Haberler

TL'nin kaderi PPK'dan çıkacak kararda

Güncelleme:
Abone Ol

Ekonomi yönetiminin değişmesiyle geçen hafta olumluya dönen para piyasaları, Para Politikaları Kurulu'nun 19 Kasım'daki toplantısına kilitlendi.

Ekonomi yönetiminin değişmesiyle geçen hafta olumluya dönen para piyasaları, Para Politikaları Kurulu'nun 19 Kasım'daki toplantısına kilitlendi. PPK'dan çıkacak karar, bir anlamda TL ve ekonominin kaderini belirleyecek.Naci Ağbal'ın bir gece kararnamesi ile Bütçe Strateji Başkanlığından Merkez Bankası Başkanlığı'na atanması, Berat Albayrak'ın istifasının ardından da Lütfi Elvan'ın Hazine ve Maliye Bakanlığına getirilmesi sonrası dikkatler ekonomide atılacak yeni adımlarda.

Piyasalar ekonomi yönetimindeki değişime ilk aşamada TL'nin yüzde 10, Borsa İstanbul'un yüzde 8 değerlemesiyle tepki verdi. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın hafta başından itibaren piyasa dostu mesajlar vermesi ve yeni ekonomi yönetimini desteklediğini duyurması da olumlu havayı pekiştirdi.

Erdoğan, çeşitli platformlarda yaptığı konuşmalarda enflasyon hedeflemesi, fiyat istikrarı, yapısal reform, hukuk güvencesi kavramlarıyla uluslararası piyasalara ekonomi politikasında değişikliğe gidileceğine dair "açık" mesajlar verdi.

"Merkez'in başka şansı yok"

Ancak yeni ekonomi yönetinin ilk sınavı, Merkez Bankası (TCMB) Para Politikaları Kurulu'nun (PPK) Perşembe günü düzenleyeceği toplantıda. Piyasaların beklentisi, toplantıdan faiz artışı kararının çıkması yönünde. Piyasalarda TCMB'nin en az 400 bp faiz artıracağına kesin gözüyle bakılıyor.

Peki faiz artışının Türkiye ekonomisine güven için yeterli olacak mı?

ABD merkezli global danışmanlık firması Teneo'nun Başkan Yardımcısı Wolfango Piccoli, DW Türkçe'ye yaptığı değerlendirmede, "19 Kasım'da bir faiz artışı olacağı neredeyse kesin. Geçtiğimiz birkaç günde TL o kadar değer kazandı ki, Merkez Bankası'nın faiz artırmaktan başka seçeneği kalmadı" dedi. Piccoli, ancak sözlerini "Ölçülebilir politika faizine ek olarak (en az 400 bp), Banka daha fazla şeffaflık ve öngörülebilirlik için politika çerçevesini sadeleştirmeli" diye sürdürdü.

Ekonomist Hayri Kozanoğlu da faiz artışını garanti görüyor. TCMB'nin fonlama faizinin ağırlıklı olarak yüzde 14,75 olduğunu hatırlatan Kozanoğu, "Politika faizi bu noktaya çekilirse 450 baz puan, şu anki ortalama fonlama faizi yüzde 14,50'ye eşitlenirse 425 baz puan artış beklemeliyiz. Faiz düz yüzde 15'e de çekilebilir" tahmininde bulundu.

Finans analisti Dr. Murat Kubilay'a göre de faiz kararı, ekonomide geleneksel olmayan yöntemlerin bırakılacağına dair ilk sınama olacak. Kubilay, "Kesin bir taahhüt olmamasına ve Erdoğan'ın faiz konusundaki genel tutumuna rağmen, belki kapalı kapılar ardındaki toplantılarda verilen sözlerden, belki de başka çare kalmadığını gördüklerinden ötürü yabancı yatırımcılar bu iyimserliğe az temkinli yaklaşıyor" yorumunu yaptı.

Erdoğan'a bir şans daha verilecek mi?

Para piyasalarındaki olumlu gelişmelerin devam edip etmeyeceği, faiz artışının yanı sıra Erdoğan'ın politika değişikliğine ilişkin mesajlarının hayata geçirilip geçirilmeyeceğine de bağlı.

"Esas karar vericinin Başkan Erdoğan" olduğunu hatırlatan Piccoli, "Erdoğan'ın yeni Maliye Bakanı ve Merkez Bankası Başkanı'nın yapması beklenen politika değişikliğini kucaklayacağı hala belirsiz" diyerek şöyle devam etti: "Esas konu, faiz artışının daha Ortodoks bir ekonomi politikasına dönüş için gerçek bir işaret mi, yoksa sadece zaman kazanma amacıyla mı yapıldığı. Bunu zaman gösterecek."

