Haberler

1. Türkiye-Suriye Medya Buluşması

Güncelleme:
Abone Ol

Emekli Büyükelçi Oğuz Çelikkol, Batı'nın, Suriye'de reform hareketlerinin önünün açılması ve rejimin değişmesini bir dönem desteklediğini, ancak bu hedeften daha sonra kaçtığını söyledi.

Emekli Büyükelçi Oğuz Çelikkol, Batı'nın, Suriye'de reform hareketlerinin önünün açılması ve rejimin değişmesini bir dönem desteklediğini, ancak bu hedeften daha sonra kaçtığını söyledi.

Harmoon Çağdaş Araştırmalar Merkezi, Suriye TV ve Ortadoğu Araştırmaları Merkezi (ORSAM) ev sahipliğinde düzenlenen "1. Türkiye-Suriye Medya Buluşması"nın açılışının ardından Prof. Dr. Mehmet Akif Kireçci'nin moderatörlüğünde "Türk Medyasında Suriye Sorunu" başlıklı oturum yapıldı.

Oturumda Türkiye-Suriye ilişkilerini tarihsel açıdan değerlendiren Kültür Üniversitesi Öğretim Üyesi ve emekli Büyükelçi Oğuz Çelikkol, 2000-2004 yılları arasında Suriye'de Türkiye'yi büyükelçi olarak temsil ettiğini anlattı. Suriye'nin 400 yıl Osmanlı yönetimi altında kaldığını hatırlatan Çelikkol, "Ben Şam'da, Osmanlılar döneminde yapılan ilk cami olan Arabi Cami ve hatta İçişleri Bakanlığı binasına gittiğimde çok şaşırmıştım çünkü kapısındaki Osmanlı arması hala duruyordu. İki ülke arasında çok uzun ilişkiler mevcuttu. Bu ilişkilerin bütün kalıntıları 2000 yılına kadar gelmişti. 2000 yılında Suriye'deki iktidar, Hafız Esed'in ölümünden sonra nasıl el değiştirecek konuşuluyordu. Anayasadaki yaş sınırı indirildi ve Beşşar Esed cumhurbaşkanı oldu. Göreve başladığım sırada Türk-Suriye ilişkileri gelişme döneminin başındaydı." diye konuştu.

Türkiye ile Suriye ilişkilerinin belli bir süre iyi olmadığını anlatan Çelikkol, şöyle devam etti:

"Suriye rejiminin Türkiye'ye karşı terörizm kartını kullanmasıyla ilişkiler çok daha kötü bir duruma girmiş oldu. Hafız Esed döneminde BAAS yönetimi ve Esed ailesinin Türkiye'ye karşı tutumu da bunda çok büyük rol oynadı. Suriye- Türkiye ilişkileri kötü bir düzeyde devam etti. 1998 Adana Mutabakatı ile tamamen bir değişim ortaya çıktı ve ilişkiler düzelmeye başladı. Karşılıklı ziyaretler başladı. İlk başta bunlar askeri düzeyde olmasına rağmen, daha sonra ekonomik konuda ilişkilerde çok ciddi bir gelişme ortaya çıkmaya başladı. Türkiye ve Suriye arasındaki gelişmelerde ekonomik gelişmeler büyük rol oynadı."

Çelikkol, Suriye'nin 2011 yılında iç savaşa sürüklenmesinin ardından dış güçlerin buna müdahil olduğunu belirterek, "İlk başta Türkiye'nin amacına Batı da katılmıştı. Rejimin değişmesi ve Suriye'de reform hareketlerinin önünün açılması desteklenmişti. Ancak bu hedeften Batı yavaş yavaş kaçtı. Suriye'nin toprak bütünlüğü ve siyasi birliğini kaldırmaya yönelik bir gelişme meydana geldi. Tabii bu durum Suriye ile iş birliğini çok olumsuz bir şekilde etkiledi. Suriye'deki genel tabloya bakarsak, Suriye savaşının özellikle ABD'nin Suriye politikasının ve hedeflerinin değişmesiyle sınır güvenliği ve terörizmin Türkiye'nin güvenliğini tehdit etmesine dönüştü." ifadelerini kullandı.

Suriye'de gazetecilik deneyimi

Oturumda Suriye medya çalışanlarının Türkiye'deki deneyiminden bahseden Suriye TV Müdürü Malik Dağıstanlı, Suriye'de üç gazete bulunduğunu belirterek, bunlardan birinin hükümete ait olduğunu ve her şehirde de bu gazeteye bağlı gazeteler bulunduğunu anlattı.

Suriye'de BAAS partisine bağlı olmayan başka bir ses olmadığını ifade eden Dağıstanlı, var olan iki televizyon kanalının da devlete ait olduğunu kaydetti. Dağıstanlı, kurulan diğer gazetelerin de Beşşar Esed'in akrabaları ya da yakınlarına ait olduğunu dile getirerek, "İstihbarat adı altında Suriye medyasının tek müdürü Suriye istihbaratıdır. Bu çizgiden ayrılmak isteyen herhangi bir ses ya Suriye dışına çıkacak ya da hapishaneye girecek. Halk ayaklanmasının başlangıcında ilk sloganlardan birisi de 'Suriye medyası yalancıdır.' oldu." diye konuştu.

