10 Ekim Gar Katliamı... Davada Yakalanamayan 16 Sanık Yönünden Yargılama Başladı: "Suriye'de Rejim Değişti, Orada Olan 5 Sanığın İadesi İstensin"
10 Ekim Gar Katliamı davasında yakalanamayan 16 sanık yönünden ayrılan dosyada ilk duruşma Ankara 4. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görüldü.
Haber: Esra TOKAT
(ANKARA) - 10 Ekim Gar Katliamı davasında 16 sanık yönünden ayrılan dosyada ilk duruşma Ankara 4. Ağır Ceza Mahkemesi'nde görüldü.
Barış Mitingi için 10 Ekim 2015'te Ankara Tren Garı önünde toplanan kalabalığa terör örgütü İŞİD tarafından düzenlenen bombalı saldırı sonucu 103 kişinin hayatını kaybettiği olayla ilgili açılan davada sanıklar İlhami Balı, Deniz Büyükçelebi, Edremit Türe, Savaş Yıldız, Hasan Hüseyin UĞUR, Bayram Yıldız, Kenan Kutval, Ahmet Güneş, Cebrail Kaya, Ömer Deniz Dündar, Muhammet Zana Alkan, Walentina Slobodjanjuk, Mustafa Delibaşlar, Nusret Yılmaz, Kasım Dere ve Yakup Selağzı hakkında çıkartılan tutuklamaya yönelik yakalama emirlerinin devamı ile infazlarının beklenilmesine, haklarında yakalama ve yokluğunda tutuklama kararı verilen sanıkların bir kısmı yönünden İnterpol vasıtası ile Kırmızı Bülten ile aranmalarının sağlanması hususunda Adalet Bakanlığı Uluslararası Hukuk ve Dış İlişkiler Genel Müdürlüğüne yazılan müzekkerelerin infazlarının beklenilmesine kararı verilerek dosyaları ayrılmıştı.
10 Ekim Ankara Tren Garı saldırısı davasında mahkeme, tutuklu 10 sanığın ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası ile cezalandırılmasına karar vermiş ve ayrı ayrı suçlardan 101 ve 379 kez ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası alan Erman Ekici hakkında ise insanlığa karşı işlenen suçlardan beraat kararı vermişti. Yakalanmayan 16 sanık hakkındaki dosya ise ayrılmıştı.
"Anayasal görevlerini ihmal eden kurumların da yargılanmasını talep ediyoruz"
Dosyası ayrılan sanıklar yönünden yargılamanın ilk duruşması Ankara 4'üncü Ağır Ceza Mahkemesi'nde yapıldı. Duruşmaya hayatını kaybedenlerin yakınları, CHP Bursa Milletvekili Orhan Sarıbaş, DEM Parti Mardin Milletvekili Kamuran Damhan ve EMEP Gaziantep Milletvekili Sevda Karaca katıldı.
Duruşma Gaziantep Barosu'nun davaya müdahil olma talebinde bulunmasıyla başladı. Gaziantep Barosu Başkanı İskender Kahraman, "Baroların bu davada müdahil olarak yer alması gerekir. Gar Katliamı'nın, Suruç Katliamı'nın ve pek çok katliamın failleri Gaziantep'ten çıktı. Yargılama makamlarından faillere giden evreleri bütünüyle ortaya koyup, anayasal görevlerini ihmal eden kurumların da yargılanmasını talep ediyoruz" dedi.
