Trump'ın Türkiye karnesi nasıl? İşte başkanlık yaptığı dört yıla damga vuran 5 olay
ABD Başkanı Donald Trump, Beyaz Saray'daki ilk dört yıllık dönemini tamamladı. Trump'ın başkanlığında Türkiye-ABD ilişkilerine Cumhurbaşkanı Erdoğan ile Başkan Trump'ın kişisel dostluğu damga vururken, ikili ilişkiler birçok kriz ve önemli kırılma noktasından geçti. İşte dört yıla damga vuran 5 olay.
Demokratların adayı Joe Biden ile yarışan ABD Başkanı Donald Trump, Beyaz Saray'daki ilk dört yıllık dönemini artık tamamlamak üzere. Uluslararası ilişkilerde birçok kırılma anının altına imza atan Trump yönetiminin dört yıl boyunca dış politika konusunda önemli gündem maddelerinden biri de Türkiye ile olan ilişkiler oldu.
Birçok uzman isim iki ülke arasındaki ilişkilerin Cumhurbaşkanı Erdoğan ile Başkan Trump arasında gelişen kişisel dostluk sayesinde belli bir çizgide ilerlediğini savunsa da, geride bıraktığımız dört yıllık süreçte Türk-Amerikan ilişkileri zaman zaman tarihin en kötü süreçlerini yaşadı.
İşte Donald Trump'ın dört yıllık başkanlık sürecinde Türk-Amerikan ilişkilerinin durumu ve yaşanan önemli olaylar:
1. S-400 HAVA SAVUNMA SİSTEMLERİ
ABD Başkanı Donald Trump döneminde Türk-Amerikan ilişkilerinin önemli gündemlerinden biri de, Türkiye'nin Rusya'dan satın aldığı S-400 hava ve füze savunma sistemleri oldu.
Türkiye'nin henüz satın alma aşamasındayken, Washington'dan şiddetli itirazların yükseldiği S-400 füzeleri itirazlara rağmen Türkiye'ye geldi. Washington bu kez de füzelerin aktive edilmemesini talep etse de, kriz yaratan füzeler ABD seçimlerine kısa bir süre kala aktif edilerek test edildi.
Amerikan kongresi, S-400 füzelerine ilişkin Türkiye'ye yaptırım hazırlığı içerisine girerken, Türkiye'nin ABD'den satın aldığı F-35 savaş uçaklarının teslimatı gerçekleşmedi. Cumhurbaşkanı Erdoğan, ABD'den gelen yaptırım tehditlerine, "Kiminle dans ettiğinizin farkında değilsiniz. Yaptırımın neyse geç kalma" ifadeleriyle yanıt verdi.
Sonuç olarak uzun bir süredir Türkiye-ABD ilişkilerinde yaşanan S-400 krizi Trump'ın ilk dört yıllık döneminde çözümsüz kaldı. Daha önce S-400 konusunun Obama döneminde Türkiye'ye Patriot füzelerinin satılmamasının bir sonucu olduğunu belirten ve Türkiye'yi haklı bulduğunu ifade Trump bir kez daha başkan seçilmeyi başarırsa, Türkiye klasörünün en önemli gündem maddesi olarak S-400 hava ve füze savunma sistemlerini görmeye devam edecek.
2. KRİZ YARATAN RAHİP: ANDREW BRUNSON
Türk-Amerikan ilişkilerinde sadece Trump döneminin değil, belki de tarihin en çalkantılı süreçlerinden biri, ABD'li rahip Andrew Brunson'ın Türkiye'de tutukluluğu nedeniyle yaşandı. Aralık 2016'da, 15 Temmuz soruşturmasındaki bir gizli tanığın ifadesi üzerine FETÖ ve PKK bağlantısı ve casusluk suçlamalarıyla tutuklanan rahip Andrew Brunson, Trump'ın başkanlık dönemindeki önceliklerinden biri oldu.
Yurt dışında tutuklanan Amerikan vatandaşlarını ülkelerine geri döndürmeyi öncelikli politikalarından biri olarak belirleyen Trump yönetimi, konuyu ilk kez Mayıs 2017'de Washington'da gerçekleşen Trump-Erdoğan görüşmesinde masaya getirdi. Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın kamuoyu önünde konuya ilişkin ilk cevabı ise Eylül 2017'de geldi. Erdoğan, Beştepe'de yaptığı konuşmada, "Diyorlar ki, papazı bize verin. Bir papaz da sizde var. Siz onu bize verin biz de onu yapalım yargıda gereğini size verelim" ifadeleriyle FETÖ elebaşı Gülen ile rahip Brunson'ın takas edilmesi fikrini gündeme getirdi.
