Fransa'nın 'Burjuva Kenti' Bordeaux'dan İzlenimler: Gençler Sistemi Sorguluyor
Fransa'nın kimilerince 'burjuva kenti' olarak anılan Bordeaux, geleneksel merkez sağın ağır bastığı bir yer. İlk turda Macron birinci, sol aday Mélenchon ikinci çıktı.
Bordeaux, Fransa'nın şarabıyla meşhur, gotik mimarisiyle görkemli ve Atlas Okyanusu'na dökülen Garonne Nehri'nin zarafetiyle Unesco'nun da Dünya Mirasları arasında yer alan büyülü bir kenti.
Sakinleri burayı 'tam bir burjuva şehri' olarak tanımlıyor. Yüksek eğitim ve gelir seviyesi, şık restoranları, zengin kültür ve sanat hayatına gönderme yapıyorlar.
Kentte geleneksel merkez sağ siyasetin ağırlığı var. Bordeaux'nun belediye başkanı da Fransa'nın Cumhuriyetçi Parti'den eski başbakanı Alain Juppé.
Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin ilk turunda, geleneksel sağ parti Cumhuriyetçilerin gerilemesi buraya da yansıdı ve adayları François Fillon üçüncü sırada kaldı.
Bordeaux'da sandıktan birinci çıkan isim % 31'le bağımsız merkez sağ En Marche (Yürüyüş) hareketi lideri Emmanuel Macron, ikinci isim ise %23.43'le sol aday Jean-Luc Mélenchon oldu. Aşırı sağcı Marine Le Pen'in oyları da yüzde 7'de kaldı.
Bu şehirde ikinci turun sonuçlarına ilişkin bir sürpriz beklentisi yok. Ülke genelindeki anketlerin işaret ettiği gibi açık ara Macron'un sandıktan birinci çıkacağı kanısı hakim.
Ama burada siyasi eğilimler açısından sol grupların güç kazanması da dikkat çekici. Bu da ikinci turda bu kesim seçmenin sandığa gidip gitmeme, 'beyaz oy' (boş zarf) atma veya Macron'a oy verme arasında tercih yapacağı anlamına geliyor.
'Çekimser kalın' afişinin fotoğrafını çektiğimi gören emekli öğretmen Ernestine, "Benim için ölüm gibi Emmanuel Macron ve Marine Le Pen arasında seçim yapmak" diyor. İlk turda Mélenchon'a vermiş oyunu. İkinci turda kararını son ana bırakacakmış:
"Ya Macron'a vereceğim ya da protesto için 'beyaz oy' (boş zarf ya da boş pusula) atacağım ama arkadaşlarım 'beyaz oy'un Le Pen'e yarayacağını söylüyor, ondan korkuyorum. Le Pen'e karşı büyük ihtimal Macron olur. Ben 1941'de 'Vichy Fransası'nda faşist hükümette doğdum, faşist hükümette ölmek istemiyorum."
Faşizm karşıtı gençlik örgütlenmeleri
Bordeaux'da sol eğilimli gençler arasında da çekimser kalma eğilimi tartışılıyor. Bordeaux Gençleri Koordinasyonu da Facebook ve Twitter'da organize oluyor, faşizm karşıtı gösteriler düzenliyor. İnternet ortamında binlerce takipçileri var, en son Bordeaux'daki gösterilerine de 200'e yakın protestocu katılmıştı.
Sosyoloji öğrencisi 19 yaşındaki Paloma, koodinasyonun geçen yıl Çalışma Yasası'na karşı protestolar sırasında kurulduğunu söylüyor. İlk oyunu kapitalizm karşıtı, sendikacı sol aday Philippe Poutou'ya vermiş ikincisinde ise çekimser:
"Macron'a da, Le Pen'e de, temsil ettikleri ideolojiye de karşıyım. Biri bankacı, sistemin parçası, mevcut hükümetin adamı hiç bir şey değiştirmeyecek. Le Pen de faşist, ırkçı, Fransa'da yeri olmayan bir ırkçılık var."
'Mülkiyet hırsızlıktır'
Kendisini 'anarşist' olarak tanıtan 20 yaşındaki Maxime de 'sisteme öfkeli olduğunu ve oy kullanmayacağını' söylüyor: "Bana göre Pierre-Joseph Proudhon'un dediği gibi 'Mülkiyet hırsızlıktır'... Biri, bir diğerine sırf o hakkı verdiği için onun üzerinde güç sahibi olacaksa o kişi kaçınılmaz olarak iktidar sarhoşu olur. Ben bu hiyerarşinin kalkmasından yanayım."
Gençler artık 'Fransız kimliği' ve 'Fransız değerlerinin' de olmadığı görüşünde.
Paloma Fransa'nın değiştiğini söylüyor: "Özgürlük, Eşitlik, Kardeşlik... deniyor ama zaten 'Kardeşlik'in var olduğunu düşünmüyorum. 1789 burjuva devrimiydi, iktidara geldiklerinde de halk sınıflarını sömürmeye başladılar. Kardeşlik zenginliği paylaşmak demektir. Bugün gelir dağılımı da paylaşım da adil değil. Fransa artık değerlerine saygı göstermiyor."
'Le Pen gelirse göçmen bile kalmayacak'
Maxime de aynı görüşte: "Fransız kimliği tarih boyunca oluşturulan değerler üzerine inşa edildi. Geleceğe yönelik de değişiyor. Fransa'ya gelenler yeni değerlerin oluşmasına büyük katkıda bulundu, bu ortak kimlikte hakları var. Le Pen gelirse göçmen bile kalmayacak bu ülkede."
