TÜSİAD'ın Dış Politika Ödülü Henri de Castrıes'a Verildi
TÜSİAD'ın Dış Politika Ödülü, AXA Yönetim Kurulu Başkanı Henri de Castries'a verildi.
Türk Sanayicileri ve İşadamları Derneği (TÜSİAD) Yönetim Kurulu Başkanı Muharrem Yılmaz, 2005 yılında başlayan Avrupa Birliği (AB) ile müzakere sürecinin hem Türkiye hem de AB açısından oldukça başarısız bir noktada olduğunu söyledi.
TÜSİAD Bosphorus Prize for European Understanding (Dış Politika) Ödülü, AXA Yönetim Kurulu Başkanı Henri de Castries'a verildi.
Söz konusu ödülün takdimi dolayısıyla düzenlenen toplantıda konuşan Yılmaz, Türkiye'de AB sürecinin sivil toplum nezdinde öncülüğünü yapan TÜSİAD'ın 2003'ten beri her yıl Türkiye-AB ilişkilerine katkı sağlayan Avrupalı bir kişi ya da kuruluşa Bosphorus Prize adlı uluslararası ilişkiler ödülünü sunduğunu anımsattı.
Türkiye'nin AB üyeliği sürecinde karşılaştığı siyasal ve ekonomik engellerin aşılmasına ve AB ile Türkiye arasında ortak değerlerin ön plana çıkarılmasına katkı sağlamak amacıyla tesis edilen ödülü geçen yıllarda Jack Straw'dan Günter Verheugen'e kadar Avrupa siyaset ve iş dünyasının önde gelen isimlerinin aldığını hatırlatan Yılmaz, "2013 yılında yaptığımız değerlendirmede ödül için Henri de Castries'dan daha uygun bir isim olamayacağını gördük. Henri de Castries Fransa'nın en önemli iş dünyası liderlerinden biridir. Aynı zamanda gerek entellektüel yaratıcılığı, gerekse küresel etki ağları ile bir uluslararası liderdir" ifadelerini kullandı.
Yılmaz, Castries'ın gerçek bir Türk dostu olduğunu, büyük dedesinin Osmanlı İmparatorluğu'nda deniz fenerlerinin inşası projelerinde yer aldığı bilgisini verdi.
Bunların yanında Castries'ın TÜSİAD'ın girişimiyle 2009 yılında Paris'te kurulan Fransız düşünce kuruluşu Institut du Bosphore'un (Boğaziçi Enstitüsü) kurucu üyeleri arasında yer aldığını ve oluşumun fikri temellerinin atılmasında öncü rol oynadığını bildiren Yılmaz, sözlerine şöyle devam etti:
"Kuruluşundan itibaren Henri de Castries, Kemal Derviş ile birlikte dört yıl boyunca enstitünün Bilim Kurulu eş başkanlığını yürütmüştür. Halen de Bilim Kurulu üyesi olarak çalışmalara çok önemli destek vermektedir. Bunun yanında AXA, Institut du Bosphore'un ana destekçisi olarak enstitüye önemli bir katkı sağlamaya devam etmektedir. Henri de Castries'ın Institut du Bosphore eşbaşkanlığı Fransa-Türkiye arasındaki siyasal ilişkilerin duyarlı bir dönemine denk gelmiştir. Bu dönemde, amaçları doğrultusunda iki ülke arasında sağlam bir diyaloğun ve güven ortamının oluşturulması yönünde, Bosphorus Ensititüsü'nün etkinliklerinde öncü rol oynamıştır. Sayın Henri de Castries'ın bu gönüllü ve özverili çabalarının Bosphorus Prize ödülünün temelinde yatan Avrupa ve Türkiye arasında karşılıklı anlayış ve güven ortamının oluşması alanında çok değerli katkılar sağladığına inanıyoruz."
"Bazı kesimler 'süreç nasılsa bir noktada tıkanacak' ön kabulü ile hareket ediyor"
Muharrem Yılmaz, 2005 yılında başlayan AB ile müzakere sürecinin hem Türkiye, hem de AB açısından oldukça başarısız bir noktada olduğunu söyledi.
Sürecin sonunda Türkiye'nin teknik konularla ilgili müzakere başlıklarından sadece 14'ünü açma imkanına sahip olduğunu anımsatan Yılmaz, Türkiye'nin de, AB'nin de sürecin üyelikle sonuçlanması için yeterli çabayı gösterilebildiğini söyleyemeyeceklerini kaydetti.
