Haberler

En Güzel Anadol

Abone Ol

Anadol Otomobil Derneği Tarafından Düzenlenen 3.anadol Festivali İstanbul Samandıra'daki Serdivan Tesislerinde Gerçekleştirildi.

Anadol Otomobil Derneği tarafından düzenlenen 3.Anadol Festivali İstanbul Samandıra'daki Serdivan Tesislerinde gerçekleştirildi.

hurriyetoto.com'un haberine göre, festivalde Anadol Otomobil Derneğinin yeni yönetimi de belirlendi.

AOD Yönetim Kurulu Başkanlığı'na seçilen Engin Tuncay; "Ülkemizin ilk seri üretimi yapılan markası olan "Anadol"u yaşatmaya ve son bir yıldır kurduğumuz ANADOL Otomobil Derneği (AOD) ile Türkiye'nin dört bir yanından Anadol'a gönül vermiş dostları bir araya getirmeye çalışıyoruz. Burada esas gayemiz, 42 yıllık bir geçmişi olan Anadol markasının ülkemizin otomotiv sektöründeki yerini anlatmak, bugün bile çok fazla bilinmeyen üretim ve modelleri hakkında bilgi sahibi yapmak, Anadol sahiplerini artık gittikçe zorlandığımız bakım ve restorasyon konularında bilinçlendirerek Anadol'larımızı orijinal halleriyle yaşatmaya çalışmak ve sonuç olarak geç de olsa Anadol markasını hak ettiğine inandığımız seviyeye gelmesine vesile olmaktır" diye konuştu.

En beğenilen Anadol

Türkiye'nin çeşitli illerinden İstanbul'a gelen Anadol'ların şehir turu ile başlayan festivalde, piknik, çeşitli eğlence ve aktivitelerin dişinda "En beğenilen Anadol Yarışması" da gerçekleştirildi.

Çağatay Candanoğlu’na ait 1967 model A1 tipi modifiye Anadol en beğenilen Anadol seçildi.

İkinciliği  Ali Cengiz’e ait 1968 model A1, Üçüncülüğü de Hakan Kalender’e ait 1968 model A1 aldı.

Yerli Amerikan otomobili

En beğenilen iki Anadol sahibi olan Ali Cengiz diğer Anadol sahiplerinden büyük ilgi gördü. Arabasıyla  seyahat eden Cengiz; “İstanbul’dan Antalya’ya tatile gidiyorum, yolda herhangi bir problem çıkmadı. Aksine yolda karşılaştığımız vatandaşlardan büyük ilgi görüyorum” dedi.  Öte yandan Türkiye’nin ilk yerli otomobili olduğunun altını çizen Ali Cengiz “Anadol markası için “Yerli Amerikan arabası desek abartmış olmayız” kaydetti.

Yedek parça zor ama imkansız değil

Anadol’un fabrikasının uzun yıllar önce kapandığına değinen Cengiz; “30 senedir sürekli Anadol kullanıyorum. Hiç beni yarı yolda bırakmadı. Yedek parçasını bulmak fabrikası uzun süre önce kapandığı için zor ancak imkansız değil. Bizler Anadol Otomobil Derneği  (AOD) olarak, yedek parça konusunda, fikir alış verişi konusunda sürekli birbirimize yardımcı oluruz. Zaten derneğimizin en büyük amaçlarından biride bu” dedi.

 

Arabalarımı çöplükten çekiciyle çıkardım

Tam bir Anadol hayranı olan Cengiz; “Şu anda burda en çok dikkat çeken ve tüm parçalarıyla orjinalliğinden ödün vermeyen iki aracım var. Bunlardan kırmızı olanını tesadüfen bir tarlanın kenarında buldum. Tarlanın kenarında boynu bükülmüş, hurdacıyı bekleyen aracı hemen satın almak için gerekli işlemleri yaptım ve çekiciyle arkadaşımın kaportacı dükkanına getirdim. Her ikisine de 21 milyar masrafla şu anda en dikkat çeken Anadol olmasının gururunu yaşıyorum” diye konuştu.

Fabrika çıkışında ayna, kalorifer yoktu

1966 model araçların fabrika çıkışında sağ ve sol dikiz aynası, kaloriferinin olmadığını almak isteyenlerin ekstra para ödeyip ayna ve kalorifere sahip olduğunu belirten Cengiz, Anadol'un bu eksikliği 1971 yılında çıkardığı modeli ile telafi ettiğini ifade etti.  Öte yandan, yaşanan yedek parça sıkıntısının fiyatları etkilemediğinin altını çizen Cengiz şöyle devam etti; "Piyasada yedek parça bulmanız çok zor ancak bulduğunuz yedek parça da çok yüksek fiyatlı değil, örneğin "Tampon 15 YTL, Far 15-35 YTL, Yan ayna 15-20 YTL ve Ön panjur: 35 YTL'ye piyasada hem ikinci ellerini hem de sıfırını bulabiliyorsunuz”

