Haberler

28 Şubat Davası(2/son).

Abone Ol

28 Şubat Davası'nda savunmasını yapan dönemin İç Güvenlik Harekat Daire Başkanı ve Başbakan Askeri Başdanışmanı Kenan Deniz, BÇG'ye ilişkin Ankara DGM Başsavcılığının verdiği, itiraz üzerine İstanbul DGM Başsavcılığının onayladığı kararın,...

28 Şubat Davası'nda savunmasını yapan dönemin İç Güvenlik Harekat Daire Başkanı ve Başbakan Askeri Başdanışmanı Kenan Deniz, BÇG'ye ilişkin Ankara DGM Başsavcılığının verdiği, itiraz üzerine İstanbul DGM Başsavcılığının onayladığı kararın, BÇG'nin yasallığı ve meşruluğunu tescil ettiğini söyleyerek, "Yıllar geçtikten sonra bugün anayasayı ve cumhuriyeti korumak adına yapılan çalışmaların neden yok hükmünde sayıldığını anlamakta güçlük çekiyorum" dedi 28 Şubat Davası'nda savunmasını yapan dönemin İç Güvenlik Harekat Daire Başkanı ve Başbakan Askeri Başdanışmanı Kenan Deniz, BÇG'ye ilişkin Ankara DGM Başsavcılığının verdiği, itiraz üzerine İstanbul DGM Başsavcılığının onayladığı kararın, BÇG'nin yasallığı ve meşruluğunu tescil ettiğini söyleyerek, "Yıllar geçtikten sonra bugün anayasayı ve cumhuriyeti korumak adına yapılan çalışmaların neden yok hükmünde sayıldığını anlamakta güçlük çekiyorum" dedi.

28 Şubat Davasına ilişkin Ankara 13. Ağır Ceza Mahkemesindeki duruşmada tutuklu ve tutuksuz sanıklar savunma yapmaya devam etti. Duruşmanın öğleden sonraki oturumunda müşteki Avukatı Müşir Deliduman mahkeme tarafından basın emekçileri hakkında yapılmış olan suç ihbar şikayetlerinin geri alınmasına karar verilmesini, sanık Fevzi Türkeri'nin 28 Şubat 1997 tarihinde MGK'da yaptığı konuşmanın tam metnin istenmesini ve istemi yerine getirmeyenler hakkında da hukuki sürecin başlatılmasını istedi. Deliduman ayrıca ast-üst ilişkisi nedeniyle Şenel'in ifadesi alınırken emekli Orgeneraller Çevik Bir ve Çetin Doğan'ın salondan çıkarılmasını talep etti. Mahkeme heyetinin talebin oybirliğiyle reddetti. Avukat Müşir Deliduman ise mahkemenin ara kararına itirazda bulundu.

Emekli Tuğgeneral Muhittin Erdal Şenel, öğleden sonraki oturumda Savcı Kemal Çetin ve müdahil avukatların sorularını yanıtladı. Savcı Kemal Çetin, Şenel'e "Başsavcılığımızda müdafiiniz huzurunda verdiğiniz ifadede 10 Nisan 1997 tarihli BÇG kurulmasına ilişkin belgeyle ilgili olarak belgeyi ilk defa gördüğünüzü söylemişsiniz. Kitle örgütleriyle iletişim kurulması konusunda YÖK'le irtibata geçildiğini belirttiniz, bunu şimdi neden söylemediniz?" sorusunu yöneltti. Şenel ise Çetin'in sorusuna, savcılıkta verdiği ifade sırasında yoruma dayalı cümleleri kabul etmediğini belirterek, "Gözaltına alındığımda sabaha kadar bekletildim ve savcılığa getirildim, yaşadığım uykusuzluk ve yorgunluk nedeniyle şok olmuş durumdaydım. Beyan ettiğim o yoruma yönelik sözleri kabul etmiyorum" ifadeleri ile yanıtladı.

Savcı Çetin ise "Yorgun olduğunuzu söylediniz, gözaltına alınan kişiler belli bir stres ve yorgunluğa maruz kalabilirler fakat ifadenizde bazı belgeler için hatırlamadığınızı söylerken, bazı belgeler için bu şekilde açıklamalar yaptınız. Ben beyanlarınızın müdafiinizin huzurunda sağlıklı bir şekilde verdiğinizi değerlendiriyorum" demesi üzerine Şenel, "Aşırı stres ve yorgunluk... Hiç aklınıza gelmiyor, gözaltına alınacağınız aradan 15 sene geçmiş... Savcılık bana belgeleri gösterip çekiyor, ben belgeleri nüfuz edemedim bile, ben orada o yorumu yapabilecek konumda değilim. Ben hükümeti devirme sözünü kullanmadım. Demokratik yoldan hükümetin değiştirilmesi derim" karşılığını verdi.

Savcı Çetin'in soruşturma sürecinde ifadeler alınırken savcılık katiplerinin kendilerine "askerler tutanakları imzalamadan önce iyice inceliyor" dediğini anımsatması üzerine Şenel, "Bana Tamer Tatar'ın gönderdiği belgeleri gördüm, ne ıslak imza vardı ne de başka bir şey" dedi.

