Haberler

28 Şubat sürecinde bebeğini kaybeden Songür, o günleri anlattı

Güncelleme:
Abone Ol

28 Şubat sürecinde bebeğini kaybeden Songür, o günleri anlattı 28 Şubat'ta başörtüsü nedeniyle gözaltına alınan Songür ikiz bebeklerinden birini ölü kucağına aldı Songür, "FETÖ'nün elemanları o dönemden bu yana iş başındaymış" Songür, "Başörtüsü yasağının en büyük destekçisi CHP'ydi" 28...

28 Şubat sürecinde bebeğini kaybeden Songür, o günleri anlattı

28 Şubat'ta başörtüsü nedeniyle gözaltına alınan Songür ikiz bebeklerinden birini ölü kucağına aldı

Songür, "FETÖ'nün elemanları o dönemden bu yana iş başındaymış"

Songür, "Başörtüsü yasağının en büyük destekçisi CHP'ydi"

İSTANBUL - 28 Şubat sürecinde öğrenciyken başörtüsü nedeniyle gözaltına alınan ve karnında ikiz bebeklerinden birini kaybeden Nuray Canan Songür, o günleri anlattı. Songür, "Onların o davranışından dolayı çocuklarımdan birini diğer ölü kardeşiyle birlikte 5 ay karnımda taşımak zorunda kaldım. Aslında tıbben ikisinin de alınması gerekiyordu ama birinin öldüğüne bir türlü inanamadım ve uzun bir süre doktor doktor gezdim. Çok şükür Allah yardım etti diğer çocuğumu dünyaya getirdim ama birini ölü birini diri olarak kucağıma almış oldum" dedi.

28 Şubat sürecinde, mezun olmasına 2 hafta kala İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Sağlık Hizmetleri Meslek Yüksekokulu'nda başörtüsünü açmadığı için sınava girmesi engellenen ve gözaltına alınarak "eğitim öğretimi engellemek" suçundan yargılanan Nuray Can Songür, aradan geçen 25 yıla rağmen yaşadıklarını ilk günkü gibi hatırlıyor. Önce İnsan Uluslararası Kadın ve Çocuklarla Dayanışma Derneği (Önce İnsan Derneği) Başkanı Songür, 28 Şubat sürecinde yaşadıklarını ve bebeğini nasıl kaybettiğini İHA muhabirine anlattı.

"FETÖ'nün elemanları o dönemden bu yana iş başındaymış"

Final sınavı esnasında sınıfa polislerin girdiğini ve zorla sınıftan çıkartıldığını belirten Nuray Can Songür, "İlk gözaltımdı benim, final sınavı esnasında hoca herkese kağıt veriyor ama başörtülülere vermiyor. Açıklaması da şu, ya sınıftan çıkın ya da başınızı açın bekliyorum. Hocam sınıftan çıkmıyorum kağıdımı da istiyorum dediğim de zaten tek kalmıştım sınıfta. O zaman insan gibi giyin de gel dedi. Daha sonra aramızda bir tartışma çıktı. Dışarıya girip çıkması 5 dakika aldı. Herkese sınavlarını yapmaya başlayın arkadaşınızı duymamazlıktan geldin diyordu vs. zaten o arada robocop polisler içeriye girdi hoca beni gösterdi onu alın dedi. Polisleri görünce hemen onlardan kaçman gerekiyormuş gibi bir refleksle hemen yakınımdaki bir cama tırmandım sonra beni camdan bir hışımla aldılar. Daha sonra gözaltına alındım eğitim öğretimi engellemek suçundan da yaklaşık 1 buçuk 2 yıl her hafta neredeyse hakim karşısına çıktım. Eğitim öğretimi engellenen ben olduğum halde arkadaşlarımın eğitim öğretimi engellemek suçlamasıyla yargılandım. İlk gözaltına alındığımda bana örgüt isimleri sayıyor bu örgütlerin birine üye olduğunu kabul etmek zorundasın diyorlar. Örgütlerin isimlerini ömrü hayatımda duymamışım bile niçin başörtülü olduğumun hesabı soruluyor. Ayet söylüyorum, o bizim babaannemiz zamanındaydı ama şuan devir değişti dolayısıyla senin başka bir maksadın var deniliyordu. O FETÖ'nün elemanları o dönemden bu yana iş başındaymış. Bizim de annemiz babamız dindar ama bunu yapamazsın yaklaşımı oradan geliyormuş. Ama tabi biz bunu çok daha sonraları çözdük. Çünkü bize söylenen şuydu, siz duymadınız mı Fetullah Gülen Hocaefendi fetva verdi, başınızı açabilirsiniz. Dolayısıyla bu direnmenin sebebi ne? Fetvada geldi ama siz yine de bunda ısrar ediyorsunuz. Bunun sebebi ne olabilir? O zaman sizi bir örgüte üyesiniz? Daha sonra ben hayatıma bir şekilde yön verdim evliliğim gerçekleşti. Bir şekilde iş hayatına atıldım ve bu süreçte başörtüsü yasağı devam ettiği ve ben de yargılandığım için sürekli benimle röportaj yapmak isteyen yerli ve yabancı medya kuruluşları oluyordu. Onlara da konuşuyordum ve anlatıyordum durumu, bundan da birileri çok rahatsız oluyordu. Dolayısıyla kayıt dışı birkaç gözaltı yaşadım bu yüzden de iş kaybı da yaşadım. Birilerinin gözü üzerimizdeydi ve biz gerçekten rahat hareket edemiyorduk. Bu yasağın bizim hayatımızı ne kadar olumsuz etkilediğini anlatmak bile suçtu düşünün" diye konuştu.

