Haberler

Türkiye İmsad Başkanı Küçükoğlu: Orta ve Uzun Vadeli Planlarımızı Yapmak İçin Geleceği Daha Net Görmeye İhtiyacımız Var

Güncelleme:
Abone Ol

Türkiye İnşaat Malzemesi Sanayicileri Derneği (Türkiye İMSAD) Yönetim Kurulu Başkanı Tayfun Küçükoğlu, Önümüzde enerjinin maliyeti, sürdürülebilirliği, rekabete etkileri, arz güvenliği ve dönüşümün nasıl gerçekleşeceğine dair öngöremediğimiz pek çok konu var. Orta ve uzun vadeli planlarımızı yapmak için geleceği daha net görmeye ihtiyacımız var" dedi.

Türkiye İnşaat Malzemesi Sanayicileri Derneği ( Türkiye İMSAD) Yönetim Kurulu Başkanı Tayfun Küçükoğlu, Önümüzde enerjinin maliyeti, sürdürülebilirliği, rekabete etkileri, arz güvenliği ve dönüşümün nasıl gerçekleşeceğine dair öngöremediğimiz pek çok konu var. Orta ve uzun vadeli planlarımızı yapmak için geleceği daha net görmeye ihtiyacımız var" dedi.

Türkiye İMSAD tarafından 50'nci kez düzenlenen 'Gündem Buluşmaları', çevrim içi yapıldı. Toplantının açılışını Türkiye İMSAD Yönetim Kurulu Başkanı Tayfun Küçükoğlu, moderatörlüğünü Türkiye İMSAD Başkan Vekili Ferdi Erdoğan'ın yaptı. "Enerjide Yol Ayrımı: Sürdürülebilirlik mi? Maliyet mi?" başlıklı toplantıda Türkiye OECD Daimi Temsilcisi Büyükelçi Prof. Dr. Kerem Alkin, dünya güç dengelerini, enerji ve yeşil enerji alanlarındaki küresel gelişmeleri ve Türkiye'nin bu çerçevedeki adımlarını anlattı.

"DÜNYADA DEĞİŞEN TİCARET DENGELERİNİ GÖREBİLMEMİZ LAZIM"

Toplantının açılış konuşmasını yapan Türkiye İMSAD Yönetim Kurulu Başkanı Tayfun Küçükoğlu, pandeminin etkileri sürerken beklenmedik şekilde başlayan Rusya-Ukrayna savaşı ile ekonomi dengelerindeki öngörülemeyen değişimin, enerji konusunu dünyanın, bölgenin ve Türkiye'nin en önemli gündem maddelerinden biri yaptığına işaret etti. Tayfun Küçükoğlu sözlerini şöyle sürdürdü:

"Sektörümüzün gelişimi ve gelecek planları açısından enerji konusunu dikkatle takip ediyoruz. Bugün büyük bölümünü ithal ettiğimiz enerji, yüksek maliyeti nedeniyle sektörümüzü zorlamaktadır. Öte yandan gelecek için sürdürülebilirlik adımlarını da atmamız gerek. Önümüzde enerjinin maliyeti, sürdürülebilirliği, rekabete etkileri, arz güvenliği ve dönüşümün nasıl gerçekleşeceğine dair öngöremediğimiz pek çok konu var. Orta ve uzun vadeli planlarımızı yapmak için geleceği daha net görmeye ihtiyacımız var. Dünyada değişen ticaret dengelerini görebilmemiz lazım. Oyunun kuralları değişirken, yeni kuralları keşfedebilmemiz lazım. AB Yeşil Mutabakatı çerçevesinde ülkemizi ve sanayimizi doğrudan etkileyecek düzenlemelerin, son durumdan nasıl etkileneceğini bilmek de gelecek planlarımız açısından önem arz ediyor."

"YAPILAN PLANLARIN BİR TÜRLÜ TUTMADIĞI BİR DÖNEMİ YAŞIYORUZ"

Toplantının moderatörü Türkiye İMSAD Başkan Vekili Ferdi Erdoğan, "Konjonktürün zor olduğu bir dönemde enerji de zor bir konu. Yapılan planların bir türlü tutmadığı bir dönemi yaşıyoruz" dedi.

