Suriye'de HTŞ ve SMO, Esad sonrası dönemde birlikte çalışabilecek mi?
Suriye'de iktidarı ele geçiren HTŞ ve Türkiye sınırında etkin olan SMO geçmişten bu yana "rakip" iki grup olarak konumlanıyor.
Heyet Tahrir eş-Şam (HTŞ) ve Suriye Milli Ordusu (SMO) uzun süre Suriye'nin en büyük silahlı muhalif grupları olarak konumlandı.
HTŞ kuzeybatıdaki İdlib'i yönetirken Türkiye'nin desteklediği SMO birlikleri Halep çevresine yoğunlaştı.
HTŞ ve SMO arasında geçmişte yer yer kanlı çatışmalara varan gerilimler de yaşandı.
Buna karşın HTŞ liderliğinde başlayan ve 8 Aralık'ta Beşar Esad hükümetinin devrilmesiyle sonuçlanan saldırılara, SMO şemsiyesi altındaki grupların da katıldığı aktarıldı.
Peki bu durum iki büyük örgüt arasında bir ittifak olduğu anlamına mı geliyor?
BBC Türkçe'nin konuştuğu uzmanlar, Esad'ı devirme ortak hedefi gerçekleştirildikten sonra, gruplar arasında başta güç mücadelesi olmak üzere farklı gerilimler yaşanması riskinin doğduğunu söylüyor.
Bölgeyi yakından takip eden uzmanlar, Türkiye'nin SMO ve HTŞ arasında "uzlaşı ve birlik" sağlamasının, Suriye'nin yeni dönemde istikrarı açısından önemli olduğunu vurguluyor.
HTŞ ve SMO arasında bir ittifak var mı?
SMO'yu oluşturan bazı fraksiyonlar ve HTŞ arasında dönem dönem şiddetli çatışmalar yaşanıyor.
Son olarak Ekim 2022'de çıkan çatışmalar, Türk ordusunun müdahalesiyle sonuçlanmıştı.
BBC Türkçe' ye konuşan ABD'deki Washington Institute'nün kıdemli uzmanı Aaron Zelis, HTŞ ve SMO'yu bir ittifak içinde görmediğini söylüyor ve geçmişten bu yana "göreceli rakipler" olarak konumlandıklarını vurguluyor.
Zelis, Esad hükümetinin devrilmesiyle sonuçlanan son süreçte, "HTŞ, Suriye hükümetinin peşinden giderken, SNA ondan farklı olarak SDG'yi hedefledi ve halen de buna devam ediyor. Tüm bu gelişmeler ışığında, yakın bir ittifak içinde olduklarını düşünmüyorum" diyor.
Suriye Demokratik Güçleri'nin (SDG) omurgasını Kürt Demokratik Birlik Partisi'nin (PYD) askeri kanadı Halk Koruma Birlikleri (YPG) oluşturuyor.
Türkiye, PYD ve YPG'yi, "PKK'nın Suriye kolu" ve "terör örgütü" olarak nitelendiriyor.
SDG uzun bir süredir Suriye'nin kuzeydoğusunu kontrol ediyor.
SMO'nın kuzeydeki Menbiç kentini ele geçirmesiyle birlikte Kürt güçler, Fırat nehrinin doğusuna kaymış oldu.
BBC Türkçe'ye konuşan İsveç'teki Malmö Üniversitesi uzmanlarından Orwa Arjoubb da SMO ve HTŞ arasında "anlamlı bir ittifak olmadığını" düşünüyor.
İslamcı gruplara odaklanan analist, "Geçmişten bu yana ilişkilerinin gergin olduğunu unutmamak gerekiyor" diye ekliyor.
HTŞ'nin, SMO'yu oluşturan bazı grupları bir dönem "kendi meşruiyetine tehdit olarak algıladığını" vurguluyor.
Türkiye, HTŞ'ye ve SMO'ya nasıl yaklaşıyor?
Türkiye'nin desteklediği SMO birlikleri Suriye'nin kuzeyinde Kürt gruplara karşı Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) ile birlikte savaştı.
