Bankacılar Zirvesin'de Önemli Açıklamalar
Vodafone Türkiye ana sponsorluğunda, Capital ve Ekonomist Dergileri öncülüğünde düzenlenen "CEO Club Buluşmaları" kapsamında banka genel müdürlerinin katılımıyla ’Bankacılar Zirvesi’ düzenlendi.
Vodafone Türkiye ana sponsorluğunda, Capital ve Ekonomist Dergileri öncülüğünde düzenlenen "CEO Club Buluşmaları" kapsamında banka genel müdürlerinin katılımıyla 'Bankacılar Zirvesi' düzenlendi.
CEO Club toplantıları kapsamında, Türkiye'nin önde gelen CEO'ları bir araya geldi. Ferko İnşaat'ın etkinlik sponsorluğundaki ve Denizbank'ın co-sponsorluğundaki 'Bankacılar Zirvesi 2014' bugün İstanbul'da gerçekleşti.
Zirve, Ferko İnşaat Yönetim Kurulu Başkanı Ferit Meriçten ve Capital ve Ekonomist Dergileri Yayın Direktörü M. Rauf Ateş'in açılış konuşmalarıyla başladı. Denizbank Genel Müdürü Hakan Ateş'in moderatörlüğündeki "Bankacılar Zirvesi 2014"te Yapı Kredi Bankası Genel Müdürü Faik Açıkalın, Citibank Genel Müdürü Serra Akçaoğlu, Ziraat Bankası Genel Müdürü Hüseyin Aydın, Akbank Genel Müdürü Hakan Binbaşgil ve Türk Ekonomi Bankası Genel Müdürü Ümit Leblebici konuşmacı olarak yer aldı.
HÜSEYİN AYDIN: "KRİZ KÜRESEL ÇÖZÜM DE KÜRESEL OLMALI"
Ziraat Bankası Genel Müdürü Hüseyin Aydın, Aydın, burada yaptığı konuşmada, son yarım asra bakıldığı zaman çok sayıda kriz görüldüğünü söyledi ve bunların global kriz diye adlandırılan son kriz kadar görünür olmamasının, bu krizlerin genelde gelişmekte olan ülkelerde yaşanmasından kaynakladığını belirtti. Global krizin henüz bitmediğini kaydeden Aydın, "Kriz küresel olunca çözümünün de küresel olması lazım. Herkesin temsil edildiği yapılar iyi ama çözüm gerektiğinde, siyasi kararlılık gerektiğinde, bunlar bugünkü modern yapıda zaman zaman yerine getirilemiyor. İşte Avrupa Birliği'nde yaşadığımız durum o. ABD'de biraz daha dengeleyici gelişmeler oldu ama AB'de bunu göremiyoruz. Çünkü AB'de çok yapılı bir durum var. Bunun çözümü için siyasi irade gerekiyor. Siyasi irade karar alamayıp iş merkez bankalarına bırakılıyor. Çözüm de gecikiyor. Biz, Türkiye olarak bu süreci iyi yönettik. Ama Türkiye'nin buradaki sıkıntısı da şu; dış talebin en büyük müşterisi olan AB'deki sorunların devam etmesi bizi pazar arayışlarına itti, belki hayırlı da olmuştur. Daha sonra AB belirli bir düzeye geldiğinde bu durum dış talep yönüyle büyümemizi olumlu etkileyecektir. Ama gelişmiş ülkelerde krizin oluşu gelişmekte olan ülkeleri de etkilediği için krizin süreci uzuyor. Ne zaman gelişmiş ülkelerde bu sorun biter o zaman gelişmekte olan ülkelerin durumu iyi olur. Çok uzun olmayacak bir süreçte global krizin nihayetleneceğini ümit ediyoruz. Bu küresel bir problem olduğu için çözümünün de küresel olması gerekiyor" dedi.