Bir sonraki yılın nisan-mayıs ayları ise ilişkilerde Brunson gündemiyle geçildi. ABD'li rahibin tahliye taleplerinin reddedilmesinin ardından Trump, "Brunson masum. O casus ise ben ondan da casusum" açıklamalarını kullandı.
Karşılıklı yapılan açıklamaların ardından 25 Temmuz'da Andrew Brunson sağlık sorunları gerekçe gösterilerek ev hapsine alındı. Ancak ABD'den gelen açıklamaların tonu düşmedi. 26 Temmuz'da önce Mike Pence ardından da Trump'tan peş peşe açıklamalar sert açıklamalar geldi. Pence, "Brunson'u hemen serbest bırakın ya da sonuçlarına katlanmaya hazır olun" ifadelerini kullanırken, Trump 'geniş çaplı yaptırımlar' tehdidinde bulundu.
ABD yaptırımlarının ilki 1 Ağustos 2018'de geldi. ABD yönetimi İçişleri Bakanı Soylu ve Adalet Bakanı Gül'ün malvarlıklarını dondurma ve ABD'ye girişlerini kısıtlama kararı aldı. İkinci yaptırım kararı ise 13 Ağustos'ta geldi. Başkan Trump, Türkiye'ye yönelik çelik ve alüminyum gümrük vergilerinin iki katına çıkarıldığını duyurdu. Peş peşe açıklanan yaptırımlar Türkiye ekonomisi ve piyasalarda şok etkisi yaratırken, Ankara ABD'nin yaptırımlarına mütekabiliyet esasında karşılık verdi.
Brunson krizi, ABD'li rahibe uygulanan ev hapsinin 12 Ekim günü kaldırılmasıyla son buldu. Brunson, kısa süre içerisinde Türkiye'yi terk ederek ABD'ye dönerken, döner dönmez Beyaz Saray'da ağırlandı. ABD Başkanı Trump, Brunson'ın serbest bırakılmasından dolayı Cumhurbaşkanı Erdoğan'a teşekkür etti.
3. HALKBANK VE REZA ZARRAB
Trump döneminde Türkiye-ABD ilişkilerinde uzun bir süre gündemi meşgul eden konulardan biri de Halkbank davası oldu.
İran asıllı Türk vatandaşı Reza Zarrab'ın Halkbank üzerinden ABD'nin İran'a yönelik yaptırımlarını deldiği iddiasıyla ABD'de açılan davada, Zarrab savcılıkla işbirliğine gitmeyi kabul ederek tanık sandalyesine geçti. Davanın tek sanığı olan Halkbank Genel Müdür Yardımcısı Mehmet Hakan Atilla, dava sonucunda 32 ay hapis cezasına çarptırıldı.
Halkbank davasının, Erdoğan-Trump görüşmelerinde de pek çok kez gündeme geldiği iddia edildi.
Eski Beyaz Saray Ulusal Güvenlik Danışmanı John Bolton, görevinden ayrıldıktan sonra yazdığı kitapta Halkbank davasıyla ilgili olarak; "Mayıs 2018'de Türk Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Trump'a, İran yaptırımlarını ihlal nedeniyle New York Güney Bölgesi Savcılığı tarafından soruşturulan bir Türk firmasının suçsuz olduğunu iddia eden kısa bir not gönderdi. Trump, Erdoğan'a konuyla ilgileneceğini, Güney Bölgesi savcılarının kendi adamları olmadığını, Obama'nın adamları olduğunu, onların yerini kendi adamları aldığında sorunun çözüleceğini söyledi." ifadelerini kullandı.
Geçtiğimiz günlerde New York Times'ta yayınlanan haberde ise, Trump'ın Türkiye'nin talebi üzerine uzun bir süre boyunca Halkbank davasını durdurmak için çalıştığı iddia edildi.
4. SURİYE'YE OPERASYON VE MEKTUP KRİZİ
Türk-Amerikan ilişkilerinin yumuşak karnı olan Suriye İç Savaşı'nda iki taraf arasında kriz beklentisine neden olan önemli gelişmeler arasında şüphesiz Türkiye'nin Suriye'ye yönelik düzenlediği sınır ötesi operasyonlar da yer aldı.