Yeşil Mutabakat bir iklim politikası olarak hayata geçerken; AB'nin Sınırda Karbon Vergisi ile bölgesel ticaret rekabetinde kendi sanayi üretimlerini korumaya odaklandığını belirten Erdoğan, şunları söyledi:

"Enerjiyi tartışmaya başladık, fosile karşı yenilenebilir enerjiyi parlatırken bir anda kömür şaha kalktı. Enerji maliyetine çözüm ararken enerjinin arz güvenliği ön plana çıktı. COP26'da her şey enine boyuna tartışıldı, benim aklımda kalan ise 2 F; fosil ve finans oldu. 2053 net sıfır karbon hedefini planlarken, 19 milyar ton rezerv olarak ilan edilen linyit ve taş kömürünü, zeytinlikler dahil çıkartma telaşına girdik. Her evde 4 lambadan 2'sinin kaynağı termik enerji. Her 3 enerji kaynağından 2'si termik. Dünyada Güneş enerji santralleri (GES) VE rüzgar enerjisi (RES) yenilenebilir enerji kaynağı kullanımı yüzde 10 civarındayken, Türkiye'de yüzde 13 Enerji maliyetlerindeki öngörülemeyen artışlar, AB ile başa baş devam ederken bölgesel rekabete uyum sağlamak gittikçe daha zor hale geldi. Bu noktada biz de haklı olarak soruyoruz; sürdürülebilirlik mi, maliyet mi?"

Türkiye OECD Daimi Temsilcisi Büyükelçi Prof. Dr. Kerem Alkin'in de konuşmacı olduğu toplantıda, "2 Siyah Kuğunun Gölgesinde; Enerjide Yol Ayrımı: Sürdürülebilirlik mi? Maliyet mi?" başlıklı sunum yaptı. Alkin, şöyle konuştu:

"TÜRKİYE, RİSKLERİ FIRSATA DÖNÜŞTÜRME ŞANSINA SAHİP: Ekonomi alanında 'siyah kuğu' tanımının, gerçekleşme olasılığı göreceli düşük olarak algılanan bir 'risk'in bir anda gerçekleşmesi ile birlikte, söz konusu riskin dünya ekonomisi ve küresel ticaret üzerinde geri döndürülmesi imkansız değişimlere sebep olması ve küresel ekonomi aktörleri için yepyeni bir dönemin başlamasına sebep olan olaylar için kullanılıyor. Covid-19 pandemisi ve Rusya-Ukrayna savaşının 'siyah kuğu' olarak nitelendiriliyor. Yeşil enerji dönüşümü ve sıfır-karbon hedefi küresel enerji gündeminin en öncelikli gündem maddeleri iken bugün arz güvenliği konusunun en üst sıraya çıktı. Pandemi ve Rusya-Ukrayna savaşının sonuçları dikkate alındığında Türkiye'nin risklere karşı elindeki tüm imkanları koruyup geliştirerek bu riskleri kendisi için fırsata dönüştürme şansına sahip ender ülkelerden biri.

ÜLKELERİN ŞOKLARA KARŞI GÜÇLÜ OLMAK İÇİN 4 ÖDEVİ VAR: 21 yüzyılı şekillendiren mega trendleri; Sürdürülebilirlik, Hiper dijitalleşme, mobilite, İklim ve dekarbonizasyon olarak sıralanıyor. 2020-2030 yılları arasında dört temel dönüşüm öncelik arz edecek. Ülkelerin dayanıklı ekonomiye sahip olmak, şoklara karşı güçlü olmak için 4 ödevi var; dijital dönüşüm, enerji dönüşümü, yeşil dönüşüm ve bilgi dönüşümünü gerçekleştirmek.

TİCARET DAR COĞRAFYALARDA YOĞUNLAŞACAK: Net sıfır karbon ile ilgili hedeflerin gerçekleşmesi adına önemli bir yaklaşımın ülkelerin uzak coğrafyalar yerine mümkün oldukça yakın coğrafyalardan, mümkünse ülke içi kaynaklardan emtia ihtiyaçlarını karşılamaları yönünde olacak. Ekonomi çevrelerinin gündemindeki bir başka konu ülkelerin bazı ürünler için ihracatlarına getirdikleri sınırlamalar, korumacılığı nasıl yöneteceğiz konusu da önemli hale geldi. Ülkeler ellerindeki kaynakları korumaya aldıklarında bu nasıl yönetilecek? Ülkenin ihtiyacı ne kadardır? Bunu ne kadarı ihraç edilebilir? Ülkemiz açısından da bu hesapları yapmamız, hazırlıklı olmamız gerekir. İhracata getirilecek kısıtlamaları doğru yöneterek ihracat gelirlerini kaybetmememiz gerekir. Bu hesapları hızla yapmamız ve hızlı güncellememiz lazım.

