25 ülkeden 60 akademisyen "ümmet" fikrini tartıştı (2)
İslam dünyasının ortak meselelerinin tartışıldığı İLEM Yaz Okulu'nda bu yıl "İslam'ın Transnasyonal Boyutları ve Ümmet" teması ele alındı.
İslam dünyasının ortak meselelerinin tartışıldığı İLEM Yaz Okulu'nda bu yıl "İslam'ın Transnasyonal Boyutları ve Ümmet" teması ele alındı.
Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı (YTB), İslam İşbirliği Gençlik Forumu (ICYF), Mavera Eğitim ve Sağlık Vakfı desteğiyle düzenlenen "6. Uluslararası İLEM Yaz Okulu"nun açılışı, İstanbul 29 Mayıs Üniversitesinin ev sahipliğinde yapıldı.
Daha sonra panel, seminer, ders ve atölye çalışmalarıyla İlmi Etüdler Derneğinde (İLEM) devam eden yaz okulunda, "İslam'ın Transnasyonal Boyutları ve Ümmet" teması etrafında teorik ve çağdaş yaklaşımlar tartışıldı.
Uluslararası İLEM Yaz Okulu Düzenleme Kurulu Başkanı Ahmet Köroğlu, AA muhabirine yaptığı açıklamada, İslam dünyasının tümünü ilgilendiren konuların, hem İslam dünyasından hem de farklı ülke ve bölgelerden gelen araştırmacılar tarafından tartışıldığı bir platform oluşturmayı amaçladıklarını söyledi.
Son 5 yılda düzenledikleri etkinliklerde "İslam dünyasının 21. yüzyıldaki dönüşümü", "İslam dünyasında bilgi üretimine yönelik metodolojik yaklaşımlar", "sosyal adalet", "kentselleşme sorunları" gibi başlıkların ele alındığını anlatan Köroğlu, bu yıl da "ümmet" konusuna odaklandıklarını ifade etti.
Köroğlu, "ümmet" konusunun 25 ülkeden gelen 60 araştırmacının katılımıyla farklı boyutlarıyla ele alındığına dikkati çekerek, tartışmaları 2 ya da 3 ciltlik kitapta toplayarak ortaya çıkan birikimi uluslararası kamuoyuna sunmak istediklerini aktardı.
ABD'deki University of North Carolina Tarih Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Cemil Aydın, bugünkü "ümmet" fikrinin kökeninin 19. yüzyılda emperyalizm ve sömürgecilikle beraber ortaya çıkan ırkçılık krizine dayandığını dile getirerek, "dünya Müslümanlarının tek bir ümmet olduğu" fikrinin oluşmasında Müslümanların yaşadıkları toprakların büyük bölümünün 1870-1920 arasındaki dönemde sömürgeleştirilmesi ve bu sömürgelerde ırksal olarak aşağılanmasının önemli bir dönüm noktası olduğunu ifade etti.
"Değişik sebeplerle ırkçılık hala devam ediyor"
Son zamanlarda Batı dünyasındaki İslamofobik ve ırkçı yaklaşımlara da vurgu yapan Aydın, ırkçılığın uluslararası ilişkilerde de kendini gösterdiğini söyledi.
Cemil Aydın, Batı dünyasının düşmanlığının İslam'ı tanımamaktan kaynaklanmadığını anlatarak, şunları kaydetti:
"Müslümanlara karşı düşmanlık cahillikten kaynaklanmıyor. Avrupa ve Amerika'da kamuoyu Müslümanların ilime, sanata, medeniyete katkılarını ne kadar bilseler de değişik sebeplerle ırkçılık hala devam ediyor. Dolayısıyla buna karşı mücadelenin stratejisi farklı olmalı. Trump'a gidip şunu diyemezsiniz: 'İslam'ı ve Müslümanları tanısan sen nefret etmezsin.' Böyle demenin bir anlamı yok. Çünkü ırkçılığın başka bir mantığı var. Trump zencilere de düşman, Meksikalılara da düşman. Onun gibi düşünen milyonlarca insan var. Dolayısıyla zencilerle Meksikalılarla ve dünyada ırkçılığa karşı adalet ve eşitlik için mücadele eden herkesle iş birliği içerisinde ırkçılığı mağlup edebiliriz."
Suriye'deki iç savaşın ardından bölgede ve özellikle de Türkiye'de ciddi bir sığınmacı yoğunluğu yaşandığını aktaran Aydın, göçmen krizinin sebebini Suriyelilere bağlamanın doğru olmadığını, bu sorunun kökeninin 2. Dünya Savaşı sonrası kurulan dünya düzeninin adaletsizliğine dayandığını kaydetti.