SMO ayrıca Türkiye'ye yeni bir mülteci akının önlenmesinde de rol aldı.
Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, 13 Aralık'ta NTV'ye verdiği röportajda da SMO'nun desteklenmesinin, Suriye'de İran ve Rusya karşısında muhalefetin "yok edilmesinin önlenmesi" ve yeni bir mülteci akınının önüne geçilmesi açısından kritik bir rol üstlendiğini söyledi.
Türkiye açısından HTŞ de dört milyona yakın nüfusu olan İdlib'i yönettiği dönemde yeni bir mülteci akınını önlenmesinde önemli bir görev üstlendi.
Uzmanlar Esad'ın devrilmesiyle sonuçlanan son saldırıların da Tükiye'nin bilgisi ve onayı olmadan gerçekleşmiş olmasının "zor olduğu" yorumunu yapıyor.
Malmö Üniversitesi'nden Orwa Arjoubb, başarısız olması durumunda yeni bir mülteci akını riski olduğunu hatırlatarak operasyonun " Türkiye yeşil ışık vermeden başlaması ihtimalinin zayıf olduğunu" düşünüyor.
Ancak farklı ideolojilerden grupların oluşturduğu SMO homojen bir grup değil.
SMO şemsiyesi altındaki gruplar arasında birleşmeler ve çatışmalar yakın zamana kadar devam ettti.
Carter Center'a göre, 5 Mart 2020 ve 10 Aralık 2021 döneminde SMO savaşçıları arasında 184 çatışma yaşandı.
Orwa Arjoubb, SMO'nun kendi içinde sorunlar yaşarken, Türkiye'nin HTŞ ve SMO arasında "uzlaşı ya da birlik" sağlamasının kolay olmayacağını öngörüyor.
Grupların feshedilmesi mümkün mü?
HTŞ, Suriye'deki iç savaş boyunca birçok kez isim değiştirmesine karşın, Birleşmiş Milletler, Avrupa Birliği, ABD ve Türkiye gibi çok sayıda ülkenin "terör listesinde" kalmaya devam etti.
Ancak son gelişmelerle birlikte bunun değişebileceğine dair beklentiler de oluştu.
Son olarak MİT Başkanı İbrahim Kalın 12 Aralık'ta Şam'ı ziyaret etti, ABD ve İngiltere HTŞ ile doğrudan temas halinde olduklarını açıkladı.
Birleşmiş Milletler Suriye Özel Temsilcisi Geir Pedersen, 10 Aralık'ta yaptığı basın açıklamasında, HTŞ'nin "terör listesinden" çıkabileceğini söyledi.
Pederson, bunun için, HTŞ'nin kendi içinde grubu feshetmeyi ve "uluslararası terörizme karşı" bir yapı haline gelmeyi tartıştığını söyledi.
HTŞ lideri Ahmed eş-Şera, (Ebu Muhammed Colani) basına verdiği demeçlerde silahlı grupların feshedilmesi planından bahsetmişti.
Son olarak Al Jazeera, 14 Aralık'ta eş-Şera'nın, Suriye geçiş hükümeti savunma bakanının silahlı fraksiyonları feshedeceğini; Suriye devleti dışında hiçbir grubun silahlarını tutmasına izin verilmeyeceğini söylediğini aktardı.
Uluslararası Kriz Grubu'ndan Jerome Drevon, BBC Türkçe'ye, SMO dahil bu grupları oluşturun büyük fraksiyonların Suriye ordusuna katılıp daha küçüklerin de silah bırakmasının mümkün olduğu yorumunu yaptı.
HTŞ'nin olası feshinden sonra Ahmed eş-Şera'nın Suriye'de yeni sürecin şekillenmesinde farklı biçimlerde önemli roller oynayabileceği düşünülüyor.
Londra'daki Kings College'da Uluslararası Radikalleşme Çalışmaları Merkezi uzmanlarından Broderick McDonald da BBC Türkçe'nin sorularını yanıtlarken şu yorumu yapıyor:
"Esad rejimi devrildikten sonra HTŞ dağılırsa veya daha geniş bir koalisyon kurarsa, Colani ve yakın çevresi muhtemelen bundan sonrasını şekillendirmede önemli roller oynayacaktır" diyor.
