20. Yüzyıl Şiirine 17 Ekim Devrimi Damgasını Vurdu
Boğaziçi Üniversitesi Nâzım Hikmet Kültür ve Sanat Araştırma Merkezi, "Nâzım Hikmet Konferansları" kapsamında, kitapları 25 dile çevrilmiş, ulusal ve uluslararası birçok ödülün sahibi yazar Nedim Gürsel'i ağırladı.
21 YÜZYILDA ŞİİR YERİNİ TÜKETİLEN ROMANA BIRAKTI
Gürsel, Dünya Şairi Nâzım Hikmet adlı yapıtından yola çıkarak, Nâzım Hikmet'in şiirlerinde yenilik ve gelenek sorununu, 20. Yüzyılda şiir ve komünizm, Nâzım Hikmet ile özgürleşen Türk şiiri konu başlıklarındaki sohbetinde Memleketimden İnsan Manzaraları ile dönemin akımlarını değerlendirdi.
"AVRUPA'DA YENİ NESİL KOMÜNİZMİ BİLMİYOR"
Gürsel, 17 Ekim 1017 Devrimi'nin 100. Yılını yaşarken Nâzım Hikmet'i yalnızca kendi eserleri ile değil yüzyıla damgasına vuran komünist akım ile birlikte değerlendirmek gerektiği ile başladığı sözlerine; "20. Yüzyıl özellikle sanat ve şiir adına 'Komünizmin Yüzyıl'ıydı. Nâzım Hikmet, Aragon, Neruda isimlerinin şiirleri ile hayat ve yön bulan yeni akımların yaşandı. Nâzım Hikmet'i de 17 Ekim devrimi ve 1922'de Moskova ile tanışması ile değerlendirmek gerekiyor. Bugün geldiğimiz yüzyılda artık Nâzım Hikmet'in hem şiir hem de söylemlerinde anlattığı ütopya gündemde değil. Avrupa 1989'da Berlin duvarının yıkılmasıyla, SSCB'nin dağılmasıyla artık komünizm söyleminden uzaklaşıyor, Avrupa'da yeni nesil 20.yüzyıla damgasını vuran bu şairleri tanımıyor. 20. Yüzyılda 17 Ekim devrimi ile şekillenen şiir yüzyılıydı. 21. Yüzyılda şiir terk edildi. Yerini tüketilen romanlar aldı" diyerek devam etti.
"NÂZIM'IN MEZARI MOSKOVA'DA KALMALI"
Nâzım Hikmet'in hayatının en güzel yıllarını hapishanede geçirdiğini ve şiirlerinin, eserlerinin otoritelerce kabul görerek Türkiye'de okutulmasının, hatta gündeme taşınmasını göremediğini anımsatan Gürsel, Nâzım Hikmet'in vasiyetine karşın mezarının Türkiye'ye taşınması tartışmalarında Rusya'da kalması tarafında olduğunu belirtiyor. Yazar Nâzım Hikmet'in Vera ile birlikte yattığı Moskova'da kendisine hayat veren dizelerini yaşadığını ekliyor.
Bursa'da hapishanede yazdığı Memleketimden İnsan Manzaraları eserinin ise yalnızca Nâzım Hikmet'in bir destanı dile getirmek, hikayeleştirmekten çok öteye, Türk edebiyatı ve şiirinde farklı, bir dönemi başlatması ile birlikte değerlendirmek gerektiğini vurgulayan Gürsel; "Nâzım Hikmet'in şiirlerini yenilik ve gelenek sorunsalı bağlamında ele aldığımızda geleneklerin içinde ama kalıpları kıran, özgürleşen ve şiire yeni bir bakış acısı kazandıran yapısı ile bakmak gerekiyor. Nâzım Hikmet'in yeni şeylere doğru, eski kalıpları kırarak geleneklere baş kaydırarak oluşturduğu dizeleri, yerelden evrense giden bir bağ kurarak bir dünya şairi doğurdu. Bu şair 20. Yüzyıla damgasını vururken, kendi halkının kendisini okuduğunu göremeden öldü. Bugün kendi halkı tarafından böylesine sahip çıkılmasına karşın artık yeni nesil komünizmi bilmiyor" dedi.