-"DOĞRUSUNU GEL SEN İSPATLA"-

Şenel, sanık Çetin Doğan'ın "YÖK'te Genelkurmay Başkanlığı'nın temsilcisinin olduğu söyleniyor. Bu kuruma emekli olduktan sonra Erdoğan Öznal'ın Genelkurmay Başkanlığı'nın temsilcisi olarak mı, YÖK'ün doğal elemanı olarak mı görev yapıyordu" sorusunu yöneltmesi üzerine, "Emekli olduktan sonra oraya gitti genelkurmayla ilişkisinin olmaması lazım" yanıtını verdi.

Avukat Müşir Deliduman'ın ise, "Cuntanın Sincan'da yürüttüğü tanklar hayatın olağan akışına aykırı mıdır? BÇG hayatın olağan akışına aykırı mıdır? Sizde buna emir komuta çerçevesinde katıldınız mı? Sanık Çetin Doğan belgelerin sahte olduğu iddiasında bulundu. Etkin pişmanlıktan yararlanmak ister misiniz?" sorularına Şenel, "Bizim için etkin pişmanlık diye bir şey olamaz" yanıtını verdi.

Müşteki Avukatı Mustafa Akyol da Şenel'e "İrtica tehdidini kim yapmıştır? TSK'da bir kişiye böyle bir tanım yapılmış mıdır? YAŞ kararları ile ordudan ilişkisi kesilenler arasında yasadışı örgütlerle ilişkisi olmak var. Örgüt üyeliğiyle ihraç edilenler hakkında suç duyurusunda bulunulmuş mudur? Bulunmadıysanız neden bulunmadınız?" sorularını yöneltti.

Şenel, bu sorulara, "Silahlı Kuvvetlerden çıkarmanın sebebi disiplinsizliktir. İdare birinci, ikinci, üçüncü sicil üstleri kalması uygun değil. Yaş kararları ihraç edilenler oy birliği veya oy çokluğuyla ihraç edilirler" şeklinde karşılık verdi. Bu sırada izleyicilerden biri "yalan" diye bağırdı. Sanık sandalyesinde oturan Çetin Dizdar ayağa kalkarak, "Ne yalanı, doğrusunu gel sen ispatla" dedi. Bunun üzerine mahkeme başkanı uyarıda bulundu.

-"SUÇ DUYURUSU NEDEN SUÇ OLUYOR"-

Uyarının ardından Avukat Akyol, yasadışı örgüt suçunun ceza kanununda tanımlanmış bir suç olduğunu belirterek, "YAŞ kararlarıyla ihraçlar yapılırken neden adli makamlara suç duyurusunda bulunmadınız?' sorusunu yöneltti. Şenel ise "Bu hangi işlem bir getirin görelim. O amirin görevidir. Bir suç işlendiğini gördüğünde suç ihbarında bulunur. Biz cumhuriyet savcısı görevi yapamayız. Ancak sıralı amir bize bildirirse suç duyurusunda bulunursa birşey olur" dedi.

Avukat Akyol'un, söz konusu dönemde TSK'yı darbe zemini hazırlamak gibi kamuoyunda ciddi ithamda bulunan gazete manşetleri ile ilgili suç duyurusunda bulunulup bulunulmadığı ile ilgili sorusuna Sanık Şenel, "Elbette bulunduk. basın dairesinden ihbar geldiyse mutlaka yapmışımdır" diye konuştu.

Şenel, suç duyurusunda bulunulan gazete manşetlerine ilişkin sorular üzerine tepki göstererek, "Suç duyurusu neden suç oluyor baskı gibi gösteriliyor. Ben basını takip etmem bana ihbar yapılmışsa TSK müdahaleye hazır gibi hukuk dışına çıkacak gibi bir izlenim varsa elbette bulunmak gerekir" ifadelerini kullandı.

-"CUMHURİYETİ KORUMAK ADINA YAPILAN ÇALIŞMALAR NEDEN YOK HÜKMÜNDE SAYILIYOR"-

28 Şubat Davası'nda savunmasını yapan dönemin İç Güvenlik Harekat Daire Başkanı ve Başbakan Askeri Başdanışmanı Kenan Deniz, 26 Ağustos 1996'da terörle mücadele bölgesinden Ankara'ya geldiğini, İç Güvenlik Harekat Daire Başkanı ve Başbakanlık Başdanışmanı olarak 54. ve 55. Hükümet'in başbakanlarına Askeri Başdanışmanlık yaptığını anlattı.

Daha sonra 2. Ordu'ya atandığını 2003'te ise emekli olduğunu belirten Deniz, "Oldukça yoğun bir tempoyla görev yapmaktaydım. 1997'de MGK İrticayı öncelikli tehdit kabul ediyor ve 28 Şubat kararları alınıyordu. 14 Mart 1997'de İçişleri Bakanlığının genelgesi yayınlanıyor. İrticanın birinci tehdit olarak kabul edildiği o süreçte, Genelkurmay Başkanlığı çalışmalarını çalışma grubu çatısı altında sürdürmeye karar veriliyor. BÇG'nin aktif hale gelmesi ancak Mayıs sonu itibarıyla olmuştur. BÇG, asla ve asla yasadışı çalışma grubu olmayıp, Genelkurmay'daki benzer, sayısız çalışma grubundan bir tanesidir, yasal ve meşrudur" şeklinde konuştu.

