Haberler

    Vergi indirimi döviz tasarruflarını nasıl etkiler?

    Güncelleme:
    Abone Ol

    Bakan Albayrak'ın "Kurlara bakmıyorum" açıklamasından bir gün sonra döviz alım satımındaki vergilerin düşürülmesi ne anlama geliyor?

    Bakan Albayrak'ın "Kurlara bakmıyorum" açıklamasından bir gün sonra döviz alım satımındaki vergilerin düşürülmesi ne anlama geliyor? Bu hamle, tasarruf sahiplerini dövizden vazgeçirir mi? Erdal Sağlam'ın analizi…AKP iktidarı açıkça söyleyemese de, uyguladığı politikaların yanlış olduğunu gördü ve normalleşme adımları adı altında piyasanın beklentilerine uygun adımları atmaya başladı. Bu adımlar olumlu karşılandı ama devam etmesi ve kalıcı olup tekrar değiştirilmeyeceği konusunda piyasalara güven verilmesi gerekiyor.

    Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak'ın, "Normalleşme adımları devam edecek" vurgusuyla Yeni Ekonomik Programı'nı (YEP) açıklamasının ardından; TL mevduatlar ile döviz ve altın alımlarındaki vergilerin düşürülmesine ilişkin Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi yayımlandı. Bu kararların piyasalarda sınırlı etki yarattığı görülürken, güven oluşumu için daha uzun bir yol gerektiği de bu sınırlı etkiyle ortaya çıktı diyebiliriz.

    Hükümetin bu hamlesi neyi amaçlıyor?

    Alınan kararlarla döviz tevdiat hesaplarında çözülme sağlayıp TL mevduatlara kayışın sağlanması; dolayısıyla dolarizasyonun azaltılması amaçlanıyor. Döviz ve altın alımlarında uygulanan binde 2 oranındaki Banka ve Sigorta Muameleleri Vergisi (BSMV), geçtiğimiz mayıs ayında yüzde 1'e çıkarılmıştı. Tasarrufçunun maliyeti arttırılıp döviz alımları frenlenmek istendi ama bu sağlanamadı. Elinde döviz olup satmak isteyen tasarrufçu bile, tekrar döviz almak istediğinde maliyet çok yükseleceği için dövizi bozdurmaktan vazgeçebiliyordu. Ekonomi yönetimi alınan önlemin işe yaramaması üzerine yüzde 1'lik vergiyi, mayıstan önceki binde 2'lik orana çekti. Bu kararla döviz bozdurulmasının özendirilmesi amaçlanıyor.

    TL'deki stopaj indirimi neye yol açacak?

    Bununla birlikte TL mevduat getirilerinden kesilen gelir vergisi stopaj oranları da önemli ölçüde düşürüldü. Vadesiz ve 6 aya kadar vadeli tasarruflardaki yüzde 15'lik kesinti 5'e, 1 yıla kadar vadedeki yüzde 12'lik kesinti 3'e, 1 yıldan uzun vadedeki yüzde 10'luk kesinti oranı ise sıfıra çekildi.

    Buradaki birinci amaç, TL hesaplarındaki faiz getirisini yükseltip döviz hesaplarından TL hesaplara kayışı özendirmek. Çünkü tasarrufçunun eline geçen net getiri artmış olacak. İkinci amaç ise mevduat faiz oranlarındaki artış ihtiyacını, net getiriyi artırarak biraz frenlemek. Merkez Bankası'nın geçen haftaki 2 puanlık faiz artırımı, mevduat faizlerine fazla yansımamış; o nedenle TL mevduatlarda önemli bir artış olmamıştı. Böylece afişe faiz oranlarını fazla artırmadan, getiri rakamı büyütülerek TL hesaplar cazip hale getirilmek isteniyor. Bu yolla kredi faiz oranlarındaki yüksek oranlı artışlar da frenlenmeye çalışılacak. Ancak stopaj indirimlerinin 3 ay için sınırlı tutulması, kararın etkisini azaltacak görünüyor.

    Amaç "Türkiye normalleşiyor" algısı yaratmak

    Kurlardaki büyük artış, Merkez Bankası'nın 2 puanlık faiz artışını zorunlu kılmış, ardından yurtdışıyla swap işlemlerine getirilen kısıtlar gevşetilmeye; aktif rasyosu denilen, bankaları kredi vermeye zorlayan şartlar yumuşatılmaya başlamıştı. Son olarak tasarruf üzerindeki vergi kesintileri azaltıldı. Bu önlemlerin daha çok yerli tasarrufçunun eğilimini değiştirmeye dönük olduğu, yurtdışındaki yatırımcıda da "Türkiye artık normalleşiyor" algısı yaratılmaya çalışıldığı açık. Çünkü ekonomi yönetimi artık "Saldırı yapıyorlar" dediği yabancı sermayeyi yeniden ülkeye çekmeden makro dengelerin kurulamayacağını, büyüme hedeflerine ulaşmanın mümkün olmadığını nihayet görmeye başladı.

