Jcr Eurasia Rating Açıklaması
JCR Eurasia Başkanı Ökmen: "Suriye krizinin Türkiye’nin genel ekonomisine etkisi önemsizdir" "Ülke notu açısından mevcut durumda, devam eden sıkı maliye politikası Türk ekonomisinin istikrarını koruyan en temel bileşendir"
Japan Credit Rating (JCR) Eurasia Başkanı Orhan Ökmen, Suriye krizinin Türkiye'nin genel ekonomisine etkisinin önemsiz olduğunu ifade etti.
JCR Eurasia Rating Başkanı Orhan Ökmen yaptığı yazılı açıklamada, Türkiye'nin büyümede talebin sürükleyicisi olan hane halkı ve kamu talebinin büyümeyi destekleme seviyesinin 1.çeyreğe göre düştüğünü belirterek, "Özel kesim talebinin destekleme seviyesi ise artmıştır. Ancak, özel kesimin talep yönünden GSYH içerisinde sağladığı destek hala güçlü değil. Net dış talep ise büyümeyi negatif etkilemiştir" ifadelerini kullandı.
Ökmen, ekonominin 2. çeyrekte stoklara çalışmış olmasının arz ve talebin tam olarak dengelenemediğini gösterdiğini ifade ederek, üretim yönünden ise büyümeye en fazla katkıyı mali aracı kuruluşların faaliyetlerinin yapmış olmasının büyümedeki oynaklığın bir başka göstergesi olduğunu kaydetti.
Yatırım iştahı verileri ve finansman zorlukları düşünüldüğünde büyüme tarafında zayıflığı teyit eder değişikliklerin belirdiğine dikkati çeken Ökmen, "Ancak başlangıçta yüzde 4 olarak öngördüğümüz beklentimizi şimdilik koruyoruz" dedi.
- "Suriye krizinin Türkiye'nin genel ekonomisine etkisi önemsizdir"
Suriye gerginliğinin, Beşar Esed rejiminin devrilmesinden ziyade giderek mezhep çatışmalarına, bölgede sınırların yeniden çizilmesine ve sorunun bölgeye yayılmasına doğru evrildiği öngörüsünde bulunan Ökmen, şunları aktardı:
"Türkiye'nin ve küresel dünyanın yapması gereken Sünni- Şii eksenli ayrılıklardan birine taraf olmaktan ve askeri müdahale yapmaktan ziyade bu tarihsel ayrılıkların uzlaşısı için uğraşı verilmesi ve sorunun bölgeselleşmesinin önlenmesidir. Suriye krizinin Türkiye'nin genel ekonomisine etkisi önemsizdir. Suriye ile ticaretin, Türkiye'nin toplam dış ticaretinde hayati bir önemi bulunmuyor. Ancak, Suriye'ye yapılacak bir müdahale Türkiye'yi ekonomik açıdan daha çok iç ve dış güvenlik, iç barış ve diplomatik alanlarda doğrudan ve dolaylı olarak etkileyecektir."
Ökmen, Türkiye'nin Şam rejimine karşı yürüttüğü politikanın, Suriye sorununda farklı görüş ve farklı çıkarlara sahip ve enerji ithalatçısı olduğu İran, Irak ve Rusya gibi bazı komşuları ile ilişkilerini zayıflattığını ifade etti.
Türkiye'nin, Suriye muhalefetinden, mezhep eksenli bölge devletlerinden, uluslararası örgütlerden savaş için dayanak ve destek arayışı yerine, jeopolitik krizlerde askeri olarak yer alması yerine kendi iç barışına önem vermesinin ve kendi ekonomik öncelikleri ile uluslararası arabuluculuk faaliyetlerine yönelmesinin Türkiye'nin bölgesel liderlik beklentilerine daha uygun olacağını düşünen Ökmen, uluslararası kamuoyunun Suriye'ye birleşik bir askeri müdahaleyi istemediğini belirtti.
"Para politikasının enflasyon baskılarının hafifletilmesine tekrar yönelmesi gerekir"
Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası'nın (TCMB) uzun vadeli araçlardan yoksun olan günlük ya da haftalık faiz politikalarının enflasyon hedeflemesine ve belirsizliğin azalmasına katkı yapamadığını dile getirdi. Ökmen, TCMB'nin başarılı olması gereken esas alan hedeflenen enflasyona ulaşıp ulaşamadığıyla ilgili olduğunu kaydetti.
