Toplumun dışladığı güzelliği yakalayan fotoğrafçı: Sanat hepimize iyi gelir
Silvia Alessi, tercihleri, görünümleri ya da fiziksel farklılıkları nedeniyle toplum tarafından dışlananlara objektifini çeviriyor ve sanatıyla onların hikayelerini anlatıyor.
Silvia Alessi, tercihleri, görünümleri ya da fiziksel farklılıkları nedeniyle toplum tarafından dışlananlara objektifini çeviriyor ve sanatıyla onların hikayelerini anlatıyor.
Silvia, fotoğrafçılık yapmadan önce kuaför olarak çalışıyordu. Güzellik ve kabul görmeyle ilgili fikirlerinin, fotoğrafçılık sayesinde değiştiğini anlatıyor.
Asitli saldırıya uğrayanlar, Afrika'da ölüm tehlikesiyle karşı karşıya olan albinolar ve çeşitli engellere sahip bireyler Silvia Alessi'nin karelerinde kendilerine yer buluyor.
BBC'ye konuşan Silvia Alessi, çalıştığı sektörün geleneksel tercihlerine aykırı projeleri ve konuları tercih ettiğini belirtiyor:
"Kuaför olarak çalıştığım dönemlerde kadınlar bana gelir, onları güzelleştirmemi isterlerdi. Ben güzelliğin bir kimlik meselesi olduğunu anladım. Bazen de insanın kendine olan güveninin derinlerinde olan bir şey."
Dışlananları çekmek
Silvia 17 yaşında İtalya'da kuaför olarak çalışmaya başladı. Birçok kişi gibi, hobi olarak fotoğrafçılığa başladı ama bu onun için bir tutku haline geldi.
Etiyopya'nın güneyine yaptığı bir yolculukta Omo Nehri'ndeki etnik grupları fotoğraflarken, Batılı turistlerin yerli insanlara "hayvanat bahçesi" gözüyle baktığını hissetti. Afrika gezisi, ona fotoğraflayacağı kişilere nasıl yaklaşması gerektiğini öğretti.
"Sanatçılar fotoğrafını çektikleri kişileri, haklarında hiçbir şey bilmeden yalnızca güzel fotoğraflar için kullandıkları bir av olarak görmemeli."
Silvia'nın ilk büyük projesi 2017'de onu Hindistan'a götürdü. Albinolar hakkındaki önyargıları ve maruz kaldıkları şiddeti duymuştu ve sosyal medyada gördüğü bir fotoğraf onu çok etkilemişti.
Birleşmiş Milletler'e göre Sahra Altı Afrika'da albino bireylerin saldırıya uğradığı ve bazen de öldürüldükleri yüzlerce vakaya rastlanıyor.
Albinizmin 200 bin kişiyi etkilediği Hindistan'da ise albinolar şiddete maruz kalmasalar da genç kadınların toplumdan dışlanma gibi sorunlarla karşılaştığı biliniyor.
Üç albino kardeşi fotoğraflayan Silvia, odağını daha da genişleterek Agra kentinde erkeklerin asitli saldırısına uğrayan Soniya isimli kadınla tanıştı:
"Asit saldırısına maruz kalan, tanıştığım ilk kişi Soniya'ydı. Makyaj sanatçısıydı ve işlerimiz hakkında çok konuştuk. Oldukça doğaldı. Tanıştıktan sonra ona rahatsız hissettirmekten çekindim fakat o çok rahattı. Amacımızın aynı olduğunu fark ettim: Yaşadıkları hakkında farkındalık yaratmak."
Silvia iki konuyu birleştirdi ve asit saldırısından kurtulan bir kadınla albino bir kadını bir araya getirdi.
"Amacım, cildin sosyal dışlanma nedeni olduğu iki farklı durumu yan yana getirerek kontrastı ortaya koymak ve bu yolla bir sosyal meseleyi anlatmaktı. İkisi de kendilerinin değerli, güzel ve ilgi çekici olduğunu hissetti. Neden onların portresine yer vermek istediğimle ilgili oldukça meraklıydılar."
