Haberler

Abluka'nın Yönetmeni: "Filmi Çekerken, Filmdeki Dünyada Bulduk Kendimizi"

Abone Ol

Esma ÇAKIR - VENEDİK / DHA - VENEDİK'te dün gece dünya prömiyerini gerçekleştiren, İstanbul'da büyük bir siyasal karmaşa ve terörün gölgesinde iki kardeşin hikayesini konu edinen "Abluka" filminin yönetmeni Emin Alper, acı bir tesadüfe dikkat çekti.

Esma ÇAKIR - VENEDİK / DHA - VENEDİK'te dün gece dünya prömiyerini gerçekleştiren, İstanbul'da büyük bir siyasal karmaşa ve terörün gölgesinde iki kardeşin hikayesini konu edinen "Abluka" filminin yönetmeni Emin Alper, acı bir tesadüfe dikkat çekti. Alper, "Biz bu filmi çekerken, Türkiye'deki politik güncellikle ilişkisini kaybedecek diyorduk. Maalesef öyle olmadı ve ne tesadüftür ki Venedik davetiyesinin gelmesinin ertesinde Suruç patlaması oldu, ateşkes sonlandı ve şu an filmde anlattığımız dünyanın içinde bulduk kendimizi" diye konuştu.

Lido Adası'nda gerçekleştirilen 72. Venedik Film Festivali, Emin Alper'in yazıp yönettiği, güvenlik ablukasına alınan bir gecekondu mahallesinde, güvenlik güçlerinin terörist avına çıktığı, bombaların, silahların patladığı distopik bir İstanbul'da geçen hikayeye odaklanan "Abluka (Frenzy)" filminin dün gece yapılan galasıyla devam etti. İkinci uzun metraj eseriyle, Nuri Bilge Ceylan'ın da jürisinde yer aldığı ve Cumartesi günü sahibini bulacak olan büyük ödül Altın Aslan için 20 filme karşı mücadele verecek olan Emin Alper ile filmin oyuncuları, Venedik'te Doğan Haber Ajansı'na konuştu.

"FİLM İLE TÜRKİYE'NİN MEVCUT POLİTİK DURUMU ARASINDA BAĞLANTI KURULABİLİR"

41 yaşındaki yönetmen, Türkiye'de 6 Kasım'da vizyona girmesi beklenen filminin Venedik gibi önemli bir festivalde yarışıyor olmasından duyduğu mutluluğu ifade ederken, filmin önemli temalarından bir tanesinin politik şiddet olduğuna dikkat çekerek, "Bu ortam içerisinde yollarını bulmaya çalışan, tabiri caizse bu döngünün içersine kendini kaptıran iki kardeşin hikayesi bu. Mümkün olduğunca sert bir üslup tutturmaya çalıştık, hem filmin karanlık olması hem de bazı sahneler açısından" diye konuştu. Festival Direktörü Alberto Barbera'nın, verdiği bir röportajda Abluka'yı, "politik alegori tarafı olan, sert ve güçlü bir film" diye nitelemesinden memnunluk duyan Alper, "Türkiye'nin mevcut politik durumu ile film arasında bağlantı kurulabilir mi?" sorusuna şöyle yanıt verdi:

"Maalesef kurulabilir. Filmin hangi zamanda geçtiği bilinmiyor. Geçmişte de olabilir, gelecekte de olabilir. Tabii filmdeki birçok öğe fantastik. Filmin fütüristik ve apokaliptik bir tarafı da var, ama bir taraftan da geçmişte olan şeylere aşina olduğunu gösteriyor filmde gördüğümüz imgeler.

Filmi çekerken hep şunu diyorduk: "Galiba bu film eskiyecek artık, politik güncellikle ilişkisini kaybedecek.' Maalesef öyle olmadı ve ne tesadüftür ki Venedik davetiyesinin gelmesinin ertesi günü Suruç patlaması oldu, ateşkes sonlandı ve şu an filmde anlattığımız dünyanın içinde bulduk kendimizi."

"BARIŞ SÜRECİ SİYASAL PAZARLIKLARIN KONUSU OLUNCA, BAZEN ÖLECEĞİZ, BAZEN BARIŞTAN BAHSEDECEĞİZ"

"Elbette ki filmde anlattıklarımızı birebir Türkiye'de göremiyoruz. Bu tarz ablukalar, izolasyonlar v.s. yok" diyen Alper filmi, hafif post apokaliptik atmosferle biraz güçlendirdiklerini, ama en azından mevcut Türkiye ile benzer bir dünya içerisinde olunduğunun söylenebileceğini belirtti.

