Kobani, Kürtlerin Devlet Olma Arzusunu Güçlendirdi
Kürt Demokratlar Platformu Başkanı Sertaç Bucak, "Kobani'deki gelişmeler Kürtler'de devlet olma arzusunu güçlendirdi." dedi.
Kürt Demokratlar Platformu (KDP) Başkanı Sertaç Bucak, Kobani'deki gelişmelerin Kürtler'de devlet olma arzusunu güçlendirdiğini söyledi.
TÜRKİYE'DE PARTİLEŞME ÇALIŞMALARI YÜRÜTÜYOR
Bir süredir Türkiye'de partileşme çalışmaları yürüten Bucak, Rûdaw'ın "çözüm süreci" ve IŞİD saldırılarıyla ortaya çıkan siyasi ve sosyal konjonktürle ilgili sorularını cevaplandırdı:
Partileşme yolunda çalışmalar yürütüyorsunuz, çalışmalar ne düzeyde, önümüzdeki günlerde neler yapmayı planlıyorsunuz?
PDK Bakur 10'uncu Kogresi'nde yasal çalışma kararı alındı. Çalışmalar uzun bir süredir devam ediyor. Bu çalışmalarımız sonuçlandığı zaman kamuoyu ile paylaşacağız. Ancak daha da süreceğe benziyor.
Türkiye'deki "çözüm süreci"ni geldiği aşama itibariyle nasıl değerlendiriyorsunuz?
Kaygılarımız var. Çünkü bir yandan restleşmeler var. Öcalan belli bir şekilde yürüdüğünü söyledi, hükümet de... Ancak son olaylar havayı kötümser bir duruma getirdi.
Son günlerde bir yol haritası taslağı basına da yansıdı. Taslağı inceledim. Yeni bir şey yok, sadece silahsızlandırma var. Eskiden söylenilenin tekrarı. Taraflar niyet açıklamadı ama yine de bu süreci destekliyoruz. Tıkanmaması için taraflar gereken hassasiyeti göstermeli diye düşünüyoruz.
Ortadoğu'daki gelişmelerden sonra "çözüm süreci" diye bir kavram size ne anlatıyor, bu süreç bu güne geldiği biçimiyle sürer mi?
İkisi farklı şeyler, eğer bir süreç başlatılmışsa bence sonuçlandırılmalıdır.
Irak ve Suriye'de yaşananlar Türkiye'deki Kürt kamuoyuna nasıl yansıdı, nasıl bir duyarlılık oluşturdu?
Kürdistan kamuoyu bu gelişmelerden ötürü çok hassas, dayanışma ruhu çok yüksek. Güney'de peşmergenin ilerleyişi insanımızı mutlu etmektedir. Kobani'deki gelişmeler Kürtler'de devlet olma arzusunu güçlendirdi. Çünkü Kürdistan Bölgesi'nin defakto bir devlet olarak uluslararası toplumdan aldığı destek ve gördüğü yakınlık, buradaki siyasal yönetimin, özelliklede Kürdistan Bölgesi Başkanı Sayın Mesud Barzani'nin uluslararası siyasal arenada verdiği güven ve tüm Kürt siyasal güçlerin ortak tavrı artık Kürtler'in yalnız olmadığını gösterdi.
Bu, buradaki Kürt kamuoyu üzerinde ders nitelikli olumlu etki yarattı. Kürtler'in ortak tavır almaları da dünya kamuoyunun desteğine yol açtı. Yani birlik olan ve siyasal bir statüye sahip bir halkın dostları vardır. Burada özellikle ABD ve batı dünyasının oynadığı rol çok önemli. Kürt halkı bu gerçeği görüyor. Yani Suriye Kürdistanı'ndaki ana akımın sürdürdüğü siyaset ve ittifaklar politikası yanlışlığını bir kez daha gösterdi. Bu gelişmeler Kürtler açısından önemli siyasal dersler içeriyor.
Kürtler birlik sağladı mı diyorsunuz?
Rojava'da henüz birlik sağlanmış değil, eğer bu birlik sağlanırsa orada da uluslararası desteğin artacağını düşünüyorum. Çünkü uluslararası destek her zaman ortak değerlere bağlı ve çoğulcu demokrasiyi savunan güçlere verilmiştir. Orada da birliği umut ediyoruz. O açıdan Sayın Barzani'nin çağrısı ile yapılan Rojavalı siyasi güçlerin Duhok toplantısına çok önem veriyorum.
Kürtler'e yönelik IŞİD katliamları dört parçadaki Kürt siyaseti üzerinde nasıl bir etki bıraktı?
Defakto da olsa devleti olan halkın yok edilmek istenmesi olanaklı değil. Ancak bu aşamada olmayanların veya bundan kaçınanların sonu maalesef hüsran ve katliam olmuştur. Onun için siyasal statü talebi Kürtler için hayati bir taleptir.