İlk olarak Münbiç'in batısında yer alan bölgelere yönelik Fırat Kalkanı ve Zeytin Dalı operasyonlarını gerçekleştiren Türkiye ardından, ABD korumasındaki YPG'nin kontrol ettiği Münbiç'in doğusundaki bölgelerin örgütün kontrolünde daha fazla kalamayacağını ve bölgeye yönelik bir askeri harekat yapılacağını sesli bir şekilde dile getirdi.
14 Aralık 2018'de Cumhurbaşkanı Erdoğan ile Başkan Trump arasında yapılan telefon görüşmesi, Trump döneminde Türk-Amerikan ilişkilerine damga vuran olaylardan biri oldu. ABD medyası görüşme sırasında Erdoğan'ın Trump'ı Suriye'den çekilmeye ikna ettiğini yazarken, Trump görüşmeden bir süre sonra yaptığı paylaşımda "Cumhurbaşkanı Erdoğan, Suriye'de IŞİD'den geriye ne kaldıysa yok edeceği bilgisini verdi...ve o bunu yapabilecek biri, üstelik Türkiye Suriye'nin 'kapı komşusu' olmalı. Askerlerimiz evlerine dönüyor!" ifadelerini kullandı.
Trump bununla birlikte ABD askerlerinin Suriye'den çekilmesini öngören kararnameyi de imzaladığını bildirdi.
Ancak Amerikan askerlerinin Suriye'den çekilmesi hiçbir zaman tam anlamıyla gerçekleşmedi. Uzayan sürecin ardından bu kez Ekim 2019'da, Türkiye'nin Münbiç'in doğusuna yönelik Barış Pınarı Harekatı başladı.
ABD Başkanı Donald Trump'ın harekatın başladığı gün Cumhurbaşkanı Erdoğan'a yazdığı mektup da Türk-Amerikan ilişkileri tarihine geçecek nitelikteydi. Türkiye'nin askeri operasyonuna yeşil ışık yakmadığını göstermek isteyen Trump mektubunda, "Sayın Cumhurbaşkanı, gelin iyi bir anlaşma yapalım! Binlerce kişinin öldürülmesinden sorumlu tutulmak istemezsiniz ve biz de Türk ekonomisini mahvetmekten sorumlu olmak istemeyiz ve bunu yaparız. Size bunun bir örneğini Pastör Brunson olayında yaşatmıştım." ifadelerini kullandı.
Trump'ın mektubu, "Eğer bu işi doğru ve insani bir şekilde yaparsanız tarih de sizi iyi yazar. Eğer iyi şeyler olmazsa, sizi sonsuza dek hep bir şeytan olarak görürler. Sert adamı oynama. Aptallık etme! Seni sonra arayacağım" ifaleriyle son buluyordu.
Mektup ve mektupta Trump'ın kullandığı dil uzun bir süre boyunca konuşulurken Ankara, mektubun Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından reddedilerek çöpe atıldığı yönünde açıklamalar yaptı ve mektubu 'diplomatik nezaketten yoksun' olarak niteledi.
5. YPG'YE GÖNDERİLEN SİLAHLAR
Suriye'de neredeyse 10 yıldır devam eden kanlı iç savaş başladığında Beyaz Saray'daki başkanlık koltuğunda halen Barack Obama oturuyordu. Ülkedeki iç savaşın dengeleri 10 yılda sayısız kez değişti, ABD'de iki kez başkanlık seçimi yapıldı, Türkiye'nin savaştaki rolü ve politikası zamanla değişim gösterdi.
Ancak Türkiye-ABD ilişkilerinde, Suriye İç Savaşı'nın oynadığı önemli rol yıllar boyunca devam etti. Washington'ın Obama döneminde başlayan, Suriye'de YPG'yi destekleme politikası Trump döneminde de devam etti. ABD yönetimi PKK uzantısı örgüte tırlar dolusu ağır silah ve mühimmat gönderdi, örgüt unsurlarını yıllar boyunca Suriye'de eğitti.
Bu durum Ankara-Washington hattında ilişkilerin gerilmesine yol açtı. Trump yönetiminin görevde olduğu 4 yıllık süre boyunca her üst düzey görüşmede konu gündeme geldi ancak her iki taraf da bu konudaki politikasında bir değişikliğe gitmedi.
Kaynak: Habertürk