Suudi Veliaht Prensi Muhammed bin Selman, yükselmeyi nasıl başardı?
Ülkesini modernleştirme sözü veren ve insan hakları ihlallerine yönelik suçlamalarla karşı karşıya olan Suudi Veliaht Prensi Muhammed bin Selman'ı tanıyanlar iktidar basamaklarında yükselişini anlatıyor.
BBC'ninKrallık: Dünyanın En Güçlü Prensi adıyla Suudi Arabistan'ın Veliaht Prensi Muhammed bin Selman hakkındaki iki bölümlük belgeseli pazartesi günü yayına girdi. Belgeselin prodüksiyon danışmanı Jonathan Rugman, tanıyanların anlatımıyla prensin iktidar basamaklarında yükselişini anlatıyor.
Ocak 2015'te Suudi Arabistan Kralı Abdullah 90 yaşında hastanede ölüm döşeğindeyken, üvey kardeşi Selman kral olmak üzereydi ve Selman'ın en gözde oğlu Muhammed bin Selman iktidara hazırlanıyordu.
Kısaca MBS olarak bilinen ve o zamanlar henüz 29 yaşında olan prensin büyük planları vardı, Suudi Arabistan krallık tarihinin en büyük planları; ama kraliyet ailesi içindeki komplocuların kendisine karşı harekete geçebileceğinden korkuyordu.
Bu yüzden o ay bir gece yarısı, sadakatini kazanmak istediği üst düzey güvenlik yetkilisi Saad el Cabri’yi saraya çağırdı.
Sarayda casus olabileceği endişesiyle genç prens, Cabri ile baş başa görüşmesinde cep telefonlarını dışarıda bıraktırmış, sabit hattın fişini çektirmişti.
Cabri'nin sonradan anlattığına göre MBS krallığı derin uykusundan nasıl uyandıracağından ve küresel sahnede nasıl hak ettiği yeri almasını sağlayacağından bahsetmişti.
Dünyanın en kârlı şirketi olan devlet petrol üreticisi Aramco'daki hisselerini satarak ekonomisini petrole olan bağımlılığından kurtaracaktı. Taksi firması Uber de dahil olmak üzere Silikon Vadisi'ndeki teknoloji girişimlerine milyarlarca dolar yatırım yapacaktı. Ardından Suudi kadınlara iş gücüne katılma özgürlüğü vererek altı milyon yeni istihdam yaratacaktı.
Anlatılanlara şaşıran Cabri, prense planlarının boyutunu sorduğunda “Büyük İskender'i duydun mu?” cevabını almıştı.
BBC’nin belgesel ekibi geçtiğimiz yıl boyunca MBS'nin Suudi destekçileri ve muhalifleriyle, ayrıca Batılı istihbarat yetkilileri ve diplomatlarla konuştu. İddialara yanıt vermesi için Suudi hükümetine verilen fırsatı yetkililer kullanmamayı tercih ettiler.
Saad el Cabri, Amerikan istihbaratı CIA ve İngiliz istihbaratı MI6 başkanlarıyla arkadaşlık yapacak kadar Suudi güvenlik aygıtında üst düzey bir isimdi. Suudi hükümeti Cabri'yi itibarsız bir eski yetkili olarak nitelendirse de, kendisi aynı zamanda veliaht prensin Suudi Arabistan'ı nasıl yönettiği hakkında konuşmaya cesaret eden en bilgili Suudi muhalif ve anlattıkları şaşırtıcı ayrıntılar içeriyor.
Babasının etkisi giderek zayıflarken, 38 yaşındaki MBS şu anda fiilen dünyanın en büyük petrol ihracatçısı olan ülkenin başında. Yıllar önce Cabri'ye anlattığı planların çoğunu hayata geçirmeye başladı; aynı zamanda ifade özgürlüğünün bastırılması, ölüm cezasının yaygın kullanımı ve kadın hakları aktivistlerinin hapse atılması gibi insan hakları ihlalleriyle suçlanıyor.
Uğursuz başlangıç
Suudi Arabistan'ın ilk kralı Abdullah’ın, aralarında MBS'nin babası Selman'ın da bulunduğu en az 42 oğlu vardı. Taht geleneksel olarak bu oğullar arasında el değiştiriyordu. Bunlardan ikisinin 2011 ve 2012'de aniden ölmesi üzerine Selman veliahtlık sırasında yükseldi.
