"Terör Eylemleri Çözümü Zorlaştırır"
"Terör eylemleri çözümü kolaylaştıran şeyler değildir, çözümü zorlaştıran şeylerdir.
Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Nihat Ergün,
"Terör eylemleri çözümü kolaylaştıran şeyler değildir, çözümü zorlaştıran şeylerdir. Belki terör örgütünün içinde veya yandaşları arasında 'ne kazandıksa terör sayesinde kazandık' diye propaganda yapanlar olabilir. Bu son derece yanlış bir fikir; aslında Türkiye ne kazandıysa siyasi istikrar zamanında, demokrasi, insan hakları, özgürlükler alanını genişleterek kazanmıştır" dedi.
Bakan Ergün, Kanal 24'te "Moderatör" programında gündeme ilişkin konuları değerlendirdi.
Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığının kuruluş sürecine ilişkin bilgi veren Ergün, Türkiye'nin önündeki ihtiyaçlarına paralel bu tür yapılanmaların ortaya çıktığını belirtti. Türkiye'nin üretim yapısının bugün itbariyle sanayi merkezli bir üretim yapısı olduğuna dikati çeken Ergün şöyle dedi:
"İhracatımızın yüzde 95'i sanayi ürünlerinden oluşuyor. Ama bunun da ileri teknolojili ve yüksek katma değerli ürünlere doğru evrilmesi lazım... Türkiye'de sanayiyi bilgiyle ve teknolojiyle buluşturmamız lazım. Üniversite-sanayi işbirliğine, girişimciliğe o nedenle büyük önem vermemiz gerekiyordu. Tam olarak bu konulara odaklanması gerekir Türkiye; eğer 2023 hedeflerini gerçekleştirecekse. 500 milyar dolar ihracat yapacaksak, bunun en az yüzde 20'lik payın ileri teknolojili yüksek katma değerlerden oluşması gerekiyor. Bugün bu pay yüzde 5'ler civarındadır. AB'de bu yüzde 20'ler civarındadır. Dört katına çıkartmamız gerekiyor. Bu nedenle bakanlığımızın bünyesine TÜBİTAK ve TÜBA gibi iki tane kurum da katılmış oldu. Böylece üniversite-sanayi işbirliği, bilginin üretilmesi, bilginin teknolojiye dönüştürülmesi, o teknolojinin sanayi çarklarıyla buluşarak ileri teknojili ürünlere dönüşmesi ancak bu odaklanma ile mümkün olabilir. Yeni dönemin kurgusu bu oldu."
-"Sadece insan kaybetmiyoruz, bir gelecek kaybediyoruz"-
"Sadece bunlarla Türkiye'nin 2023 hedeflerine varmasını düşünmüyoruz. Bunun altına güçlü bir hukuki zemin yapmazsanız, hak ve özgürlükler alanını geliştirmezseniz, yeni bir anayasa ile bunları taçlandırmazsanız, o zaman bunları gerçekleştirmeniz zor olur. Bunlar ancak böyle bir iklimde böyle gerçekleşebilir" ifadelerini kullanan Ergün, şöyle devam etti:
" Ekonomi, teknoloji, öteki işlerden bağımsız mesele değildir. İyi işler bir demokrasiye ihtiyaç vardır. Terör gibi, etnik ve dini kimlik sorunları gibi sorunları aşmış bir ülkeye ihtiyaç vardır. Bütün bunları bilimin, teknolojinin gelişmesinin, ekonomik aktivitelerin artmasının da önündeki önemli unsurlardır. Bunlar çözülmezse bu işin önündeki engel olarak dururlar. Çözülürse bu işlerin önü de alabildiğine aşılmış olur. Güneydoğu'da yatırımcılar neden tereddüt ediyorlar? Terör meselesinden tereddüt ediyorlar. Zenginlik doğuracak bir sürü unsur var, ama bu unsurları harekete geçiremiyoruz. En önemli nedenlerinden biri terörün varlığı... Bu