28 Şubat ve Darbeler" Paneli
ASDER Onursal Başkanı Tanrıverdi: "TSK'nın asli görevi, sınırın dışından gelecek tehdide karşı beklemeli, hazır olmalı ve orada kullanılmalı. İçeride kan gövdeyi götürüyor olsa bile içteki asayiş meselelerine müdahil olmamalıdır"
Adaleti Savunanlar Derneği (ASDER) Onursal Başkanı emekli Tuğgeneral Adnan Tanrıverdi, "TSK'nın asli görevi, sınırın dışından gelecek tehdide karşı beklemeli, hazır olmalı ve orada kullanılmalı. İçeride kan gövdeyi götürüyor olsa bile içteki asayiş meselelerine müdahil olmamalıdır" dedi.
Tanrıverdi, ASDER ve Akdeniz Dayanışma Platformu (ADAP) tarafından Erdem Beyazıt Kültür Merkezi'nde düzenlenen "28 Şubat ve Darbeler" konulu panelde yaptığı konuşmada, devletin iki asli görevinin adalet ve güvenliği sağlamak olduğunu belirterek, bunun için de elinde gücünün olmasını gerektiğini söyledi.
Gücü olmayan bir devletin bunları temin edemeyeceğinin altını çizen Tanrıverdi, bu nedenler silahlı kuvvetlerin her devletin vazgeçilmez ana gücü ve varlığı olduğunu vurguladı.
Tanrıverdi, silahlı kuvvetlerin görevinin ülkeyi dışa karşı savunmak olduğunu dile getirerek, şöyle konuştu:
"Eğer bundan saparsak, saptıranlar memleketine ihanet etmiş olur. Çünkü bu ülkenin, devletin düşmanları, o ülkenin koruyan güçlerin başkan şeylerle meşgul olmasını isterler. Yani Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) kendi halkıyla uğraşsın da dışarıdan gelecek tehdide başına kaldırıp bakacak gücü kalmasın isterler. Bunların isteklerine hizmet edenler tabii ki memleketlerine hizmet etmiş olmazlar. Bu bakımdan TSK'nın asli görevi, sınırın dışından gelecek tehdide karşı beklemeli, hazır olmalı ve orada kullanılmalı. İçeride kan gövdeyi götürüyor olsa bile içteki asayiş meselelerine müdahil olmamalıdır. İnşallah bundan sonra böyle silahlı kuvvetlerimiz olur."
-"Türkiye'nin son 50 yılında darbeler yaşandı"-
Sosyal bilimciler, ileri demokrasinin 7 safhada gerçekleştiğini savunduğunu ifade eden Tanrıverdi, ileri demokraside kastedilenin, milletin görevlendirdiklerinin devletin bütün kurumlarına hakim olduğu yönetim şekilleri olduğunu aktardı.
Tanrıverdi, son safhaya gelebilmek için bu ülkenin bütün silahlı kuvvetlerinin unsurlarıyla, siyasi iradenin emrine girmeyi içlerine sindirmiş olmaları gerektiğini dile getirdi.
Türkiye'nin son 50 yılında askeri darbelerin yaşandığını hatırlatan Tanrıverdi, her darbeyi yapanların, daha sonraki darbeden önce, kendi zihniyetlerinin silahlı kuvvetlerinin tamamına hakim edecek şekilde, farklı düşünceleri tasfiye ettiğinin altını çizdi. Tanrıverdi, "1960 darbecileri gençlerdi. Bunların oluşturduğu cunta, 12 Mart 1971 muhtırasını verdi. Bunların görevden ayrılırken oluşturdukları cunta, 12 Eylül 1980 darbesini yaptı. Onların ayrılırken bıraktıkları, 28 Şubat darbesini yaptı. Onların organize ettikleri de Balyoz, Ergenekon gibi darbe girişimlerinin müttefikleridir" diye konuştu.
"Siyasi istikrarın muhafaza edilmesine ihtiyacımız var"
Darbelerin 3 dayanağının ideolojik kadrolaşma, yapılacak fiili darbelere, müdahalelere, söylemlere ve siyasi çıkışlara cevaz veren yasa ve mevzuatlar ile siyasi istikrarın zayıf olduğu koalisyon dönemleri olduğunu belirten Tanrıverdi, bu üçünün bir araya geldiği geçmiş dönemlerde ya darbenin ya da müdahalenin olduğunu aktardı.
Tanrıverdi, bir daha darbelerin yaşanmaması gerektiğinin altını çizerek, şunları kaydetti:
"Herkes kendi kulvarında görevini yapsın. Bunun için ne yapmamız lazım? Evvela geçmiş darbelerden mağdur olanların mağduriyetlerini giderecek düzenlemeler olmalı. Sonra bu darbeler karışanlar yargı önünde hesap verirler. Sonra da darbelere dayanak olan mevzuat değiştirilir. Bu oluncaya kadar da siyasi istikrarın muhafaza edilmesine ihtiyacımız var. Siyasi istikrardan kasıt, Meclis'ten tek partili bir hükümetin çıkabildiği bir siyasi ortamın sürmesi lazım."
-Diğer konuşmacılar-
ASDER Genel Başkan Yardımcısı Abdullah Kaplan da 28 Şubat'ın inanç üzerinden toplumu topyekün baskı altına alan bir kampanya dönemi olduğunu ifade ederek, bu nedenle "postmodern darbe" olarak nitelendirildiğini söyledi.
ASDER Genel Başkan Yardımcısı Mustafa Hacımustafaoğulları da 28 Şubat döneminde, TSK'nın milletin milli ordusu olarak değil, adeta bir terör ordusu şeklinde olduğunu savunarak, milli değerlere sahip hiçbir kişinin vatana ihanet etmeyeceğini belirtti.
Marmara Üniversitesi Ortadoğu Araştırmaları Enstitüsü Sekreteri Sadık Güray Balatekin de TSK'da darbe dönemlerinde yaşanan tasfiyelerle ilgili bilgiler verdi. - Antalya