Yunanistan nasıl kuruldu, 200 yıl önce neler yaşandı?
Yunanistan, 25 Mart'ta Yunan halkının Osmanlı yönetimine karşı ayaklanmasının 200'üncü yıldönümünü kutluyor.
Yunanistan bugün Yunan halkının Osmanlı yönetimine karşı ayaklanmasının 200'üncü yıldönümünü kutlayacak. Atina, "25 Mart Bağımsızlık Günü" kutlamalarında "Türkiye ile iyi geçinmek istediği" mesajları veriyor.
Fransız Le Monde gazetesine konuşan Yunanistan Cumhurbaşkanı Ekaterina Sakellaropoulou, "Yunanistan Türkiye ile iyi komşu olmak ve barış içinde yaşamak istiyor. Türkiye'de de aynı niyet varsa, biz buna hazırız" dedi.
Yunanistan Başbakanı Kiryakos Miçotakis, kutlamalara katılmak için Atina'ya gelen Kıbrıs Cumhurbaşkanı Nikos Anastasiadis'i karşılarken, "Türkiye'nin Doğu Akdeniz'deki sondaj gemilerini çekmesi, gerginliğin azalması yolunda attığı olumlu bir adımdır. Türkiye'nin bu iyi niyet gösterisinin sürekli hale gelmesini arzu ediyoruz" diye konuştu.
Bu yıl kutlama törenlerine, Yunan Devleti'nin kuruluşuna fiilen destek veren Rusya, İngiltere ve Fransa'nın yanı sıra ayaklanmayı uzaktan destekleyen ve savaş alanına gönüllü asker gönderen ABD'nin temsilcileri de katılacak.
Bu kapsamda İngiltere Prensi Charles ve eşi, Rusya Başbakanı Mihail Mişustinin ve eşi, Fransa Savunma Bakanı Florence Parly de törenlere katılacak.
ABD uçak gemisi Eisenhower'ın Pire Limanı'na demirleyeceği, Amerikan ve Fransız savaş uçaklarının askeri geçit törenlerinde gösteri yapacakları açıklandı.
Emin Oktay'ın tarih dersi kitaplarında "Yunan İsyanı" adı altında yarım sayfa yer verilen Yunan ayaklanması, Yunan tarih dersi kitaplarında "Yunan ulusunun Osmanlı işgalinden kurtuluşu" olarak okutuluyor.
Türkiye'de "Osmanlı'ya karşı isyan ve ihanet" olarak nitelenen bu ayaklanma, Yunanistan'da "Kurtuluş Savaşı" olarak tanımlanıyor.
Resmen kurulup ilan edildiği 1832 yılına kadar Yunanistan diye bir ülke yoktu. Sadece bugünkü Yunanistan'dan başka bütün Anadolu'da, Balkanlar'da ve Rusya'da yaşayan -adları Osmanlı'da Rum/Romalı olarak geçen- Helence konuşan Ortodoks Yunanlar vardı.
İ.Ö. Antik Yunan medeniyeti yıllarından sonra ilk önce Roma; daha sonra Bizans ve son olarak Osmanlı imparatorluklarının hegemonyası altında yaşayan Helenler (Yunanlar), 1798 Fransız ihtilalinin tüm Avrupa'da yarattığı siyasi depremlerden ilham alarak bağımsızlık savaşını 1821'de Mora yarımadasında başlattılar.
Fransız D evrimi ' nin etkisi
1821'den Yunan Devleti'nin resmen ilan edildiği 1832 yılına kadar Osmanlı kuvvetleriyle sürekli yaşanan kanlı çatışmalara, dönemin süper güçlerinden Rusya, İngiltere ve Fransa'nın da katılması Yunan Devleti'nin doğmasına yol açacaktı.
Yunan ayaklanması fikri, aslında Fransız devriminden 16 yıl sonra, 1814'te Rusya'nın Odessa kentinde Yunan tüccar ve aydınlarından oluşan "Filiki Eterya" adlı örgüt vasıtasıyla doğmuştu.
Rusya Çarı 1. Aleksandr'ın Yunan asıllı yaveri Aleksandr İpsilanti'nin 1820'de Osmanlı'ya bağlı Eflak Boğdan'a saldırısının püskürtülmesine rağmen ayaklanma kıvılcımı kısa bir süre içinde Mora Yarımadası'na sıçramıştı.
