Aa'da "Toplumsal Travmaların Siyasal Yaşama Etkisi" Konferansı
Prof. Dr. Göka: "Kimlik ruhsal varlığımızı koruyor.
Prof. Dr. Erol Göka, "Kimlik ruhsal varlığımızı koruyor. Cildi yanmış bir insan nasıl acı hissediyorsa, orası mikroplar için nasıl bir tehlikeli bir ortam oluşturuyorsa, kimlik sorunu olan bir toplum da sinir uçları açık, her an çatışmaya meyyal, acı ve gerginlik içinde yaşayan bir toplumdur" dedi.
Göka, Anadolu Ajansı Konferans Salonu'nda "Toplumsal travmaların siyasal yaşama etkisi" konulu konferans verdi.
Olumsuz bir yaşantının travma olabilmesi için insanı zora sokması, baş etme mekanizmalarını zorlaması gerektiğine, belleğin zorlanacağına, önceki yaşantıların silineceğine dikkati çeken Göka, Türkiye'nin doğal travmalar açısından da insan eliyle oluşturulan trafik ve terör gibi travmalar açısından da iyi durumda olmadığını söyledi. Travmalar göz önünde bulundurulduğunda toplumsal ruh sağlığının üzerinde dikkatlice düşünülmesi gerektiğini kaydeden Göka, Türkiye'nin durumunu "Gerek doğal travmaların gerek insan eliyle yapılan travmaların bu denli sık, yoğun ve şiddetli yaşanması, travmanın yol açtığı bazı hastalıkların ve bazı düşünme biçimlerinin toplumumuza sirayet etmesi anlamında oldukça olumsuzdur" sözleriyle değerlendirdi.
Bütün toplumu etkileyebilecek travmalar düşünüldüğünde, Türkiye'de uzun süreden beri yaşanan terör sorununu hatırlatan Göka, özellikle Güneydoğu Bölgesi'nde, iki ateş arasında kalmış insanlar üzerinde çatışma ortamının travmatik etki yaptığını ve yarınını bilemeyecek hale getirdiğini, bu nedenle çözüm sürecine bölge insanının büyük önem verdiğini vurguladı.
"Postmodern zamanlar" olarak nitelenen 1980 sonrası dönemde ortaya çıkan kimlik ve kimlik siyaseti kavramı için de travmanın önemli bir belirleyici olduğuna işaret eden Göka, kimlik meselesinin toplumsal travmaya neden olabildiğini, kollektif ruh halinin travma olarak algıladığı bir şeyin de kimliğe taşınabildiğini anlattı. Göka, "Örneğin, 'Ben Kürdüm, o yüzden bunlar bana yapıldı' diye düşünmeye başlıyor. Travma ile kimlik arasında doğrudan bir geçişlilik, aralarında çok ince bir ayrım var. Kimliğin bastırılması travmaya yol açtığı gibi travma da kimlik oluşumuna hizmet ediyor" dedi.
İnsanın ve toplulukların kimliğinin "ruhsal deri" olduğunu belirten Göka, şöyle konuştu:
"Kimlik, ruhsal varlığımızı koruyor. Cildi yanmış bir insan nasıl acı hissediyorsa, orası mikroplar için nasıl bir tehlikeli bir ortam oluşturuyorsa, kimlik sorunu olan bir toplum da sinir uçları açık, her an çatışmaya meyyal, acı ve gerginlik içinde yaşayan bir toplumdur. Kimlik, kişi veya grubun kendisini tanımlamaya ve kendini diğer kişi ve gruplar arasında konumlamasına yarayan bir resim, adrestir. Kimliğin bireysel ve toplumsal boyutları vardır. Toplumsal kimliğin içinde bir alan var ki orası çok hayati, onlara kollektif kimlik diyoruz. 'Türküm, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşıyım, Müslümanım, Sünniyim' bunlar kollektif kimlikler. Birbirimizi daha bağlayan, zamklayan, tutkallayan şey kollektif kimlik. Etnik, dini ve milli olan özelliklerin yerleştiği şey. Kollektif kimliklerin içine doğuyoruz."
İnsanın kimlik özelliklerini göstermek ve saygı görmek istediğini, bunun bireysel kimlik kadar toplumsal kimlik için de geçerli olduğunu belirten Göka, "Bunları çekip aldığında insanın insanlığını da çekip almış oluyorsun. O yüzden insanlar kimlikle ilgili şeyleri travma olarak yaşıyor" dedi.
Kimliklerle ilgili unutulmaması gereken bir özelliği, "Kimlikler alanında neyi bastırırsan güçlenerek geri geliyor" diyerek aktaran Göka, siyaset tarihinin de bunu doğruladığını ifade etti.
