Erdoğan'a Malezya'da Fahri Doktora Verildi
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, eğitim sisteminde artık anlamsız yasak ve kısıtlamalar olmadığını söyledi.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, eğitim sisteminde artık anlamsız yasak ve kısıtlamalar olmadığını söyledi.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'a Malezya Uluslararası İslam Üniversitesi'nde fahri doktora ünvanı verildi. Erdoğan, törende yaptığı konuşmada, bir dönem Türkiye'de baskılarla karşılaşan çok sayıda öğrencinin Malezya üniversitelerinde eğitim gördüğünü hatırlattı. Erdoğan, artık eğitimde yasakların kaldırıldığını belirterek, "Sabredenler zafere erişenlerdir" dedi.
AK Parti hükümetini, başörtüsünün bilimin önünde engel olmadığını bir kez daha ispat ettiğini dile getiren Başbakan Erdoğan, bilimin temelinde özgürlük olduğunu vurguladı. Erdoğan, Kur'an-ı kerimden birçok ayetin mealini okuduğu konuşmasında, tarihe bakarak, tarihle avunacak bir medeniyetin mensupları olmadığını söyledi. Erdoğan ayrıca, Türkiye'nin 2023 hedefleri doğrultusunda kendi uçağını imal edip, kendi uydusunu üreterek uzaya fırlatacak konuma geleceğine inandığını kaydetti.
"MALEZYA ULUSLARARASI İSLAM ÜNİVERSİTESİ ÇOK SAYIDA TÜRK VATANDAŞI İÇİN EĞİTİM YUVASI OLDU"
Şahsına tevcih edilen fahri doktora ünvanının Türkiye ile Malezya arasında köklü, derin ve çok boyutlu işbirliğinin bir sembolu olması temennisinde bulunan Erdoğan, "Bunun ülkelerimizi ve halklarımızı birbirine daha da yakınlaştırması için bir vasıta bir vesile olmasını Rabbimden niyaz ediyorum. Sayın Mahathir Muhammed'in kuruluşuna öncülük ettiği Malezya Uluslararası İslam Üniversitesi, yakın çalışma arkadaşlarımdan bazıları olmak üzere çok sayıda Türkiye vatandaşı için bir eğitim ve öğretim yuvası olmuştur. Bu ilim yuvasının çatısı altında, özellikle sosyal ve islami ilimler alanlarında çok önemli çalışma ve araştırmalar yapıldı" dedi.
"EĞİTİM SİSTEMİMİZDE ARTIK ANLAMSIZ YASAKLAMALAR VE KISITLAMALAR YOK"
Türkiye'de üniversite öğrencileri üzerinde "ciddi baskılar, yasaklama ve kısıtlamalar olduğu dönemde Malezya ve üniversitelerinin çok sayıda Türk öğrenci için özgürce eğitim görecekleri bir yer olduğunu kaydeden Başbakan Erdoğan, "Şu anda hamd olsun üniversitelerimizde, eğitim sistemimizde böyle anlamsız yasaklar ve kısıtlamalar yok. Her alanda eğitimi, eğitim alma imkanını ve ve eğitime ulaşma fırsatını geliştirdik. Anlamsız yasakları kaldırdık" diye konuştu.
"EĞİTİMİN ÖZGÜRLEŞMESİ İÇİN TARİHİ ADIMLAR ATTIK"
"Eğitimin özgürleşmesi için tarihi nitelikte adımlar attık" diyen Erdoğan, "Türkiye'nin bu zor zamanlarında Malezya ve Malezya üniversiteleri hep yanımızda oldu. Birçok öğrencimiz Malezya üniversitelirini, kendi inancını, değerlerini muhafaza ederek okuyabileceği okullar olarak gördü ve geldi ve burada eğitim aldılar. Aynı şeklide Bosna Savaşı sırasında Balkanlar'da yüzlerce öğrenci Malezya'da eğitim aldı. Buradan mezun olan öğrenciler bugün hem kendi ülkelerinde hem de uluslararası kurum ve kuruluşlarda önemli görevler ifade ediyorlar" şeklinde konuştu.
"ŞER GÖRDÜKLERİNİZDE HAYIR, HAYIR GÖRDÜKLERİNİZDE ŞER VARDIR"
Erdoğan, "Aslında burada ibret almamızı gerektiren bir şey var. İlahi mesaj şunu söylüyor. "Sizin şer gördüklerinizde hayır, hayır gördüklerinizde şer vardır." Yine ilahi mesaj "Her zorlukta bir kolaylık vardır." Türkiye'de bizim genç üniversite öğrencilerimiz işte bunu iliklerine kadar yaşadılar, öyle zamanlar oldu ki, zulüm bütün renkleri ile, bütün boyutları ile gelip üzerine çöktü" ifadelerini kullandı.