Bu hikayenin çıkmasının 2000'lerin başına uzandığını anlatan genç yönetmen, 90'lı yılların çatışma ortamının bıraktığı tortulardan dolayı kafasında bir şeyler şekillenmiş olabileceğini dile getirdi.

Güçlü bir şekilde Türkiye'de barış sürecinin tekrar başlaması gerektiği mesajını vermek istediğini söyleyen Alper, bu konuda şunları ifade etti:

"Maalesef görüyoruz ki bu iş, siyasal pazarlıkların konusu olduğu sürece bazı aylar öleceğiz, bazı aylar barıştan bahsedeceğiz. Bunu nihai anlamda durdurmamızın tek yolu, toplumun güçlü bir şekilde bu barış isteğini sahiplenmesi, dillendirmesi. Yoksa bu, hep siyasi hesaplara, manevralara, seçim öncelerine, seçim sonralarına, bir takım pazarlıklara, güçten düşürme taktiklerine kalacak ve ölenler maalesef pisi pisine ölecek. Bu savaş bitecek, bitmek zorunda, böyle devam edemez. Fakat şu an ölenler maalesef boşuna ölüyorlar. Bunu bilmek çok acı."

"UMARIM BU FİLM BARIŞIN SESİNE KATKIDA BULUNUR"

"Biz bu filmi çekerken böyle bir şey yaşanmasın, böyle dünyalar yaşanmasın arzusu ve isteğiyle çekiyoruz" diye konuşmaya devam eden Alper bu filmin, barışın sesine katkıda bulunması umudunu dillendirdi.

Alper, bu işin başka çıkış yolu olmadığını, bir an önce barışı konuşmanın gerektiğini toplumun tam anlamıyla anlaması ve bunu sahiplenmesini de diledi.

"İSTANBUL'DA GECEKONDU AZALMIŞ"

Bu arada, filmin kast ve mekan çalışmasını titizlikle yaptıklarını anlatan Alper, aradıkları tarzda bir gecekondu mahallesini bulmak için çok dolaştıklarını söyleyerek, "İstanbul ciddi bir kentsel dönüşüm içerisinde ve gecekondu mahallelerinin sayısı da sandığımdan daha fazla azalmış enteresan bir şekilde. Bu gördüğümüz yer çok farklıydı. Şahintepe, Küçükçekmece Gölü'nün üstünde. Burası 90'larda kurulmuş ve en yeni gecekondu mahallelerinden biri. Başakşehir'in gökdelenleriyle çevrilmiş, izole bir mekan ve aynı zamanda İstanbul'un da sonu" diye konuştu. BERAY ATEŞ, EN İYİ ERKEK OYUNCU DALINDA ADAY

Abluka'nın başrolünü paylaşan ve canlandırdığı, sokak köpeklerinin itlafından sorumlu belediye görevlisi Ahmet karakteriyle Venedik'te "En İyi Erkek Oyuncu" dalında aday olan Berkay Ateş, "Senaryo çok etkileyiciydi. Bence çok derinlikli yazılmış. Emin Alper'le çalışmak şans" diye konuştu.

Ateş, jürisinde çok değerli isimlerin yer aldığı ve çok önemli yönetmenlerin filmlerinin bulunduğu Venedik'te ana yarışmada olmanın, Türkiye adına da çok büyük gurur olduğunun altını çizdi.

Abluka'da başarılı bir performans ortaya koyan Ateş, yaşanan tüm sıkıntılar içerisinde, insani değerin bu kadar ön plana çıktığı, tartışıldığı ve onlarca soru bıraktığı için ve bugün Ortadoğu'da, dünyada yaşanan bütün bu sıkıntılarda bazı sorular sorması bakımından filmin çok önemli olduğunu savundu.

