Molla Abdulgani Baradar: Afganistan'ın yeni lideri olması beklenen, Taliban'ın 'kasap' lakaplı dört kurucusundan biri
1980'lerde Sovyet ordusuna karşı savaşırken Molla Muhammed Ömer'le tanışarak Taliban'ı kuran ve bugün örgütün en etkili isimlerinden biri olan Baradar, yakında Afganistan yönetiminin de başına gelebilir.
Molla Abdulgani Baradar, 1994 yılında Afganistan'da Taliban'ı kuran dört kişiden biriydi. ABD'nin Afganistan işgali sırasında ayaklanmanın önemli isimlerinden oldu, 2010'da Pakistan'da yakalandı ve hapse girdi.
8 yıl sonra ABD ile Taliban arasındaki görüşmelerde varılan anlaşmayla serbest bırakıldı.
Baradar'ın ismi, Doha'daki siyasi ofisin başına gelmesiyle duyulmaya başlandı. 2020'de ABD Başkanı Donald Trump'la yaptığı telefon görüşmesi ise bir Taliban yöneticisinin bir ABD başkanıyla bilinen doğrudan ilk temasıydı.
Ağustos ayında ABD'nin çekilme sürecinde Taliban, Afganistan'ın başkent Kabil'e de girdi, Cumhurbaşkanı Eşref Gani ülkeden kaçtı. Böylece Taliban Afganistan'da 5 yıl sonra kontrolü yeniden ele geçirmiş oldu.
Yeni yönetim oluşturulurken Baradar, Taliban'ın en fazla ön planda gözüken ismi oldu.
Baradar, bugün Taliban yönetiminde, örgütün kurucusu Molla Ömer'in doğrudan atadığı tek isim olduğu için savaşçılar için çok değerli. "Erkek kardeş" anlamına gelen Baradar ismini de ona Molla Ömer vermişti.
Baradar'ın Sovyet işgaliyle başlayan 40 yıllık sürecin sonunda, ABD'yle yürütülen görüşmeler ve çekilmeyle birlikte nasıl örgütün ve Afganistan'ın muhtemel lideri haline geldiğini inceledik.
Ergenlik döneminden bu yana Molla Ömer'in silah arkadaşı
Interpol'e göre Molla Abdulgani Baradar 1968'de, Afganistan'ın güneyindeki Uruzgan eyaletinde, Dehrawood bölgesindeki Weetmak köyünde doğdu.
Ailesi, Peştuların en büyük aşiretlerinden olan Durrani aşiretinin Popalzai kolundan geliyordu. Tıpkı ABD işgali sonrası Afganistan Cumhurbaşkanı olan Hamid Karzai gibi.
1970'lerde Sovyet destekli Afgan hükümetine karşı ayaklanan mücahitlerden biri olan Molla Ömer'le 1980'lerin başında, mücahitlere katıldığında tanıştığı tahmin ediliyor.
Sovyetlerin 1979'da başlayan müdahalesi devam ederken 1980'lerde Kandahar'da birlikte savaşan ikili, bu dönemde yakınlaştı. Molla Ömer'in komuta ettiği mücahit grupta Baradar, ikinci adam pozisyonuna yükseldi.
Molla Ömer'in bu yıllarda Abdulgani'ye "Baradar" lakabını verdiği tahmin ediliyor.
İkili, daha sonra Taliban'ın doğduğu yer olan Kandahar'da, Taliban'ın savaşçıları olacak erkeklerin silahlı eğitim aldığı bir medreseyi de yönetti.
Baradar, 1993-1994 yıllarında Taliban'ın kuruluşunda aktif rol oynadıktan sonra askeri stratejist ve komutan olarak örgüte çalıştı. Afganistan genelindeki aşiretlere ve yerel silahlı gruplara karşı acımasız bir savaş yürüttü ve bazı katliamlara imza attı. Katliamlar sonrası Baradar'a "kasap" lakabı takıldı.
