda üretimi de azaldı.
Hava giderek daha sıcak oluyor. Yağmurlar öngörülemiyor, ara ara zamansız yağıyor.
Maasai kadınları ailelerine, hayvanlarına su getirebilmek için çok uzun mesafeler kat etmek zorunda kalıyor.
Rüzgar yaşadığımız yerlere çok toz getiriyor. Kuraklık, bazı Maasai aileleri daha iyi otlak alanlar ve suya erişim için yer değiştirmek zorunda kaldı.
Gelecek bana çok umutsuz görünüyor. Gelecek on yıllar boyunca her şeyin daha da kötüleşeceğinden korkuyorum.
İklim değişikliği bizi hayat tarzlarımızı değiştirmeye zorluyor. Yağmurların azalması, açlığın artması demek. Kimliğimiz, hayatımız tehlikede.
Şehirlere taşınmak bizim topluluğumuz için çok yıkıcı olur. Birçok farklı kabilede olduğu gibi Maasai kızları da seks işçiliğine zorlanacak ya da şehirlerde hizmetçi olacak. Genç erkekler uyuşturucuya yönelecek.
Bu kadar karamsar bir senaryoyu düşünmek çok ürkütücü, şarkılarımız ve danslarımız ölüyor, yeni kuşaklar Maa dilini bile konuşamayacak.
Şimdilik iklim değişikliği farkındalığı benim topluluğumda çok güçlü değil, bunun sonuçlarının felaket olacağını yalnızca küçük bir grup öngörebiliyor.
Bazı sivil toplum kuruluşları farkındalık yaratmaya çalışıyor ve küresel ısınmaya karşı stratejiler konusunda eğitim veriyor.
İnsanlara çok fazla hayvan sahiplenmemeleri tavsiyesi yapılıyor çünkü kuraklık geldiğinde hepsi ölebilir. Aileler, idaresi kolay az sayıda inek sahibi olmaya teşvik ediliyor.
Ormansızlaştırmaktan da kaçınmaları uyarıları yapılıyor.
Benim topluluğum güneş enerjisi kullanıyor. Ben de ağaçlar ekiyor, diğerlerini de aynısını yapmaya teşvik etmeye çalışıyorum.
Ama küresel anlamda, madencilik, tarım, ormansızlaştırma ve atık yönetimi gibi konularda geniş çaplı yeni kurallara ihtiyacımız var.
Sabrina Oliveira, 19 - Pesqueira, Brezilya
Çocukluğum Brezilya'nın kuzeyinde kırsal bir kent olan Pesqueira yakınlarında geçti.
Şimdi de üniversitesinde biyoloji eğitimi aldığım Paraiba eyaleti yakınlarındaki Areia şehrinde yaşıyorum.
Kuraklık nedeniyle burada bitki örtüsü de kuruyor. Ağaçlar yok oluyor, kuşlar küçülüyor, inekler zayıflıyor.
Su rezervlerimizin dolması gereken ay Ekim. Ama yakın zamanda yeterince yağış olmadı. Şehrimiz suyu az miktarda kullanmak zorunda kaldı.
Burada halkın çoğu tarımla, süt ve peynir satışıyla geçiniyor. Genelde beş ila yirmi arası inekleri oluyor. Şimdilerde bazı aileler ineklerini yemek bulabilirler mi diye rastgele çalılıklara salıyor.
Tedarikçi tankerlerden 250 real (45 dolar) ödeyerek su alan çiftçiler olduğunu gördüm.
Geleceğimize ilişkin çok büyük endişe var. Bunu ben de çevremdekiler de hissediyor. Gelecekte hiç su kalacak mı merak ediyoruz.
Doğamız için endişeleniyoruz.
Çiftçilerin tarımı daha sürdürebilir hale getirmelerine yardımcı olmak için teknolojik çözümler bulan bir kuruluşta gönüllü çalışıyorum.
Bazıları yeni teknolojileri benimsiyor ama hala toprağı işlemek için ormanlık alanları kesip yakmaya devam edenler de var.
Doğrusu ben ümidimi kaybediyorum, çünkü çevre verileri iyiye işaret etmiyor.
Orman yangınlarının arttığını görmek kaygı verici.
Su kullanımının kontrol edilmesinde, geri dönüşümde ve kırmızı et tüketiminde üstümüze düşeni yapmalıyız.
Ama daha küresel bakıldığında, bu durumun asıl suçluları büyük şirketler. Hükümet, büyük şirketlerin çıkarlarına öncelik veriyor, sorunun köküne inmeliyiz.
Opeyemi Kazeem-Jimoh, 26 - Nijerya
1995'te Lagos'ta doğdum. O tarih, COP iklim zirvesinin ilk defa Berlin'de düzenlendiği yıldı.
Dünya liderlerinin hala konuşuyor olmasına sinirleniyorum.
Nijerya ve Afrika'nın büyük çoğunluğu iklim değişikliğinin nedenlerine katkı yapan ülkelerden değil. Ama evet, maalesef neden olduğu sonuçları da en kötü bizler yaşıyoruz.
Küresel olarak toplu bir eylem planına ihtiyacımız var. Ama herkesin yerelde bu plana uyması, planı kendisine göre uyarlaması gerekiyor.
Ben çocukken, bir teyzem seller nedeniyle evini kaybetti. O dönem bazı arkadaşlarımın evleri de sellerde yıkıldı.
Hava durumu da değişti. Artık yağmur mevsimi her yıl yaşandığı zamanın dışında yaşanıyor.
Yağmur mevsimi geldiğinde de yağışlar çok daha yoğun oluyor, seller yaşanıyor.
Bu tür olaylar eskiden daha nadir olurdu, belki on yılda bir. Ama şimdi seller çok daha sık görülüyor.
Mezun olduktan sonra iklim değişikliğiyle mücadele eden bazı sivil toplum kuruluşlarında gönüllü görevler aldım, özellikle sel haritaları çıkaran kuruluşlarda.
Lagos çok düz bir yer, burada sele karşı korunaklı yerler çok az.
Bir ev satın aldığınızı düşünün. Uzun vadeli bir karar ve çok para yatırıyorsunuz, ev almak ayrıca giderek zorlaşıyor.
Gelecek on ya da yirmi yılda sular altında kalabileceğini bilerek nasıl o kadar para yatırabilirsiniz ki?
Şehrin bugünkü uydu görüntüleriyle on yıl önceki uydu görüntülerini karşılaştırdım.
Meskûn alanlar ile deniz arasındaki arazilerin nasıl daraldığını gösteriyor. Deniz suyu her geçen gün daha çok yaklaşıyor.
On yıl içinde burada nasıl yaşayacağız bilmiyorum.
Şehrin dışında çiftçiler de artık eskisi gibi kazanç sağlayamıyor. Gelecekte yeterince yiyecek gıda bulamayacağımızdan korkuyorum.
Bu yıkıma son vermek için daha fazla farkındalığa ve hükümetlerden de daha fazla katkıya ihtiyacımız var.
(Pablo Uchoa bu habere katkıda bulundu.)