Batılı istihbarat servisleri krallıktaki taht varislerini araştırıp bir sonraki kralın kim olacağını anlamaya çalışıyorlardı. Bu aşamada MBS çok genç ve tanınmıyordu, radarlarına girmemişti.
MBS aynı zamanda kötü davranışların cezasız kaldığı bir sarayda büyüdü.
MBS Riyad'da ilk olarak genç yaşlarında, bir mülk anlaşmazlığında kendisini haksız bulan bir hakime postayla bir kurşun gönderdiği iddiası üzerine “Ebu Rasasa” ya da “Kurşunun Babası” lakabını alarak kötü bir şöhrete kavuştu.
2014'e kadar İngiliz dış istihbarat servisi MI6'in başında olan John Sawers, MBS için “acımasız” ifadesini kullanıyor ve “Kendisine karşı gelinmesinden hoşlanmıyor. Ama bu aynı zamanda başka hiçbir Suudi liderin yapamadığı değişiklikleri yapabildiği anlamına da geliyor” diyor.
Sawers’a göre en memnuniyet verici değişikliklerden biri, ülke dışında cihatçılığın üreme alanı haline gelen camilere ve dini okullara Suudi finansmanının kesilmesi oldu ve bu Batı'nın güvenliği için büyük fayda sağladı.
Annesi, babasının gözde eşi olarak görülüyor
MBS'nin annesi Fehda, Bedevi bir kabileye mensup ve babasının dört eşinden en gözdesi olarak görülüyor. Batılı diplomatlar Kral'ın yıllardır bir tür vasküler demanstan mustarip olduğuna ve yardım için MBS'ye başvurduğuna inanıyor.
Birkaç diplomat, MBS ve babasıyla yaptıkları görüşmelerde, Prens’in bir iPad'e notlar yazıp bunları babasının cihazına göndererek konuşmasında ne söyleyeceğini belirlediğini anlattı.
Prens, babasının kral olması için öyle sabırsızlanıyordu ki 2014'te o zamanki kral olan amcası Abdullah'ı Rusya'dan temin ettiği zehirli bir yüzükle öldürmeyi önerdi.
Cabri, “Sadece palavra mıydı emin değilim ama biz bunu ciddiye aldık” diyor. Eski üst düzey güvenlik yetkilisi, MBS'nin bu fikri dile getirdiğini gizlice kaydedilmiş bir güvenlik videosu gördüğünü söylüyor. “Saraya girmesi, kralla el sıkışması uzun süre yasaklandı” diyor.
Sonuçta Kral doğal nedenlerle öldü ve 2015 yılında kardeşi Selman tahta geçti. MBS Savunma Bakanı olarak atandı ve hiç vakit kaybetmeden Yemen’le savaşa girdi.
Yemen'de savaş
İki ay sonra Prens, Batı Yemen'in büyük bölümünün kontrolünü ele geçiren ve Suudi Arabistan'ın bölgesel rakibi İran'ın vekili olarak gördüğü Husi hareketine karşı bir Körfez koalisyonunu savaşa sürükledi. Bu durum insani bir felaketi tetikledi ve milyonlarca insan açlığın eşiğine geldi.
Savaş başlamadan hemen önce İngiltere Büyükelçisi olan John Jenkins, “Bu akıllıca bir karar değildi” diyor: “Üst düzey bir Amerikan askeri komutanı bana harekattan 12 saat önce haberdar edildiklerini söyledi ki bu hiç duyulmamış bir şeydi.”
Askeri harekat, az tanınan bir prensin Suudi ulusal kahramanına dönüşmesine yardımcı oldu. Ancak bu aynı zamanda arkadaşlarının bile birkaç büyük hata olduğuna inandığı şeylerin ilkiydi.
Yinelenen bir davranış kalıbı beliriyordu: MBS, Suudi karar alma mekanizmasının geleneksel, yavaş ve kolektif sistemini bir kenara bırakıp öngörülemez bir şekilde ya da anlık dürtülerle hareket etmeyi tercih ediyor, ABD'ye boyun eğmeyi ya da geri kalmış bir devletin başı muamelesi görmeyi reddediyordu.