"Kadın polislerden biri dönüp dedi ki size bu ülkede nefes almak bile haram"

Doktor kontrollüne giderken arkadaşlarının gözaltına alındığını gören ve onlarla birlikte gözaltına alınan Songür, "Yine böyle bir gün işimden çıktım doğum kontrolüm var hastanede randevum var arkadaşımı bekliyorum tam Vezneciler'de bir kalabalık kaçışıyor. Çünkü her gün başörtüsü eylemleri vardı. Okula giremeyen öğrenciler oturma eylemi yapıyordu. Gayet barışçıl bir protesto yani ama bundan çok rahatsız olunuyordu ve polisler jopla dağıtmaya çalışıyordu. Baktım birkaç arkadaş gözaltına alınıyor onları görünce yapmayın etmeyin derken zaten benimde kolumdan tutmuş oldular. Hamile olduğuma inanmadılar desem de zaten duymuyorlardı. Çünkü iki sivil polis kollarımdan tuttuğu gibi o kadar hızlı koşuyorlardı ki siz zaten mecburen onlara ayak uydurmak zorunda kalıyorsunuz, yoksa sürükleneceksiniz. Polis minibüsüne hepimizi doldurdular. Ben yine eylem alanında olmadığımı söylüyorum. Biz seni tanıyoruz diyorlar. Hamileyim hastanede randevum var yapmayın etmeyin diyorum. Bir de bizi küçük bir minibüse o kadar sıkışık doldurdular ki nefes bile alamıyordum. Hiç unutmuyorum orada dedim ki, nefes alamıyorum, nefes alamıyorum ne olur camı açın dedim. Çünkü nefesimin kesildiğini hissettim ve kadın polislerden biri dönüp dedi ki, size bu ülkede nefes almak bile haram, size bu ülkede nefes aldırtmayacağız dedi. O an dedim ki biz bu ülkede yokuz, bu ülkede hiçbir değerimiz yok dedim ve çok üzülmüştüm" ifadelerini kullandı.

"Doktor diyor ki hamileymiş bu ne yaptınız siz bebeğin kalp atışını alamıyorum"