Aydın, Türkiye'nin Suriye'de yaşanan kriz sonrası gösterdiği insani dış politikanın önemine vurgu yaparak, Avrupa merkezli dünya düzeninden kaynaklanan bu krizlerin çözülmesi için uluslararası hukuka dayanan kolektif bir çaba gerektiğini aktardı.
"Ümmeti inşa etmek tümüyle mümkün"
The University of Toledo'da İmam Hattab İslam Araştırmaları Başkanı Ovamir Anjum, "Günümüz dünyasında ümmeti inşa etmenin tümüyle mümkün ve gerekli olduğunu düşünüyorum. Milyonlarca Müslüman için tek çıkış yolu, ümmetin birliğini yeniden inşa etmekten geçer." dedi.
Ümmet birliğinin entelektüel gelişmelere, farklılıkları bir arada buluşturmaya ve büyümeye öncülük edeceğini anlatan Anjum, ümmet fikrinin kaynaklarının, Kur'an-ı Kerim'de ve İslam geleneğinde bulunduğuna dikkati çekti.
Anjum, İslam siyaset düşüncesinin, Müslümanlara insanlığın modern ve modern öncesi döneme ait politik problemlerinin bir taslağını sunduğunu belirterek, İslam siyaset düşüncesinin birbirine benzeyen bu problemlerin tümü karşısında yeterli çeşitlilik ve derinliğe sahip olduğunu kaydetti.
Amerika'daki Müslüman toplumlarda ırk ve cinsiyet, çağdaş Müslüman düşüncesi, aktivizm ve uygulamaları, sufizm gibi alanlarda çalışmalar yapan, University of North Carolina Din Bilimleri bölümünde görevli Juliane Hammer, ABD'de Müslümanlara karşı geliştirilen ırkçı söylemlerin tarihsel arka planına değindi.
Hammer, Müslümanları ten rengi, sakal ve başörtüsü üzerinden ötekileştirmenin son dönemde ortaya çıkan bir durum olmadığına dikkati çekerek, "Müslüman ve İslam düşmanlığı sadece 21. yüzyılın ürünü veya 11 Eylül olaylarının bir sonucu değildir. Irkçı fikirlerin oluşumu ve Müslüman gruplara devlet müdahalesi aslında 20. yüzyılın ilk yarısında başladı. Amerikan hükümeti ırkçı politikalarla siyahi Müslüman organizasyonları devlete karşı tehdit olarak kodlayarak gözetim ve fişleme mekanizmalarına tabi tuttu." şeklinde konuştu.
"Ümmet kavramı çokça tartışılan bur konu"
İstanbul Şehir Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü Dr. Öğretim Üyesi İsmail Yaylacı da "ümmet" kavramı gibi merkezi kavramlar üzerinde çokça tartışmaların yaşandığını anlatarak, ortak bir tanıma ulaşmanın kolay olmadığını söyledi.
Yaylacı, "ümmet" kavramının içerisinde Medine Anayasası'ndan başlamak üzere Yahudilerin bu ümmet grubunun parçası olup olmadığı konusu, kabile-ümmet kimliği ile özellikle modern dönemde ulus-ümmet kimliği ilişkisinin ne olacağına dair geniş tartışmaların bulunduğunu anlattı.
Uluslararası ilişkilerde ümmet kavramının ilginç bir yerinin olduğunu aktaran Yaylacı, tüm İslam ülkelerinin bir araya geldiği İslam İşbirliği Teşkilatı'nın (İİT) toplantılarının sonuç bildirilerine ümmet kavramına sıklıkla atıf yapıldığını hatırlattı.
Yaylacı, Müslümanların küresel, kamusal alanında bu kavrama çokça başvurduğunu dile getirerek, "Ancak sık kullanılmasına karşın belli yönlerden içi boşaltılan bir kavram halini aldı. Müslüman devletler arasındaki savaşlar, iç savaşlar, vekalet savaşları, mezhep mücadeleleri ve diğer meseleler, bu ümmet kavramının gerçekliğini oldukça sorgulatan şeyler." dedi.
Son dönemde ümmet kavramı etrafında yeni arayışların olduğunu aktaran Yaylacı, şunları kaydetti:
"Mesela bazı araştırmacılar, ümmeti evrensel ve daha dayanışmacı bir komünite formu olarak tanımlıyor. Dolayısıyla birbirine zıt olarak değil, biraz daha birini diğeriyle uyumlandırmaya çalışan, harmonize etmeye çalışan bir yaklaşım öne çıkıyor. Burada ümmet aidiyetini üste yerleştirip millet çıkarını ona göre tanımlamayı hedefleyen bir yorumlama çizgisi de var."