Geçiş dönemi yönetimi için HTŞ'ye yakın bir isim seçilmesi ne anlama geliyor?
HTŞ lideri eş-Şerra, Eylül 2024'te İdlib'de yaptığı bir konuşmada, HTŞ ve Suriye Kurtuluş Hükümeti'nin kuzeybatıdaki küçük yerleşim yerlerinde geliştirdikleri yönetim sistemini Suriye'nin geri kalanına yayma arzusundan bahsetmişti.
Broderick McDonald, "O dönemde, Colani'nin hedefi çoğu gözlemciye imkansız görünüyordu, ancak sadece üç ay sonra Suriye Kurtuluş Hükümeti, Şam, Humus, Hama ve Halep'te hizmet sağlayan ve trafiği yönlendiren konuma geldi" diyor.
Suriye'de geçiş dönemi başbakanı olarak HTŞ'nin önde gelen isimlerinden Muhammed el-Beşir'in seçilmesinin bu süreçte sembolik olduğu yorumları yapılıyor.
McDonald, bu gelişmenin "Colani'nin İdlib'de devlet benzeri kurumlar kurma ve ardından orada kurulan yönetim sistemini ülkenin geri kalanına yayma arzusunu" takip ettiğini söylüyor.
Ancak BBC Türkçe'nin sorularını yanıtlayan London School of Economics'in Suriye Çatışma Araştırma Programı Direktörü Dr. Rim Turkmani, HTŞ ile bağlantılı bir ismin başbakan atanmasının Suriye'de birçok kişiyi "yabancılaştırdığını" savunuyor:
"Hükümete katılmak konusunda onlar için caydırıcı olabilir ve farklı topluluklar arasında korkuları yoğunlaştırabilir. Bu atama, başarılı bir geçiş hükümeti için gereken güvenilirliği ve kapsayıcılığı sağlamıyor."
İstikrarın sağlanması neye bağlı?
Uzmanlara göre Esad'ın 14 yıllık iktidarının devrilmesi, grupları birleştiren ortak hedefin artık oradan kalktığı anlamına geliyor.
BBC Türkçe'nin sorularını yanıtlayan Hollanda'daki Leiden Üniversitesi Güvenlik ve Uluslararası Gelişmeler Enstitüsü'nde Graig R. Klein, grupların şimdiki hedefinin bu nedenle "belirsiz" olduğunu söylüyor:
"Muhalefet olmak ve iktidara karşı mücadele etmek hükümet olmaktan oldukça farklı. Birçok grup Esad hükümetini devirmek hedefi etrafında birleşmişti ancak şimdi hedefin ne olduğu belirsiz."
Klein, geçiş hükümeti oluşturulurken, "farklı grupların ve liderlerinin şiddete geri dönme riski taşıyan pozisyonlar almalarının ve güç için mücadele etmelerinin" muhtemel olduğunu ekliyor.
Broderick McDonald, bu durumun "önceki gerginliklerin yüzeye çıkarabileceğini ve iç çekişmelerin Suriye'yi daha fazla siyasi şiddete sürüklemesi riskinin" olduğunu vurguluyor.
Uzmanlar ülkenin istikrarı için HTŞ'nin toplumun tüm kesimleriyle etkileşime girmesi gerektiği konusunda hemfikir görünüyor.
LSE'den Rim Türkmani, bu başarılamazsa, tehdit altında hisseden "çoğu silahlanmış toplulukların" direnme olasılığının yüksek olduğunu belirtiyor.
"Korkuları, HTŞ'nin dışlayıcı yaklaşımıyla birleşirse başka bir iç savaşı ateşleme riski taşıyor. Gerçek, istikrarlı bir geçiş, tüm Suriye toplulukları ve coğrafyaları arasında güven ve güvenlik inşa eden liderlik ve yönetişim gerektiriyor" diye ekliyor.