Haberler

G20 Liderler Gündemi Konferansı

Abone Ol

TEB Genel Müdürü Leblebici: "Eğer siz şirketlerinizi ihracata yönelik uyarlamazsanız, o zaman dış grubunun potansiyelinden yoksun kalırsınız. Mutlaka finansal ve küresel pazarlara entegre olmaya çalışmalısınız. Türkiye bunu yaptı ve epey faydasını gördük" "Gelişmekte olan piyasalara sermaye girişini.

Türk Ekonomi Bankası (TEB) Genel Müdürü Ümit Leblebici, "Eğer siz şirketlerinizi ihracata yönelik uyarlamazsanız, o zaman dış grubunun potansiyelinden yoksun kalırsınız. Mutlaka finansal ve küresel pazarlara entegre olmaya çalışmalısınız. Türkiye bunu yaptı ve epey faydasını gördük" dedi.

Uluslararası Finans Enstitüsü'nün (IIF) düzenlediği "Türkiye Başkanlığındaki G20 Gündemi" konferansının "Finansal Küreselleşme" paneli IIF Yönetici Direktörü ve Baş Ekonomisti Charles Collyns'in moderatörlüğünde gerçekleştirildi.

Burada konuşan Leblebici, banka perspektifi ve bankayla müşterisi arasındaki etkileşim şeklinde iki finansal küreselleşme olduğunu belirterek, 30 yıl önce bankaların yerel oyuncular olduğunu, Türkiye dışına çıkamadığını hatırlattı.

Düzenleyici önlemlerin alınmaya başlamasıyla kendilerini buna uydurduklarını ve her türlü dış ticaret faaliyetlerini finanse eder hale geldiklerini ifade eden Leblebici, bir banka olarak uzun vadeli fonlar elde edebildiklerini ve maliyetlerini azaltabildiklerini aktardı.

Leblebici, finansal küreselleşmeden önce ülke olarak sadece iç talebe açık olduklarını yineleyerek, "Eğer siz şirketlerinizi ihracata yönelik şirketler olarak uyarlamazsanız, o zaman dış grubunun potansiyelinden yoksun kalırsınız. Siz mutlaka finansal ve küresel pazarlara entegre olmaya çalışmalısınız. Türkiye bunu yaptı ve epey faydasını gördük. Biz Türkiye'de KOBİ'lerle ilgili en başarılı çalışan bankayız. KOBİ akademisi eğitim programı başlattık. KOBİ'lerimizi ihracata yönlendirdik ve bu onları da dengeye koydu" diye konuştu.

Bunun bir anlamda finansal küreselleşme olduğunun altını çizen Leblebici, bir yerde bankacılık sistemi gerilerken düzenleyici önlemlerin artırıldığını, bunların ise bir takım yavaşlatıcı etkisi olduğunu söyledi.

Sabit kur rejimlerinin en korktuğu durum olduğunu belirten Leblebici, şunları kaydetti:

"Avro Bölgesini İngiltere ile kıyasladığınızda ne dediğimi anlarsınız. Eğer ülkeler kendi ev ödevlerini yapar ve doğru politikaları uygularsa bunun altından kalkabilirsiniz. Dış şokların üstesinden gelebilirsiniz. TCMB politikalarına baktığınızda 2008'den bu yana farklı politikalar uygulamaya başladı. Bu Türkiye'ye özel. Makro ihtiyat projeleri uygulandı. Burada cari açık durumu kredilerin hızlı büyümesi gibi düzenlemeler getiriyor. Bu nedenle siz ülkelerinizi ve bilançolarınızı dış şoklara hazırlayabiliyorsunuz. Bu 2008 krizinde Türkiye'de aynen oldu. Biz kendimizi adapte ettik. Eğer siz makro düzeyde hareket ederseniz, o zaman bu olmayabilir. Doğru politika ve uygulamalarla bunu yapabilirsiniz. Finansal küreselleşme bence yeni gelişmekte olan pazarlarda gerçekleşiyor."

Fed politikası dendiğinde neyin kastedildiğinin tam anlaşılmadığını belirten Leblebici, ihtimallere bakıldığında bankaların kendi fiyat ayarlamasını yaptığını, likidite koşulları daha sıkılaşırsa o zaman problem olabileceğini söyledi.

Leblebici, merkez bankalarının döviz cinsinden kredileri azaltması gerektiğini ifade ederek, "Bunun için de cari açığı azaltması gerekiyor. Türkiye'de cari açığımız çok yüksekti. Şimdi cari açığı yüzde 5'in altına indirmeyi başardık. Gerekli önlemleri alırsanız demek ki kontrol edebiliyorsunuz. Sermaye girişini gelişmekte olan piyasalara daha liberal vergi rejimleriyle sağlarız. Eğer bir geçiş vergisi varsa bu verginin yükünü düşürmek gerek" diye konuştu.

"ABD ilk sermayeleşme kurallarını oluşturdu, şimdi bunları geliştiriyor"

OECD Genel Sekreteri Angel Gurria da finansal küreselleşmenin bu kadar zarar veren krizi tetikleyen unsur olarak düşündüğünü, finansal düzenlemenin aslında krizden bu yana en fazla ilerleme kaydedilen alan olduğunu söyledi.

