Rusya'nın Ukrayna'yı işgali: Batı'nın doğal gaz ve petrol ithalatı için Suudi Arabistan ile yakınlaşması neden eleştiriliyor?
ABD, İngiltere ve Avrupa Birliği'nin Ukrayna'nın işgaline tepki olarak Rusya'ya ambargo uygulaması sonrası, petrol ve doğal gaz ithalatına bağımlı Batı ülkeleri gözlerini OPEC'in en büyük petrol üreticilerinden Suudi Arabistan'a çevirdi.
Rusya'nın Ukrayna'yı işgali sonrası uygulanan yaptırımlar kapsamında ABD, İngiltere ve Avrupa Birliği, Moskova'dan aldıkları doğal gaz ve petrolü sınırlayacaklarını açıkladı. Akaryakıt fiyatları bu gelişme sonrası hızla arttı.
Rusya'nın doğal gaz ve petrolüne olan bağımlılığının sona erdirilmesi için "en kapsamlı koalisyonun" oluşturulması gerektiğini söyleyen İngiltere Başbakanı Boris Johnson bugün Suudi Arabistan'da temaslarda bulunacak.
Peki Batı'nın Rusya'ya sırtını dönerken giderek Suudi Arabistan ile yakınlaşması neden tartışma yaratıyor?
Petrol fiyatları: Suudi Arabistan neden önemli?
Ukrayna'yı işgali nedeniyle Rusya'dan petrol ihracatını sınırlayan Batı'nın ambargosu sonrası doğal gaz ve petrol fiyatları hızla arttı.
Suudi Arabistan, Petrol İhraç Eden Ülkeler Örgütü'ndeki (OPEC) en büyük ham petrol üreticisi ve arzı artırarak petrol fiyatlarını düşürecek fazla kapasiteye sahip.
Bu da Batılı ülkelerin Suudi kraliyet ailesi ile sıcak ilişkiler kurması gerekeceği anlamına geliyor.
Tartışmalar da burada başlıyor.
İdam cezaları
Suudi Arabistan, dünyada idam cezalarının en fazla uygulandığı ülkelerden biri.
Sadece Mart ayında bir günde 81 erkek idam edildi ve bu sayı geçen yılki ölüm cezalarının tamamından fazla.
Suudi Arabistan'ın resmi haber ajansına göre bu kişiler "terörizm", "insan kaçırma" ve "tecavüz" gibi "birden fazla hain suç" nedeniyle ölüm cezası aldı.
İnsan hakları kuruluşları ülkede çok az insanın adil şekilde yargılandığını savunsa da, Suudi Arabistan hükümeti suçlamaları kabul etmiyor.
Cemal Kaşıkçı cinayeti
Suudi muhalif gazeteci Cemal Kaşıkçı'nın 2 Ekim 2018'de İstanbul'daki Suudi Arabistan Konsolosluğu'nda öldürülmesi ülkenin uluslararası saygınlığına da darbe indirmişti.
Birleşmiş Milletler (BM) Yargısız ve Keyfi İnfazlar Özel Raportörü Agnes Callamard, cinayetin Suudi yetkililer tarafından planlandığına ve işlendiğine dair bulgulara ulaştığını açıklamıştı.
Ülkenin fiili lideri konumundaki Veliaht Prens Muhammed bin Selman ve bazı diğer üst düzey yetkililer cinayet nedeniyle suçlamaların hedefi oldu.
Muhammed bin Selman iddiaları reddetse de imajı oldukça sarsıldı.
Kadın hakları savunucularının hapse atılması
2018'de Suudi yetkililer kadınların araba kullanmasına yönelik yasağın kaldırılması için kampanya yürüttükleri gerekçesiyle 13 kadını tutukladı.
Kadınlardan en az dördünün sorgu sırasında işkenceye ve cinsel tacize uğradığı iddia edildi.
