Kuzey Kore nükleer silahlanmaya neden çok önem veriyor?
Kuzey Kore, geçtiğimiz günlerde "dünyanın en güçlü silahı" dediği yeni füzesini tanıttı.
Kuzey Kore, 2021 yılına askeri gövde gösterisiyle başladı.
ABD Başkanı Joe Biden'ın yemin etmesinden birkaç gün önce düzenlenen askeri geçit töreninde, yeni geliştirilen silahlar tanıtıldı.
Kuzey Kore lideri Kim Jong-un katıldığı bu törende, denizaltıdan fırlatılan balistik füze de ilk kez dünya kamuoyuna gösterildi.
Kuzey Kore basınının "dünyanın en güçlü silahı" olarak tanımladığı bu füzelerin gücü ve yeteneklerine ilişkin henüz fazla bir detay yok.
Kuzey Kore'nin bugüne kadar gerçekleştirdiği en büyük nükleer deneme 2017 yılında oldu. Kuzey Kore, ABD Jeolojik Araştırmalar Kurumu'nun 6,3 büyüklüğünde depreme yol açtığını bildirdiği bu denemede hidrojen bombası test ettiğini açıkladı. Bu testte, ülkenin bugüne kadar geliştirdiği menzili en yüksek füze Hwasong-15 kullanıldı.
Bu füzenin yerden 4 bin 500 kilometre yüksekliğe kadar çıkabileceği, yere daha yakın ateşlenmesi halinde de menzilinin 13 bin kilometreye kadar ulaşabileceği tahmin ediliyor. Bu da bu füzenin Güney Amerika ve Antarktika haricinde tüm kıtalara ulaşabileceği anlamına geliyor.
Peki dünyanın en kapalı rejimlerinden Kuzey Kore'nin askeri silah programındaki son gelişmeler ve nükleer silah geliştirme arzusunun arkasında yatan nedenler neler?
Denizaltıyla 'misilleme' mesajı
Birçok uzman, Kuzey Kore'nin silah programının hızlı bir şekilde ilerlemeye devam ettiğini ve kısa bir süre önce tanıtılan denizaltıdan fırlatılabilen silahın önemli bir aşama olabileceğini düşünüyor.
MEF Üniversitesi İktisadi, İdari ve Sosyal Bilimler Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Mustafa Kibaroğlu, nükleer başlık taşıyabilen yeni balistik füzenin en önemli özelliğinin bir denizaltından fırlatılabilmesi olduğunu vurguluyor:
"Ülkenin tümü çok kapsamlı bir nükleer saldırıya uğrarsa, binalar, tesisler yok edilebilir, insanlar hayatını kaybedebilir ama denizaltılar çok uzun süreler denizaltında bulunabildikleri ve yerlerinin tespit edilmesi çok zor olduğu için, ilk saldırıda çoğunlukla korunaklı ortamda olurlar.
"Üzerinde nükleer başlık taşıyan balistik füzeler, 'ikincil vuruş' dediğimiz saldırı yapan ülkeye karşı güvenli bir şekilde gönderme imkanı verir ve ilk saldırı yapacak tarafı caydırır. Kuzey Kore'nin de iki tane nükleer denizaltısı olduğunu düşünürsek, 'bana her ne boyutta saldırı yaparsan yap sana karşılık verebilirim' diye göstermek amacıyla bu silahı sergilemişlerdir."
Prof. Dr. Kibaroğlu, Kuzey Kore'nin nükleer silah geliştirebilecek bir ülkeye dönüşmesini ise bugünkü Kuzey Kore liderinin büyükbabası Kim İl Sun'a bağlıyor.
Kibaroğlu, "1900'lerin başından itibaren imparatorluk Japonyası istilası altında olan topraklarda direniş mücadelesi göstermiş fakat bir ilerleme kaydedememiştir. 1945'te iki nükleer silahın Japonya'yı teslim aldığını gördüğü noktada, nükleer silahlara ilgi göstermiş. Özellikle de yarımadadaki 1950-53 arasındaki savaşta Çin ve SSCB'nin desteğini alarak kapasitesini geliştirmiştir. Bugünkü lider de aynı kararlılığı sürdürdü ve süreç onu 2006 yılında ilk nükleer denemesini yapacak noktaya getirdi" diyor.
Tüm zorluklara rağmen nükleer program sürüyor
Her ne kadar sıfır Covid-19 vakası olduğunu iddia etse de 2020 yılı, Kuzey Kore için de zorlu geçti.