"Kimliği belirsiz canlı bombaya ilişkin bilgiler talep edilsin" talebi
Ardından avukatların savunmalarına geçildi. İlk olarak konuşan avukat Senem Doğanoğlu, şunları söyledi:
"Soruşturma ve kovuşturma boyunca üzerine araştırma ve çalışma yapılmayan en önemli konulardan biri ikinci canlı bombacının kimliğini tespiti konusu olmuştur. Suriye ile 22 Aralık 2024 tarihinde Dışişleri Bakanlığı Heyeti marifetiyle diplomatik ilişki alenileşmiş olmakla bu aşamaya kadar diplomatik ilişki olmadığından bahisle hiçbir araştırma yapılmamış olan ve Suriye uyruklu olduğu dışında hiçbir bilgi sahibi olunmayan canlı bombanın kimliklendirilmesi ve hakkındaki bilgilerin istenmesi önünde de yasal" bir engelin öne sürülemeyeceği açıktır. 11 Ekim 2015 tarihinde Ankara ATK tarafından '102 Nolu (AP2 –AP3) Ceset' olarak kodlanan ve halen kimliği tespit edil(e)meyen canlı bombaya ilişkin Ankara Cumhuriyet Başsavcılığınca otopsi işlemi ile DNA analizinin de sağlanması ve Interpol DNA Gateway'de eşleşme için aranması şeklinde işlem yapılmıştır. Emniyet ise sadece Alyas Sitesindeki hücre evinden canlı bombanın sadece çıkış görüntülerini almış ve Yakup Şahin tarafından yapılan tasvir gereği, bu kişiye ait olabileceği düşünülen robot resmi çizdirmiştir. Emniyet Fezlekesinde, 10 Ekim 2015 tarihi itibarıyla canlı bombanın 'beyaz spor ayakkabısı giydiğini" anlaşılması üzerine olay yerinde fotoğraflandığı söylenen alt ekstremiteler üzerinden geriye dönük MOBESE taraması yapıldığı da görülmektedir. Bu aşamada Suriye uyruklu olduğu da düşünülmeye başlanmıştır. Otopsi aşamasında söz konusu 'beyaz ayakkabılardan' arındırılmış olarak ceset ATK'ya teslim edilmiştir. Otopsi işlemi zorunlu olmasına rağmen görüntü kaydı alınmadan yapılan ve sadece sağ ile sol alt ekstremite üzerinde yapılan değerlendirme DNA analizine yarayacak veriyi sunmak dışında bir katliamın aydınlatılması iradesinin oldukça uzağında bir sonuç doğurmuştur. Bunun gibi 102 nolu Ceset ile aynı genotip özellikleri gösterdiği anlaşılan dokulara yönelik analizde AP-1 kodlu avuç içi lasere olmakla birlikte ampute sol el olduğu da anlaşılmaktadır. Hiçbir parmak izi araştırması sonucunun halen dosyada olmadığı, ayak tabanı izi itibarıyla kimliklendirmeye elverişli olan ceset üzerinden ve karşılaştırma yönünden işlem sonuçlarının da dosyaya gelmediği açıktır. Bu aşamada canlı bombanın Ankara ATK Grup Başkanlığı'nın 21 Ekim 2015 tarih ve 8 numaralı raporunda çıkardığı DNA profiliinn Interpol DNA Profili Araştırma formu tanzim edilerek yeniden çapraz sorgulamasının yapılmasını; Alyas Sitesi güvenlik kayıtlarındaki görüntülerde yapılacak, "Interpol İyi Uygulamalar" sistemi ile uyumlu iyileştirme ile Yakup Şahin vasıtasıyla çizdirilen- ancak nasıl kullanıldığı bilinmeyen- robot resmin Interpol Yüz Tanıma Sistemi üzerinden araştırılmasını, AP-1 kodlu örneğin tek TNT bulunan örneği de teşmil ettiği göz önünde bulundurularak parmak izi sonuçlarının Türkiye ve Interpol Parmak izi Veri Sisteminden araştırılmasını, canlı bombanın ayak izi örneklerinin alınıp alınmadığı, alındıysa karşılaştırmalı sonuçlarının dosyaya ikmalini ve bütün bu kayıtların Interpol tarafından kendisine uygulanan yasağın kaldırıldığı dikkate alınarak Interpole üye yetkili kurum olan Suriye Kriminal Güvenlik Dairesi'ne istinabe yoluyla gönderilmesini talep ediyoruz.