    Peki, bu önlemler yeterli mi, tarihin en yüksek noktasına gelen dolarizasyonu azaltıp yabancı sermaye çekmek için gereken koşulları sağlayabilir mi?

    Hedefin tutması için kilit nokta: "Faiz takıntısı"

    Piyasa uzmanları bu kararların sınırlı etki yaratacağını, bu amaçlara ulaşmak için adımların devam etmesiyle birlikte, iktidarın "faiz takıntısı"ndan vazgeçip enflasyonla mücadeleye geri dönmesi, bunu artık sözle değil eylemlerle göstermesi gerektiğini belirtiyorlar. Yani rasyonel politikalar adına ekonomi yönetiminin yeniden güven vermesi gerekecek ama bu kolay olamayacak. Çünkü piyasaya aykırı, yatırımcının önünü görmesini engelleyen o kadar çok yanlış karar alındı ki; bu algıyı tersine çevirip güven vermek zaman alacak.

    Örneğin TL hesaplarındaki stopaj kesintilerinin düşürülmesinin neden 3 aylığına yapıldığı, daha sonra bu uygulamaya dönülüp dönülmeyeceği soru işareti. Büyük ihtimalle ekonomi yönetimi stopaj kesintilerinin azaltılmasıyla bütçe gelirlerinde yaşanacak büyük gelir kaybından çekiniyor. Çünkü bütçe açığı zaten yüzde 3'lük Maastricht Kriterleri'ni çoktan aştı, milli gelirin yüzde 5'ine kadar çıkacak gözüküyor. Bütçe gelirleri açısından önemli ama 3 aylığına yapılan indirim yatırımcıda büyük endişe yaratıyor. Belki önümüzdeki günlerde bu indirimin kalıcı olacağının açıklanması bile gerekebilir.

    Tasarrufçu dolar almaktan ne zaman vazgeçer?

    Bununla birlikte TL hesapların cazip olabilmesi için, getiri miktarının artması yetmez; çünkü düşük stopaja oranlarıyla bile tasarrufçunun bu hesaplardan net getirisi hala enflasyonun altında. Bu nedenle mevduat faiz oranlarının da önemli oranlarda artması gerekecek gibi gözüküyor. Ayrıca 5 Ekim'de açıklanacak Eylül ayı enflasyon oranlarıyla yükselişin devam etmesi, dolayasıyla negatif faiz oranlarının daha da büyümesi beklenebilir. Bu nedenle kısa dönem için acil TL ihtiyacı olan kişilerin ve bir ara yüzde 6'ye kadar indirilen mevduat faizleri nedeniyle geçici süre borsada yatırım yapan tasarrufçuların, bu kısa sürede TL hesaplarına dönmesi beklenebilir. Ancak büyük miktarda ve orta-uzun vadeli pozisyonu olan tasarrufçuların TL'ye dönüş için bir süre daha bekleyeceği tahmin ediliyor.

    Öte yandan tasarruf hesaplarındaki vergi düzenlemesiyle dolarizasyonun önlenemeyeceği de açık. Bunun için her şeyden önce TL'ye güvenin sağlanması, kurların fazla artmayacağı beklentisinin oluşması gerekiyor. Bunun için de enflasyonun kalıcı tek hanelere inmesi şart. Para politikasının temel aracı olan faizlerin düşebilmesinin ancak enflasyonun düşürülmesiyle mümkün olacağı, faizlerin zorla düşürülmesinin kalıcı olmayıp dengeleri bozacağı artık politikacıların kafasına kalıcı biçimde yerleşmeli. Bilimsellikte uzak hayali ekonomik önermelerini hayata geçirmek isteyen popülist politikacıların ülkeye ve halka verdiği zarar artık görülmeli.

    Erdal Sağlam

    (c)

    Kaynak: Deutsche Welle / Ekonomi

    Ekonomi Haberler

    Bakmadan Geçme

    1000
    Yazılan yorumlar hiçbir şekilde Haberler.com’un görüş ve düşüncelerini yansıtmamaktadır. Yorumlar, yazan kişiyi bağlayıcı niteliktedir.
    title