Theodoros Kolokotronis, Yorgos Karaiskakis, Petrobey Mavromihalis, Nikitaras, Andrea Myaoulis gibi komutanların başını çektiği ayaklanma sırasında Yunan isyancıların arasında da iç savaşların çıkması Osmanlıların zaman zaman isyanı bastırmasına da yol açıyordu.
Yunan ayaklanmasının tarihçesine bakacak olursak:
1814'te Odessa'da kurulan "Filiki Eterya" ayaklanma fikrini yayan örgüt oldu.
1820'de Eflak Boğdan'da, İtalya'da (Napoli) başlayan ayaklanmalara paralel olarak Mora'ya sıçrayan ayaklanma, o dönemdeki dengelerin bozulmasını istemeyen başta Avusturya şansölyesi Metternich olmak üzere "Kutsal İttifak"ı oluşturan Rusya ve Prusya, Osmanlı'nın lehine Yunan ayaklanmasına da karşı çıkıyordu.
Buna rağmen 1821'de Yunan ihtilali 25 Mart'ta resmen ilan edildi ve tüm yarımadaya yayıldı.
Karşılıklı katliamlar
1821 ayaklanmasının önüne geçemediği gerekçesiyle "Rum milletinin başı" konumundaki İstanbul Rum Patrik'i, aynı yılın Nisan ayında Sultan 2. Mahmut tarafından Patrikhane'nin giriş kapısına asıldı.
Türkiye Dışişleri Bakanlığı'nın arşivlerine göre, Osmanlı hariciyesinde görevli İstanbul Rumları (Fanaryot) maslahatgüzarlık yaptıkları Avrupa kentlerinden geri çekildiler ve 1830'a kadar sürgüne gönderildiler.
İstanbul ve Anadolu'daki Rum kiliseleri yakıldı, yağmalandı ve cinayetler işlendi. Rum maslahatgüzarların görevleri 1830 yılından sonra tekrar kendilerine iade edildi.
1821'in Eylül ayında Osmanlı yönetiminin önemli merkezlerinden Trepoliça'da (bugünkü Tripolis) büyük katliamlar oldu. Kimi tarihçiye göre 20, kimine göre 35 bin Müslüman kadın, erkek, çocuk kılıçtan geçirildi.
Öyle ki, Mora komutanı Kolokotronis, Yunan asıllı Rus prensi Dimitri İpsilanti (Aleksandr'ın kardeşi) ve komutanlardan Thomas Gordon'un, Trepoliça'ya geldiklerinde işlenen cinayetler ve yağmalamalar karşısında ürperdikleri Yunan tarih kitaplarına yazıldı. Yunan edebiyatına ve ağıt yakılan şarkılara da konu olan katliamın, "komutanların emirlerini dinlemeyen azgın çeteler tarafından yapıldığı" söylendi.
1822'nin Mart ayında bu kez Sakız (Chios) adasında yaşandı. Sakız adasındaki ayaklanmayı bastırmak için adaya gönderilen Osmanlı kuvvetlerinin kadın, erkek, çocuk ayırmadan kimine göre 25 bin Hristiyanı katlettiği yazıldı.
Aynı yıl (1822) Mora Yarımadası'nda ilk Anayasa açıklandı.
Bu ve bu gibi karşılıklı katliamlar, dünya kamuoyunda büyük yankılar uyandırdı.
Ancak Batı dünyasının aydınları "Bağımsızlık heyecanı, maceracılık" ve "antik Yunan hayranlığı" ile Yunan ayaklanmasına maddi ve manevi destek vermeye başladı.
Ünlü İngiliz şair Lord Byron, bütün servetini silah temini için ayaklanmaya hibe etti. 1824'te yakalandığı hastalığın sonucunda Yunan ihtilalinin merkezlerinden Messolongi'de öldü.
İç savaşlar
1823-1825 yılları arasında Yunan komutanlarla, siyasetçileri, aydınları ve toprak ağaları arasında iç savaşlar çıktı. "Osmanlı'dan kurtarılan yerlerin paylaşımı ve yönetim usülü" için çıkan çatışmalar ayaklanma hareketini yavaşlattı.
Yunan donanma komutanlarından Andreas Mialoulis siyasetçilerden hıncını almak için Yunan donanmasının amiral gemisi "Ellas"ı havaya uçurdu.