Cabri daha da ileri giderek MBS'yi kara birliklerini görevlendiren bir kraliyet kararnamesine babası kralın imzasını taklit etmekle suçluyor.
Cabri, Yemen savaşı başlamadan önce Beyaz Saray'da bu konuyu görüştüğünü ve dönemin Başkanı Obama'nın Ulusal Güvenlik Danışmanı Susan Rice'ın kendisini ABD'nin sadece hava harekatını destekleyeceği konusunda uyardığını söylüyor.
Cabri’ye göre, MBS Yemen'de ilerlemeye kararlıydı ve Amerikalıları görmezden geliyordu.
Cabri, “Kara müdahalelerine izin veren bir kraliyet kararnamesi olmasına şaşırdık” diyor. “O kraliyet kararnamesi için babasının imzasını taklit etti. Kralın zihinsel kapasitesi kötüye gidiyordu.”
Cabri bu iddiayı ortaya atan kaynağının “güvenilir ve inanılır” olduğunu ve kendisinin özel kalem müdürü olduğu İçişleri Bakanlığı ile bağlantılı olduğunu söylüyor.
MI6'in eski başkanı John Sawers, MBS'nin belgeleri taklit edip etmediğini bilmediğini söylüyor: “Yemen'e askeri müdahalede bulunma kararının MBS'ye ait olduğu açık. Her ne kadar babası da bu karara katılmış olsa da bu babasının kararı değildi.”
MBS hakkında anlatılanlar, kendi kuralları dışında kimsenin kurallarına uymayan genç bir lider karakteri çiziyor.
Kendi kurallarını koyuyor
MBS'nin 2017'de ünlü bir tabloyu satın alması, nasıl düşündüğü ve yönettiği muhafazakar toplumla uyumsuzluktan korkmadan risk almaya istekli olduğu konusunda ipuçları sunuyor. Ayrıca göz önündeki güç gösterilerinde Batı'yı geride bırakmaya kararlı görünüyor.
MBS adına hareket ettiği bildirilen bir Suudi prens, dünyanın şimdiye kadar satılan en pahalı sanat eseri olmaya devam eden Salvator Mundi için 450 milyon dolar harcadı. Leonardo da Vinci tarafından yapıldığı söylenen portre, İsa Mesih'i cennetin ve dünyanın efendisi, dünyanın kurtarıcısı olarak tasvir ediyor. Tablo müzayededen bu yana neredeyse yedi yıl boyunca tamamen ortadan kayboldu.
Sanat ve spora yatırımlar
Veliaht Prens'in arkadaşı ve Princeton Üniversitesi'nde Yakın Doğu Çalışmaları Profesörü olan Bernard Haykel, tablonun Prens'in yatında ya da sarayında asılı olduğuna dair söylentilere rağmen aslında Cenevre'de depoda olduğunu ve MBS'nin tabloyu Suudi başkentinde henüz inşa edilmemiş bir müzeye asmayı planladığını söylüyor.
Haykel, MBS'nin “Riyad'da çok büyük bir müze inşa etmek ve tıpkı Mona Lisa gibi insanları cezbedecek bir temel nesne istiyorum” dediğini aktarıyor.
Aynı şekilde, spora yönelik planları da hırslı ve statükoyu bozmaktan korkmayan birini yansıtıyor.
Suudi Arabistan'ın dünya çapında spor için yaptığı inanılmaz harcamalar, 2034'te FIFA Dünya Kupası'na ev sahipliği yapmak için tek aday ve tenis ve golf turnuvaları düzenlemek için milyonlarca dolarlık yatırım, “sporla aklanma” çabası olarak görüldü.
Ancak karşımızda Batı'nın kendisi hakkında ne düşündüğünü umursamayan, istediğini yapacağını göstermeye çalışan bir lider var.
Kendisiyle görüşen MI6 eski şefi John Sawers, “MBS bir lider olarak kendi gücünü inşa etmekle ilgileniyor” diyor. “Bunu yapabilmesinin tek yolu da ülkesinin gücünü arttırmak. Onu harekete geçiren de bu.”