DÜNYA FOSİL YAKITLARLA YOLUNA DEVAM EDEMEZ: Covid-19 ve savaş nedeniyle yükselen enerji fiyatları, maliyet mi, yeşil enerji mi tartışmalarına neden oluyor, ancak şöyle bir gerçek de var; pandemideki karantina döneminde dünya ekonomisinde çok ciddi bir yavaşlama gerçekleşti. Fosil yakıt kullanımı büyük ölçüde azaldığından, petrol ve doğal gaz fiyatlarının rekor düzeyde düştüğüne de tanık olduk. BM, OECD, Dünya Ticaret Örgütü ve pek çok uluslararası kuruluş, fosil yakıt maliyetlerindeki düşüş nedeniyle yeşil enerji – yenilenebilir enerji alanındaki çalışmaların aksamasından büyük endişe duyarak, 'dünya fosil yakıtlarla yoluna devam edemez' mesajını güçlü şekilde verdi. Benim de bugün gördüğüm, fosil yakıtlarla mücadeleden asla geri kalınmayacağı yönünde. Fosil yakıtlar çağını bitirmeye yönelik tüm çalışmalar ivme kazanarak devam ediyor. Buradan geri dönüş yok.

2040'TA PETROL ÇAĞI BİTECEK: 2030 yılında dünyada kömürle olan birlikteliğin sıfır düzeyine indirilmesi hedefleniyor ve bununla ilgili ciddi düzenlemeler yapılacak. 2040'ta petrol çağı bitecek, dünyanın petrole olan ihtiyacının azaldığı hızlı bir dönüşüm yaşayacak. Doğal gaz göreceli olarak daha düşük karbon emisyonundan dolayı 2060-2070 yılına kadar sürecek gibi görünüyor. Petrolden ve kömürden para kazanan ülkeler bu avantajlarını kaybedecek. Doğal gazdan hızla vazgeçmek çok mümkün değil. Bu doğrultuda güneş ve rüzgar enerjisine yüklenmek doğru ancak ülkeler sanayide kullanmak için enerji sağlama çalışmalarını sürdürmek durumunda. Bu noktada da sürdürülebilir enerji ekonomisi gündeme geliyor. Bunun 3 ayağı var; sürdürülebilir enerji üretimi, sabit pil üniteleri ve batarya sistemleri, elektrikle çalışan çok çeşitli taşıtlar. Bu anlamda pil ve batarya istasyonları süreci değiştirecek derecede büyük önem taşıyor.

AB'NİN URANYUM İHTİYACININ BÜYÜK KISMI DA RUSYA VE UKRAYNA'DAN KARŞILANIYOR: Dünya ticaret dengeleri açısından Rusya'nın AB pazarında boşalttığı alanı doldurmak için büyük bir rekabeti yaşanacak. Sıvılaştırılmış doğal gaz ve boru hatları gündeme gelecek. Nükleer enerji konusunda da bir belirsizlik var. Nükleer enerji olmadan iklim değişikliğini durdurmak çok kolay görünmüyor. Öte yandan, AB'nin uranyum ihtiyacının büyük kısmı da Rusya ve Ukrayna'dan karşılanıyor. Bunlar da tartışılıyor.

AB'DE YENİLEME VE YALITIM PAZARI ÖNEMLİ FIRSAT: AB'nin doğal gaza bağımlığı çok yüksek. Bugün enerji verimliliğine yönelik tedbirler daha da fazla gündemde yer alıyor. Türk inşaat malzemeleri sektörü açısından AB'de yenileme ve yalıtım pazarları önemli fırsat olacak. Küresel olarak iklimlendirmeyi minimum maliyetle destekleyecek yalıtım kampanyaları geliştirmek, sürdürülebilirlik anlayışına sahip bina yapımını hayata geçirmek, binaların enerji verimliliğine odaklanmak, mevcut yapı stokunu sil baştan yenilemek gibi çözümler üzerinde duruluyor. OECD çatısı altında bu konuyla ilgili, 'akıllı binalarla dünyayı nasıl koruruz?' ana ekseninde kapsamlı çalışmalar yapılıyor."

Kaynak: ANKA / Ekonomi

Türkiye Ekonomi Haberler

Bakmadan Geçme

1000
Yazılan yorumlar hiçbir şekilde Haberler.com’un görüş ve düşüncelerini yansıtmamaktadır. Yorumlar, yazan kişiyi bağlayıcı niteliktedir.
title