Ekonomist Recep Durul'dan Orta Vadeli Program için tercih edilen stratejiye tam not
Ekonominin 2025-2027 dönemine dair 3 yıllık yol haritasını sunan Orta Vadeli Program açıklandı. Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz, yeni OVP'yi anlattığı sunumda "Programımızın temel amacı enflasyonun kademeli olarak tek haneli seviyelere düşürülmesi" dedi. Peki açıklanan yeni yol haritası için tercih edilen strateji Türkiye ekonomisine uygun mu? Detaylar haberimizde...
Ekonominin 3 yıllık yol haritası olan Orta Vadeli Program Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz tarafından açıklandı. Açıklanan 2025-2027 dönemlerini içeren Orta Vadeli Programa ilişkin değerlendirmede bulunan Ekonomist Recep Durul, enflasyonla mücadelede kademeli stratejinin seçilmesinin yerinde bir adım olduğunu vurguladı.
ÖNCELİKLİ HEDEF FİYAT İSTİKRARI
Kademeli stratejinin fiyatlarda kalıcı düşüşün tesisi açısından Türkiye ekonomisi için uygun bir strateji olduğunu vurgulayan Durul, şu ifadelere yer verdi: "Türkiye ekonomisinde yol açtığı tahribatları minimize etmek amacıyla, daraltıcı para ve maliye politikası uygulamaları ile enflasyon ile mücadele edilmektedir. Enflasyon ile mücadele politikalarının temel amacı, daraltıcı ekonomi politikası araçları yardımıyla toplam harcama düzeyini kontrol ederek fiyat istikrarı ortamını kalıcı bir şekilde tesis etmektir. Ülkemizde birkaç çeyrekten beri enflasyon ile mücadele edilmektedir. Enflasyon ile mücadele politikalarının en önemli ayaklarından birisi politika faiz oranlarını ayarlamaktadır. Toplam talebi baskılamak ve enflasyonist beklentileri kırmak amacıyla Para Politikası Kurulu aylık toplantılarında politika faizi ile ilgili olarak son aylara kadar sürekli faiz artırma stratejisini uygularken yakın dönemde artış stratejisi yerine 'sabit tutma' stratejisini benimsemeye başlamıştır. Piyasada yakın dönemde kontrollü bir faiz indirim aşamasına geçileceği yönünde bir beklenti dile getirilmeye başlanmıştır. Merkez bankası faiz kararlarına yönelik stratejilerini kamuoyu ile paylaşırken öncelikli hedefinin fiyat istikrarı olduğunu önemle vurgulamaktadır.
ENFLASYON KADEMELİ OLARAK AŞAĞILARA ÇEKİLECEK
Aylardan beri sürdürülen enflasyon ile mücadele politikalarının etkileri hissedilmeye başlanmış ve dezenflasyon süreci ortaya çıkmıştır. Yeni dönemde uygulanan politikaların etkisini daha kalıcı hale getirmek ve fiyat istikrarı ortamını yeniden tesis etmek üzere Orta Vadeli Program resmi olarak açıklanmıştır. Orta Vadeli Program ile 2025-2027 dönemine ilişkin üç yıllık rota belirlenmiştir. Orta Vadeli Program en üst düzeyde bizzat Cumhurbaşkanı Yardımcısı Sayın Cevdet Yılmaz Tarafından tanıtılmıştır. Yılmaz konuşmasında Programın temel amacının enflasyonu tek haneli rakamlara çekmek olduğunu ifade etmiştir. Bu ifadede enflasyonun kademeli olarak aşağılara çekileceği vurgulanmıştır. Kademeli (tedrici) strateji enflasyon ile mücadelede Türkiye ekonomisi koşullarına daha fazla uygundur. Kademeli strateji yerine şok stratejinin benimsenmesi fiyatlarda kalıcı düşüşün tesisi açısından Türkiye ekonomisi için uygun bir uygulama değildir. Bu açıdan aşamalı stratejinin benimsenmesi yönündeki politikayı makul görmek gerekmektedir."
Durul'un enflasyon ile mücadelede kalıcı bir başarı elde etmek üzere açıklanan Orta Vadeli Program'da öne çıkan bazı önemli noktalara ilişkin değerlendirmeleri şu şekilde;
- ENFLASYON HEDEFİ İLE İLGİLİ REVİZYONLAR
Yeni Orta Vadeli Program'da TÜFE için beklentiler değiştirilmiştir. Bu yıl sonu için yüzde 33 olarak belirlenen enflasyon oranı, yüzde 41,5'e çıkarıldı. Gelecek yıl için yüzde 15,2 olan enflasyon yüzde 17,5 düzeyine yükseltildi. 2026 yılı ve 2027 yılları için sırasıyla yüzde 9,7 ve yüzde 7 oranları açıklandı. Önceki Program'da ortaya konan hedeflerin yükseltilmesi, hedeflerden sapma olarak değerlendirilmemelidir. Hedefler belirlendikten sonra gerçekleşen enflasyon oranları kredibilite kaybı açısından ehemmiyetlidir. Dolayısıyla enflasyon artış eğilimini tetikleyen olası riskler değerlendirilmek suretiyle gerçekçi ve öngörülebilir oranlar benimsenmiştir.Hedeflenen oranlarının yakalanması ya da çok küçük sapma eğilimlerinin ortaya çıkması Programa olan güvenin pekişmesi açısından oldukça anlamlıdır. Enflasyon hedefleri açısından düşük düzeyli hedeflerin yakalanması fiyatların öngörülebilirliği ve yol göstericiliği işlevinin artması anlamına gelecektir. Öngörülebilir fiyat seviyelerinin yakalanması reel sektör yatırımlarına ilişkin risklerin azalması sonucunu doğuracaktır. Programda enflasyon ile mücadelede bütün ekonomi politikalarının eş güdüm içerisinde uygulanacağı ve arz cephesinden gelebilecek şoklara karşı önlem alınacağı vurgulanmıştır.