Cabri'nin 40 yıllık kariyeri MBS'nin iktidarı pekiştirmesiyle son buldu. MBS yönetimi devraldığı sırada eski Veliaht Prens Muhammed bin Nayif'in özel kalem müdürü olan Cabri, yabancı bir istihbarat servisinin hayatının tehlikede olabileceği yönündeki ihbarı üzerine ülkeden kaçmış. Cabri, MBS'nin kendisine mesaj atarak eski işini geri vermeyi teklif ettiğini söylüyor.
“Bu bir yemdi ve ben yemedim” diyen Cabri, geri dönmesi halinde işkence göreceğini, hapse atılacağını ya da öldürüleceğini düşünmüş. Bu arada, ergenlik çağındaki çocukları Omar ve Sarah gözaltına alınmış, kara para aklamak ve kaçmaya çalışmak suçlarından hapse atılmışlar; suçlamaları reddediyorlar. Birleşmiş Milletler Keyfi Gözaltı Çalışma Grubu serbest bırakılmaları çağrısında bulundu.
“Bana suikast planladı” diyor Cabri: “Beni ölü görene kadar rahat etmeyecek, bundan hiç şüphem yok.”
Kaşıkçı cinayeti
Gazeteci Cemal Kaşıkçı'nın 2018 yılında İstanbul'daki Suudi konsolosluğunda öldürülmesi, MBS'yi yalanlanması çok zor bir şekilde şüphe altında bırakıyor. 15 kişilik suikast timi diplomatik pasaportlarla seyahat etmişti ve aralarında MBS'nin kendi korumaları da vardı. Kaşıkçı'nın cesedi hiçbir zaman bulunamadı ve cesedin testereyle parçalandığına inanılıyor.
Profesör Haykel cinayetten kısa bir süre sonra MBS ile WhatsApp mesajlarını paylaştı. Haykel, “Bu nasıl olabilir?” diye sorduğunu belirtiyor ve “Sanırım derin bir şok içindeydi. Bu olaya verilecek tepkinin bu kadar derin olacağını tahmin etmemişti” diyor.
MBS cinayetle bağlantısını hep reddetti, ancak 2019'da suçun kendi gözetiminde gerçekleşmesi nedeniyle “sorumluluk” aldığını söyledi. Şubat 2021'de yayınlanan ve gizliliği kaldırılan bir ABD istihbarat raporu, Kaşıkçı'nın öldürülmesinde suç ortağı olduğunu iddia etti.
Peki MBS hatalarından ders aldı mı yoksa Kaşıkçı olayından yara almadan çıkması onu cesaretlendirdi mi?
Profesör Haykel’e göre MBS, Kaşıkçı davasının kendisine ve ülkesine karşı bir sopa olarak kullanılmasına içerledi ve “Zor yoldan ders aldı”.
Eski MI6 yetkilisi John Sawers cinayetin bir dönüm noktası olduğu konusunda hemfikir ama ihtiyatlı: “Bazı dersler çıkardığını düşünüyorum. Ama aynı kişiliği devam ediyor.”
Babası Kral Selman şu anda 88 yaşında. O öldüğünde MBS önümüzdeki 50 yıl boyunca Suudi Arabistan'ı yönetebilir.
Ancak son zamanlarda, muhtemelen girişimlerinin bir sonucu olarak suikasta uğramaktan korktuğunu itiraf etti.
Profesör Haykel’e göre, “Onu öldürmek isteyen pek çok insan var ve o da bunun farkında”.
MBS gibi birinin güvenliği için sürekli teyakkuz şart. Saad el Cabri, prensin iktidara yükselişinin başlangıcında, sarayında onunla konuşmadan önce telefon prizini duvardan çıkardığında bunu gözlemlemişti.
MBS ülkesini, seleflerinin asla cesaret edemeyeceği şekilde modernleştirme misyonunu üstlenmiş. Ama aynı zamanda etrafındaki hiç kimsenin onu daha fazla hata yapmaktan alıkoymaya cesaret edemeyeceği kadar acımasız olma riskini taşıyan ilk otokrat da değil.
Jonathan Rugman, Krallık: Dünyanın En Güçlü Prensi belgeselinin prodüksiyon danışmanı.