"MAHSUN OLMAYIN, İNANIYORSANIZ MUHAKKAK ÜSTÜNSÜNÜZ"
Başbakan Erdoğan konuşmasına şöyle devam etti:
"Hiçbir çıkış kapısının olmadığını zannedersiniz, o ateşten bir çıkışını mümkün olmadığını düşünürsünüz, daralırsınız, ruhunuz, kalbiniz adeta bir cenderenin altındaymış gibi hissedersiniz, ama Allah öyle bir çıkış kapısı açar, bulutları öyle bir aralar, kalbinize öyle bir inşirah, öyle bir rahatlama salar ki, eski halinizden çok daha ferah bir hale gelirsiniz. Hüzün, yeis, umutsuzluk bizim inananlar olarak kabul edeceğimiz, onaylayacağımız, özellikle de teslim olacağımız duygular değildir. Yine ilahi mesaj şunu söylüyor, 'Gevşemeyin, mahsun olmayın, inanıyorsanız muhakkak üstünsünüz'. Evet bizim ölçümüz budur. Sabredenler zafere erişenlerdir. Üzerindeki zulme, baskıya, haksızlığa, tüm bunlara karşı sabreden, ama eşzamanlı olarak buna karşı samimi olarak mücadele eden bir insan için zafer mukadder hale gelir. Türkiye'nin gençleri bunu başardılar. Türkiye gençleri 80'lerde, 90'larda, hatta 2000'li yıllarda inançlarından dolayı kendilerine yönelen zulme karşı sabrettiler, tahammül gösterdiler, direndiler, o zulmeti aydınlığa tahvil etmek için sabrettiler ve nihayetinde zaferi elde ettiler. Bir dönem gençlerimize çok ağır zulümler edildiği için üzülüyorum. Ama sonuçta yurt dışında çok iyi üniversitelerde okumuş, uluslararası vizyon sahibi, birkaç dil bilen, dünyayı çok iyi tanıyan gençlerimiz oldu. Düşünün ki gençlerimize yapılan haksızlıklar nedeniyle, örneğin Malezya'da öğretim gördüler. Malezya'nın dilini, kültürünü öğrendiler. Malezyalı kardeşlerimizle daha yakınlaştılar. Avrupa ve Amerika'ya giden gençlerimiz oldu. Diğer ülkelere giden gençlerimiz oldu. O gençlerimiz şu an ülkelerinin kalkınmasına ciddi katkılar sağlıyorlar".
"DEMEK Kİ BAŞÖRTÜSÜ BİLİMİN ÖNÜNDE BİR ENGEL DEĞİLMİŞ"
Başbakan Erdoğan, Türkiye'nin son 11 yıl içinde elde ettiği başarıların, "bu donanımlı, birikimli gençlerin omuzlarında yükseldiğini" belirterek, "Bu süreçte biz şunu da birkez daha ispat etme imkanı bulduk: Demek ki başaörtüsü bilimin önünde bir engel değilmiş. Demek ki inançlar, değerler bilimin önünde bir engel değilmiş. Önemli olan zihninizin içindedir, ruhunuzdakidir, önemli olan gönlünüzdekidir" dedi.
"YERLİ SANAYİ İHTİYAÇLARININ YÜZDE 50'SİNİ YERLİ KAYNAKLARDAN SAĞLIYORUZ"
Erdoğan, "İşte buraya gelmeden Tokyo'da Türksat 4A teslim törenine katıldık. Teslim törenini yaptık ve uzaya fırlatıyoruz. İkinci çeyrektede 4B'yi alıyoruz ve onu uzaya fırlatıyoruz. Bunlar bizim ilk uydularımız değil. Türkiye şu anda savunma sanayi ihtiyaçlarının yüzde 50'sini artık yerli kaynaklardan sağlamaya başladı" diye konuştu.
AK Parti hükümeti öncesinde bu oranın sadece yüzde 20 olduğun söyleyen Erdoğan, "Şimdi kendi tankımızı, kendi helikopterlerimizi, kendi insansız hava araçlarını, kendi roketlerini, kendi silahlarını üreten bir ülke konumuna yükseldik. Şu anda yerli tasarımla kendi mühendislerimizle yerli savaş gemilerimizi imal ediyoruz. Şu ana kadar iki savaş gemisini tamamladık, denizlerimize gönderdik, şu anda 6 tanesini de kızağa çekiyoruz ve onları da kısa zamanda bitirerek onları da denizlere göndereceğiz, uğurlayacağız" dedi.