Baradar, 1996-2001 arasındaki 5 yıllık Taliban yönetimi boyunca da bu sebeple hem askeri hem idari alanda örgüt içinde önemli bir konumdaydı. Ancak Taliban yönetimi Kabil'de olsa da Baradar çoğunlukla, bu konumunu büyüdüğü ve Taliban'ı kurduğu Kandahar'dan sürdürdü.
Bu yönetime Taliban "Afganistan İslam Emirliği" adını verdi. Taliban yönetimini sadece Pakistan, Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri tanıyordu.
Molla Ömer, Şeriat kanunlarının en sert yorumunu acımasız şekilde uygularken Baradar da en yakınındaki isim oldu.
Aynı zamanda örgütün fonlanması, çoğunluğu uyuşturucu ticareti ile ABD ve Suudi Arabistan'dan gelen mali kaynakların idaresini de Baradar üstlendi.
Eski bir Afgan hükümet yetkilisi, BBC'ye, Baradar'ın Molla Ömer'in kız kardeşiyle evlenerek akrabalık bağı da kurduğu bilgisini verdi.
Taliban içinde ne kadar üst düzeye yükseldiğinin kanıtı da, yine Molla Ömer tarafından kendisine "Molla" unvanı verilmesi oldu.
Bu dönemde Baradar, diğer Taliban liderleri gibi Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nin yaptırım listesine girdi. Yaptırımlar hem silah ambargosu, hem mal varlığının dondurulması hem de seyahat yasağı içeriyordu.
ABD işgali sonrası Karzai'ye mektup
ABD işgali yılları Baradar'ın hem ülke genelinde en sert duruşu sergileyerek ayaklanmaları yönettiği, hem de Kabil'deki yeni hükümetle temas kurmaya çalıştığı bir dönem oldu.
2001 sonunda ABD askerleri Afganistan'a indiğinde Taliban yönetimi de yer altına indi.
Baradar da silahlı savaşçılarıyla birlikte kuzeydeki Kunduz bölgesine çekildi.
Bir süre sonra NATO kuvvetleri ve ABD destekli yerel milis gruplar tarafından burada kuşatılınca, güçlerinin bir kısmını geride bırakarak Taliban'ın o dönem son kalesi olarak kalan Kandahar'a kaçtı. Burada silahlarını ve güçlerini Karzai'ye teslim ederek 2003 öncesinde Pakistan'a kaçtığı tahmin ediliyor.
Taliban saldırılarının ilk yıllarında, arkasında Baradar'ın olduğu bilinmiyor, hatta hava operasyonlarında öldürülmüş olabileceği konuşuluyordu.
Aslında Afganistan'daki savaşçıları yeniden organize ederek merkezi yönetimin güçsüz olduğu kırsal kesimden ayaklanmaları başlatan isim Molla Baradar'dı. Amerikan ve İngiliz askerlerine karşı şiddetli ayaklanmaları örgütledi ve gerilla taktikleri geliştirdi.
Bu süreçte bir yandan da aynı aşiretten geldiği, ülkenin ABD'nin desteğiyle Afganistan Cumhurbaşkanı olan Hamid Karzai'yle, Kandahar eyaletinin yönetim konseyinin başındaki erkek kardeşi Ahmed Vali Karzai üzerinden temas kurdu. Bu temaslar 2010'da yakalanana kadar sürdü.
Ahmed Karzai, Baradar cezaevine girdikten bir yıl sonra, 2011'de düzenlenen bir suikastte hayatını kaybetti.
Bu dönemde Baradar'ın, Taliban'ın Kabil'deki yeni yönetimi kabul etmesi için sunduğu şartlarını sıraladığı bir mektubu da Hamid Karzai'ye gönderdiği tahmin ediliyor.
Pakistan'da cezaevi ve ev hapsi
Batılı diplomatlar, Baradar'ın bu süreçte Pakistan'ın Quetta şehrine giderek buradaki yönetim kadrosuna katıldığını; yani "Quetta Şurası" denilen yapılanmada yer aldığını tahmin ediyor.