Kuzey Kore'nin önlem amacıyla tüm sınırlarını kapamasının neticesinde en önemli müttefiki Çin ile ticareti yüzde 80 azaldı.
Ayrıca ülkedeki gıda ve ekonomik sıkıntılar da devam ediyor.
Prof. Dr. Kibaroğlu, daha önce yaptırımlardan veya imkansızlıktan dolayı yol aldığı amaçtan vazgeçen bir ülke örneği olmadığını vurguluyor:
"Ülkelerin bir konudaki kararlılığı ortaya konduğu takdirde, yaptırımlar, ekonomik baskılar sadece orada yaşayan insanlara zarar verebilir. O ülkenin yönetimi bir karar almışsa ne yapar eder, o sonuca varır. Aksine, daha da radikalleşirler, 'Bakın bize zarar verecekler, kendimizi korumak için bunu yapmak zorundayız' diye bir söylemle halk gözünde de yaptıklarını daha da meşru hale getirirler. Bu da programın daha hızlı ilerlemesine imkan verir ve bu da tüm dünyada olumsuz sonuçlara yol açar."
Kuzey Kore için kritik bir aktör: ABD
Kuzey Kore'nin kendine baş düşman ilan ettiği ABD, Kuzey Kore'nin gidişatında kritik rol oynuyor.
Donald Trump yönetimi boyunca iki ülke arasında inişli çıkışlı bir ilişki vardı.
Kim Jong-un ve Trump birbirlerini defalarca savaşla tehdit etti.
Ama sonra iki lider, 2018'de Singapur'da tarihi zirvede bir araya geldiler.
Trump, Kuzey Kore liderinin elini sıkan ve 2019'da da Kuzey Kore toprağına ayak basan basan ilk ABD başkanı oldu.
Fakat ABD, Pyongyang'ın yaptırımları hafifletme talebini kabul etmeyince müzakerelerde ilerleme sağlanamadı.
Prof. Dr. Kibaroğlu, Trump yönetiminin Kuzey Kore konusunda büyük yanlışlara imza attığını söylüyor:
"ABD'den yapılan açıklamaların tehdidin karşı tarafça nasıl algılandığını belirliyor. ABD'nin kendisi nükleer denemelerin kapsamlı yasaklanması antlaşmasını henüz onaylanmadı. İran'la yapılan anlaşmadan çekildi. Uluslararası arenayla işbirliği yapmış ve uzun yıllar sonra beklenen adımı atmış İran ile antlaşmadan çıkıp o antlaşmadan çıkıp nükleer denemeler yapmış olan Kuzey Kore'nin bir bakıma ayağına kadar gidip Kuzey Kore'yi ödüllendireceksiniz. Son derece yanlış ve sorumsuz bir davranıştır."
Kuzey Kore ile yakın temas kurmasıyla eleştirilerin hedefinde olan ABD Başkanı Donald Trump artık Beyaz Saray'da değil.
ABD'nin yeni Dışişleri Bakanı Blinken ise eski Başkan Obama döneminde Kuzey Kore'yle ilgili çalışmalar yapan bir diplomattı.
Blinken'in Kuzey Kore'yle ilişkilerde diplomasiden yana olduğu biliniyor.
"İran'ın nükleerleşmesinden en olumsuz etkilenecek ülke Türkiye"
Peki tüm bunlar, Türkiye'yi neden ve nasıl ilgilendiriyor?
Prof. Dr. Kibaroğlu'na göre, Batı dünyasının İran ile arası zaten kötü olduğu için İran'ın nükleer silah elde etmesinden en olumsuz etkilenecek ülke Türkiye.
"Türkiye'nin bölgesinde nükleer çalışma yapan ülkeler var ve bunun başında İran geliyor. İran'la Kuzey Kore arasındaki ilişkiler belgeli. Türkiye ve İran 400 yıllık bir denge politikası gidiyor ama nükleer silah bir oyun değiştirici olarak İran'ın Türkiye'yle olan ilişkilerinde kendini daha cesaretli olarak görmesine yol açabilir.
"Ayrıca, nükleer silah olmasa da, nükleer madde elde ettiği takdirde geleneksel patlayıcılarla büyük zarar verme peşinde olan devlet dışı aktörler yani terör grupları da tehlike yaratabilir. Bu sebeplerle nükleer silahsızlanma herkesin hedefi olması gerekir."