yetişmiş insan gücüne de mani oluyor. Çocuklar mühendis olacaklarına, okuyup sosyal bilimci, iş adamı alacağına, terörist olarak karşımıza çıkıyorlar. Bu büyük bir insan kaybı... Ölmese bile bu çocukların terörist olmaları bile büyük bir insanlık kaybı. Nitekim değişik operasyonlarda onlar da hayatını kaybediyorlar. Bizim gencecik askerlerimiz hayatını kaybediyor. Belki bu çocuk askerden döndüğünde belki bir fabrikada üretim mekanizması içerisinde çok önemli bir yeri olacak, belki bir iş kuracak. Belki de üniversite mezunu askere gitmiş bir yedek subay elektronik mühendisi bir çocuk, bir üniversitede araştırma görevlisi olacak. Onlardan bir tanesi şehit oluyor. Türkiye'nin büyük bir potansiyelini kaybetmiş oluyorsunuz. Sadece insan kaybetmiyoruz, bir gelecek kaybediyoruz. Terörist olanlar da terörist olmakla zaten onları kaybetmiş oluyoruz. Bir de ölüyorlar, onların içinde potansiyeli olanları kaybetmiş oluyoruz. Şehit verdiğimiz çocuklar için de Türkiye'nin geleceğine dair bir sürü birikimler umutlar var, o umutları da kaybetmiş oluyoruz."
Son terör saldırılarının bölgedeki yatırımlara olumsuz etkisine, oradaki işletmeleri hedef almasına yönelik ise Ergün, "Bunlar eski yöntemler... Bunlar elbette yatırımcıyı tedirgin eden hadiselerdir ama Türkiye bu saatten sonra tekrar baştan alıp da sıfırdan başlama noktasında değil. Bu meselede çözüm yoluna da girmesi gerekiyor, bir anlamda da girdi, zaman zaman dalgalanmalar, geri dönüşler, büyük problemler, sansasyonlar da ortaya çıkıyor, sansasyonel eylemler de ortaya çıkıyor ama bütün bunlara rağmen aslında bir çözüm yoluna girip, bu sansasyonel işlere rağmen dönmemek lazım" diye konuştu.
Anayasa konusundaki çalışmalara ilişkin soru üzerine Ergün, şunları belirtti:
"Eğer terör olayları olmasa her şeyi çok daha rahat bir şekilde konuşmak, adımları rahat bir şekilde atmak mümkün olabilir. Ama düşünün çok büyük bir terör eylemi oldu. Askerler şehit verildi, vatandaşlarımız hayatını kaybettiler, onların cenaze törenleri vardı. Son derece duygusal bir iklim oluşuyor. İnsanların son derece gergin oldukları ve uzun dönemli bir atmosfer meydana geliyor. Bu atmosferde en makul adımları bile atamaz hale geliyorsunuz. Terör eylemleri çözümü kolaylaştıran şeyler değildir, çözümü zorlaştıran şeylerdir. Belki terör örgütünün içinde veya yandaşları arasında şöyle propaganda yapanlar olabilir: 'ne kazandıksa terör sayesinde kazandık' diye propaganda yapanlar olabilir. Bu son derece yanlış bir fikir aslında; ne kazandıysa Türkiye, siyasi istikrar zamanında, demokrasi, insan hakları, özgürlükler alanını genişleterek kazanmıştır. Vatandaşlarımızın haketmiş olduğu bu demokrasi düzeyi, günü geldiği için gelinmiş olan düzeydir. Terör faaliyetleri sebebiyle gelinmiş bir düzey değildir. Terör eylemleri olmasa Türkiye geriye gidecek değildir hak ve özgürlüklerde... Bugün bulunduğu yerden çok daha ileriye çok daha hızlı bir şekilde gidecektir. Terör örgütünün, yandaşlarının toplum kesimlerinde yaptığı propaganda doğru bir propaganda değil..."