Baradar'ın Karzai'yle olan teması sebebiyle bu grup içinde Kabil'le iletişim kurmaya en açık isim olduğu yorumları da yapılıyordu.
Ancak 2009'da göreve gelen ABD Başkanı Barack Obama yönetimi, Baradar'ın bu daha ılımlı gözüken yaklaşımını inandırıcı bulmadı. Onun yerine 1990'lardan bu yana yönettiği kanlı operasyonları, ayaklanmaları ve sert tutumunu da göz önünde bulundurarak, 2010'da Pakistan'da Taliban yönetiminin toplandığı bir başka şehir olan Karaçi'de Baradar'ı takip etti. Amerika'nın dış istihbarat servisi CIA ve Pakistan'ın istihbarat servisi ISI'nin Şubat 2010'daki ortak operasyonuyla yakalanan Baradar, Pakistan'da cezaevine girdi.
Cezaevine girdiğinde kurucu lider Molla Muhammed Ömer'den sonra örgütün ikinci adamıydı.
2010'da yakalanmadan önce de yaptığı açıklamaların sayısı sınırlıydı.
Bunlardan biri de Temmuz 2009'da Newsweek dergisinin sorularına e-mail yoluyla verdiği yanıtlardı. ABD'nin Afganistan'daki varlığının arttığı bir dönemde Baradar, yazışmalarında "Taliban'ın Amerikalıların en fazla kaybı vermesi için çalışacağını, cihadın ülke topraklarındaki son düşman da yok edilene kadar süreceğini" savunuyordu.
Kamuoyu önüne çıkmayan lider Molla Ömer'in sağlığının iyi olduğunu ve savaşa katıldığını duyuran da Baradar oldu.
Aynı yazışmalarda Baradar'a barış görüşmelerinin başlaması için şartları sorulduğunda "Temel şartımız tüm yabancı güçlerin Afganistan'dan çekilmesidir" yanıtını vermişti.
2010'dan sonra Karzai, Taliban'ın saldırılarının da arttığı dönemde örgütle bir müzakere süreci başlatabilmek için Pakistan'a Baradar'ın serbest bırakılması için baskı yaptı.
Ancak ABD, Tailban'a karşı bir zafer kazanmakta olduğunu, Taliban'dan destek gören El Kaide'nin sonunun yakın olduğunu belirterek müzakerelere ihtiyaç olmadığı görüşündeydi. Pakistan da herhangi bir müzakere sürecinde kontrolü elinde bulundurmak istiyor; Karzai ve Taliban arasında görüşmelerin başlamasından yana tavır almıyordu.
Karzai daha sonra basına yaptığı açıklamada, iki kez Baradar'ın serbest kalması için girişimde bulunduğunu ancak hem ABD hem de Pakistan tarafından bunun reddedildiğini söyledi.
Nihayet 2012'de, Taliban ve Afgan hükümeti arasındaki bir müzakere girişiminde iyi niyet göstergesi olarak serbest bırakılması talep edildi. Çünkü örgüt içinde hâlâ sözü dinlenen Baradar'ın, 2014'te NATO'nun muharip birlikleri çekildikten sonra Taliban'ı Afgan hükümetiyle masaya oturmaya ikna edebileceği hesabı yapılıyordu.
Afgan hükümetinin talebi üzerine Pakistan, Baradar'ı 2013'te ev hapsine aldı. Ev hapsindeyken Baradar, arabuluculuk konusundaki kabiliyetini kullanarak Taliban içindeki anlaşmazlıkları çözmek için devreye girdi.
O dönem ABD medyasında Baradar'ın adı, ABD temsilcileri ve Afgan yönetimiyle masaya oturmaya sıcak bakan bir Taliban lideri olarak geçiyordu.
Ev hapsindeyken de Taliban'ın yönetiminde idari, askeri ve mali kararlar alarak etkili olduğu biliniyor.