Erkan Türker “Anadol’un önünü açmalıyız”

 

Festivalin en dikkat çeken Anadolları arasında kurucu üye Erkan Türker’in sarı renkteki aracı da vardı. Konsept olarak yarış arabasını andıran aracın içinde çelik barlar, kasklar ve yarış göstergeleri dikkat çekti. Türker; “Çok masraf yaptım ama vatandaşlardan aldığım olumlu eleştirilerle mutlu oluyorum. Tamamen Türk malı olan Anadol’u yaşatmak önünü açmak, bizler gibi milliyetçi insanların boyun borcu. Türkiye Cumhuriyeti sınırlarında üretilen ve hiçbir parçası ithal olmayan Türkiye’nin ilk arabasıdır. Saygı duymalıyız ve insanları teşvik etmeliyiz” dedi.

Anıtlar Üst Kurulu'ndan izin istedik

Türker; “Yunanistan’da düzenlenen Akropol Rallisi’ne katılmak üzere gerekli başvuruları yaptık. Yolda bize eşlik eden arkadaşlarımız Anıtlar Üst Kurulu’ndan izin almamız gerektiği söylenince geri dönüp gerekli izni aldıktan sonra ralliye katılabildik” dedi.

Festivalde 60 Anadol ve 150’ye yakın Anadol severi biraraya getiren AOD, bundan böyle Türkiye’nin dört bir yanında seminerler, toplantılar, aktiviteler ve sosyal sorumluluk projeleri ile daha çok Anadolseveri biraraya getirmeye çalışacaklarının mesajını verdi.

Anadol tutkunu Engin Tuncay ile kısa bir söyleşi yaptık...

Hürriyet Oto: Sizi biraz tanıyabilir miyiz?

Engin Tuncay: 1956 Istanbul doğumluyum. Saint-Joseph Lisesi ve Boğaziçi Üniversitesi İşletme ve Ekonomi Bölümlerini bitirdim. Uzun yıllar finans sektöründe, holding ve şirketlerde üst düzey yöneticilik yaptım. Evliyim ve 2 oğlum var. Şu anda kendi danışmanlık şirketimi yürütmeye çalışıyorum. Aynı zamanda, 2 değişik vakıfta yönetim kurulu üyesi olarak görev yapıyorum. Otomobil dünyasında ise Klasik Otomobil Klübü ve Anadol Otomobil Derneği (AOD) üyesiyim. 5 Temmuz’da gerçekleştirilen AOD Genel Kurul’unda da önümüzdeki 2 yıllık dönem için başkanlığa seçildim. 

 

HO: Neden Anadol markası?

ET:  Anadol sevdası enteresan bir duygudur... Kimi bu sevdaya arka koltuğunda oturduğu günden, kimi babasının yanında araba kullanmanın inceliklerini kapmaya çalışırken, kimi gençliğinde tutulmustur... Kimi ucuz buldugu için, kimi gücü yettigi icin, kimi gösteriş için, kimi zevk için... Bunca yanlış tanıtım, yanlış bilgi ve aşağılamaya rağmen...

Benim Anadol’la ilgim 90’lı yılların başında Bodrum’da kullanacağım sağlam, paslanmayan, dert çıkarmayan, parçası ve işçiliği ucuz bir araba ararken başladı... Aldığım Anadol; 76.000 km de 74 model ve iyi durumdaydı... Yılarca Bodrum’a her gittiğimde dağ, bayır, patika, taş, toprak, bozuk, düzgün her yol şartında kullandım... Bir kere de yolda kalmadım...

Sonunda, Anadol’umun daha iyi bir ilgiyi hak ettiğini düşünerek, bunca yıl cefamızı çeken arabamı 4 yıl önce ciddi bir revizyona soktum... Mümkün olduğunca orijinaline sadık kalarak topladım... Anadol’um şimdi İstanbul’da... Artık “o” bir klasik...

HO: Anadol’un kaç yıllık bir tarihi var?

ET:  İlk Anadol’un üretim bandından çıktığı tarih 19 Aralık 1966... 42 yıl geçmiş. Türkiye’de toplu üretimi yapılan ilk marka... Otosan tarafından üretim aşamasına getirilinceye kadar çok uzun bir hikayesi var... Ama sonunda Vehbi KOÇ; Bernar NAHUM, Rahmi KOÇ ve Otosan’ın gayretleriyle en büyük hayalini gerçekleştirmiş oldu.

HO: Anadol modellerinden bahseder misiniz?