-"TÜBA'daki sinerjiyi açığa çıkartmak için bir dokunuş gerçekleştirdik"
Ergün, "TÜBA'da olup bitenler nedir? Bu bir kriz mi, çözüldü mü?" sorusunu şöyle yanıtladı:
"TÜBA çok bilinen bir yer değil, çok az sayıda bilim adamının bulunduğu, belli araştırma fonlarını kullandığı bir yer. Ama Türkiye'nin bu yeni vizyonuna ve yaklaşımına da ihtiyacı vardı. Orayı zenginleştirmek, daha katılımcı bir şekilde hale getirmek ve oradaki akademik faaliyetlerin daha da önünü açmamız gerekiyordu. Biz bunu yaptık. Aslında yaptığımız şey oradaki sinerjiyi açığa çıkartmak için bir dokunuş gerçekleştirdik. Bizim amacımız oraları yönetmek, idare etmek değil... Bilimsel özerkliğe müdahale etmek, bilim adamının özgürlük alanını kısıtlamak değil. Bilakis bunu alabildiğine açmaktır. Ama bunu hükümetler tıkanıklık zamanında dokunarak açabilirler. TÜBA'da bir tıkanıklık vardı, biz bunu gördük, bilim adamlarının büyük bir bölümü de bu tıkanıklığı görmektedir. Biz bu tıkanıklığı açmak maksadıyla bir dokunuş gerçekleştirdik. Yıllardır alışa gelmiş işlerin değişmesi, yeni bir istikametin ortaya çıkması orada bazı kişilerin tepkisine yol açmış olabilir. Samimiyetle ben şunu ifade edebilirim ki; bizim amacımız TÜBA'yı kendimiz yönetmek oradaki bilimsel özerkliğe ve özgürlük alanına müdahale etmek, orada ideolojik bir yapılandırma meydana getirmek değil. TÜBA üyeleri görecekler üyeler ortaya çıktığında... İçinde bilim adamı niteliği taşıyan herkes olacak. İster solcu, sağcı, muhafazakar, liberal olsun farketmez. Bizim için bilim için çalışan insanlar olması önemli...
TÜBA'nın 1993 yılındaki eski kuruluş kararnamesinde amaçlarından bir tanesinin bilim adamlarının onore edilmesi olduğunu belirten Ergün, şunları kaydetti:
"20 yıl boyunca 70-80 tane onore edilecek bilim adamı mı bulduk? O kadar bilim adamı içerisinde... Kanunda Türkiye'deki profesör sayısının yüzde 2'si kadar TÜBA asıl üyesi olabilir, bunun 3 katı kadar da asosiye üye olabilir diyor. Şimdi Türkiye'deki profesör sayısının yüzde 2'si 80 tane profesör değil, 15-20 tane asosiye üye değil... Bundan daha çok genç akademisyenin orada desteklenmesi icap ediyor. Orada bilimsel özgürlük ve özerklik alanı alabildiğine geniş olacak. TÜBA'daki idari özerklik akademik özerkliği ve oradaki katkılardan yararlanma özgürlüğünü ve imkanını sunabildi mi diye de sormak ve doğru cevaplandırmak lazım. Bizim amacımız bilim adamlarıyla tartışmak değil, onlara hürmette kusur etmek de değildir. Eskilerin söylemiş olduğu sözler var, 'İyi bilim adamı kendisini yönetimden mümkün olduğunca uzak tutan bilim adamıdır' diye. Ama iyi yönetici kendisini bilim adamlarına mümkün olduğunca yakın tutan yöneticidir. Televizyonlar ve gazetelerde bilim adamlarıyla tartışmaya girmeye onları üzecek davranış veya söz içerisinde bulunmaya niyetim yok. Böyle bir hakkı da kendimde görmüyorum açıkçası..." - ANKARA