2011'in sonlarında birçok Suriyeli gazetecinin Türkiye'ye gelmeye başladığını ancak bu kişilerin medya kuruluşlarında nasıl çalışıldığına dair hiçbir bilgilerinin olmadığını kaydeden Dağıstanlı, ilk zamanlarda kendilerini "stajyer" gibi hissettiklerini dile getirdi.

Kişisel çabalarla bugünlere gelindiğini ifade eden Dağıstanlı, haber yazımından kameramanlık ve radyoculuğa dair kurslara katıldıklarını, bu kursların çok iyi Türk, Avrupalı ve Kanadalı hocalar tarafından verildiğini söyledi.

Suriyeli gazetecilerin Türkiye'de sansürsüz çalışma imkanı bulduğunu vurgulayan Dağıstanlı, görsel medya ya da radyo gibi mecralarda en iyi teçhizatları kullanmaya başladıklarını kaydetti.

"İki taraf da 'Bize ne olacak?' diye soruyor"

Kültür Üniversitesi Öğretim Üyesi ve TRT World Programlar Yöneticisi Bora Bayraktar, yayıncılığın sorumluluk isteyen bir konu olduğunu, bir yandan gerçekleri anlatırken bir yandan da yayıncı sorumluluğunun unutulmaması gerektiğini söyledi.

Ortada bir savaş ve göç meselesi olduğunu hatırlatan Bayraktar, savaş denilince güvenlik endişesi, göç denilince hem ekonomik hem sosyal sorunlardan bahsedildiğini ifade etti. Suriyelilerin de onu karşılayan Türk halkının da "Bize ne olacak?" diye sorduğuna işaret eden Bayraktar, konuşmasını şöyle sürdürdü:

"Bu da endişe, korku ve belirsizliğe neden oluyor. Bu endişe ve korkudan beslenen, bunun üzerine siyaset yapan çevreler, ülkeler, siyasiler var. Dolayısıyla bu endişe ve korkunun olduğu ortamda bizim haberleri, medyayı kullanırken bir reaksiyon oluşturacağımızı biliyor olmamız gerekiyor. Bu reaksiyon özellikle Avrupa'daki olaylara baktığımızda Türkiye'deki bazı çevrelerin konumuna baktığımızda, agresif, korku ve endişe var. Dolayısıyla burada hem medyanın hem siyasetin söylemi çok iyi belirlemesi ve sorumlu bir şekilde kontrol etmesi gerekiyor. Haberlerin verilmemesi, sansürlenmesi anlamında söylemiyorum. Her haber verilmelidir ama üslup ve söylem son derece önemli."

Empati ve sempatinin çok önemli olduğunu vurgulayan Bayraktar, karşılıklı iki tarafın birbirine anlayış göstermesinin önemine işaret etti. Elazığ'da enkaz altından bir depremzedeyi kurtaran Suriyeli gencin hikayesinin Türk medyasında çok güzel işlendiğini hatırlatan Bayraktar, bu tarzda sempati oluşturacak konuların öne çıkarılması gerektiğini söyledi.

"Suriye meselesi insanlık tarihindeki en zor meselelerden biri"

Eski Şam Üniversitesi İletişim Fakültesi Dekanı Yahya El-Aridi, Türk medyasının Suriye meselesine bakışı hakkında konuşma yaptı.

Suriye meselesinin insanlık tarihindeki en zor meselelerinden biri olduğunu dile getiren Aridi, Refah Partisi'nin kurucusu Necmettin Erbakan'ın, "Suriye'de bir sorun çıkarsa bilin ki hedef Türkiye'dir." söylemini hatırlatarak, "Yani Türkler bu konuya önem vermeliler, bu söz çok doğru. Türk medyası genel olarak Suriye sorunları için en merhametli, en az yanıltıcı bilgi veren, en çok anlaşan, iki ülke arasında ilişki kurma açısından en yakın medyadır." diye konuştu.

"Suriyelilerin Türk ekonomisine etkisi", "Türk ve Suriye medyası arasında iş birliğinin güçlendirilmesi", "Sosyal medya ve Suriyeliler", "Suriye medyasının Türkiye deneyimi", "Suriyeliler hakkında dile getirilen yanlışlar" başlıkları altında oturumların gerçekleştirileceği buluşma, yarın sona erecek.

Kaynak: AA / Güncel

Türkiye Suriye Güncel Haberler

Bakmadan Geçme

1000
Yazılan yorumlar hiçbir şekilde Haberler.com’un görüş ve düşüncelerini yansıtmamaktadır. Yorumlar, yazan kişiyi bağlayıcı niteliktedir.
title