'Sanat şifadır'
Silvia başka projeler için Hindistan'a tekrar gitti, Irak, Afganistan ve Japonya'da insanları fotoğrafladı.
Hindistan'da 1984 yılında yaşanan Bhopal felaketinin mağdurları onu derinden etkiledi.
3 Aralık 1984 günü, ABD merkezli Union Carbide firmasının Bhopal'de kurduğu böcek ilacı üreten fabrikadan 40 ton metil isosiyanat gazının sızması sonucu 150 binden fazla kişi zehirlenmişti.
Hindistan hükümeti felaketin yaşandığı günlerde 3 bin 500 kişinin, sonrasında ise 15 bin kişinin öldüğünü söylese de, sivil toplum örgütleri ölü sayısının 25 binin üzerinde olduğunu belirtiyor.
Felaketin etkileri hala sürüyor. Çocuklar ömürlerini sınırlayan hastalıklarla doğuyor. Serebral palsi, yani insan vücudundaki kasların hareketlerini etkileyen bir tür beyin felci, bu etkilerden birisi.
Silvia onun fotoğrafını çektiğinde 18 yaşında olan Samir de serebral palsiden muzdarip.
Samir ile tanışmak, Silvia'nın felaketin boyutlarını anlamasına yardımcı olmuş. Silvia birlikte çalışmalarının, kendi işine değer kattığı gibi, Samir'e de bazı şeyler kazandırdığına inanıyor.
"Samir'in fotoğrafını çektikten sonra ağlamaya başladım. Sanat hem sanatçı için, hem fotoğrafı çekilen için, hem de fotoğrafa bakanlar için şifa niteliği taşıyor. Biliyorum ki bu, Samir için farklı bir gün ve küçük bir destek anlamına geldi."
'O korkusuzdu'
Seyahatleri sırasında tanıştığı diğer insanlar Silvia'ya ilham vermeye devam etti. Savaşın vurduğu Afganistan'da, Tacikistan ile Çin sınırındaki geleneksel rotalarını izleyen yarı göçebe bir topluluğu fotoğrafladı.
Japonya'da, 23 yaşındayken sol bacağını bir kazada kaybeden Koichi Omae'nin pozitif enerjisiyle buluştu. Omae, tek bacağı olmamasına rağmen dansçı oldu ve Rio'daki Paralimpik Oyunları'nın kapanış töreninde sahne aldı.
Irak'ta, homofobik tavırların günlük yaşamdaki yerine rağmen, yerel rehberin uyarılarını hiç sayarak eşcinsellerin buluştuğu parka gitti ve aralarından birini kendisine özel bir poz vermeye ikna etti.
"Doğru kişiyi buldum ve konuşmaya başladım. Güvenini kazanmıştım. Gergindi ama kimliği hakkında hiçbir korkusu yoktu."
Koronavirüs salgını nedeniyle seyahat yolları kısıtlanınca Silvia, Bergamo'da yaşadığı evde otoportre çalışmaları yapmaya yöneldi. Ancak gelecek projesi hakkında da hazırlıklar yapıyor. Bu proje, saçımıza verdiğimiz önem üzerine olacak.
Fotoğrafını çektikleriyle temasta olmayı sürdürüyor ve işlerinin nerelerde gösterildiği ya da bunlara gelen tepkiler hakkında onlara bilgi veriyor.
"Projelerim İtalya'daki kültürel etkinliklerde ya da fotoğraf sergilerinde gösterildiğinde her zaman bunların arkasındaki hikayeleri anlatıyorum ve fotoğraflardaki insanların isimlerini zikrediyorum. Bu benim onlara yardım etme ve yaşadıkları hakkında farkındalık yaratma biçimim."