25 Aralık Soruşturmasındaki Savcı ve Hakimler Hakkında İddianame (6)
Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığınca, Fetullahçı Terör örgütü/Paralel Devlet Yapılanması'nın (FETÖ/PDY) 25 Aralık soruşturması kapsamında usulsüz dinleme yapmasına ilişkin hazırlanan iddianamede, "FETÖ mensupları kendilerinin devletin sahibi olduğuna o kadar inandırmışlardır ki, demokratik cumhuriyete bağlı kamu çalışanları hakkında 'şikayet dilekçesi' adı altında fezleke düzenlemeye varacak kadar pervasızlaşmışlar ve sürekli satır aralarında 'Bir gün yargılanacaksınız.' diye tehdit etmekten geri kalmamışlardır.
Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığınca, Fetullahçı Terör örgütü/Paralel Devlet Yapılanması'nın (FETÖ/PDY) 25 Aralık soruşturması kapsamında usulsüz dinleme yapmasına ilişkin hazırlanan iddianamede, "FETÖ mensupları kendilerinin devletin sahibi olduğuna o kadar inandırmışlardır ki, demokratik cumhuriyete bağlı kamu çalışanları hakkında 'şikayet dilekçesi' adı altında fezleke düzenlemeye varacak kadar pervasızlaşmışlar ve sürekli satır aralarında 'Bir gün yargılanacaksınız.' diye tehdit etmekten geri kalmamışlardır." ifadelerine yer verildi.
Bakırköy Cumhuriyet Başsavcıvekili Ömer Faruk Aydıner tarafından hazırlanan iddianamede, kumpas soruşturmaları sonrası örgüt mensuplarına ait görüşmelere yer verildi.
İstanbul ağır ceza mahkemelerinden alınan dinleme kararlarına istinaden şüphelilerin iletişimlerinin tespit edildiği ve telefon dinlemesi yapıldığı belirtilen iddianamede, bu kapsamda şüphelilerin FETÖ ile iltisaklarının tespitinin yapıldığı, ayrıca hükümete darbe yapmaya ilişkin teşebbüsleriyle ilgili delil ve emarelere ulaşılmaya çalışıldığı kaydedildi.
Tespitlerde, şüphelilerin gerek birbirleriyle gerek üçüncü şahıslarla telefonda konuştukları anlatılan iddianamede, üçüncü şahısların da dinlemeye alındığı, konuşmalarda şüphelilerin gizliliğe büyük önem verdikleri ve karşısındaki kişiyi telefonların dinlenildiği hususunda uyardıklarının görüldüğü aktarıldı.
İddianamede, şüphelilerin konuşmalarından FETÖ'ye üye olduklarının çok açık biçimde anlaşıldığı, son süreçte ülke gündeminde olan olaylarla ilgili örgütün yayın organlarındaki görüşleri aynen paylaştıkları, seçimlerde örgütün takip ettiği stratejiyi izledikleri, siyasi partilerin iç işleyişiyle ilgili yorumlar yaptıkları, iktidar partisinin mutlaka yönetimden uzaklaştırılması gerektiğine dair konuşmalar yaptıklarının tespit edildiği bildirildi.
Konuşmalarda, Cumhurbaşkanı'nı firavuna benzettikleri, cemaatin de firavunun sivrisineği olacağına yönelik temennide bulunduklarının anlaşıldığı belirtilen iddianamede, konuşmaların aşırı küfürlü olan ve suça ilişkin olmayan kısımlarının iddianameye alınmadığı, suç ile ilintili görülenlerin de sansürlenerek yazıldığı anlatıldı.
İddianamede, örgüt üyelerinin hiçbir ahlaki değer yargısı olmadığı için ülke yöneticilerine, siyasi parti liderlerine, Cumhurbaşkanı'na, başsavcı, savcı ve hakimlere sinkaflı küfürler ettikleri kaydedilen iddianamade, üyelerin, cumhuriyetin kurum ve kuruluşlarını aşağıladıklarının görüldüğü belirtildi.
"Örgüt, gizemli rüyalarla avutulmuş"
PDY mensubu olan şüphelilerin, FETÖ soruşturmalarını yapan hakim ve savcıları da aşağıladığı aktarılan iddianamede, şunlar kaydedildi:
"Bu durum da açıkça ortaya koymaktadır ki, FETÖ mensupları kendilerinin devletin sahibi olduğuna o kadar inandırmışlardır ki, demokratik cumhuriyete bağlı kamu çalışanları hakkında şikayet dilekçesi adı altında fezleke düzenlemeye varacak kadar pervasızlaşmışlar ve sürekli olarak satır aralarında 'Bir gün yargılanacaksınız.' diye tehdit etmekten geri kalmamışlardır. Aynı yöntemi terör örgütünün medya kuruluşları da köşe yazarları vasıtasıyla sürdürmüş olup, Türkiye Cumhuriyeti'ni, cumhuriyet savcılarını yazdıkları tehditkar yazılarla korkutacakları zehabına kapılmışlardır.