-"İnsan kendisine benzeyenin yanında oluyor"
İnsanın dünyayı kategorilere ayırarak düşündüğünü anlatan Göka, psikolojinin ilkeleri gereği insanın kendine benzer olanların yanında durduğunu, varlığını sürdürmek için de olumsuzlukları, kötülükleri atabileceği bir başkasını aradığını ifade etti. "Biz" olabilmek için de kollektif belleğe ihtiyaç duyulduğuna işaret eden Göka, "Bazı entellektüellerin etnosentrizm dedikleri, küçük gördükleri ırkçılık, milliyetçilikle damgaladıkları bazı şeyler, psikolojiden baktığımızda kaçınılmaz gibi duruyor. Önyargılar, ayrımcılık, damgalama, etiketleme sanki toplumsal psikolojide nasıl önlenecek diye düşünülmesi gereken ama çok da baş edilemeyen kavramlar. İnsan kendisine benzeyenin yanında oluyor" ifadelerini kullandı.
Türkiye'de "kimliklerini özgürce ifade etme hakkı tanınmadı" diye zorda yaşayan insanlar olduğunu kaydeden Göka, Kürtlerin ve Alevilerin kimliğinin travmatik biçimde yerleştiğini ifade etti. Kerbela'ya ve Kerbela'da olup bitenlere dayalı olduğu için Alevi kimliğinin, seçilmiş bir travma üzerine inşa olduğunu anlatan Göka, şöyle devam etti:
"Etnik olarak Türk olan bir insanın Kerbelayla ne ilgisi olabilir. Kerbala'da Hazreti Hüseyin ve ailesinin başına gelenler, Aleviler tarafından ödünç alınmıştır. Sonuç olarak Alevilik kendisini Kerbela travmasıyla özdeşleştirmiştir ve maruz kaldığı yeni travmalara da buradan bir cevap üretmeye çalışır. Dersim, Kürt Alevilerinin başına gelen bir katliam ama Alevi kardeşlerimiz daha resmi ideolojinin yanında kaldılar. Niye? Stockholm sendromu diye adlandırılan bir manevra geliştirmiş olabilir mi? Olabilir. Alevi kimliğine psikolojik olarak bakıldığında Kerbela travmasından kendilerini kurtaracak şeyin Ehli Beyt ruhu olduğunu, bu ruhun nakledilebilen, aktarılabilen bir ruh olduğunu fark ettiğinizde Mustafa Kemal Atatürk'ün Hazreti Ali'nin biçim değiştirmiş hali olduğu şeklinde bir inanç geliştirdiler. Dolayısıyla DP döneminde bir parça demokrasinin gelişiminden etkilenmişlerse de Dersim'e rağmen CHP ile özdeşleşmiş bir siyasi tavır geliştirmişlerdir. CHP de Alevilerin bu tercihini hep dikkate almıştır. AK Parti, Alevi açılımıyla memleketin bu büyük derdine çare bulmaya çalışmıştır ancak kolay mı çare bulmak. Daha Cemevlerini ne yapacağını bile cevaplayabilmiş değil."
Son zamanlara kadar Diyarbakır'ın CHP'nin kalesi olduğunu ifade eden Göka, şunları kaydetti:
"Şimdi CHP, yüzde 1'i bulabiliyor mu Diyarbakır'da niye? Kimlik meselesindeki bu travmatik algı nedeniyle ve orada örgütün silahlı faaliyetlerine rağmen insanların kimlik meselesindeki hassasiyetleri nedeniyle oradaki milli kimlik anlayışı boşaltılmış, yerini etnik kimliğe bırakmıştır kollektif olarak. Bir tek şans vardır, bu kimlik konusundaki ayrımın önüne geçebilmek için, o da ortak travmalarımız ve birleştirici unsurlardır. O da Müslümanlıktan başkası değildir. Kürt hareketi olduğunu beyan eden hareket dışında hangi parti oy alıyor arada, AK Parti. Sayın Başbakan diyor, 'Sivas'tan öbür tarafa gidemezsin' diyor. Gitseler iyi olurdu ama gidebilmek için de siyasi söylemini değiştirmek, dünyadaki değişimi algılamak, travmayla kimlik arasındaki bağlantıları fark edip, buna ilişkin çözümler bulmak durumundadır. Bunu yapamazsanız yok olur gidersiniz."
AA Genel Müdür Yardımcısı ve Genel Yayın Yönetmeni Ömer Ekşi, konferansın sonunda Göka'ya AA'nın 2013 Almanağını hediye etti. - Ankara