"2023'E KADAR KENDİ SAVAŞ UÇAĞIMIZI ÜRETECEĞİZ. KENDİ UYDUMUZU İMAL EDİP UZAYA FIRLATACAĞIZ"
Başbakan Erdoğan konuşmasının devamında şunları söyledi:
"Malezya'nın 2020 hedefleri var. Bizim de 2023 hedeflerimiz var. Bunlar da müşterek yanlar olduğunu görüyoruz. 2023'e kadar kendi savaş uçaklarını imal eden, kendi uydularını imal edip uzaya fırlatabilen bir ülke konumuna yükselmeyi hedefliyoruz ki, bu hedefe de ulaşacağımıza ben yürekten inanıyorum. Bugün Japonya'da uydumuzu sadece Japon mühendis ve teknisyenler değil, onlarla birlikte genç Türkler ürettiler. 30'a yakın bu genç mühendislerimiz şimdi yurda dönecekler,bu sahada çok daha ileri çalışmaları yaparak, uydu imal ve fırlatılmasında dışa bağımlılığımızı inşallah sona erdirecekler. Burada söylemek istediğim şudur, bilimin özünde, ruhunda, temelinde, özgürlük vardır. Özgürlüğün olmadığı yerde bilim olmaz. Orada hür düşünce olmaz, orada insanlığa yarar sağlayacak, insanlığın refahını artıracak, insanı hikmete ulaştıracak sonuçlar çıkmaz. Bakın Malezya'nın da Türkiye'nin de ortak medeniyetinde ilim, özgürlüğün olabildiğince geniş olduğu ortamlarda filizlenmiş, gelişmiş, çınara dönüşmüş. Bağdat, bizim ortak medeniyetimizin önemli bir ilim merkeziydi. İsfehan, Merv, Belh, Semerkant, Nişapur, Delhi, İslamabad, Kahire, Gırnata, Kurtuba bizim ortak medeniyetimizin bilim merkezleriydi. Konya, İstanbul aynı şeklide müslümanlar olarak her birimizin gurur duyacağı ilim merkezleriydi. Matematikte, astronomide, felsefede, tüm diğer bilim dallarında bu islam merkezlerinde üretilen bilim, dünyaya ve bugünkü pozitif bilime yön veriyor. Bu merkezler tesis ettikleri özgürlük ortamı sayesinde dünyanın tüm alimlerini çekiyor, tüm alimlerine ev sahipliği yapıyor ve dünyaya ilim öğretiyorlardı. Bakın burada önemli bir tespitimi sizlerle paylaşacağım. Bugün Malezya'dan yola çıkarak, kara ve deniz yoluyla yürüyerek, ya da develer, atlar üzerinde İspanya'ya gidemezsiniz. Yollar ne yazık ki sizi İspanya'ya götürecek kadar güvenli değil. Vize almadan sınırları geçebilmek mümkün değil. Ancak düşünün ki, 14. yüzyılda İbni Batuta, Kurtuba'dan yola çıkıyor, deve üzerinde yıllar süren yolculukla Kuzey Afrika'yı geçiyor, Hicaz'a uğruyor, Türkiye'yi geziyor, Kafkasya'dan Hindistan'a Çin'e Maldivler'e kadar gelebiliyor ve buradan yeniden Tunus'a dönebiliyor. Daha 14. yüzyılda İslam coğrafyasının nasıl bir özgürlük alanı olduğunu, nasıl güvenli olduğunu, alimlerin ve seyyahların nasıl bir ilgiyle karşılandığını sizlerin muhayyilesine bırakıyorum. Hele hele şurası çok önemli, bir kitabın sadece ismini duyarak, bu kitaba ulaşmak için deve üzerinde binlerce kilometre yol alarak, o kitaba ulaşan, okuyan ve sadece tek bir kitabın aydınlığı ile dünyaya unutulmaz eserler bırakan nice ortak alimlerimiz vardır. İbni Arabi, Endülüs'ten yola çıkmış, Kuzey Afrika'yı geçmiş, Anadolu'da büyük alimlerle buluşmuş ve Şam'da vefat etmiştir. Farabi Türkistan'dan Bağdat'a gelmiş, orada yaşamıştı, büyük mütefekkir Mevlana Afganistan'ın Belh şehrinden yola çıkıp Konya'ya gelmiş, orada vuslata ermişti. İlim müminin yitik malıdır, onu nerede bulursa almalıdır tavsiyesine uyan nice ilim sevdalısı, önlerinde hiçbir engel tanımıyor ve hayatlarını ilme, öğrenmeye ve öğretmeye vakfediyor. Ebu Bekr Razi, İmamı Gazali, İbni Sani, El Harezmi, bunun yanında İbni Heysem gibi dünya bilimine yön veren nice alimler işte böyle özgür ve güvenli zeminlerde yetiştiler. Endülüs'e giden Müslüman alimler Ortaçağ karanlığındaki Avrupa'yı aydınlattılar. Güney Doğu Asya'ya, Endonezya'ya, Malezya'ya