İran'ın Petrol Millileştirme Kararının Tarihi ve Ekonomik Sonuçları
Dr. Alper Yıldırım, İran'ın petrol kaynaklarını millileştirme kararının ülke üzerindeki ağır ekonomik ve siyasi sonuçlarını ve bu etkilerin günümüzdeki yansımalarını Eskişehir'deki bir etkinlikte anlattı.
Yazar Dr. Alper Yıldırım, İran'ın geçmiş dönemde petrol kaynaklarını millileştirme kararının ülke için ağır ekonomik ve siyasi sonuçlar doğurduğunu, bu bedelin günümüzde dahi etkisini sürdüğünü anlattı.
Türk Ocağı Eskişehir Şubesi'ndeki "İran Petrolleri ve İngiliz Tahakkümü" konulu bu haftaki 'Perşembe Sohbeti'ne katılan Dr. Alper Yıldırım, İran'da petrolün varlığı ile ilgili tarihi geçmiş konusunda bilgi verdi. Petrolün İran tarihinde ekonomik, sosyal ve politik gelişmeler açısından önemli bir role sahip olduğunu anlatan Yıldırım, "Kaçar Hanedanı (1796-1925) döneminde, İran'daki petrol kaynaklarının varlığına dair ortaya konulan bilimsel veriler, müteşebbislerin dikkatini çekmiş ve petrol arama çalışmalarını tetiklemiştir. Ticari değerde zengin petrol kaynaklarına sahip olduğu anlaşılan İran'ın petrol serüveni böylece başlamıştır. Uzun bir süre inşaat, ısınma, aydınlanma ve sağlık gibi alanlarda kullanılan petrol, Sanayi Devrimi sonrası süreçte üretimin ve askeri teknolojilerin şekil değiştirmesiyle birlikte dünya pazarında önemli bir yer edinmiştir. Zamanla, ticari ve stratejik bir meta olarak petrolün önemi artmış ve bu durum, petrole yatırım yapmak isteyen müteşebbislerin yanı sıra devletlerin de ilgisini çekmeye başlamıştır. Olumsuz ekonomik şartlar sebebi ile Kaçar yönetimi, maddi gelir karşılığında yabancılara çeşitli imtiyazlar vermek zorunda kalmıştır. İncelenen dönem içerisinde, ilk olarak 1872 yılında Baron Julius de Reuter ile yapılan imtiyaz anlaşması dikkat çekmektedir. Maden ve demiryolu ayrıcalıkları olarak bilinen bu anlaşma, Reuter'e 70 yıllığına geniş yetkiler tanımıştır. Bu imtiyaz anlaşması 1873 yılında iptal edilmesine rağmen Reuter, 1889 yılında İran ile ikinci bir imtiyaz anlaşması yapmayı başarmıştır. 1901 yılında, İran'da müteşebbis William Knox D'Arcy'ye 60 yıllığına verilen petrol imtiyazı, daha sonra Anglo-Persian Oil Company (APOC) aracılığıyla İngiltere'nin kontrolüne geçmiştir. Petrol imtiyazının İngiltere'nin kontrolüne geçmesinin ardından, kar paylaşımı konusunda çeşitli anlaşmazlıklar ortaya çıkmış ve bu durum, İran'da birtakım itirazlara sebep olmuştur" dedi.
İngiliz tahakkümü
İngilizlerin İran'a uyguladığı petrol politikalarının, ticari olmaktan ziyade bir çeşit sömürü düzenine dönüştüğünü anlatan Dr. Alper Yıldırım, "İran, içinde bulunduğu olumsuz şartlardan İngiltere'yi ve D'Arcy imtiyazını sorumlu tutmuş ve zamanla ülke genelinde bu imtiyaza karşı topyekün bir tepki oluşmuştur. Taraflar arasındaki anlaşmazlıklar nedeniyle Pehlevi hanedanı döneminde D'Arcy imtiyazı iptal edilmiş (1932), ancak 1933 yılında 60 yıllık yeni bir imtiyaz anlaşması imzalanmıştır. 1933 tarihli yeni anlaşma, tarafları tam anlamıyla memnun etmese de uzun bir süre boyunca herhangi bir tepkiye yol açmamıştır. Ancak Muhammed Musaddık'ın siyaset sahnesine çıkışıyla birlikte petrol paylaşımı konusundaki tartışmalar yeniden alevlenmiştir. Bu dönemde Musaddık, İran petrolünü millileştirme kararı almış ve bu adımı Batı'nın sert tepkisini çekmiştir. Sonuç olarak, ABD'nin desteğiyle 1954 yılında gerçekleştirilen bir darbe ile Musaddık hükümeti devrilmiştir. Darbenin ardından tüm siyasi gücü elinde toplayan Şah, petrolden elde edilen gelirin paylaştırılmasını kendi inisiyatifi doğrultusunda düzenleme çabalarına girişmiştir. 1979 yılında gerçekleşen İslam Devrimi'nin ardından yeni rejim, petrolü millileştirme kararını almıştır. Ancak bu karar, İran için ağır ekonomik ve siyasi sonuçlar doğurmuş ve bu bedel günümüzde dahi etkisini sürdürmektedir" diye anlattı.
Soru ve cevaplardan sonra Ocak Başkanı Prof. Dr. Nedim Ünal, konuşmacıya Şükran Plaketi takdim etti. - ESKİŞEHİR