Baradar'ın cezaevinden çıkmak için pazarlıklar yürüttüğü dönem olan 2013 yılında Molla Ömer'in hayatını kaybettiği, 2015'te Taliban tarafından açıklandı.
2018'de ABD'nin talebiyle serbest bırakıldı
Obama'dan sonra göreve gelen Cumhuriyetçi ABD Başkanı Donald Trump döneminde, Baradar'a olan tavır yumuşadı. Görüşmelerde etkili olabileceği inancıyla ABD'nin Afganistan temsilcisi Zalmay Halilzad, Pakistan'a Baradar'ı serbest bırakması talebinde bulundu.
2018'de salıverilen Baradar, Katar'ın Başkenti Doha'da açılan Taliban ofisine giderek burada ABD ile görüşmeleri yürüten heyetin başına geçti.
Halilzad'ın asıl niyeti, Baradar'ı Afgan hükümeti ve Taliban arasında bir güç paylaşımı formülüne ikna etmekti.
2018'den itibaren ABD ile müzakereleri yürüten isim de böylece Baradar oldu. ABD medyasına göre Baradar, bu süreçte Halilzad ile "samimi bir ilişki geliştirdi."
Baradar dönemin ABD Dışişleri Bakanı Mike Pompeo ile kameralar önüne çıktı, Trump'la telefon görüşmesi yaptı.
ABD Başkanı ve bir bakanıyla doğrudan teması tüm dünyaya böylece duyurulan Baradar'ın ismi böylece örgütün yeni lideri Haybatullah Akundzade'nin de önüne geçmiş oldu.
Ancak Şubat 2020'de imzalanan anlaşmadan 1,5 yıl sonra ABD Afganistan'dan çekilirken, Cumhurbaşkanı Eşref Gani de ülkeden kaçınca, Taliban Kabil'i girdi ve tek başına ülkenin kontrolünü ele geçirebilecek güce erişti.
Birçok ülkeden yetkiliyle 'diplomatik temas' kurdu
Baradar'ın, 2018 sonrasında örgütün pek de ön planda olmayan lideri Haybatullah Akundzade'ye kıyasla örgütte daha etkili olduğu düşünülüyor.
Zamanında Sovyetlere karşı savaşmış olsa da bugün Baradar, Akundzade'nin diğer iki yardımcısı Siracuddin Hakkani ve Molla Ömer'in oğlu Molla Muhammed Yakub'a göre uluslararası alanda iletişime daha açık bir isim olarak değerlendirildiği için Rusya, Çin, Türkiye gibi ülkelerle de "siyasi büro şefi" sıfatıyla teması sürdürüyor.
Bu iki isim, Baradar'ın siyasi büroyu yönettiği dönemde Pakistan'dan daha çok askeri operasyonlara yön veriyor. Bu da, Baradar'ın uluslararası tanınırlık yönünden Taliban'ın görünen yüzü olmasına yol açıyor.
Baradar'la doğrudan temas kuran Amerikalı yetkililer, onu sakin, sesini pek yükseltmeyen bir temsilci olarak tanımlıyor.
Türk yetkililer de niyetini belli etmeyen, görüşmeler sırasında düşüncesini ve yaklaşımını beklenmedik bir anda değiştirebilen bir karakteri olduğunu belirtiyor.
ABD basınına göre Baradar, Mayıs ayında ABD'li yetkililere "uluslararası alanda tanınmak ve yetkililerle temas kurmak istediğini" iletti.
28 Temmuz 2021'de, Abdulgani Baradar öncülüğünde bir Taliban heyeti en üst düzey uluslararası temasını Çin'de gerçekleştirdi.
Çin Dışişleri Bakanı Vang Yi ile bir araya gelen Baradar, "Taliban'ın Afganistan'da siyasi bir çerçeve çizmek için tüm taraflarla çalışmaya hazır olduğunu, kadın ve çocuk hakları başta olmak üzere insan haklarını koruyacaklarını" söyledi.