2015'TE 'ZİRAAT KATILIM' KURULACAK
Son 50 yılda gelişmekte olan bir katılım bankacılığının görüldüğünü belirten Aydın, İslam Bankası'nın kuruluşu ile birlikte katılım bankacılığının start aldığını, bu kuruluşların Körfez ülkeleri, Malezya, Endonezya ve Türkiye'de faaliyet gösterdiğini, Katılım bankacılığının hem Türkiye'de hem de dünya bankacılık sisteminden yüzde 5'ler gibi bir pay aldığını ve bu alanda her yıl yüzde 20'lik bir büyüme görüldüğü söyledi.
Türkiye'de 4 katılım bankasının faaliyet gösterdiğini belirten Aydın, bunların toplam büyüklüğünün genel müdürlüğünü yaptığı bankanın yarısından biraz az olduğunu, ancak çok ciddi insan kaynağı ve teknoloji yatırımı bulunduğunu, kendilerinin de bu süreçte gördüklerini ifade ederek, "Ümit ediyorum, 2015 yılının ilk çeyreğinin içinde veya sonlarında bir Ziraat Katılım kurulmuş olacaktır. Katılım bankacılığına katkıda bulunacağımızı düşünüyoruz. Hayırlı olmasını diliyoruz. Belki bizden sonra da oyuncular gelir. Türkiye'de nihayetinde bu alanda toplam sektörden alınacak payın yüzde 20'lere geleceğini bekliyorum. Böyle bir bakir alana yatırım yapmak gerekiyor. Biz yaptık, diğer arkadaşları da davet ediyoruz" dedi.
FAİK AÇIKALIN: "DÜZENLEMELER DOĞRU VE YERİNDE"
Yapı Kredi CEO'su Faik Açıkalın, bankacılık sisteminin sağlıklı bir sermayeye sahip olmasının ve sağlıklı bir getiri almasının en önemli katkısının reel sektöre desteğinin devam etmesi ve ülkenin büyümesi şeklinde tezahür edeceğini belirterek, "Bankacılık sektörüne yönelik düzenlemeler kısa vadede sektörü zorluyor fakat orta ve uzun vadede sektörün sağlığı ve sermayenin korunması için doğru ve yerinde buluyoruz" dedi.
"2001 KRİZİNDE ÇOK ELEŞTİRİLDİK AMA 2008'DE O KADAR OLMADI"
Açıkalın, 2011-2014 arasındaki düzenlemelerle bankacılık sektörünü karının yaklaşık yüzde 29'unu götürdüğünü söyledi. "Düşen sermaye karlılığı var. Yüzde 20'ler belki çok sürdürülebilir değildi, yüzde 13'e geriledi. Biz karlılıkla ilgili konuştuğumuzda 'Bu adamların karları düşüyor, çok ağlıyorlar' diye algılanabilir. 2001 krizinde çok eleştirildik "Firmaları batırdılar" denildi belli oranda bu doğru bu yapıldı ama 2008 krizinde bu söylenmedi çünkü artık daha güçlüyüz. Bankacılık sektörü olarak Türkiye'de belki en fazla sermaye ile çalışan sektördür. Türkiye bankalarının karının büyüklüğü aslında sermayenin büyüklüğünden kaynaklanıyor. Biz kar ettiğimizde yüzde 20 civarında ortalama temettü dağıtırız. Onu da her banka dağıtmaz. Karın yüzde 80'i sermayeye eklenir ve tekrar reel sektöre, Türkiye'nin büyümesine kredi olarak döner" dedi.
"Karın kalitesine de bakmak gerekir" diyen Açıkalın sözlerine şöyle devam etti: "Karın ne kadarı operasyonel işlemlerden müşteri tarafından, ne kadarı faiz hareketlerinden, portföy hareketlerinden, enflasyona endeksli kağıtlardan geliyor, bunun iyi analiz edilmesi lazım. Çünkü bunun da sürdürülebilirliği yok. Eğer bugün faizler düşerken bankacılık sistemi kar ediyorsa, önümüzdeki dönemde faizler artarken belirli portföylerde tutulan kağıtların zarar etmesi gündeme gelebilir".
