Ortaöğretim Yeniden Düzenleniyor
Birçok Kişinin Gözünden Kaçmıştır Diye Düşünüyorum. Milli Eğitim Bakanlığı, Ortaöğretimi Yeniden Düzenliyor. Okul Çeşitliğine Dayalı Değil, Daha Çok Program Çeşitliliğine Dayalı Bir Ortaöğretim Modeli Geliştirdiğini Bizzat Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik, Geçtiğimiz Hafta Açıkladı.
Birçok kişinin gözünden kaçmıştır diye düşünüyorum. Milli Eğitim Bakanlığı, ortaöğretimi yeniden düzenliyor. Okul çeşitliğine dayalı değil, daha çok program çeşitliliğine dayalı bir ortaöğretim modeli geliştirdiğini bizzat Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik, geçtiğimiz hafta açıkladı.
Bakan Çelik, Türkiye’nin PISA sınavlarında istenilen yerde bulunmadığını belirterek, ortaöğretimde yapacakları düzenlemeyle okul türleri arasındaki farklılıkları kaldıracaklarını, okul çeşitliliğine değil program çeşitliliğine dayalı bir ortaöğretim modeli geliştireceklerini söyledi. Bu konuşmayı da TOBB Ekonomi ve Teknoloji Üniversitesinin konferans salonunda düzenlenen panelin açılışında yaptı. Bakan Çelik, PISA sonuçları açısından başarısızlığımızı açıkladı, ama iyi olduğumuz alanları da vurguladı.
Çelik’in bu açıklamaları öncesinde araştırmalarına güvendiğim, eğitim alanında ciddi anlamda çalışmalar yapan, kafa yoran bir ekibin yayımladığı bir rapor dikkatimi çekti.
Sabancı Üniversitesi İstanbul Politikalar Merkezi koordinatörlüğünde yürütülen Eğitim Reformu Girişimi (ERG), eğitim politika ve uygulamalarında yaşanan gelişmeleri yakından takip eder, kamuoyunu da uyarır. Gölge Milli Eğitim Bakanlığı gibi çalışır. Girişim, her yıl hazırlamayı hedeflediği Eğitimi İzleme Raporları’nın ilkini tamamladı. Ve Eğitim İzleme Raporu 2007’yi yayınladı. Rapor çok önemli detaylar içeriyor. Araştırma, zorunlu eğitimin beş yıldan sekiz yıla çıkarıldığı 1997-2007 arasındaki dönemin tamamına bakıyor. Eğitimin yönetimi, içeriği ve ortamına ilişkin değişim ele alınıyor.
Eğitim Reformu Girişimi (ERG) Eğitim İzleme Raporu 2007’de yoksulluk, sağlık, toplumsal cinsiyet ve çocuk işçiliği gibi konularda kaliteli eğitime erişim arasında çarpıcı bağlar ortaya konuluyor. Raporda ayrıca eğitimin yönetimi, içeriği ve ortamına ilişkin gelişmeler inceleniyor ve eğitim politikaları ile ilgili öneriler sunuluyor.
Kamuoyunun eğitimle ilgili olarak bilmesi gerekenlerin altının çizildiği raporda çarpıcı bilgiler şunlar:
İlköğretim çağındaki her üç çocuktan biri yoksul bir hanede yaşıyor
6-14 yaş grubundaki çocukların yoksulluk oranı yaklaşık yüzde 35 ve diğer tüm yaş gruplarına göre daha yüksek. Buna göre, ilköğretim çağındaki her üç çocuktan biri yoksul bir hanede yaşıyor. Yoksulluk oranları kentsel ve kırsal alanda yaşayan çocuklara göre de değişiklik gösteriyor. 0-6 yaş grubunda kentsel alanda yaşayan çocukların yaklaşık yüzde 20’si yoksulluk sınırının altındayken, bu oran kırsal alanda yüzde 40’ı aşıyor. İlköğretim çağında olmasına rağmen okula devam etmeyen her beş çocuktan biri, okula devam etmemesinin esas nedenini "okul masraflarını karşılayamamak" veya "çalışmak zorunda kalmak" olarak belirtiyor.
Okulöncesi eğitim ve ilköğretim çağındaki çocuklar yetersiz besleniyor
Raporda yetersiz beslenme, sağlık ve eğitim hakkı arasındaki bağlar da vurgulanıyor. Yaşa göre boy endeksine bakıldığında 4-5 yaş grubundaki çocukların Türkiye genelinde yüzde 15.4’ünün, Doğu Anadolu Bölgesi özelinde yüzde 26.6’sının yetersiz beslendiği görülüyor. İlköğretim çağındaki çocuklar arasında demir eksikliğinden kaynaklanan beslenme anemisinin yüzde 25-30 oranlarda olduğu tahmin ediliyor. Yetersiz beslenme, mikrobesin yetersizliği ve özellikle demir eksikliği anemisi, çocukların bilişsel gelişimi, eğitime devamları ve öğrenme süreçlerine etkin katılımlarının önünde büyük bir engel.
Okula gitmeyen her 5 çocuktan 3’ü kız çocuğu
Raporda ilköğretim çağında olmasına rağmen okula devam etmeyen her beş çocuktan üçünün kız çocuğu olduğunun altı çiziliyor. İlköğretimin ilerleyen yıllarında kız öğrencilerin erkek öğrencilere oranı giderek düşüyor. Ağrı, Bitlis, Muş, Şanlıurfa, Şırnak ve Van illerinde ilköğretimden iki erkek öğrenciye karşılık bir kız öğrencinin mezun olduğu belirtiliyor.