Hayati tehlikesi olmasına rağmen yargılaması olduğun için polisler tarafından hastaneden çıkarılan Songür, "Bizi Vezneciler'deki polis karakoluna götürmüşlerdi. Hepimizi tek bir odaya koydular. Kadın polisler ellerinde joplarla içeriye bir girdi kime ne gelirse ama çığlıklar, arbede, bağırış çağırış. Özellikle erkek öğrencilere vuruyorlardı. Kız arkadaşalar onları kurtarmaya çalışıyor onlarda vuruyorlardı oda bir anda savaş alanına döndü. Bende bayılmışım ve gözümü açtığımda ses duyuyorum. Doktor diyor ki, hamileymiş bu ne yaptınız siz, bebeğin kalp atışını alamıyorum. Bu kürtaj yapalım. Kendi kendime bu kabus mu ben neredeyim dedim. Sonra polis sakin ol bak Haseki Hastanesi'ndeyiz dedi. Bende hayır dedim bana sakın dokunmayın beni kendi doktoruma götürün dedim. Sonra beni kendi hastaneme götürdüler. Tabi arkada önde polis arabaları ama hastane kabul etmedi. Gözaltında olan birini kabul edemeyiz dediler. Bu sefer hastane aramaya başladık. Hastane isimleri sayıyorum çünkü güvenilir bir yere gitmek istiyorum bana zarar verecekler diye düşünüyorum. Bu kadar zarar verdiler sonuçta. Sonra bir hastane kabul etti o hastaneye gittik. Doktor hanım ultrasonla bakarken bebeklerden birini kaybetmişiz kalp atışı durmuş dedi. Ben tabi ağlamaya başladım ama bir yandan da inanmıyorum imkansız böyle bir şey olması diyorum. Bana ağlamayı kes diğer bebeğinde kalp atışları zayıflamış onu da kaybedersin dedi. Sonra polis diyor ki bunu yatıramazsınız geri götürmemiz lazım diyor. Doktor diyor ki hayati tehlikesi var yatırmak zorundayız. Sonra amirlerine sordular ve öyle yatırdılar. Ama sabah emir gelmiş ne şartlarda olursa olsun o kadını kaldırın Sultanahmet'te adliyeye getirin yargılanması başlanacak. İzinsiz gösteri ve yürüyüş kanununa muhalefetten, diğer 16 kişiyle birlikte benimde yargılanmamın olması için emir verilmiş. Hastanede bir tartışma oldu. Doktorlar diyor ki, tansiyonu çok yüksek, zaten bir bebek ölü diğer bebeğinde kalp atışları çok zayıf yatması lazım. Onlar diyor ki hayır, başka ekipler geldi polislerin dediği oldu. Kolumdan serumları söktürdüler, benim yürüyecek takatim yok ve hastaneden çıkarılıyorum. Sonra polis arabasına koydular Sultanahmet'te götürdüler. Sonra yargılanmaya başlandım ve ardından beraat ettik, çünkü benim hiçbir suçum yoktu" şeklinde konuştu.

"Başörtüsü yasağının en büyük destekçisi CHP'ydi"

4 aylık hamileyken ikizlerden biri karnındayken ölen ve bebeklerinin birini ölü, diğerini diri kucağına alan Songür, "Onların o davranışından dolayı çocuklarımdan birini diğer ölü kardeşiyle birlikte 5 ay karnımda taşımak zorunda kaldım. Aslında tıbben ikisinin de alınması gerekiyordu ama birinin öldüğüne bir türlü inanamadım ve uzun bir süre doktor doktor gezdim. Yapabilecek bir şey yok mu diğerini kaybetmek istemiyorum diye. Çok şükür Allah yardım etti diğer çocuğumu dünyaya getirdim ama birini ölü birini diri olarak kucağıma almış oldum. Ben Kanada'ya gitmek zorunda kaldım. Basına konuştuğum ve yasağı anlattığım için. Bugün 28 Şubat'la ilgili küçük bir araştırma yaptım ve hala başörtüsü yasağını savunan bu ülkede milyonlarca insan var. Orada burada o kadar hakaret var ki ve yaşanılan bu gerçeklerinde anlatılmasından rahatsız olan bir kitle var. Çünkü bunun bir mağduriyet edebiyatı gibi lanse edildiğini düşünüyorlar ama bunlar gerçekler. Başörtüsü yasağının en büyük destekçisi CHP'ydi, başörtüsü ile ilgili yasakların kalkmasını engelleyen partide CHP'ydi. Bu yasaklar tamamen kalktı diye düşünmüyorum Türkiye için bir tehlike var. Tüm düzenlemelerin yapılıp başörtüsünü siyasi malzeme olmasından çıkarılması gerektiğini düşünüyorum" açıklamasında bulundu.

Kaynak: İhlas Haber Ajansı / Güncel

28 Şubat Yerel Güncel Haberler

Bakmadan Geçme

1000
Yazılan yorumlar hiçbir şekilde Haberler.com’un görüş ve düşüncelerini yansıtmamaktadır. Yorumlar, yazan kişiyi bağlayıcı niteliktedir.
title