ET: Anadol, Otosan tarafından o dönemler fiber-glass gövdeli araşlar üreten İngiliz Reliant ve Ogle Design firmaları tarafından FW5 koduyla geliştirildi. İlk modeli 2-kapılı ve yuvarlak farlı A1 modelidir. Daha sonraki modeller de A serisi ile anılmaktadır. Daha sonra 4-kapılı A2 modeli piyasaya sürüldü. A4 modeli olan STC-16, ilk kez bir Türk dizaynır tarafından çizilen ve hala en aranılan ancak en az bulunan modeldir. A5 (SV1600) dünyanın ilk fiber gövdeli 4-kapılı station-wagon modelidir. A6 Böcek ise, bugünün SUV tipi araçların esin kaynağı olan Jan Nahum tarafından dizayn edilen çok amaçlı bir “buggy” modelidir. A8 modeli ise Otosan tarafından üretilen son binek araç modelidir. Otosan ayrıca, P2 koduyla Otosan 500 ve Otosan 600D kamyonet üretimi gerçekleştirmiştir. 

HO: İlk bu grubu oluşturmanız nasıl gerçekleşti.. grubu kurmaya nasıl karar verdiniz?

ET:   Benim AOD ile tanışmamın aslında 1 yıllık bir geçmişi var. Ancak, Anadol’umu toplarken bilgilenmek amacıyla başvurduğum ve ilk olarak internette tanıştığımız Bülent KOÇOĞLU Abimizden burada söz etmeden geçemem. Anadol’la ilgili ilk ateşi yakan kişidir. İnternette kendi imkanlarıyla hazırladığı siteden yola çıkarak, etrafında bir hare oluşturdu. Daha sonra bunu bir “forum” ile yaygınlaştırdı. Ama bu derneğin ilk kıvılcımı Temmuz 2006’da yapılan bir Uludağ pikniğidir. Bursa’dan Çağatay Candanoğlu’nun çabaları ile gerçekleşen buradaki kaynaşma sonrası AOD kuruluşunun ilk adımları atılmıştır. Mart 2007’de AOD resmen kurulmuş ve buna vesile olan Uludağ buluşması Anadol Festivali’nin ilki sayılmıştır. Geçen yıl yine Bursa/Uludağ’da 2. Festival gerçekleşmiş, bu yıl da  3. Anadol Festivali İstanbul’da gerçekleşmiştir.

 HO: Şu an aktif kaç üyeniz var, toplamda kaç kişisiniz?

ET:  Aslında 2 tip Anadolsever var: biri hobi amaçlı, diğeri mecburi...  Bu dernek üyeliğine de yansımaktadır. Dernek üyelerimiz (ki şu anda 60 civarıdır), ağırlıklı olarak  Anadol’u hobi amaçlı kullananlardan oluşmaktadır. 335 civarında da Forum üyemiz mevcut. Forum’da belli dönem aktif olmayan üyelerimizi, belli dönemlerde siliyoruz. Dolayısıyla, Forum’da aktif olarak 300’ün üzerinde aktif üyemiz var. Ancak, AOD olarak amacımız, Anadol’a gönül vermiş araç sahibi veya olmak isteyen veya sadece Anadol’u seven herkesi Dernek çatımız altında görmektir.

 

HO: AOD olarak amacınız ve beklentileriniz nelerdir?

ET:  Ülkemizin ilk seri üretimi yapılan markası olan Anadol’u yaşatmaya ve Türkiye’nin dört bir yanından Anadol’a gönül vermiş dostları bir araya getirmeye çalışıyoruz. Burada esas gayemiz, 42 yıllık bir geçmişi olan Anadol markasının ülkemizin otomotiv sektöründeki yerini anlatmak, bugün bile çok fazla bilinmeyen üretim ve modelleri hakkında bilgi sahibi yapmak, Anadol sahiplerini artık gittikçe zorlandığımız bakım ve restorasyon konularında bilinçlendirerek Anadol’larımızı orijinal halleriyle yaşatmaya çalışmak ve sonuç olarak geç de olsa Anadol markasını hak ettiğine inandığımız seviyeye gelmesine vesile olmaktır.

 

HO: Bu kategoride örnek aldığınız grup(lar) var mı?

ET:  Tabii ki var... Biz burada, hobi olarak ilgi duyduğumuz bir konuyu amaç haline getirmiş, bu konuya ilgi duyan diğerleriyle birlikte “bu amacı en iyi nasıl gerçekleştirebiliriz”in çalışmalarını yapıyoruz ve çok yeniyiz. Bu konuda Türkiye’de ve dünyada model olarak alınacak otomobil kulüpleri ve dernekleri var. Türkiye’dekilerin başında Klasik Otomobil Klübü geliyor. Deneyimli, tecrübeli yönetim ve üyeleri var. Şahsi veya Klüp olarak yurtiçi ve yurt dışı pek çok organiyasyona katılıyorlar. Bu klüplerle ve TOSFED’le bilgi alışverişi bizlerin de bu konudaki ufkumuzu genişletecektir.