IŞİD ile yeni bir tecrübe yaşayan Kürt siyaseti bundan sonra nasıl bir rota benimsemeli sizce?
Birlik olan bir halk hiçbir zaman yenilmemiştir. Ama tekçiliği savunmaktan ötürü birlik olamadığınız zaman başınıza felaket gelebilir. Onun için birlik ve ortak hareket etmek her zaman gelecek demektir. Kürdistani düşünüp hareket etmek gerekir.
IŞİD olayıyla değerlendirdiğimizde Kürt hareketlerin temel eksiği neydi, aslında bu gibi ihtimallere karşı nasıl davranılmalı?
Güney'de görüştüğüm önemli isimlerden edindiğim izlenim şu:
Bir halkın var olması için statü, bunun da korunması için askeri olarak güçlü olması lazım. Güçlü olmak da saldırıya hazır olmayla ölçülür. Saldırıdan Güney yönetimi önemli dersler çıkarmıştır. IŞİD gibi teröristlere ve belalara karşı ağır silahlara ihtiyaç vardı, o adım adım Kürt halkının dostlarının, yani ABD öncülüğündeki uluslar arası koalisyonun desteği ile gerçekleşti. Uluslararası destek alan Kürtler IŞİD'e önemli darbeler vuruyor ve ülkesinin işgal altındaki toprağını her gün özgürleştiriyor. Yani kahramanlık yetmiyor, askeri tedbirler ve ağır silahlar yurt savunması için gereklidir.
Kürtler bir yandan IŞİD'e karşı savaşırken, bir yandan da kendi içindeki soğuk savaşı sürdürdü, bunu nasıl yorumlarsınız?
Çok iyi bir soru. IŞİD Güney'de saldırıya geçtiği zaman Şengal'de yaşananlara karşı bazıları zil takıp oynadı ve yoğun bir dezenformasyonla peşmergenin kaçtığı propagandası yapıldı. Oysa bundan sonraki gelişmeler de şöyle oldu; peşmergen toparlanıp IŞİD'in elindeki silahlara denk bir donanımla harekete geçti ve birçok yeri yeniden özgürleştirdi.
Şimdi Kürdistan Bölgesi Yönetimi (KBY) Kobani'ye de destek çağrısı yapıyor. Koalisyon güçlerinin hava bombardımanlarının Kobani çevresinde başlamasında KBY ve Barzani'nin belirleyici bir rol oynadığı biliniyor. Bu gibi durumlarda Kürdistani tavır şarttır. Böyle dönemlerde soğuk savaş bize yakışmıyor.
Kürt siyasetinde dört parçada bir birlik mümkün müdür, gerçekçi midir, mücadeleye faydası nedir? Siz temelde nasıl bir siyaset şeması çiziyorsunuz?
Siyaset gerçek temeller üzerine oturtulmalı. Var olan sınırlar, farklı siyasal, sosyal ve kültürel sorun gündeme getirmiştir. İleriyi düşünerek bugün Kürtler arası bir diyalog ve eşgüdümü önemli görüyoruz. Kürtler her zaman dünyaya demokrasi ve barış mesajları vermeli.
Kimsenin toprağında gözümüz yok. Kendi toprağımızın gerçek sahibi olduğumuzu düşünüyorum. O toprakları biz yönetmeliyiz. Onun için de gerçekçi bir politikadan yanayız.
SERTAÇ BUCAK KİMDİR?
1951 yılında Urfa'da doğdu. İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi'nde üniversite öğrenimine başladı. Almanya Heidelberg Üniversitesi'ni bitirip 1978 yılında Petrol Yüksek Mühendisi oldu. 1983 yılında T.C. vatandaşlığını siyasi nedenlerden dolayı kaybetti. 2004 yılında tesadüf sonucu 1993'te yeniden T.C. yurttaşlığına alındığını öğrenince memleketi Siverek'e yerleşti. Avrupa Konseyi, BM İnsan Hakları Komisyonu, Avrupa Parlamentosu, AGİT ve birçok Avrupa ülkesi parlamentolarında uzman olarak toplantılara davet edildi. Son olarak 1991 yılında Almanya Şansölyesi Gerhard Schröder'in himayesinde düzenlenen Uluslararası Kürt İnsan Hakları Konferansında kuruluş kararı alınan Uluslarası Kürt İnsan Hakları Merkezi başkanlık ve yöneticiliğini yaptı. Çok sayıda insan hakları ihlalleri ile ilgili rapor ve kitabın yayıncısı ve yazarıdır. Hak ve Özgürlükler Partisi eski Genel Başkanı'dır. Türkçe, Kürtçe, Almanca ve İngilizce dillerini biliyor.