Konuşmasında iki alana odaklanmak istediğini belirten Gurria, şöyle devam etti:

"Ayrıştırma konuları, ringte birbirini kollamak gibi bir şey. Burada ticari bankacılık modelini yatırım bankacılık modeliyle birleştirmek, düşük riskli fonlamayı alıp yüksek riskli fonlamalara götürmek, bu işlemlerin sonuçları olacak. Yine de bu alanda inandığımızdan daha fazla ilerleme kaydedildi. Bu tür ayrıştırmalara karşı finansal piyasalar direnç gösteriyor. Çünkü bunlar bir bütünün entegral parçaları. ABD'deki bankacılık modeli bunun en güzel örneği. ABD açık bir ayrışmaya zaten daha önceden gitmişti. Bu önemli ve üzerinde çalışmaya devam etmemiz gereken bir alan."

Diğer önemli konunun sermayeleşme olduğunun altını çizen Gurria, ABD'nin ilk sermayeleşme kurallarını oluşturduğunu, şimdi bunları geliştirdiğini söyledi.

Gurria, artık kurumların kapitalizasyon ve sermayeleşme alanında birbiriyle yarıştığını ifade ederek, bunun iyi, sağlıklı ve önemli olduğunu dile getirdi.

Likidite oranının ne olacağı gibi alanlarda gösterilen çabaların kendisini korkuttuğunu belirten Gurria, daha yumuşak geçiş olması gerektiğini, sorunun düzensiz bir sistemden kaynaklandığını aktardı.

Gurria, soruna ilk önce ABD'nin dahil olduğunu, "daha büyük bir çek defteriyle" olaya müdahale ederek kamu parasını ödenebilir hale getirdiğini ve bunun içinden sıyrıldığını anlattı.

İngiltere'nin de 2 yıl sonra peşinden gittiğini belirten Gurria, "Taşlar yavaş yavaş yerine oturuyor. Acele etmenin anlamı yok. Küreselleşmenin kendisi eğer hazırlıklı değilseniz başlı başına bir tehlike" diye konuştu.

Gurria, yeniden kredi vermenin bazı alanlarda negatif olduğunu belirterek, özellikle Avrupa'da yatırımların, ticaretin yavaşlaması ve fiyatların negatife geçmesinin en önemli nedeni olduğunu söyledi.

Bir an önce toparlanılması gerektiğini çünkü büyüme motorunun silindirlerinin yatırım olduğunu ifade eden Gurria, dünyada artık "yatırım"dan daha fazla dile getirilen başka bir kelime olmadığını vurguladı.

Burada çok karmaşık bir dizi sektör kuralları bulunduğuna dikkati çeken Gurria, yetkililerin, kendi çıkarlarını gözetecek şekilde bankaların ihtiyatlı olmasına izin vermesi gerektiğini belirtti. Gurria, "Finansal tüketici, bu konularda eğitimsiz ve korumasız. Son dönemde yaşanan riskler, orta sınıfa baskı uyguluyor" ifadelerini kullandı.

"Sermaye akışı sistemik risklerin bir kaynağı"

IMF Para ve Sermaye Piyasaları Bölümü Direktör Yardımcısı He Dong ise finansal küreselleşmenin başarılı olabilmesi için uygun düzenleyici ve denetleyici önlemlerin etkin olması gerektiğini söyledi.

Bu sayede uluslararası finans entegrasyonunun oluşturacağı risklerin kaldırılabileceğini ifade eden He, kriz sonrasında içe dönerek kendileriyle hesaplaşma sürecine girdiklerini anlattı.

IMF'nin son yıllarda yüksek basiret taşıyan politikaların olmasını istediğini açıklayan He, ihtiyatlı politikaların sistemik riskleri incelediğini, sermaye akışının sistemik risklerin bir kaynağı olduğunu dile getirdi.

McKinsey&Co. Araştırma Direktörü Susan Lund da finansal küreselleşmenin gelişmeyi tetikleyeceğini, dünyanın yoksul bölgelerine bunun götürülmesi gerektiğini ancak yeni teknolojik gelişmelere ihtiyaç duyulduğunu söyledi.

Sermaye akışlarının yararlı yanlarını yeniden tetiklemenin önemine işaret eden Lund, istikrarsızlık ve dalgalanmalar finansal krize yol açtığı için bunları engellemek gerektiğini vurguladı.

Finansal akışların tiplerini birbirinden ayırmak ve tanımlamak gerektiğini ifade eden Lund, "Borsadan hisse senedi alınarak yapılan yatırımların teşvik edilmesi gerek. 2007'den bu yana sınır ötesi borçlanma azaldı. Bugün özvarlık üzerinden yapılan fonlamalar arttı. Varlık yönetimine dikkat edilmeli, hanehalkının elindeki tasarruflar likit varlıklara yönlendirilebilir. Ülkeler sınır ötesi ticaretini gelişmek istiyorsa iç piyasalarını dünyaya açmalı. Ülkeye giriş engellerini azaltmalı" diye konuştu. - İstanbul

Kaynak: AA / Ekonomi

Türk Ekonomi Bankası Ümit Leblebici Türkiye Ekonomi Ekonomi Haberler

Bakmadan Geçme

1000
Yazılan yorumlar hiçbir şekilde Haberler.com’un görüş ve düşüncelerini yansıtmamaktadır. Yorumlar, yazan kişiyi bağlayıcı niteliktedir.
title