Fransa genelinde Macron ve Le Pen karşıtı düzenlen ve göstericilerle polisin çatıştığı protestolar Bordeaux'da da yaşandı. Gösterilere Paloma ve Maxime de katılmış, Maxime birkaç defa da gözaltına alınmış.
İkisi de polisin 'aşırı güç' kullandığını ama özellikle Bordeaux gibi 'imajına zarar verilmesini istemedikleri' şehirlerinde polis müdahalesinin basında yeterince yer almadığını söylüyor.
Fotoğraflarının çekilmesini istemeyen iki genç buluştuğumuz Victoire Meydanı'ndan ayrılırken bu sefer 21 yaşındaki fotomuhabir Marion geliyor oturduğum masaya. 'Ayrılanların arkadaşları olduğunu, polis şiddetine ilişkin haber yapacaksam çektiği eylemlerde polis tarafından nasıl dövüldüğünü görmem gerektiğini' söylüyor ve cep telefonuyla kaydedilen görüntüleri gösteriyor.
'Beni hükümet radikalleştirdi'
Bu gençlerin derdi Fransa'da adayların sürekli dile getirdiği "sistemle". Paloma anlatıyor: "Aslında beni hükümet, sistem radikalleştirdi. Geçen yıl Çalışma Yasası'na karşı çok gösteri yapıldı, hükümet bizi dinlemedi. Bizi dinlemediklerinde, bizi görmediklerinde o zaman biz de başka bir şey yaparız. Bu karşı gücü yaratan aslında sistem, hükümet."
Bordeaux'da yükselen bu sol eğilim ve sistem karşıtlığı bölge genelinde merkez sağın ve Macron'a verilen desteğin gerisinde kalıyor.
Macron'un, "Gençler Macron'la" adlı kolektifinin Bordeaux temsilcisi Emilie Gapaillard, başarılarının arkasında sahada yaptıkları çalışmalar olduğunu söylüyor. Kentin de 'burjuva' olarak anılmasını doğru bulmuyor, "On binlerce öğrencinin yaşadığı bir kent nasıl burjuva olabilir ki?" diyor.
BBC Türkçe'nin kampanyalarıyla ilgili sorularını yanıtlayan Gapaillard'a göre, "Bordeaux'da seçmen çok ilericidir. Macron'un dinamik, dünyaya açık, değerlerine sahip çıkan projesi buranın halkı arasında destek görüyor."
'Çekimserlik Le Pen'e oy vermek demek'
Seçimde 'çekimser' kalacaklara da tepkili:
"Çekimser kalmak veya 'beyaz oy' kullanmak tercihi canımı çok sıkıyor. Özellikle gençlerin kaderlerini kendi ellerine almaları lazım. 'Beyaz oy' kullanmak da Marine Le Pen ile Macron'u aynı kefeye koymak demek. Biri Cumhuriyetin değerlerine aykırı, hoşgörüsüz, gerçekleşmesi mümkün olmayan bir ekonomi programına sahip bir aday."
"Bu seçimde Fransa değerleri etrafında hareket etmek lazım."
Gapaillard, Macron'un 'Fransız değerlerini temsil ettiği' görüşünde:
"Özgürlük, eşitlik, kardeşlik, bunlar cumhuriyetin üç temel ayağı. Emmanuel Macron'un projesi de bu üç değeri yeniden güçlendirmek. Özgürlük, zaten insanlara alan serbest alan açan bir değer. Eşitlik, bugün fırsat eşitliği yaratmak demek. Tam olarak yerine getirilen bir değer değil. Bu da Fransızlarda öfke yaratıyor. Kardeşlik, de Fransa'nın birlik, dışa açık, her şeyden önce monarşiye karşı demokrasiyi öne çıkarır. Fransa'nın Avrupa Birliği'ndeki yerini koruması da bunun karşılığıdır. Ayrıca, insan hakları, ifade özgürlüğü, basın özgürlüğü gibi değerler de Le Pen yönetiminde tehdit altında olacaktır."
Bölgenin ileri gelenleri de Macron'a oy verilmesi çağrısı yapıyor. 7 Mayıs öncesi çağrılara Bordeaux Üniversitesi Rektörü Manuel Tunon de Lara da katıldı. Tunon de Lara, hafta içi meslektaşlarına ve öğrencilerine gönderdiği bir e-postada Macron'un adını geçirmeden, 'Le Pen'e engel olunması' gerektiğini söyledi:
"Marine Le Pen ve Ulusal Cephe'nin fikirleri üniversitelerin bugüne kadar savunduğumuz değerleriyle örtüşmüyor."
"Hiç kimseye verecek dersim yok, herkes kendi özgür iradesini korumalı, kendi inancını dile getirebilmeli ama benim sorumluluğum üniversite çevresine Pazar günü gidip oy kullanmaları ve oylarıyla Marine Le Pen'in cumhurbaşkanlığına engel olmaları çağrısında bulunmak."
Bordeaux'da da seçim haberlerinin yanı sıra, dikkat çeken bir gelişme de bölgede 1991'den bu yana bölgede yaşanan en büyük don felaketi. Özellikle meşhur St. Emillion ve Pomeral bölgelerindeki üzüm bağlarında hasadın yüzde 90'ına yakını zarar görmüş.
Şarabıyla meşhur Bordeaux'da da en az seçim kadar dikkatle takip edilen bir konu bu.
Ama çekimser kalıp sistemi protesto edeceklerini söyleyen gençlere göre "Bunlar burjuva kentinin burjuva dertleri". "Burası Bordeaux da olsa, buranın, bu ülkenin asıl kaygılanması gereken mesele, gençlerin geleceği."