SERRA AKÇAOĞLU: "500 MİLYAR DOLAR İHRACAT HAYAL DEĞİL"
Citibank Türkiye Genel Müdürü Serra Akçaoğlu ise konuşmasında Türkiye'nin 2006-2011 yıllarında ihracatının yüzde 12,2 arttığını belirterek 2023 hedefleri doğrultusunda 500 milyar dolar ihracat hedefinin gerçekleşmesi için 2014 sonundan 2023'e kadar ihracatın yıllık yüzde 13,5 civarında büyümesi gerektiğini kaydetti.
Akçaoğlu, İhracattaki böyle bir büyümenin hayal olmadığını ancak sadece ihracatın desteklenmesinin yetmeyeceğini anlatan Akçaoğlu, katma değeri yüksek ürünlere yönelmenin ve ihracatçının desteklenmesiyle ona mal tedarik eden yan sanayiyi daha fazla destekleyecek finansman modellerine gidilmesinin önemli olduğunu vurguladı.
Akçaoğlu, sözlerine şöyle devam etti: "Türkiye ve İstanbul'un İpek Yolu'na giden doğal bir özelliği var. Buradan da kuvvetli olduğumuz alanlara daha çok odaklanalım ve onları geliştirelim. Ülkemizin kuvvetli olduğu pek çok alan var. Bunun başında bankacılık geliyor. Çok fazla ülkede bu kadar kuvvetli banka sayısı yok. Bunun yanı sıra hava yolları, ulaşım, sağlık gibi alanlarda da bölgeye merkez olabilecek bir hale gelebilir. Dolayısıyla burada ana tema, ülkemizin kuvvetli olduğu sektörlerde çok daha fazla bölgeye servis verebilmesidir".
HAKAN BİNBAŞIGİL: SÜRDÜRÜLEBİLİR SAĞLIKLI EKONOMİ İÇİN TASARRUF ÖNEMLİ
Akbank Genel Müdürü Hakan Binbaşgil de yaptığı konuşmada, "Türkiye'nin hedefleri var, 2023'te bir yerlere gitmek, ihracatını artırmak, büyümek istiyor. Bunun için Türkiye'nin yatırım yapması lazım. Türkiye'nin bu yüzde 4-5 büyüme seviyelerine çıkabilmesi için aşağı yukarı milli gelirinin yüzde 20'den fazlasını her yıl yatırıma dönüştürmesi lazım. Yatırım yapabilmek için tasarruf yapabilmek gerekiyor. Yatırımla tasarruf arasındaki bu durum da bizim cari açığımızı veriyor. Buradaki sıkıntı aslında bu oranın diğerlerine göre yüksek olmasından çok, cari açık sıkıntımızla birleşiyor. Fakat şunu da söylemek istiyorum mevduat çok önemli. Burada bütün bankalar fonlamayı mümkün olduğu kadar tabana yaygın şekilde yapmaya çalışıyor. Şunu da söylemem lazım; bankaların eskiden olmayan fakat son yıllarda giderek büyüyen başka fonlama imkanları var. Mesela Türk lirası bono, bundan 10 yıl önce pek yoktu. Şimdi Türkiye'de yaklaşık 30 milyar lira civarında bankaların yurt içinde bono ihracı var. Ben bunun en az mevduat kadar önemli olduğunu düşünüyorum çünkü Türkiye'de bugün mevduatın maalesef 1-2 aylık vadesi var. Ama bono çıkardığınız zaman benzer müşterilerimize bunu daha uzun vadeli plase ediyoruz. Dolayısıyla bu 30 milyar liralık bono belki rakam olarak ufak ama konsept olarak önemli olduğunu düşünüyoruz. Aynı şekilde 'eurobond' çok sağlıklı, sağlamlığında, likiditesinde hiçbir sıkıntı olmayan bir sektör dolayısıyla yurt dışı piyasalar da artık bize açık. Eurobond'da da yaklaşık 25 milyar dolara yakın ihrac bulunuyor" dedi.
