Ft'ye Yazan Piyasa Uzmanı Tatiana Orlova: 'Erdoğan, Putin'in İzinden Giderek Merkez Bankası'nın...
Emerginomics adlı piyasa araştırma şirketinin kurucusu ve baş ekonomisti Tatiana Orlova, İngiliz Financial Times gazetesi için kaleme aldığı yazıda, Türkiye'deki ekonomik durumu değerlendirdi.
Emerginomics adlı piyasa araştırma şirketinin kurucusu ve baş ekonomisti Tatiana Orlova, İngiliz Financial Times gazetesi için kaleme aldığı yazıda, Türkiye'deki ekonomik durumu değerlendirdi. Orlova, Rusya'nın Kırım krizi sonrası 2014'te politika fazini 750 baz puan artırdığını hatırlattı, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'a "Putin'in izinden gitmesi" gerektiğini yazdı.
"Ambargoların artması Türkiye'nin görünümünü felce uğratabilir" başlıklı makalede önce, ABD'nin Amerikalı Pastör Andrew Brunson'ın serbest bırakılmaması nedeniyle İçişleri Bakanı Süleyman Soylu ve Adalet Bakanı Abdülhamit Gül'e yönelik yaptırımlar hatırlatılıyor ve "Bu beklenmedik bir şey değildi, Türkiye son birkaç yıldır iç ve dış politikada sık sık AB ve ABD'yle ters düşüyor" deniyor.
ABD Başkanı Donald Trump'ın daha önce de Rusya'dan S-400 füzeleri satın alınması halinde Türkiye'yi ambargoyla tehdit ettiğini söyleyen Orlova, Halkbank'ın da İran'a yönelik ambargoların delinmesi suçlamalarıyla soruşturulduğunu hatırlatıyor.
Orlova, ekonomi ve finans çevrelerinin yakından izlediği Bloomberg'ün haberine atıfla, ABD'nin Türkiye'deki ek kişi ve kurumlara yönelik bir ambargo listesi hazırladığını da belirtiyor.
'Rusya, 2014'te politika faizini 750 baz puan artırdı'
Tatiana Orlova, Türkiye'nin bu ambargolar altında ne yapacağını tahmin etmek için Kırım'ın ilhakından sonra Rus ekonomisinin yaşadıklarına bakmak gerektiği görüşünde. Analiz yazısı şöyle devam ediyor;
"O dönem Rusya'nın ekonomik büyümesi, potansiyeline yaklaşmıştı. Borç seviyeleri düşüktü ve Merkez Bankası'nın 470 milyar dolar döviz rezervi vardı. Ancak 'ısıran' AB ve ABD ambargoları bir döviz krizini tetikledi ve daha sonra iki yıl süren bir ekonomik durgunluk dönemi yaşandı. Rus kurumlarının uluslararası sermaye piyasalarına erişimi kesildi ve borçlarını çeviremediler. Döviz ve talep arttı.
"Kriz petrol fiyatlarının düşüşüyle birleşince, rublenin dolar karşısındaki değerinde yüzde 50'lik bir devalüasyon oldu. Ancak Devlet Başkanı Vladimir Putin, ekonomi için doğru olanı yaparak, yönetimi bir teknokratlar ekibine bıraktı. Merkez Bankası cesur bir hamleyle dalgalı kur politikasına geçti ve politika faizini 2014 sonunda 750 baz puan artırdı."
Orlova, Putin yönetiminin krizi kontrol altına almak için bedel ödediğini, hükümetin bir devlet fonunu tükettiğini ve döviz rezervinin 150 milyar dolardan fazla azaldığını belirtiyor. Ancak yazar, bu şekilde Rusya'nın sermaye kontrolüne gidişi önlediğini ve Merkez Bankası'nın bağımsızlık algısını perçinlediğini söylüyor.
Orlova, Türkiye'nin ise tam tersine 2017'de ekonomisini yüzde 7 büyütüp, aşırı ısındırdığını, buna büyüyen cari açığın ve bir ölçüde artan bütçe açığının eklendiğini vurguluyor. Türkiye'nin kamu borcunun az olmasına karşın, 2014 Rusya'sına kıyasla, dış borcunun gayri safi yurtiçi hasılasına oranının çok daha büyük olduğunu belirten yazar, Türkiye'nin Rusya'nın tersine önemli bir mali ve döviz rezervi yastığı bulunmadığını vurguluyor.
'Erdoğan, Putin gibi ekonomi yönetiminin başına uzmanları getirmeli'
Ekonomist, Türkiye Merkez Bankası'nın sadece 74 milyarlık döviz rezerviyle, şirketlerin döviz cinsinden borçlarını çevirebilmesine yardımcı olmak adına kısıtlı bir kapasiteye sahip olduğunu ifade ediyor.
Tatiana Orlova, Rusya'nın petrol ve doğalgaz gelirlerine bağımlı olması gibi Türkiye'nin de dış yatırıma bağlı olduğunu vurguluyor ve küresel sermayenin gelişmekte olan piyasa varlıklarından kaçışının TL'nin Dolar'a karşı değerini yüzde 25 azalttığını ve bunun enflasyonu körüklediğini aktarıyor.
Orlova yazıya şu satırlarla son veriyor;
"ABD'nin ambargolarının Türkiye'de bir ödemeler dengesi krizi yaşanma ihtimalini artırdığını düşünüyorum. Özel sektörün borçlarından kaygılıyım. Türk bankalarının 55 milyar dolarlık döviz likiditesi var ama gelecek 12 ay içinde ağır dış borç ödemeleriyle karşı karşıyalar. Hem Türk bankaları hem de Türk şirketlerinin dış pazarlara erişimlerini korumaları gerekiyor.
"Yatırımcının güvenini yeniden kazanmak için Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın, Putin'in izinden gidip ekonomi yönetiminin başına uzmanları getirmesi ve merkez bankasının bağımsızlığını göstermesine izin vermesi gerek. Ancak Türkiye'nin Temmuz'da daha güçlü bir icracı cumhurbaşkanlığı sistemine geçmesi, bağımsız kurumlar adına umutları azaltıyor. Geçen ay Merkez Bankası artan enflasyona karşın bir faiz artırımından daha kaçındı. Karar, Erdoğan'ın, piyasaları rahatsız eden, 'faiz oranlarının düşeceği' tahmininden sonra alındı.
"Erdoğan, Türkiye'nin Rusya'nın yaptığı ölçüde, Çin ve diğer gelişmekte olan piyasa ekonomilerinden borç alabileceğini umuyor. Rusya deneyimi bir kısım doğrudan yabancı yatırım yerine yenilerinin bulunabileceğini gösterse de bu zaman alıyor. Türkiye'nin daha büyük bir krizden kaçınmak için Batı'yla ilişkilerini hızla düzeltmesi gerekiyor."