2020'de ise "terör suçlarına" bakan bir mahkemede ülkenin ileri gelen aktivistlerinden Luceyn el Hezlul'a, devletin güvenliğine karşı suç işlediği gerekçesiyle 5 yıl 8 ay hapis cezası verildi.
Uluslararası Af Örgütü'nden yapılan açıklamada mahkemenin bu cezayı onamasının "Suudi hükümetinin barışçıl aktivizmi suç olarak gördüğünü açıkça gösterdiği" belirtildi.
3 yıla yakın hapiste kalan el Hezlul geçen yıl Şubat ayında serbest bırakıldı.
Reform yanlıları ve entellektüellere baskı
Siyasi partilerin, sendikaların ve bağımsız insan hakları kuruluşlarının yasaklandığı ülkede hedef alınanlar, sadece kadın hakları savunucuları değil.
İnsan hakları kuruluşları, 2017'den bu yana onlarca entellektüel, akademisyen, insan hakları savunucusu, reform yanlısı ve papazın da ifade özgürlüğü hakkını kullandıkları için tutuklandığını belirtiyor.
Uluslararası Af Örgütü, bu kişilerin çoğu hakkında terörizm ve siber saldırı gibi muğlak suçlamalarla idam gibi acımasız cezalar verildiği ve büyük bölümünün adil yargılanmadıklarını açıklamıştı.
Son olarak, Suudi yetkilileri eleştiren mizahi tweetler paylaştığı gerekçesiyle 20 yaşındaki ABD ve Suudi Arabistan kökenli yardım görevlisi Abdul Rahman el Sadhan'a verilen hapis cezası onandı.
Kız kardeşi Areej el Sadhan (solda), Abdul Rahman el Sadhan'ın "vahşice işkence gördüğünü" öne sürdü.
Yemen'deki savaşta oynadığı rol
Suudi Arabistan, komşu ülkesi Yemen'de büyük bir insani felakete neden olan iç savaşta oynadığı kritik rol nedeniyle yıllardır eleştirilerin hedefinde.
Yemen'de isyancı Husilerin ülkenin batısındaki hakimiyetini artırması sonrası Suudi liderliğindeki koalisyon güçleri müdahale etti ve dönemin devlet başkanı Mansur Hadi ülkeden kaçtı.
Ülkede devam eden çatışmalarda şu ana dek 100 binden fazla insanın öldüğü biliniyor.
On binlerce insan ise, çatışmalar sonucu sağlık hizmetlerine erişimde yaşanan sıkıntılar ve gıda kıtlığı nedeniyle yaşamını yitirdi. Koalisyon güçlerinin 20 milyon insanın ihtiyaç duyduğu insani yardımın ülkeye girişini engellemesi insani durumu daha da kötüleştirdi.
Suudi Arabistan liderliğindeki koalisyon güçleri savaş yasalarını ihlal etmediğini savunsa da, BM yetkilileri iki tarafın da savaş suçu işlemiş olabileceğini söylüyor.
Eşcinsel ilişki yaşayanlara sert cezalar
Suudi Arabistan'da cinsel eğilim ya da cinsel kimliklere ilişkin bir yasal düzenleme olmasa da, evlilik dışı ilişkilerde olduğu gibi eşcinsel ilişki yaşayanlara da sert yasaklar uygulanıyor.
Eşcinsel ilişkiye girenlere verilen cezalar arasında idam, kimyasal hadım ve hapis de var.
Erkeklerin "kadınlar gibi davranması" ya da kadın kıyafetleri giymesi de yasa dışı sayılıyor.
Siber suçlarla ilgili yasalar kapsamında, internette LGBTi bireylerin haklarını savunanlar kamu düzenine aykırı ve ahlak dışı hareket ettikleri gerekçesiyle yargılanabiliyor.
Nitekim Yemen kökenli bir blog yazarı eşcinsel hakları ve hak eşitliğini savunan bir videosu nedeniyle Temmuz 2020'de 10 ay hapis cezası aldı ve sınır dışı edildi.