"CANLANDIRDIĞIM KARAKTER GİBİ, ÇATIŞMALARDAN ETKİLENEN BİNLERCE İNSAN VAR"

Oynadığı karakterin gerçekten yalnız ve paranoyaları artan, kendi içine kapanan asosyal bir karakter olduğunu anlatan Ateş, "Böyle yüzlerce, binlerce insan var. Dışarıda yaşanan bu çatışmadan etkilenen, hayatı kararan, hayatta belli sıkıntılar yaşayan. Maalesef bugün de yaşanıyor. Umarım filmi izledikten sonra bunu yaşamayacağımız günlere doğru ilerleriz. Çünkü filmin anlattığı hikaye, belli bir zamana tekabül etmiyor, ama şu an dünyada ve Türkiye'de yaşananları resmediyor" şeklinde konuştu.

Ateş, canlandırdığı karakteri şöyle anlatıyor:

"Ahmet çok yalnız, eşi ve çocukları tarafından terk edilmiş bir karakter. Yokuş aşağı inecekken hayata tutunacak bir şey, bir köpek karşısına çıkıyor ve kendi içerisindeki duygusallığı, sevgisi, o köpeğe olan bağlılığı ve hem köpek hem de kendi adına hayatta kalma mücadelesi yaşanıyor. Film aslında hayata tutunulacak şeylerin, nefes aldıkça var olabildiklerini de bence Ahmet'le birlikte ortaya koyuyor. Bir köpekle oynamak benim için keyifliydi ve önemli bir deneyimdi." MEHMET ÖZGÜR: "EMİN'İN ZEKASINI ÇOK BEĞENİYORUM"

Filmin başrolünde. Ahmet'in hapisten şartlı tahliye edilen ağabeyi Kadir'i canlandıran Mehmet Özgür, Emin Alper'in ilk uzun metrajı "Tepenin Ardında" da rol almıştı.

Bu filmde kendisini en çok etkileyenin, senaryoyu okuduğunda bir türlü finalini tahmin edememesi olduğunu söyleyen Özgür, "Finalinde de çok enteresan bir şekilde tokat yemiş gibi oldum. Hep söylüyorum, Emin'in (Alper) zekasını ve o zekanın kaleme dökülmüş halini ve orada çok aşağılarda gizlenmiş bir mizah duygusunu çok beğeniyorum" dedi.

Bu nedenle Alper'in elinden çıkmış bir senaryo geldiğinde çok heyecanlandığını ifade eden Özgür, "Ondan sonra da kendimi o dünyanın içerisinde yaşatmaya başlıyorum. Emin'in kalemi beni etkiliyor. Normal hayatta yaşayamıyoruz bunu ama en azından filmde işin paranoyak, delilik tarafını yaşadık" diye konuştu.

"EMİN'İN YAZDIĞI KARAKTERLERİ YAŞATMAMAK APTALLIK OLUR"

Politik şiddet ortamı olmadığı bir dönemde yazılan, ancak şimdi benzer görüntülerin Türkiye'de yaşandığı hatırlatılan ünlü aktör, şunları kaydetti:

"Ben, yazılan her senaryonun aslında bir dejavu (daha önceden yaşanmış bir anı tekrar yaşama hissi) olduğunu düşünürüm. Çünkü yazılan her senaryo geçmişte ya da gelecekte olabilecek, ya da olmuş olaylar bütünüdür diye bakıyorum. Bunlar hatırlanan ya da geçmişe dair gönderilen hikayelerdir diye düşünüyorum ve bir oyuncu için de bunu düşünüyorum. Oynadığım bütün filmlerde, özellikle Emin'inkilerde bu dejavu duygusuna daha çok yaklaştığımı düşünüyorum Emin bunu tetikleyecek o kadar güzel anlar yakalıyor, o kadar güzel yazıyor ki o karakterleri var etmemek, yaşatmamak o tarihten itibaren sadece aptallık olur."

"VENEDİK'TEN GÜZEL HABERLERLE DÖNECEĞİZ"

Abluka'nın çok keyifli bir iş olduğunu ifade eden Özgür, bunun Venedik'ten başarıyla dönmesini umduğunu, güzel haberlerle Türkiye'ye döneceklerini hissettiğini de anlattı.