Deniz, BÇG'ye ilişkin Ankara DGM Başsavcılığının verdiği, itiraz üzerine İstanbul DGM Başsavcılığının onayladığı kararın, BÇG'nin yasallığı ve meşruluğunu tescil ettiğini söyleyerek, "Yıllar geçtikten sonra bugün anayasanın ve cumhuriyeti korumak adına yapılan çalışmaların neden yok hükmünde sayıldığını anlamakta güçlük çekiyorum" değerlendirmesinde bulundu.

-"VİCDANIMIZ ACIMIŞTIR"-

İrticacı silahlı terör örgütlerinin o günlerde toplumda korku ve kargaşaya neden olması nedeniyle irtica tehdidinin 1996'da gündeme geldiğini anlatan Deniz, bundan TSK'nın da endişe içinde olduğunu, TSK'nın halihazırda bölücü terörle mücadele ettiğini anlattı.

Deniz, "İrtica tehditinin 1996'da gündeme gelmesi, irticacı silahlı terör örgütlerinin o günlerde toplumda korku ve kargaşaya neden olmasıdır. Doğal olarak TSK da endişe içindedir. Süreçte, irticai tehdit ve tehlikenin boyutu, hükümetin ilk defa 3 ayını doldurmadan, MİT tarafından sayın Cumhurbaşkanına yapılan irtica sunumuyla ortaya konulmuştur" dedi. BÇG dahil tüm çalışma gruplarının emir, direktif ve talimat verme yetkilerinin olmadığını anlatan Deniz, bu grupların karar mekanizmaları olmadığını söyledi. BÇG'nın kuruluş amacının ve emirlerin dışında faaliyet göstermesinin asla mümkün olmadığını belirten Deniz, "İddianamede sıklıkla ifade edilen BÇG emirleri nitelemesi yanlış ve asla kabul edilemez. BÇG emirleri yoktur. Bu iftiraların, o dönemdeki disiplinsizlik nedeniyle YAŞ kararlarıyla TSK'dan ihraç edilen müşteki ifadelerine dayandırılması vicdanlarımızı acıtmıştır. Müştekilerin sıkıntılarının bir kısmının nefrete dönüşmesi normal, zor günler yaşadıkları da gerçek. İddianameyi okudukça üzüldüm. Ama bugün bazı insanların asılsız, mesnetsiz biçimde suçlanmalarından da üzüntü duydum" diye konuştu.

İsnat edilen iddiaların, bu davanın maksatlı olduğu kanaatini oluşturduğunu ifade eden Deniz, irticayla ilgili bir çalışma yapmadığını, brifing sunmadığını ifade etti.

-"CD'LERİ SAKLAYANLAR ORTAYA ÇIKARILSIN"-

Deniz, "Resmi belgelere rağmen, kimin gönderdiği belli olmayan Genelkurmay antetli CD 5'te brifing planlamalarından bahsedilmektedir. Öğleden sonra hem Samsun hem de Konya'da brifing veriyorum. Bunları muhfaza edenlerin, 16 yıl sonra ortaya çıkarılmasını istiyorum. CD'lerin ve dijital verilerin delil olarak kabul edilmemesini istiyorum. BÇG ile ilgili olmayan birçok belge iddianameye dahil edilmiştir. Asla ve asla suçlamaları kabul etmiyorum. Yapılan yargılama ne 28 Şubat ne BÇG ile ilgilidir. Burada yargılanan askeri vesayetin kendisidir. Süreç Türkiye Cumhuriyeti Anayası'na ve kanunlara uygun yürütülmüştür. Görevim süresince Sayın Başbakan'ın ruhumu ve gururumu okşayan iltifatlarına mazhar oldum. Başbakanlık görevini Tansu Hanım'a vereceğini söylediler" dedi.

1960'daki darbenin mağduru olduğunu ifade eden Deniz, suçsuz ve günahsız olduğuma inancının tam olduğunu ifade etti. TSK'nın geçmişteki darbelerden en iyi ders çıkaran kurum olduğunun altını çizen Deniz, emir komutası altındaki hiçbir personelim suç teşkil edecek bir görev yapmadığını ifade etti. Duruşma 30 Eylül Pazartesi gününe ertelendi. (ANKA/SON)

(YE/OLÇ) - Ankara

Kaynak: ANKA / Güncel

Erdal Şenel İstanbul 28 Şubat Politika Güncel Haberler

Bakmadan Geçme

1000
Yazılan yorumlar hiçbir şekilde Haberler.com’un görüş ve düşüncelerini yansıtmamaktadır. Yorumlar, yazan kişiyi bağlayıcı niteliktedir.
title