Global krizin en kötü noktasında dahi hiçbir Türk bankasının dışarıdan borçlanmayla ilgili herhangi bir sıkıntısının olmadığını belirten Binbaşgil, "Hepimiz istiyoruz ki, düşük maliyetle borçlanalım ve müşterilerimize uygun koşullarla verebilelim. Buradaki mesele düşük maliyeti yakalayabilmek. Yoksa bu piyasalar hepimize açık. Bırakın sadece eurobond ile yabancı parayı, Türk lirası olarak yurt dışında bono ihraç etmiş bankalar var. Bu herhalde bundan 10 yıl önce hayal edemeyeceğimiz bir şey. Türk lirası bir bono çıkartıyorsunuz, ABD'deki bir yatırımcıya satıyorsunuz. Bunun Türkiye adına çok önemli bir gelişme olduğunu düşünüyorum" dedi
Türkiye'nin tasarruflarının mutlaka artması gerektiğini vurgulayan Binbaşıgil, "Bilinen bazı makro ihtiyati tedbirler alınıyor ve bunların belki bankaların gelirlerini olumsuz etkiliyor fakat zannediyorum hepimiz de bu konuda destek veriyoruz. Çünkü hepimiz sürdürülebilir, sağlıklı bir ekonomi içinde faaliyetlerimize devam etmek istiyoruz. Dolayısıyla bu makro ihtiyati tedbirler özellikle tüketici kredileri tarafında bir miktar yavaşlamaya sebep oldu. Tüketici kredileri yıl başından bu yana yüzde 8,5 büyümüş, kredi kartları yüzde 9,4 küçülmüş durumda. Bunlar tabi önceki yıllara göre baktığınızda bizim için olağanüstü bir durum. Her yıl yüzde 25-30 civarında büyüyen tüketici kredileri yüzde 8,5'e düşmüş, kredi kartları da eksiye gelmiş. Dolayısıyla bu, sürdürülebilirlik ve cari açık açısından mantıklı gibi duruyor. Bu durumda ürün ve hizmetler çeşitlendiriliyor. Devletin yapmaya çalıştığı başka şeyler var bireysel emeklilik gibi. Orada da yüzde 15 büyüyen sektör, son birkaç yılda yüzde 30 büyümüş, katılımcı sayısı 3 milyondan 5 milyona çıkmış son 2 yıl içinde. 33 milyarlık fon büyüklüğü çok büyük bir rakam değil ama bunlar bir anda olmuyor zamana ihtiyaç var. Bir de tabi reel faiz. Düşen faiz ortamını hepimiz seviyoruz fakat bunun sürdürülebilir olması lazım. Bu sonunda tasarruflara da yansıyor. Reel faizin eksi olması, tasarruflar açısından olumsuz bir durum. Dolayısıyla reel faizlerin artıda olması, tüketicileri tüketimden biraz daha tasarrufa doğru yöneltiyor diye düşünüyorum" dedi.
ÜMİT LEBLEBİCİ: MERKEZ BANKASI İŞİNİ DOĞRU YAPIYOR
Türk Ekonomi Bankası (TEB) Genel Müdürü Ümit Leblebici ise konuşmasında Merkez Bankası'nın öncelikle fiyat istikrarını sağlamaya çalıştığını, toplamda işini doğru yaptığını söyledi. Leblebici, Türkiye ekonomisinde kırılgan noktanın cari açık olduğunu belirterek "Cari açığı toparlayabilmek için iç talepte belki biraz taviz vermek durumunda kalıyorsun. Ama dış talebi yukarıda tutmak gerekiyor. Bunun için de kuru biraz yukarı alman gerekiyor. Son 3-5 senede yapılan iş budur. Biz bilinçli bir şekilde kuru yukarıya aldık. Bu, ithalatçılar arasında biraz problem yarattı ama ihracat açısından bizi destekledi. Burada çok hızlı kur hareketlerine maruz kalırsanız fiyatlama dengesi bozulur. O nedenle volatilite denilen oynaklığı mümkün olduğunca az tutmamız gerekiyor ve yapılan da bu. Bunun büyüme tarafında negatif etkisi çok değil. Bu anlamda Merkez Bankası politikasının çalıştığını düşünüyorum. 2015'te bundan daha hızlı büyüyecek bir altyapıya ulaştık deriz, o zaman o altyapıyı harekete geçiririz. O zaman Merkez bankası biraz daha faiz indirir" dedi. - İSTANBUL