1825'te içteki çatışmalar sürerken, Sultan 2. Mahmud'un emri ile Mısırlı komutan İbrahim Paşa, donanmasıyla geldiği Mora Yarımadası'na saldırarak isyan odaklarını söndürmeye başladı. Mora, tekrar büyük katliamlara sahne oldu.
1827'nin Haziran ayında Londra'da toplanan Rusya, İngiltere ve Fransa liderleri, İbrahim Paşa ve ordularının Mora'dan ayrılması için ültimatom verdiler.
Aynı yılın Ekim ayında Mora'dan uzaklaşmayan İbrahim Paşa'nın donanması, Mora'nın ucundaki Navarin açıklarında üç devletin donanması karşısında yenilgiye uğradı. 89 parçalık donanmanın 4'te 3'ü tahrip oldu. Olay Osmanlı tarihine "Navarin Faciası", Batı tarihine ise "Navarin Zaferi" olarak geçti.
Navarin deniz muharebesi Yunan Devleti'nin geleceği için belirleyici olacaktı.
Osmanlı-Rus Savaşı ve Edirne Anlaşması
1827'de, Yunan asıllı Rusya Dışişleri Bakanı İoannis Kapodistrias yeni kurulan devletin başına getirildi. Rusya Dışişleri Bakanı iken İsviçre yönetim şeklini ve anayasasını hazırlayan Kapodistrias, birçok reformlar yaptı ve Yunan Devleti'nin temellerini attı.
1828'de patlak veren Osmanlı-Rus savaşında, Rus orduları İstanbul'un sırtlarına kadar ilerledi.
1829'da Edirne Anlaşması imzalandı. Anlaşmanın maddelerinden biri Osmanlı yönetiminin yeni kurulan "Yunanistan Cumhuriyeti"nin özerkliğini tanıması oldu.
1831'de Yunanistan'ın ilk yöneticisi Kapodistrias, batılılaşmayı sindiremeyen ve devletten sürekli tazminatlar isteyen 1821 komutanlarından Mavromihalis kardeşler tarafından o dönemdeki Başkent Nafplion'da yol ortasında öldürüldü.
1832'de Yunanistan Devleti, Osmanlı yönetimi tarafından da resmen tanındı.
Böylece Yunanistan'ın ilk sınırlarını oluşturan Mora Yarımadası ve yöresinde 1460'ta başlayan ve 400 yıl süren Osmanlı hegemonyası sona ermiş oldu.
Aynı yıl, İngiltere'nin baskılarıyla Yunanistan'a Kraliyet yönetimi getirildi. Alman kökenli Otto von Wittelsbach "Yunanistan Kralı" tayin edildi.
100 yıl sonra
Yunanistan, tam 100 yıl sonra 1919'da bu kez karşı saldırıya geçecek ve Anadolu'yu işgal edecekti. Ancak 3 yıl süren Yunan işgali bu kez Türkiye'nin Kurtuluş Savaşı ile sona erecek ve 1923 Lozan Antlaşması ile iki ülkenin bugünkü sınırları belirlenmiş olacaktı.
Yunanistan'ın sınırları 1832-1947 yılları arasında aşamalı olarak genişledi. Mora ayaklanması sırasında, yeni Yunanistan'ın sınırlarının nereye kadar olacağı hakkında kimsenin bilgisi yoktu.
Amaç, Yunanların (Rumların) yaşadığı tüm toprakların bağımsızlığını sağlamaktı.
Rusya'nın rolü
Tarihin cilvelerinden biri olsa gerek: Tarihteki olaylar Rusya'nın gerek Yunanistan gerekse Türkiye karşısındaki tutumunu, her bir ülke gibi, kendi çıkarlarını gözeterek nasıl değiştirdiğini gösteriyor.
Rusya, Osmanlı'ya karşı ayaklanan ve dindaş olan Hristiyan Ortodoks Yunanlara verdiği askeri ve siyasi desteği 1821 Yunan ayaklanmasında gösterdi ve bugünkü Yunanistan'ın ortaya çıkmasında büyük rol oynadı.
Ancak aynı Rusya, 1917 devriminden sonra -bu kez SSCB olarak- yabancı ülkelerin ve özellikle 1919-1922 arasında Yunanistan'ın işgali altındaki Anadolu'da verilen Türkiye'nin Kurtuluş Savaşı'na en büyük silah yardımı ve desteği veren ve Yunanistan'ın "Küçük Asya Faciası" olarak tarihe geçen yenilgisinde de büyük rol oynamıştı.