Nükleer Arenanın 'Patronu' Türkler
Fbı'daki Yolsuzlukları Deşifre Edince Kovulan Türk Tercüman Sibel Edmonds, Sunday Times'a Çarpıcı İddialarda Bulundu.
FBI’daki yolsuzlukları deşifre edince kovulan Türk tercüman Sibel Edmonds, Sunday Times’a çarpıcı iddialarda bulundu.
Edmonds’a göre, son yıllarda Türk ajanlar ve ABD’de eğitim gören doktora öğrencileri, ABD’nin nükleer sırlarını ’haydut ülkelere’ satıyor. Gazetenin görüş aldığı bir CIA yetkilisi de bu iddiayı şöyle doğruluyor: "Türkler tüccarlık yapıyor. Ama 1990’ların sonundan beri nükleer arenada önemli bir oyuncu haline geldiler."
FBI’da Türkçe çevirmenliği yapan ve kurum içi yolsuzluk ve örtpasları basına sızdırınca kovulan Sibel Edmonds, İngiliz gazetesi Sunday Times’a ilginç açıklamalarda bulundu. Edmonds’un, dinlenen bazı telefon konuşmalarını tercüme ederken edindiğini ileri sürdüğü bilgilere göre, ABD Dışişleri’nden ’yolsuzluğa batmış’ üst düzey bazı yetkililer, Türk, Pakistanlı ve İsrailli ajanlara nükleer sırları sattıyorlar. Gazetenin, bazılarını FBI ve CIA kaynaklarına doğrulattığı, Edmonds’ın iddialarına göre; nükleer sırlar sadece ABD Dışişleri’nden satın alınıyor. ABD’de doktora öğrencisi olan Türk ve İsrailli köstebekler, Pakistan gizli servisi ile de işbirliği yaparak, ABD’de nükleer teknolojiye sahip askeri ve akademik kurumlara sızdı. Bu yolla, ABD’de devlet sırrı olan ve nükleer silah yapımı için gereken bilgiler, kısa sürede bu üç devletin eline geçti. Ajanlardan bazıları, gizli belgelerin kopyalarını çıkarıp bunları karaborsa da sattı.
SATILIK ÖLÜMCÜL SIRLAR İngiltere’nin Sunday Times Gazetesi’nde dün yayınlanan, "Satılık: Batı’nın Ölümcül Nükleer Sırları" başlıklı haberde, 11 Eylül sonrası tercüman olarak işe alındığı Amerikan Federal Soruşturma Bürosu’ndan (FBI) kısa süre sonra kovulan Sibel Edmonds’ın iddiaları yer aldı. Gazetenin ’ciddi ve sıradışı’ diye nitelediği iddialar, 37 yaşındaki Türk tercümanın FBI’ın Washington ofisindeki görevi sırasında dinlediği ve Amerikan emniyetinin gizlice kaydettiği yüzlerce telefon görüşmesine dayanıyor. Sunday Times’a geçen ay kendisi başvuran Edmonds, Amerikalı, Türk, Pakistanlı ve İsrailli yetkililerin dinlenen konuşmalarından öğrendiği kadarıyla, yabancı istihbarat örgütü mensuplarının, Amerikalı yetkililerin desteğiyle ABD’deki hassas askeri ve nükleer tesislere sızdığını ve nükleer silahlar konusundaki gizli belgeleri elde ettiğini öne sürdü.
PENTAGON’A SIZDILAR Edmonds’a göre, "ABD Dışişleri Bakanlığı’nın iyi tanınan üst düzey bir yetkilisi", nükleer sırları sızdırması karşılığında "Washington’daki Türk ajanlardan" para alıyordu. Edmonds, Türk ajanların satın aldıkları bu gizli bilgileri, Pakistan dahil olmak üzere uluslararası karaborsadaki alıcılara sattığını savundu. Edmonds, daha önce de ABD Yönetimi’nde arka arkaya birçok üst düzey görev üstlendiği belirtilen Dışişleri Bakanlığı yetkilisinin ismini Sunday Times’a açıkladı. Ancak gazete, iddiaları kesin bir dille reddettiğini belirttiği yetkilinin ismini vermedi. Edmonds ise, "Bu yetkili yabancı ajanlara ABD çıkarlarına aykırı olarak yardım ediyor, onlara sadece Dışişleri’nden değil, Pentagon’dan da çok gizli bilgileri para, mevki ve siyasi amaçlar karşılığında sızdırıyordu" dedi.
İŞTE NÜKLEER ÜÇGEN Edmonds’ın iddialarına göre, FBI, Türk, Pakistanlı, İsralli ve Amerikalı yetkililer arasındaki bağlantıyı ortaya çıkarmak üzere 1997’den beri bu kişilerin telefonlarını dinliyordu. Kara para aklama ve uyuşturucu kaçakçılığı ile, nükleer ve konvansiyonel silah teknolojilerinin ele geçirilmesine dair bulunan delillere karşın, ABD Yönetimi’nin çeşitli kademelerden gelen müdahalelerle bilgiler örtbas edildi.
Türkler ve İsraillilerin, nükleer teknolojiyle ilgili Amerikan askeri ve akademik kurumlarına ’köstebekler’ yerleştirdiğini öne süren Edmonds, her ay nükleer materyalin birkaç kez el değiştirdiğini, genelde Pakistanlıların alıcı konumda olduğunu söyledi.