Yabancı yatırımcıların küresel risk iştahındaki artış ve parasal genişlemelerden ötürü Erdoğan'a şansı tanımak istediğini söyleyen Kubilay da "19 Kasım tarihi ile başlayacak olan sınama süreci muhtemelen AKP'nin Mart'taki büyük kongresi ve bir kabine revizyonu beklentisiyle bir süre daha devam edecek" görüşünü dile getirdi.

Türkiye'de kurlarda sakinleşme, enflasyonun dizginlenmesi ve finansal istikrarın kısmen korunabileceğini belirten Kubilay, "Tabii tüm bunlar Erdoğan'ın 'reform' adı altında ne yapacağına, partisi, seçmeni ve ortağı MHP'nin kararlara ne kadar katılacağına da bağlı" diye konuştu.

Türkiye'nin kredibilitesi, kurumları ve ekonomik finansal pozisyonuna çok fazla zarar verildiğine dikkat çeken Piccoli, "Zararı tamir etmek zaman, istikrar ve -Covid'in ülkenin ekonomik beklentilerine ana tehdit olduğu şu günlerde- zor politik seçenekler gerektiriyor" yorumunu yaptı.

"Yeni bir kavşakta sıcak paranın yeni tavizler istediğini" ifade eden Kozanoğlu, "Aksi halde krizin daha da ağırlaşması tehlikesi bulunuyor. Erdoğan 2018'deki gibi köşeye sıkışmış durumda. O konjoktürde faizleri yüzde 24'e kadar çekmek gerekmişti. Şimdi tek bir faiz artışıyla ortalığın süt liman olacağı yanılsamasına kapılmayalım" dedi.

Reçete yeni mi?

Erdoğan'ın da onayı alınmış görünen "piyasa dostu" yol haritası ise aslında Türkiye'nin yakın geçmişe kadar uyguladığı "yüksek faiz düşük kur" politikası ile "ihracata dayalı büyüme" politikasına dönüşü içeriyor. Cumhurbaşkanlığı ekonomi bürokrasisinden alınan bilgilere göre Erdoğan, 'şimdilik' piyasa dostu adımlara ikna olmuş durumda. Hatta bu ikna neticesinde, atanır atanmaz yabancı yatırım kuruluşları ve banka temsilcileriyle bir araya gelen Ağbal da burada faizlerin artırılacağını taahhüt etti.

Yeni yol haritasında, yüksek faiz artışının ekonomiye 3-4 aylığına nefes aldırması ve bu sürede kısa vadeli rötuşlarla piyasa yönlendirmeye çalışacak. Vergi istisnalarına son verilerek, kamu harcamaları kısılarak, talep enflasyonunun önüne geçilecek. Özellikle maliyet enflasyonunun yüzde 65'ini oluşturan enerji ve lojistik maliyetleri azaltılacak, enerji projelerine hayata geçirilecek. Pek çok kalemden oluşan sosyal yardımlar sadeleştirilecek.

İhracata dayalı büyüme politikasına yoğunlaşılacak. Bunun için de Albayrak'ın dilinden düşürmediği "rekabetçi kur" söylemi hayata geçirilmeye çalışılacak. Hesaplara göre kur 7-7,50 TL'ler de rekabetçi oluyor.

"Yabancı yatırımcıya söz verildi"

Yeni politika sinyaline, uluslararası finans kuruluşlarının çatı örgütü Uluslararası Finans Enstitüsü'nden (IIF) de olumlu tepki geldi. IIF Başekonomisti Robin Brooks'ın Türkiye ekonomisini öven yazısı Financial Times'ta yayınladı.

"Türkiye'nin şimdi yapması gereken doğru yola dönmesi ve faizleri yükselteceğine dair politika sinyali vermesidir. Bunun tam zamanı" diyen Brooks, piyasaların büyük bir iyi niyetle, ekonomi yönetimi değişikliğini yeni bir başlangıç olarak gördüğünü vurguladı. Brooks, Erdoğan'ın yabancı ve yerli yatırımcılara daha iyi bir yatırım ortamı sözü verdiğini de işaret etti.

Aslı Işık

(c)

Kaynak: Deutsche Welle / Ekonomi

Ekonomi Ekonomi Haberler

Bakmadan Geçme

1000
Yazılan yorumlar hiçbir şekilde Haberler.com’un görüş ve düşüncelerini yansıtmamaktadır. Yorumlar, yazan kişiyi bağlayıcı niteliktedir.
title