"Savcılık tarafından verilen daimi arama kararı" ve "Zamanaşı Bürosu" bilmecesi
Mahkemenizin 08 Kasım 2018 tarihli ilk duruşmasında 5 nolu ara karar ile dosyada kimliği tespit edilemeyen X ve Y olarak isimlendirilen, katliam faili olduğu kamera kayıtları ile sabit olan bu kişilerin kimlik belirleme işlemlerinin yapılması için Mahkemenizce Ankara Cumhuriyet Başsavcılığına suç duyurusunda bulunulmuştur. Şikayetçi vekili olarak tarafımızın sunduğu kayıtlar gereği incelemeler devam edebilmiştir. İlk aşamalarda sunduğumuz ve akıbetini öğrenebildiğimiz dilekçelerimiz Emniyete gönderilmiş ve gelen yazılar Mahkemeniz önündeki dosyaya
sunulmuştur. Ancak daha sonra Savcılıkça hangi işlemlerin yapıldığı ve incelemenin ne aşamada olduğu konularında yazılı hiçbir kayıt verilmemeye başlanmış ve 24 Aralık 2021 tarihinde şüpheliler yönünden alınan kısıtlama kararı olduğu öne sürülmeye başlanmıştır. Oysa yukarıda açıkladığımız üzere bu soruşturmada şüpheli olarak soruşturması yapılan IŞİD'lilerin soruşturma konusu eylemleri, 10 Ekim Ankara katliamının failleri olarak işbu dava dosyasında sanık olarak yargılanmalarını gerektirmekte olup, bu nedenle dosyamıza sanık olarak eklenmeleri gerekmektedir. Ne var ki Mahkemenize 25 Eylül 224 tarihli bir yazı ile Savcılık tarafından Daimi Arama kararı verilip dosyanın X-Y ve Ebu Zeyneb yönünden Zamanaşımı Bürosuna tevdii edildiği bildirilmiş ve 'X ve Y olarak işaretlenen şahıslardan X-3 olarak belirtilen kişinin Hasan Hüseyin Uğur isimli şahıs olduğu ve yargılama dosyasındaki yakalamalı şahıslardan olduğu, X- 17 olarak belirtilen kişinin Burak Ormanoğlu isimli şahıs olduğu ve yine yargılama dosyasındaki bir başka şahıs olduğu, son olarak Y- 1 olarak işaretli kişinin bombalı eylemde
kendini patlatan Yunus Emre Alagöz olduğu yönünde kolluk birimleri tarafından tespit yapıldığı' yazı ile bildirilmiş ve Selim Karsavran isimli kişinin ifade tutanağını ek olarak göndermekle yetinmiştir.
"Hasan Hüseyin Uğur hakkında iddianame düzenlensin"
Öncelikle, hukuka açıkça aykırı olmakla birlikte daimi arama kararı alınmış olması kabul edilemez niteliktedir. Ancak bunun gibi halen dosyanın erişime açılmamasında da hiçbir hukuka uyarlılık yoktur. Bu bağlamda öncelikle tüm soruşturma dosya örneğinin dosyaya
celbini talep ediyoruz. Bunun gibi örgüt üyeliği ile ilgili hakkında yakalama kararı olan Hasan Hüseyin Uğur, örgüt üyeliği ve tehlikeli maddeleri izinsiz kullanmaktan hükümlü Burak Ormanoğlu ile dosya şüphelisi Muhammed Cengiz Dayan ve Yıldız Bozkurt hakkında ne işlem yapıldığının
Savcılıktan sorulmasını ve tefrik kararı verilmiş ise ilgili dosya örneğinin tüm kayıtlarının celbini talep ediyoruz. Halen işlem yapılmadıysa, tespit edilen Hasan Hüseyin Uğur'un 02 Ağustos 2015 tarihli ihbar gereği hakkında 09 Ekim 2015 tarihinde yakalama kararı alındığı ve savcılığa gelen depodaki teşhis kayıtlarının bu ihbarı doğruladığı ve yine katliam failleri Abdulmuttalip Demir ve Metin Akaltın ile birlikte hareket ettiklerine yönelik teşhis ve tespit dikkate alınarak, örgütün hücre evi olan 10 Ekim Ankara Katliamının canlı bomba ile diğer eylemcilerinin saklandığı,
hazırlandığı Alyas sitesinde parmak izi çıkması gereği hakkında 10 Ekim Ankara Katliamı yönünden sorumluluğu tespit edilmekle insan öldürme, insan öldürmeye teşebbüs ve insanlığa karşı suçtan ek iddianame düzenlenmesi için Savcılığa CMK madde 170'in hatırlatılmasına,
aynı kapsamda örgütün ikinci hücre evi olan Rana Rezidans ile Alyas Sitesindeki görüntülerde teşhis edilen, M. Kadir Cebael, Yunus Durmaz ve Talha Güneş ile görüntüleri tespit edildiği dikkate alınarak insan öldürme, insan öldürmeye teşebbüs ve insanlığa karşı suçtan iddianame düzenlenmesi için Savcılığa CMK madde 170'in hatırlatılmasına karar verilmesini talep ediyoruz. Bu soruşturma kapsamında ifadesi alınan IŞİD'daki pozisyonu, Türkiye'ye giriş tarihi, katliamın örgütlenmesi konusundaki bilgisi dikkate alındığında Selim Karsavran isimli kişinin
tanık olarak dinlenilmesini talep ediyoruz. 10 Ekim Ankara Katliamı ile ilgili tüm faillerin ortaya çıkarılarak yargılanmalarının sağlanması için bu kişiler hakkında soruşturmanın bir an önce tamamlanarak, ek iddianame düzenlenmek suretiyle dosyamız kapsamında yargılanmalarının sağlanması gerektiği açık olup atılı suçlamaların niteliğine, katliamın hukuki değerlendirmesine yönelik yanıltıcı değerlendirmelerin önüne geçilmesi gerekmektedir."