HO: Sizce ülkemizde ve dünyamızda yeni çıkan marka modeller Anadol markasını nasıl etkiledi?

ET:  Bu soru, çok kapsamlı bir cevap gerektiriyor. Ancak, bu konuda verilebilecek en kısa cevap olarak; 1970’lerdeki petrol krizi ve Türkiye’nin ekonomik şartlarının ve azalan satınalım gücünün, fiber-glass gövdeye sahip Anadol’ların sonu olduğudur. Bu nedenle üretilen bazı modeller (STC-16ve Böcek) çok az adetlerde üretilmiş ve banttan kaldırılmıştır. Yerli ve yabancı çok değerli oto dizaynırları ile Otosan’da döneminin çok ilerisinde çalışmalar yapılmıştır.  Yapılan protip çalışmaları (FW11, A9 ve Çağdaş) hayata geçirilemeden rafa kaldırılmıştır. Özellikle 1977’de geliştirilen FW11 modeli, Otosan tarafından üretilmeyince bu model çalışmalarını Fransız Citroen satın almış ve bu modelin gövdesini fiber yerine saç’tan üreterek Citroen BX modelini piyasaya sürmüş ve bu model 12 yıl boyunca üretilerek Cıtroen’in en çok satan modeli olmuştur. 

HO: Güvenli olarak Anadol ile uzun yolculuk yapılabilir mi?

ET:  Anadol’ların tüm modelleri tam çelik şasi üzerine oturtulmuş poliüretan ve cam elyafından oluşan fiber gövdeli otomobillerdir. Dünyadaki tek fiber gövdeli araba Anadol değildir. Reliant, Lotus, TVR, DeTomaso, bazı italyan ve amerikan modeller de fiber kaportaya sahiptir. F1 araçlarını da buna ekleyebiliriz. Anadol’lar eski teknoloji ile üretilmiş, basit ancak sağlam arabalardır. Motor ve mekaniği basit ama iyidir. Bugünün son teknoloji ile üretilen arabaların bile zorlandığı NCAP testlerinden tam not alması beklenemez. Ancak, bakım ve parça değişimi gerektiği gibi yapılırsa yolda bırakmayacağı kesindir. Evet, bakımlı bir Anadol’la güvenli ve uzun yolculuklar yapılabilir. Ama en önemlisi trafik kurallarına uymak ve süratten kaçınmaktır. En eskisinin 42, en yenisinin 24 yaşında olduğunu düşünürsek, Anadol hala Türkiye’nin  trafiğe kayıtlı ilk 10 markasının içinde yer almaktadır.

 

1.500 YTL’ye de 15.000 YTL’ye de satılan Anadol’lar var

HO: Anadol’un pazardaki yeri sizce nasıl ve hangi fiyatlar aralığında?..

ET:  ÖTV nedeniyle ve başka pek çok sebepten Anadol’lar hurdaya çıkmış, binek tipleri kesilerek ticari kamyonet’e dönüştürülmüş olsa da, ülkemizde 55.000 Anadol hala yollarımızda boy gösteriyor. Bunların 5.000 kadarı binek, diğerleri ise kamyonet olarak...

Anadolu’da pek çok şehirde Anadol’lara sıklıkla rastlamak mümkün. Geçen ay turistik amaçla gittiğimiz Safranbolu’nun Yörük Köyü’nde her sokakta bir Anadol’a rastlamak bana bile sürpriz oldu. Anadol’lar hala yollarda...

Anadol’ların fiyatları çok geniş bir aralıkta seyrediyor. Bugün 1.500 YTL’ye de 15.000 YTL’ye de satılan Anadol’lar var. Bizler, AOD olarak Anadol alacak veya alan Anadolseverlerin birçoğu ile Forum sitemiz aracılığı ile yazışıyoruz. Onlara, Anadol restorasyonunda elden geldiğince yardımcı olmaya, orijinal haliyle toplamalarına, bugün gittikçe zorlandığımız yedek parça konusunda destek olmaya çalışıyoruz.

Son 1 yıl içinde, 20’e yakın Anadol’u hayata döndürmeyi başardık. Zamanla Anadol’lar da bugünkünden daha prestijli bir seviyeye gelecektir.

HO: Anadol arabalarına artık antika diyebilir miyiz?

ET:  Bugün için 25 yaşını dolduran otomobiller “klasik” sayılmaktadır. Antika otomobil diyebilmek için herhalde daha en az bir 100 yılın geçmesi gerekir... Antika otomobil kriterleri “klasik”ten farklıdır. 

 

Kaynak: Demirören Haber Ajansı / Ekonomi

Haberler

Bakmadan Geçme

1000
Yazılan yorumlar hiçbir şekilde Haberler.com’un görüş ve düşüncelerini yansıtmamaktadır. Yorumlar, yazan kişiyi bağlayıcı niteliktedir.
title