gelen Müslüman alimler, idareciler, tüccarlar ve seyyahlar bu bölgede bir medeniyet inşa edebilmişse, bu başarı üzerine kafa yormamız ve kapsamlı araştırmalar yapmamız gerekir. Şurası da çok önemli 12. yüzyılda İslamı kabul eden Kedah Sultanı, Sultan Muzaffer Şah, Malay dünyasında tarihi bir kapı aralamış ve İslamın bu bölgede yayılmasını sağlamıştır. Aynı şekilde Sultan Negad İskender Şah, Malezya yarım adasının ve Endonezya'nın İslamlaşmasında önemli rol oynamıştır. Biz tarihe bakarak, tarihte kalanla avunacak, sadece tarihde olanla övünecek bir medeniyetin mensupları değiliz. Tam tersine biz tarihi inşa etmenin özgüveni içinde, istikbali de inşa edecek potansiyele sahip bir medeniyetin mensuplarıyız. Biz geçmişimizle övünürüz ama övünmekle yetinmeyiz. Oradan dersler çıkartır, inşa etmekle mükellef olduğumuz geleceği nasıl tasarlayacağız bunun adımlarını atarız. Önce kendimize güveneceğiz, geçmişte yaptığımızı bileceğiz, yine yapabileceğimize yürekten inanacağız. ve gönüllerimiz arasına örülmüş duvarlar var. Bu duvarları hep birlikte yıkacağız."
"İki, kendi halkına zulmeden, kendi halkına baskı, zulüm uygulayan devlet anlayışını elimizin tersiyle itecek, 'insanı yaşat ki devlet yaşasın' diyerek, özgürlükleri olabildiğince genişleteceğiz. Bütün bu coğrafyada, muhabbeti, dayanışmayı azami düzeyde tesis edeceğiz. Bu manada Malezya'nın son 30 yılda özellikle eğitim, öğretim alanında attığı adımları takdir ettiğimizi belirtmek isterim. Malezya'nın ekonomik başarısının ve sosyal barışının altında bu eğitim alt yapısının olduğunu biliyorum. Malezya, islam ülkeleri arasında müstesna bir yere sahiptir. Çok kültürlü yapısı, ekonomik dinamizmi, siyasi istikrarı ve dünyaya açık perspektifi ile Malezya'nın bundan sonra da büyüme trendini devam ettireceğini biliyoruz. Biz Malezya'yı uzakta bir ülke olarak görmüyoruz. Siyasi, diplomatik, ekonomik, kültürel, bilimsel ve eğitim alanlarında beraber atacağımız pek çok adım olduğu için ne Malezya Türkiye'ye uzaktır, ne de Türkiye Malezya'ya uzaktır. Saygıdeğer hocalarımız, sevgili öğrenciler. Sizlere bir çağrı yapmak istiyorum, Türkiye sizin ülkenizdir, eğitim, öğretim, bilimsel ve teknolojik araştırma alanlarında ve diğer bütün alanlarda ortak araştırmalar yapmak için Türkiye her zaman hazırdır ve yanınızdadır. Türk üniversitelerinin kapıları sizler için açıktır. Ufkumuzu, enerjimizi, gayretimizi birleştirdiğimiz zaman ortaya çok parlak başarıların çıkacağını biliyorum. Türkiye'de son 11 yılda 99 yeni üniversite kurduk, şu anda üniversite olmayan ilimiz yoktur. Özellikle üniversitelerimizde dost ve kardeş ülkelerden gelen öğrenci sayıları kat kat artış kaydediyor. Özgür bir ortamda, tam bir kardeşlik ortamında dünyanın her yerinden öğrencileri, özellikle de Malezyalı kardeşlerimizi Türkiye'de görmekten mutlu oluyoruz. İlmin ırkı olmaz. İlmin sınırları olmaz. İlim sınırları aştıkça büyüyen, paylaştıkça çoğalan bir hazinedir. Aynı medeniyetin mensupları olarak, ilmi paylaşmak noktasında ne gerekiyorsa yapmak zorundayız. Biz farklı bir dünyanın mümkün olduğuna inanıyoruz. Geçmişin ihtişamlı ilim şehirlerinin yeniden inşa edileceğine gönülden iman ediyoruz. Dayanışma ile, işbirliği ile inşallah bu ihtişama yeniden kavuşacak, ilimin rehberliğinde aydınlık yarınları birlikte inşa edeceğiz. Umutsuz olmayacağız. Dönemsel sorunlara, dönemsel krizlere takılmayacağız, tekrar ediyorum sabr edecek, tahammül edecek, ilimle aydınlanmış ihtişamlı günlere erişecek ve inşallah o zaman da hamd edecek, şükür edeceğiz". - KUALA LUMPUR