Özgür, Türk sinemaseverlere ise şöyle seslendi:

"Dileğim bu film vizyona girdiğinde (6 Kasım) mutlaka izlemeleri. Çünkü bu filmden edineceğimiz, alacağımız, kazanacağımız, kendimizle yüzleşeceğimiz, farkındalığını artıracağımız çok mesele var. ve bunu Emin en estetik haliyle anlattı" TÜLİN ÖZEN: "VENEDİK'E GELENE KADAR YAŞADIĞIMIZ TOPRAKLAR SERTLEŞTİ"

Senaryoyu çok sevdiğini anlatan yardımcı roldeki Tülin Özen ise film hakkında, "Benim için geleceği anlattığımızı düşündüğüm bir filmdi, ama Venedik'e gelene kadar yaşadığımız topraklar da sertleşti gerçekten. Bu sert filmin bir versiyonunu tabii ki de yaşıyoruz. Dünyada da yaşanıyor, biz de yaşıyoruz. O anlamda, doğru bir filmi anlattığımızı, çektiğimizi düşünüyorum" ifadelerini kullandı.

Filmde biraz erkekler dünyasının olduğunu belirten 35 yaşındaki aktris, "Ama içinde kadın çıktığında aslında her şeyin ne kadar değiştiğini de gösteren bir film. Kadının yeri yok gibi gösterse de aslında baya etkisi var" dedi.

Gittikçe sertleşen şiddet ortamında yaşamı anlatan senaryoyu okuduğunda kendisinde korku hissi yarattığını dile getiren Özen, "Çok tanıdık öğeler var, ama bunların çok sertleştiği bir zamanı gösteriyordu. O anlamda hayatın daha sertleşeceğini gösteren unsurlar bulunduran bir atmosfer yarattığını düşünüyorum. Biraz, ileriki bir gazeteyi okuyormuş gibi bir hissi var filmin. Bu nedenle izleyici için de kıymetli olacağını düşünüyorum. O fotoğraflara, hikayelere şimdiden bakmak, umarım insanları daha yumuşak ve daha doğru bir şekilde etkiler" diye sözlerini sürdürdü.

"KADIN POLİTİKACILARLA DÜNYA DEĞİŞECEKTİR"

"Biz doğduğumuzdan beri barışı severek büyüdük, barışın güzel olduğunu öğrenerek büyüdük" diyen ve "Öğrendiğimiz şeylere sahip çıkmalıyız diye düşünüyorum" ifadelerini ekleyen Özen, kadınların politikada daha fazla yer alması gerektiğine dikkat çekti.

Kadınların, erkekler gibi düşünmediğine ve bir yere kadar sert olabileceklerine inanan güzel oyuncu, "Kadın politikacılarla dünya değişecektir. Birçok şeyin erkeklere kalmaması lazım. Yıllardır gördüğümüz bu" dedi. FİLMİN KONUSU Başrollerinde Mehmet Özgür ve Berkay Ateş'in, yardımcı rollerde ise Tülin Özen, Müfit Kayacan ve Ozan Akbaba'nın yer aldığı Abluka, şu konuyu işliyor:

Kadir (Mehmet Özgür), 20 yıl kaldığı hapisten şartlı tahliye edilir. O sırada İstanbul büyük bir siyasal şiddet kaosunun sarmalındadır ve polis de failleri yakalamak için ek tedbirler alır. Emniyette yüksek bir mevkide olan Hamza (Müfit Kayacan), Kadir'e şartlı tahliyesinin gerekçesini açıklar. Kadir bir çöp toplayıcısı gibi çalışarak gecekondu mahallelerinde muhbirlik yapmaya başlayacak, çöplerde bomba yapım malzemeleri olup olmadığını araştıracak ve istihbarat toplayacaktır.

Kadir, kardeşi Ahmet'in (Berkay Ateş) yaşadığı mahallede bir ev kiralar ve bu görevi orada yapmaya başlar. Ahmet ise belediyede sokak köpeklerinin itlafında çalışan bir görevlidir. Kadir, en son 7 yaşında gördüğü Ahmet ile yakın ağabey-kardeş ilişkisi kurma çabalarına karşılık alamaz. Ahmet'in bu tutumu, Kadir'i komplo teorileri üretmeye iter.

Kaynak: Demirören Haber Ajansı / Güncel

Mehmet Özgür Emin Alper İstanbul Venedik Politika Güncel Haberler

Bakmadan Geçme

1000
Yazılan yorumlar hiçbir şekilde Haberler.com’un görüş ve düşüncelerini yansıtmamaktadır. Yorumlar, yazan kişiyi bağlayıcı niteliktedir.
title