Örgüt yaptıklarıyla büsbütün ortaya çıkmış, stratejisinden vazgeçerek devlete açıktan savaş ilan etmiştir. Örgüt ezoterik bir örgüt olduğu için rüyalarla amel etmiş, bu duygu ve his örgüt mensuplarının hepsine imani bir kural gibi öğretilmiştir. Örgüt gizemli rüyalarla avutulmuş, hep devletin başına bir iş geleceği, hükümetin yıkılacağı, zafere erişecekleri mitleriyle aldatılmışlardır. Bu arada himmet paralarının keyfini süren üst tabaka Amerika, Almanya ve dünyanın değişik ülkelerine firar ederken, alt tabakada bulunan mensupları teslim olmaya zorlanmış, bir gün kurtulacakları, devlet kurumlarından ve yöneticilerden hesap sorulacağı hikayeleriyle uyutulmuşlardır. Örgüt lideri Amerika'dan yayınladığı sohbet programlarıyla sürekli tabanı diri tutmaya çalışmış, cezaevinde bulunanların çözülmelerini engellemek için onları 'Girdikleri gibi çıksınlar' diye desteklediği mesajını vermiştir.
"Yurt dışı kaynaklı telefonlarla irtibatları var"
Yürütülen soruşturmalar kapsamında alınan mağdur, müşteki, tanık, bilgi sahibi ve şüpheli ifadelerine göre Menekşe Uyar ve Muammer Akkaş'ın FETÖ/PDY'ye müzahir olduğuna dair bilgilerin olduğu belirtilen iddianamede, şüpheli şahısların haberleşme trafiğinin örgütün "yargı imamı, yargı imam yardımcısı, tayin heyeti üyesi, ana kadro ve üst düzey sorumlu" olarak nitelendirilen şahıslarla yoğunlaştığının görüldüğü vurgulandı.
İddianamede, şüphelilerin ayrıca yurt dışı kaynaklı telefonlarla irtibatlarının olduğu da belirtilerek, bu durumun örgüt içerisindeki hiyerarşik yapılanmanın gereği olarak talimatların yukarıdan aşağıya ve aşağıdan yukarıya doğru silsile yoluyla iletildiğine, örgüt jargonunda "mahrem hizmetler" olarak adlandırılan mülkiye, adliye, askeriye ve emniyet birimlerinde var olan örgüt üyeleriyle haberleşmede kullanılan "kurye" yönteminin varlığına işaret ettiği bilgisi verildi,
Adı geçen şahıslar ile birinci derece irtibatlarının, FETÖ/PDY mensubu şahıslar ile yoğun irtibatlı olduklarının yapılan HTS analiz çalışmasında açıkça görüldüğü vurgulanan iddianamede, hakim ve savcıların uygulama ve davranışlarıyla gaye edindikleri hedefe ulaşmak için kanun koyucunun suç ve suçlularla mücadele amacıyla belirlediği ilke ve kaidelere aykırı davrandıkları sonucuna varıldığı bildirildi.
İddianamede, Muammer Akkaş, Celal Kara ve Mehmet Yüzgeç'in farklı bürolarda görev yapmalarına rağmen, birbirlerinden haberli ve bağlantılı şekilde operasyon talimatı vermelerinin, suç ve suçlularla mücadeleden ziyade, gizli bir amaç doğrultusunda yapıldığının anlaşıldığı vurgulandı.
Hakim ve savcıların görevlerinin özelliği nedeniyle resmi ve özel yaşantılarındaki ilişkilerinde herkesten daha dikkatli olmak zorunda bulunduğu ve ölçülü yakınlıkları aşmaması gerektiğinin yadsınamaz bir gerçek olduğu anlatılan iddianamede, şunlar aktarıldı:
"İncelenen dosya kapsamları, müştekiler, gizli tanıklar ve ihbar edenlerin ifadeleri nazara alındığında savcı Muammer Akkaş ile hakimler Süleyman Karaçöl ve Menekşe Uyar'ın, ayrıca haklarında inceleme ve soruşturma raporu tanzim edilen cumhuriyet savcıları Celal Kara, Mehmet Yüzgeç ve Zekeriya Öz ile birlikte, Fetullah Gülen'in liderliğini yaptığı PDY'ye yönelik hükümet politikasından duyulan rahatsızlık nedeniyle İstanbul Emniyet Müdürlüğünde görevli bir kısım polis amir ve memurlarıyla fikir ve eylem birliği içerisinde hareket ederek, ayrıca bu yapının kontrolündeki basın ve yayın kuruluşlarının da desteğini alarak, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti'ni ortadan kaldırarak görevlerini yapmasını engellemiş, bu suçu işlerken de birçok alt suçları da işlemişlerdir."
(Sürecek)