Her iki tarafta da bazı kesimlerin "süreç nasılsa bir noktada tıkanacak" ön kabulü ile hareket ederek, sürece potansiyel bir üyeliği sağlama değil, kozlarını son noktaya kadar elinde tutma ya da olası bir üyeliğin önüne gerektiğinde engel çıkarma mantığı içerisinde baktığını bildiren Yılmaz, "Unutulmamalıdır ki Türkiye'nin son 10 yılda, AB üyelik sürecindeki en önemli siyasal kazanımı demokratikleşmedir. 2004 yılındaki AB Komisyonu İlerleme Raporu 'Türkiye Kopenhag kriterlerini yeterli düzeyde karşılamaktadır' ifadesini kullanmasa bu noktaya gelemezdik. Korkumuz bu büyük kazanımdan geriye gitmektir. Bu olumsuz gidişatın önüne geçilmesi için hepimize büyük görev düşmektedir" şeklinde konuştu.
Fransa'nın AB'nin daha önceki genişleme süreçlerinden farklı olarak takındığı tutumu ve belli başlıkları tek taraflı bloke edişinin de bu olumsuz gidişata hizmet ettiğinin altını çizen Yılmaz, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Ancak memnuniyetle görüyoruz ki 2012 yılındaki hükümet değişikliğinden bu yana Fransa'nın bu tutumunda belli bir farklılaşma gözlemlenmeye başlamış ve tek taraflı olarak bloke edilen başlıkların bir bölümünde müzakerelerin önü açılma noktasına gelinmiştir. Fransa'nın 22. başlıktaki blokajını kaldırmasıyla 'bölgesel politikalar' faslının müzakerelere açılmış olması çok önemli bir gelişmedir. Ancak Sayın Cumhurbaşkanı François Hollande'ın Türkiye ziyareti sırasında da dile getirdiği şekilde, 'Yargı ve Temel Haklar (23)' ve 'Adalet, Özgürlük ve Güvenlik (24)' başlıkları öncelikle olmak üzere yeni fasıllar da açılmalıdır. Fransa'nın AB sürecinde Türkiye'ye vereceği destek hiç şüphesiz iki ülke ilişkileri açısından önemli ve simgesel bir değer taşımaktadır.
İki ülke arasında 500 yıllık geçmişe dayanan ilişkiler bulunmaktadır. Ülkemizin siyasal evriminin kültürel etkileri arasında, birçok Avrupa ülkesi için olduğu gibi Fransız Devrimi önemli bir kaynak olmuştur. Fransız Devrimi'nden doğan fikirler Osmanlı İmparatorluğu'ndaki siyasal ve ekonomik reformları etkilemiş ve entelektüel, siyasal, idari yapıların düzenlenmesine önemli katkı sağlamıştır. Fransız dili Türk siyaset ve ekonomik yaşamında önemli bir iletişim dili haline gelmiştir. Bu etkiler Türkiye'de faaliyet gösteren Fransız eğitim kurumlarında halen devam etmektedir. İnancımız odur ki 500 yıllık bir geçmişi bulunan Fransa-Türkiye ilişkilerinin gelişmesi AB ile ilişkilerimize de olumlu şekilde yansıyacaktır."
- "Ne zaman bilgi dolaşırsa, o zaman özgürlük artar"
AXA Yönetim Kurulu Başkanı Henri de Castries de iki ülke arasındaki ilişkilerin uzun bir geçmişi olduğunu söyledi. Fransa'nın tıpkı Osmanlı İmparatorluğu gibi kendi sınırlarını aşan bir aydınlanmaya vesile olduğunu belirten Castries, ülkenin bir dizi değerleri dünyaya yaydığını, mükemmelliyetin örneğini aradığını kaydetti.
Dünyanın son 500 yılda olmadığı kadar büyük bir değişikliğe maruz kaldığını anlatan Castries, 19. yüzyıla benzer bir sanayi devrimi varmış gibi göründüğünü ama çok daha temel değişikliklere maruz kalındığını dile getirdi.
"Ne zaman bilgi dolaşırsa, o zaman özgürlük artar" diyen Castries, internetin de aynı şeyi simgelediğini ifade etti.
Teknolojinin gelişmesi ile coğrafi sınırların azaldığının altını çizen Castries, şunları kaydetti:
"Öyle bir dünyada yaşıyoruz ki artık teknolojik değişimle işlerimiz de, mesleklerimiz de değişiyor. Girişimci olan kişiler bunu çok iyi bileceklerdir.
Yeni bir dünyada ortaya çıkan güç dengeleri aynı olmayacak. Sosyal ağlar daha önce oynamadıkları kadar büyük bir rol oynayacaklar ve bütün bu çerçevede tehditler de farklı olacak. Klasik tehditler, bir devletin başka bir devlete tehdidi idi. Belirlenmiş birtakım kavramlar etrafında idi bu tehditler. Bugün biliyoruz ki çok yaratıcı ya da kötü niyetli bir kişi, bir garajda şirketleri ya da bir devleti tehdit edebilir ve çok dikkate alınması gereken güçler ortaya çıkabilir. İşte bu büyük değişimin bizi altüst eden değişimin sadece bir örneği."
Castries, Türkiye'nin girişimcilerin içinde yer aldığı, "fatihlerin" olduğu her daim büyük bir millet olduğunu da sözlerine ekledi. - İstanbul