DOKTORALI AJANLAR Çoğu doktora öğrencisi olan köstebeklerin, ABD Dışişleri’nin üst düzey yetkisinin yardımıyla hassas nükleer tesislere girebildiğini kaydeden Edmonds, bunlar arasında Los Alamos’taki nükleer laboratuarın da bulunduğuuı öne sürdü. Edmonds’un bir telefon konuşmasından öğrendiğine göre, Türk diplomatik çevresinden bir kişi, önceden belirlenen bir noktaya 15 bin dolar bıraktı ve sözkonusu Amerikalı yetkili de bunu aldı. Türk tercüman, 2 buçuk yılda en az 3 para alışverişi gerçekleştirdi. Edmonds, ABD’deki bazı Türk sivil toplum örgütlerini de bu süreçte aktif rol oynamakla suçladı.
EL KAİDE’YE GİTTİ Mİ "Türkler, genelde Pakistan gizli servisi ISI için çalışıyordu. Çünkü daha az dikkat çekiyorlardı" diyen Edmonds, operasyonun başında bulunan ISI Başkanı General Mahmud Ahmed’in Washington’daki Türk büyükelçiliği ataşeleriyle sürekli temas halinde olduğunu ileri sürdü. Edmonds’a göre, Türk ajanlar, ABD’nin nükleer sırlarını Pakistan’ın Washington büyükelçiliğine teslim etti. Bu bilgiler, El Kaide ile bağlantısı olan Pakistanlı nükleer fizikçi Abdülkadir Han’a ulaştırıldı. Nükleer sırların birçok haydut devlete satılmış olabileceği bildirildi. Bazı ’açgözlü Türk ajanların’, gizli belgelerin kopyasını alıp ayrıca nükleer silah karaborsasında sattıkları da iddia edildi.
’TÜRKLER SADECE TÜCCAR’ Pentagon’dan bazı üst düzey yetkililerin de İsrailli ve Türk ajanlara yardım ettiğini savunan Edmonds’ın iddialarını araştıran Sunday Times, FBI’ın yanısıra, Amerikan Merkezi Haberalma Teşkilatı (CIA) kaynaklarına da bunları sordu. Biri hala görev yapan iki FBI yetkilisiyle, nükleer konularda uzman iki eski CIA ajanı Edmonds’ın her bir iddiasından tek tek haberleri olmadığını söyleseler de, Edmond’ın hikayesiyle örtüşen bilgiler verdiler. Gazeteye konuşan bir CIA yetkilisi ise, Türklerin, ABD’den nükleer sırları elde ederek Pakistan ve İsrail ile paylaştığını doğrulayarak, "Türkiye’nin nükleer silah üretme niyeti olduğuna dair elimizde bir işaret yok. Ancak Türkler tüccarlık yapıyor. Bildiğim kadarıyla 1990’ların sonundan beri (nükleer arenada) önemli bir oyuncu haline geldiler" dedi.
Yakın dönemin en ’güçlü ıslıkçısı’
SİBEL Edmonds’ın (37) 2004’te ABD aleyhine açtığı dava, ulusal güvenliği tehdit eden devlet sırlarının açığa çıkabileceği gerekçesiyle düşürüldü. ABD yasaları yüzünden ’tüm bildiklerini açıklayamadığını’ iddia eden, ancak ABD Yönetimi’ne 10 milyon dolarlık tazminat davası açan Sibel Edmonds, son dönemde ABD’de ortaya çıkan en dikkat çekici ’whistblower (ıslıkçı)’ olarak tanınıyor. Edmonds, kovulduktan sonra, National Security Whistleblowers Coalition’ı (Ulusal Güvenlik Islıkçıları Koalisyonu) kurmuştu. ’Whistleblower’, Amerikan İngilizcesi’nde ’yasaya aykırı eylem ve bilgileri kamuoyuna duyuran çalışan’ anlamında kullanılıyor. Kelimenin kökeni, İngiltere’de 19. yüzyılda sokakta suç işlendiğini görünce düdük çalan bekçilere dayanıyor.
İşte Edmonds’un diğer iddiaları
ABD medyasının iddialarına ilgi gösterdiği Sibel Edmonds, Amerikan federal polis teşkilatı FBI’ın dil departmanında, 11 Eylül saldırılarından sonra, Türkçe çevirmeni olarak çalışmaya başlamıştı. Edmonds, bu dönemde, dinlenen telefon konuşmalarının da aralarında bulunduğu birçok gizli belgeyi İngilizce’ye çevirdi. Farsça da bilen Edmonds, FBI’ın saldırılardan önce ve sonra kritik belgeleri, ’çalışanlarının yetersizliği ve yolsuzluğa batmış olmaları yüzünden’ tercüme etmediğini 2002 yılında basına açıklayınca, altı ay içinde kovuldu. Tüm çalışanlar gibi kendisine de işi kasten yavaşlatması için talimat verildiğini söyleyen Edmonds’ın o günlerden beri dünya basınında yer alan iddiaları şöyle:
11 Eylül’den önce ellerinde terörist saldırı riskine dair herhangi bir istihbarat bulunmadığını açıklayan dönemin Beyaz Saray Ulusal Güvenlik Danışmanı (şimdi Dışişleri Bakanı) Condoleezza Rice, ’yalancı’.
FBI tercüme bölümünden arkadaşı Melek Can Dickerson ve ABD’li Binbaşı eşinin bir yeraltı örgütü ile bağlantıları var. Kendisini de bu örgüte almaya çalışan Dickerson çifinin ABD’deki Türk sivil toplum örgütleri ve Türk gizli servisi ile de bağlantıları bulunuyor.
Kara para aklama, uyuşturucu kaçakçılığı ve enformasyon satışı gibi faaliyetlerde bulunan bu örgüt, FBI içinde kasıtlı yanlış çeviri ve casusluk yaptırıyor.
ABD’deki Ermeni kuruluşu ANCA, bu tür olayları Türkiye’ye karşı, "Ankara ABD’ye casus yolluyor" yaygarası yaparak kullanıyor.