Avukat Erkan Dündar da şunları söyledi:
"10 Ekim davası başlayalı 8 yıl oldu. Davanın başında sanıklara dair HTS kayıtlarına ilişkin bilirkişi incelemesi yapılmıştı. Ancak bilirkişi incelemesi çok eksik şekilde yapıldı. Katliamın olduğu günlerde hangi sanığın nerede olduğunun tespit edilmesi gerekiyordu ama yapılmadı. Biz bu sanıklarla telefon iletişimi olduğu tespit edilen kişileri bir türlü belirlenmedi. Sanıkların birbiri ile olan ilişkileri hiçbir zaman açığa çıkartılmadı. Hüseyin Bayram adına kayıtlı hattı Deniz Büyükçelebi'nin kullandığını düşünüyoruz. Büyülçelebi soyadlı kişilerle görüştüğünü tespit ettik. Bunların da belli baz istasyonlarında yoğunlaştığını gördük. Deniz Büyükçelebi sınırda olduğu dönemde ve Gaziantep'te farklı telefon hattını kullandığını düşünüyoruz. Hüseyin Bayram'ın dosyanın soyadlarından özellikle 9-10 Ekim'de dosyanın sanıklarından YakupYıldırım ile ciddi bir görüşme trafiği var. Hüseyin Bayram'ın bizim sanıklarla ve ilişkisi olduğu çok açık. Hakan Şahin'in de Hüseyin Bayram'ın epey bir iletişimi var. Bayram adına kayıtlı GSM hattının özellikle Deniz Bütülçelebi tarafından kullanıldığını düşünüyoruz. Öncelikle 2015 yılında Hüseyin Bayram adına kayıtlı GSM numaralarının ffilen kimlerin kullandığını tespit etmesini istiyoruz. Emniyet'in bunu sorgulamasını istiyoruz çünkü böylece belki de dosyaya şu ana kadar ismini hiç duymadığımız isimler görebiliriz. Bu yüzden HTS kayıtlarının da tüm dökümlerinin gelmesi lazım. Dosyamız bitmedi. Kaldığımız yerden devam ediyoruz. 10 yol geçsede sanıklarla ilgili yeni bilgiler elde ediliyoruz. Öte yandan Mustafa Demir'in de İlhami Ballı ile görüştüğü tespit etti. Mustafa Demir'in pek çok iletişimi var sanıklarla. Bu doğrultuda Mustafa Demir'in 10 Ekim Gar Katliamı'ndan haberdar olmaması mümkün değil. Mustafa Demir hakkında dosyamızda yargılanması için suç duyurusunda bulunmasını istiyoruz."