Raporda eğitimde toplumsal cinsiyet eşitliğinin sağlanması yönündeki çalışmalara değinilerek kampanyalardan daha kapsamlı bir yaklaşımın önemi vurgulanıyor. Eğitim kurumlarında yöneticilik kademelerinde cinsiyet eşitliğinin sağlanması, toplumsal cinsiyet duyarlılığının eğitimcilerin ve eğitimde yönetimin hedefleri arasında bulunması, ders kitaplarındaki cinsiyetçi öğelerin kaldırılmasının özellikle altı çiziliyor.
Türkiye’de kadın-erkek arasındaki eğitim süreci farkı artıyor
OECD’ye üye diğer tüm ülkelerden farklı olarak Türkiye’de örgün eğitime devam edilen ortalama sürede cinsiyet farkı artıyor. Toplam eğitim süresi açısından bakıldığında Türkiye hariç tüm OECD ülkelerinde, son 20 yılda kadınların lehine bir değişim görülüyor. Türkiye’de ise cinsiyet ve eğitime devam süresi arasındaki uçurumun derinleştiği ve erkeklerin kadınlardan daha uzun süre eğitim alır hale geldiği dikkat çekiyor.
Engellilerin eğitim hakkının gerçekleştirilmesi için daha yolumuz çok uzun
Rapora göre Türkiye, özel eğitim gerektiren çocukların kaliteli eğitime erişim hakkının korunması açısından son dönemdeki gelişmelere rağmen yetersiz konumda. 2006-2007 verilerine göre, Türkiye genelinde 27.439 öğrenci özel eğitim okullarında ve 9.201 öğrenci özel eğitim sınıflarında eğitim görüyor. 64.297 öğrenci ise 33.418 sınıfta kaynaştırma eğitiminden yararlanıyor. Toplamda özel eğitim gerektiren yaklaşık 100 bin çocuk ilköğretim okullarına devam ediyor. Türkiye’de 5-14 yaş grubunda 253 bin engelli çocuk yaşıyor ve yetişkin engelli yurttaşların yarısının ilkokul diploması yok. Engelli çocukların eğitim hakkının gerçekleşmesi için yeterli kaynak ve etkili uygulamanın temel belirleyici olduğu vurgulanan raporda, özel eğitim gerektiren çocuklarla çalışabilecek yeterli sayıda öğretmen yetiştirilmesi ve tüm öğretmenlerin kaynaştırma uygulamalarının etkili şekilde uygulayabilmesi için desteklenmesi gerektiği belirtiliyor.
78 bin çocuğun tarım işçisi olduğu tahmin ediliyor
Çalışan çocuklar arasında özellikle mevsimlik geçici ve gezici tarım işçisi olarak çalışan çocuklar ya da mevsimlik geçici ve gezici tarım işçisi olarak çalışan aile bireyleriyle göç eden çocukların eğitime erişim konusunda karşılaştıkları sorunlar vurgulanıyor. Mevsimlik geçici ve gezici tarım işçisi olarak çalışan çocuklara ilişkin ulusal düzeyde istatistikler bulunmuyor. Ancak 6-17 yaş grubunda 78 bin çocuğun ücretli, maaşlı ya da yevmiyeli olarak tarım sektöründe çalıştığı tahmin ediliyor.
Okulöncesi eğitime erişimde iller arasında uçurum var
Son yıllardaki olumlu gelişmelere rağmen, bireysel ve toplumsal getirileri düşünüldüğünde okulöncesi eğitime verilen önemin katlanarak artırılması ihtiyacı devam ediyor. Okulöncesi eğitime erişim oranları iller arasında büyük farklılık gösteriyor. Okulöncesi 48-72 ay yaş okullaşma oranı, örneğin Ağrı’da yüzde 12.6 iken Amasya’da 74.7 oranında seyrediyor.
Raporda okulöncesi eğitimin öncelikli olarak dezavantajlı kesimler için olmak üzere tüm çocukları kapsayacak biçimde yaygınlaştırılması, bu amaçla 60-72 ay yaş grubuna yönelik eğitim hizmetlerinin zorunlu eğitim kapsamına alınması ve okul öncesi eğitimdeki hizmet modellerinin çeşitlendirilmesi gerektiği belirtiliyor.
Öğrenme-öğretme sürecinde anahtar, öğretmene yatırım
İlköğretimde, öğretim programındaki ve ders kitaplarındaki değişikliklerin etkili uygulaması için temel şart insan kaynağı kapasitesinin geliştirilmesidir. Bu nedenle parçalı ve dar kapsamlı girişimlerin önüne geçilerek öğretmenleri, yöneticileri ve müfettişleri güçlendirecek kapsamlı bir plan oluşturulması gerekiyor.
İller arasındaki uçurum öğretmen başına öğrenci ve derslik başına düşen öğrenci sayıları için de geçerli
Raporda sunulan haritalar, ilköğretimde öğretmen başına öğrenci ve derslik başına öğrenci sayıları açısından iller arasında ciddi bir uçurum olduğu gösterilmekte. Eğitim alanındaki yatırım tahsislerinde, bu konunun acilen ele alınması ihtiyacı devam ediyor.