Türkiye'de enflasyonun iki haneli seviyelere ulaşma riskinin sıfır olmadığı gibi enflasyon açısından orta vadeli risklere de uç vermeye başladığını belirten Ökmen, şu değerlendirmeleri yaptı:
"Para politikasının enflasyon baskılarının hafifletilmesine tekrar yönelmesi gerekir. Türkiye'de kısa-orta-uzun vadeli faizlerin arasındaki korelasyon kopmuştur. Bu kopukluk enflasyon hedeflemesine zarar veriyor. Döviz kurlarında belirli bir hedef gözetilerek sık sık direk ya da dolaylı yollardan denetim ve müdahale yapan TCMB esasen dalgalı kur rejimine ve sermaye hareketlerinde serbesti sağlama rejimine tam olarak geçememiştir."
Ökmen, TL'nin değer kaybının esas nedeninin yatırımcı çıkışlarından ziyade kısa vadeli faiz politikalarında uzun vadeli hedeflerin gözetilmemesi ve TCMB'nin piyasaya dönük yetersiz döviz arzı olduğunu belirtti.
ABD tahvil faizlerindeki artış dengeleninceye kadar TL'nin değer kaybının uzun dönem devam edeceğini düşünen Ökmen, zira TL'nin kendi başına değer kazanmasının bu koşullarda mümkün gözükmediğini savundu.
Ökmen, Fed'in politikaları sonucu uzun bir zaman aralığında yüzde 3-4 bandına kadar artmasının kaçınılmaz olan ABD tahvil faizlerinin, TL'nin değer kaybının da uzun dönem süreceğine ve TCMB'nin politika faizlerini mutlak surette artırmak zorunda kalınacağına öne sürdü.
-"Sıkı maliye politikası Türk ekonomisinin istikrarını koruyan en temel bileşendir"
Küresel likiditenin zayıflamaya başlamasının Türkiye'nin yapısal reform ihtiyacını artırdığını ve acil hale getirdiğini ifade eden Ökmen, ayrıca Türkiye de dahil olmak üzere gelişmekte olan ülkeler açısından düşük faiz döneminin sona erdiğini ve böylesine bir değişimin dış yükümlülükleri fazla olan ülkeleri çok daha fazla zorlayacağını belirtti.
Ökmen, mevcut konjonktürün bir bütün olarak gelişmekte olan ülkelerin lehine gözükmediğini ve Türkiye pazarlarının gelişmekte olan ülkeler arasında negatif yönde ayrıştığını savundu.
Büyük cari işlemler açığı, kısa vadeli dış borcu, hızlı kredi büyümesi, enflasyon, iç tansiyonun yükselmesi ve Suriye'deki durum gibi faktörler nedeniyle yükselen piyasalar arasında Türkiye'nin dikkati çektiğini kaydeden Ökmen, şu değerlendirmeleri yaptı:
"Ülke notu açısından mevcut durumda, devam eden sıkı maliye politikası Türk ekonomisinin istikrarını koruyan en temel bileşendir. Döviz piyasaları politik ve ekonomik sorunların ilk uç verdiği alan olarak karşımıza çıkmış ise de mevcut durumda, sıkı maliye politikası Türk ekonomisinin istikrarını ve notun devamlılığını koruyan temel bileşendir. Yaklaşan yerel seçimlerde de aynı disiplinin devam ettirilmesi gerekir."
Ökmen, açık pozisyona sahip olan reel sektörün Türk Lirası'nın değer kaybından etkilenmesinin, petrol piyasalarındaki yukarı eğilimin, dolar ve petrolün eş zamanlı yükselmesinin ve yaklaşan mart yerel seçimlerinin rating açısından diğer önemli unsurlar olduğuna dikkati çekti.
Fed'in takvimini ve hızını anlamadan, fiyatların ve bölge risklerinin küresel düzeyde dengeleneceği noktayı perdeleyen sis yoğunluğu azalmadan, Türkiye ve yükselmekte olan birçok ülkeyi yeniden sınıflandırmanın ve sıralamanın bu aşamada rating açısından oldukça zorlaştığını ifade eden Ökmen, Türk Lirasındaki kalıcı değer kaybının, AB pazarında yaşanacak gelişmelerin cari açığı küçültüp küçültemeyeceğini izlediklerini belirtti.
Ancak cari açıktaki düzeltmenin iç talepteki durgunluktan kaynaklanacak olması halinde büyüme sorununun ortaya çıkacağını öngören Ökmen, "Mevcut durumda 65-70 milyar dolarlık yıllık cari açık tahminimizi koruyoruz. Cari açık son 2,5 yıldır görülen en düşük düzeyindedir. Ancak şu anda yaşanan kırılganlığın ağırlığı yine de kritik seviyenin üzerinde devam eden cari açık nedeniyledir. Cari açık sorunu döviz piyasasında kur yoluyla uç vermektedir. Kritik seviyenin altına düşmedikten sonra, cari açık önemini ve önceliğini hep koruyacaktır" değerlendirmesini yaptı. - İstanbul