İKTİSADİ BÜYÜME HEDEFİNE YÖNELİK REVİZYONLAR
Orta Vadeli Program döneminde 2025, 2026 ve 2027 yılları için iktisadi büyüme tahmini sırasıyla yüzde 4, yüzde 4,5 ve yüzde 5 olarak belirlenmiştir. Üç yıllık dönemde büyüme patikası ile ilgili öngörüler enflasyon hedefini destekleyecek şekilde belirlenmiştir. Bu amaç doğrultusunda büyüme patikasına ilişkin öngörüde potansiyel seviyenin aşılmaması hedeflenmiştir.Potansiyel büyüme eşiğinin aşılmaması enflasyonist baskıların tetiklenmemesi açısından önemlidir. Büyüme politikaları belirlenirken toplam faktör verimliliğinin sağlayacağı olumlu katkılara dikkat çekilmektedir. Program süresince yüksek teknolojiye dayalı üretim alt yapısına verilen desteğin yanısıra beşeri sermaye kalitesinin artırılması önemsenmektedir. Yüksek teknolojiye dayalı üretim alt yapısı ile birlikte beşeri sermayenin geliştirilmesi ve güçlendirilmesi yüksek katma değerli üretim yapısının kurulması anlamına gelmektedir. Beşeri sermaye gücünün artırılması sürdürülebilir ve istikrarlı iktisadi büyüme performansının yakalanması açısından önemlidir. Ülkemizi bölgesinde yüksek teknoloji üretim merkezi durumuna getirecek yeniliklerin hayata geçirilmesi planlanmaktadır. Aşı, ilaç, tıbbi cihaz ve yapay zeka gibi uygulamalarla sağlık, bilim ve savunma sanayi alanında yerli üretim yapacak güce kavuşma hedefi öncelenmektedir. Ülkemizin yüksek katma değerli üretim alanlarında kendi kendine yeterli olması ve dış pazarlardaki payının genişlemesi hem dışa bağımlılık döngüsünün kırılması hem de döviz gelirlerinin artırılması açısından hayati önem sahiptir. Büyüme performansı artırılırken aynı zamanda çevresel tahribatın azaltılması hedefi de göz ardı edilmemektedir. Yenilebilir enerji kaynaklarından daha fazla yararlanmak, temiz enerji kaynaklarının toplam enerji kullanımı içerisindeki payının ve enerji verimliliğinin artırılması hedeflenmektedir.
CARİ İŞLEMLER AÇIĞINA YÖNELİK REVİZYONLAR
Programda Cari İşlemler Dengesi/GSYİH'ye bakıldığında cari açık tahminin gerilediğini görmekteyiz. Bu oran, 2025, 2026 ve 2027 yıllarında sırasıyla, yüzde 2, yüzde 1.6 ve yüzde 1,3 olarak belirlenmiştir. Cari işlemler açığına ilişkin tahminler göstermektedir ki, dış şokların ortaya çıkaracağı atakların etkisi azaltılmaya çalışılmaktadır. Cari açığın artması ve sürdürülebilir olmaktan uzaklaşması finansal türbulansların önemli tetikleyici unsurlarından birisidir.Bu durum dikkate alınarak cari işlemler açığına ilişkin tutarlı tahminler belirlenmeye çalışılmıştır. Ödemeler Bilançosu ile ilgili hedefler ortaya konurken dış ticaret hacminin genişletilmesi konusu öne çıkarılmıştır. İhracat payının artırılması gündeme getirilirken yeni ürün ve yeni pazar çeşitliliğine odaklanılacağı vurgulanmıştır.Yeni ürün ve pazar payının artırılması hedefi ihracatın toplam iktisadi faaliyet hacmi içerisindeki payının artırılması anlamına gelmektedir. İhracat stratejileri geliştirilirken Türk malı imajının güçlendirilmesi ve uluslararası markalaşma önceliklerine vurgu yapılmıştır.İhracat firmalarımızdan küresel marka değeri olanlar her türlü teşvikle desteklenmeye devam edilmelidir. Bir firmanın küresel marka değeri elde etmesi kolay bir iş değildir.Türk malı imajının kalite açısından güçlü olduğu algısı küresel markalaşma ile geliştirilebilir.
İhracatımız güçlendirilirken aynı zamanda ithalat politikamız ile ilgili sık sık dile getirilen dışa bağımlılığın kırılması noktasında da somut tedbirler alınmalıdır. Başta enerji olmak üzere, her türlü ara malı ve sermaye malı üretimi konusunda ulusal üreticiler teşvik edilmeli ve desteklenmelidir. Unutmamak gerekir ki, "ihracat ulusal gelirimize ilave katkı iken, ithalat ulusal gelirden sızıntıdır.