"Ömer Deniz Dündar, Mustafa Delibaşlar, Fadile Delibaşlar, Cebrail Kaya, İlhami Balı Suriye'de"
Avukat İlke Işık ise Suriye'de rejiimin değişmesi ve iktidarın yerine gelen HTŞ ile ilişki kurması nedeniyle firari sanıkların Suriye'den iade edilemsi talebinde bulunulması gerektiğini belirterek şu taleplerde bulundu:
"Suriye'ye dair 15 gün içinde çok şey değişti. HTŞ, 2018'den beri BM'nin terör listesinde yer alıyor. Bu davada yer alan IŞİD'liler ne olacaklar? Bugün burada olması gerekirken şu an belki de Suriye'de. Başka yargılamalar da da IŞİD'liler tahliye edildiler. Sizin mahkemeniz de katliamın bütün sorumluları konuşulmasın, unutulsun, kamu görevlilerinin sorumluluğu konuşmasın istiyorsunuz. Bu 16 sanık alelade insanlar değil. Hala Suriye'deler. Bazıları hala yönetici, bazıları kamplarda. Onların sanık sandalyesine getirilmesi bu yargılamanın gereği. Tüm bu firari sanıklar ile ilgili tüm Emniyet kaynaklarının kullanılmasını istiyoruz. Walentina Alman vatandaşı bu yüzden hakkında Almanya ile yazışma yapılmasını istiyoruz. İlhami Balı'nın Suriye'de olduğuna dair istihbarat vardır bu yüzden MİT'e yazılıp bilgi alınmalıdır diyor Şanlıurfa 5. Ağır Ceza Mahkemesi. Biz de MİT'e müzekkere yazılarak sanıkların durumu hakkında bilgi alınmasını talep ediyoruz. Bir başka yargılamada da Kasım Güler de Ömer Deniz Dündar'ın hala IŞİD yöneticisi olduğu söylemektedir. Suruç davası dosyasında Cebrail Kaya ve Mustafa Delibaşlar'ın da SDG kampında olduğuna dair yazılar yazılmış. Bunları daha önce de izah etmiştik. Ancak değişen Suriye koşulları nedeniyle tekrar söylüyoruz. Mustafa Delibaşlar'ın SDG, Fadile Delibaşlar'ın Roj, Cebrail Kaya'nın SDG, İlhami Balı'nın adı bildirilmeyen 'X' kampında yer aldığı görülmektedir. Özetle 5 sanığın Suriye'de olduğunu resmi kayıtlarla görmüş durumdayız. Bayram Yıldız'ın da Irak'ta olduğunu biliyoruz. Biz nerede olduğu belli olan bu saydığımız sanıkların Adalet Bakanlığı ve Dışişleri Bakanlığı aracıyla öğrenebiliriz. Suriye ile artık ilişkiler kurulmaya başlandı. Sanıkların iade işlemlerine ilişkin Adalet Bakanlığı tarafından sürecin başlatılmasını talep ediyoruz.
Erol Sayanoğlu'nun tanık olarak dinlenmesi işlemlerinin tamamlanmasını istiyoruz. Konya 2. Ağır Ceza Mahkemesi'nden gönderilen dosyalarda firari sanıklar hakkında çok net ifade veren kişiler olduğunu görüyoruz bu kişilerin dinlenmesini talep ediyoruz. Firari sanıkların IŞİD, Suriye'de kaybettikten sonra Türkiye'ye gelen eşlerinden bazılarını dinledik. Halen bir kısım firari sanığın eşlerini dinlemedik. Biz dinlenmeyen eşlerin de dinlenmesine karar verilmesini ve haklarındaki soruşturma dosyalarının gönderilmesini talep ediyoruz."
Mahkemeden Mustafa Demir hakkında "10 Ekim Gar Katliamı'nın sanığı olduğuna" yönelik suç duyurusu kararı
Savunmaların ardından ara karar kuran Mahkeme, Gaziantep Barosu'nun katılma talebini kabul etti. Sanık Erol Sayanoğlu ve diğer tanıkların dinleme taleplerinin bir sonraki celsede değerlendirilmesi üzerine kayıt altına alınmasına, SEGBİS ve HTS kayıtlarına yönelik taleplerde adı geçen şahıslara yönelik taleplerinin bir sonraki celsede değerlendirilmesine karar verdi. Daimi arama kararı dosyasının üstünde gizliliğin olup olmadığının Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı'na sorulmasını da kararlaştıran Mahkeme, IŞİD'in Türkiye sınır emiri olduğu söylenen "Mustafa Demir hakkında Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı'na suç duyurusunda bulunulmasına ve soruşturmanın genişletmesine öyenilk talebin ise bir sonraki celsede değerlendirilmesine karar verdi.
Öte yandan, Suriye'de ve Irak'ta bulunan sanıkların ise iade taleplerine yönelik işlem yapılıp yapılmadığı hususunun Adalet Bakanlığı'na sorulmasına karar verildi. Yakalama kararlarının devamına karar veren Mahkeme, bunun dışındaki taleplerin reddine karar vererek bir sonraki duruşmayı 17 Haziran saat 10.00'a erteledi.