Bu, Çinli yetkililerle yapılan ve sembolik önemi yüksek görüşmede dünyaya verilen "Değiştik, tanınmak istiyoruz" mesajıydı. Baradar, konuşmasının devamında "Komşu ülkelerle ve uluslararası toplumla dostluk ilişkileri geliştirmeleri gerektiğine inandıklarını" da söyledi.
ABD ve NATO güçlerinin çekilmesinin ardından Kabil Havalimanı'nda güvenliği sağlama görevini üstlenmeye hazırlanan ve bunun için Taliban'la da görüşmeler yürüten Ankara da, Taliban'ın "Türk askerini işgalci güç sayarız" açıklamaları karşısında, örgüte olumlu mesajlar vermek ve olası bir saldırıyı engellemek için Baradar'ı Türkiye'ye davet etti.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan da 11 Ağustos'ta katıldığı bir canlı yayında, "Taliban'la bazı görüşmelere varıncaya dek şu an ilgili kurumlarımız çalışıyor. Hatta belki benim bile onların lideri durumunda olacak olanı kabul etme durumum olabilir" dedi.
Taliban 20 yıl sonra Kabil'e girdiğinde yeni döneme dair ilk mesajını yayımladı
Eşref Gani'nin kaçması ve Taliban'ın Kabil'e girişi, 20 yıldır "sürgünde" olan Taliban yönetimi için de bir dönüm noktası oldu.
Hem bölge hem de örgüt için tarihi olan bu gelişmeyi, asıl lider olsa da pek fazla kamuoyu önüne çıkmayan Akhunzade yerine, Baradar dünyaya duyurdu.
Taliban savaşçılarının Kabil'e girdiği 15 Ağustos'ta, Taliban'ın tek taraflı ilan ettiği "Afganistan İslam Emirliği" bayrağı önünde videolu bir mesaj yayımlayan Molla Baradar, "Beklenmeyen bir zafer elde ettik. Allah'ın huzurunda alçak gönüllü davranmalıyız" açıklaması yaptı.
Amerika'da yayımlanan Wall Street Journal gazetesine göre, Kabil'in Taliban'ın eline geçmesinin ardından ABD Büyükelçiliği'ne tahliye tamamlanana kadar kimsenin yaklaşmaması emrini de, ABD'li yetkililerle temasları sonrası Baradar verdi.
17 Ağustos Salı günü de Baradar'ın, cezaevi yılları ve Doha'daki ofis görevinin ardından Taliban'ı bugün hayatta olmayan Molla Ömer ile birlikte kurduğu Kandahar şehrine gittiği duyuruldu.
Bir Taliban sözcüsünün sosyal medyada paylaştığı bilgilere göre, beraberinde bir heyetle Katar'a ait C17 uçağına binen Molla Baradar, Kandahar'da destekçileri tarafından karşılandı.
Baradar bugün, hem uluslararası temaslarıyla hem de idari yönetimin başındaki en etkili isim olmasıyla, Taliban'ın fiili yöneticisi olarak görülüyor.
Bu da, Afganistan'ın yeni dönemde Baradar tarafından yönetileceği yorumlarına sebep oluyor.
Ancak Taliban sözcüleri, henüz geçiş süreci ve yeni hükümet yapılanmasının detaylarının belli olmadığını söylüyor. Yeni yapılanmada Baradar'ın alacağı görev kısa zaman içinde netleşecek.
Uluslararası toplumda değiştikleri ve daha ılımlı bir tutum izleyecekleri mesajını vermeye çalışan Baradar'ın, cezaevi yılları öncesinde bir hayli sert olduğu şeriat kurallarını uygulama konusunda ve cihat politikasında gerçekten bir yumuşama olup olmadığı da o zaman görülecek.
Bu süreçte Taliban'la masaya oturmak için bir heyete öncülük eden Hamid Karzai de, yeni hükümeti şekillendirmek üzere kendisini yıllar sonra yeniden Molla Baradar'la aynı masada bulacak gibi duruyor.