AİHM'ye Gitmek CHP'nin..."
Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş, "AİHM'ye gitmek CHP'nin doğal hakkıdır ama doğru değildir" dedi.
Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş, "AİHM'ye gitmek CHP'nin doğal hakkıdır ama doğru değildir" dedi.
Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş, TGRT Haber ekranlarında yayınlanan "Neler Oluyor?" programına konuk oldu. İhlas Haber Ajansı ve TGRT Haber Ankara Temsilcisi Batuhan Yaşar'ın sorularını cevaplayan Kurtulmuş, gündemdeki konular hakkında önemli açıklamalarda bulundu.
16 Nisan sonrasında geçekleşen değişim sürecini ele alan Kurtulmuş, "16 Nisan'da milletin vermiş olduğu onay önemlidir. Birçok tasarı yerine oturtacak bir adımdır. Bu anayasa paketinin doğal sonuçlarından biri de partili cumhurbaşkanına geçiş sürecidir. Cumhurbaşkanımız Yüksek Seçim Kurulu (YSK) kesin kararı verdikten sonra hemen gidip, partiye üye olabilir ve ondan sonra da süreç başlar. Zaten AK Parti'nin kurucu başkanı ve doğal lideri olduğu için de biran evvel partisiyle bütünleşmesi ve ondan sonraki süreçte de partinin başına geçmesi işin doğası gereğidir. Suyun akışında seyretmesi anlamında olacak. Süreç nasıl ilerleyecek, olağanüstü kongre mi, yoksa olağan kongre mi olacak, bütün bunlar da partinin yetkili kurumlarında alınacak kararlar çerçevesinde alınacak. Sayın Cumhurbaşkanımızın AK Partili olacak olması bile parti tabanında büyük bir heyecan uyandırmıştır" şeklinde konuştu.
"AİHM'YE GİTMEK CHP'NİN DOĞAL HAKKIDIR AMA DOĞRU DEĞİLDİR"
CHP'nin Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine (AİHM) gitme kararını değerlendiren Kurtulmuş, "Bu doğru bir şey değil. Şimdiye kadar anayasa değişiklikleri askeri darbeler sonucu olmuştu. Çok şükür Türkiye'de bu sistem değişikliği tamamıyla milli iradenin kararıyla gerçekleşti. Bu seçimin son derece objektif şekilde gerçekleştiğine kimsenin bir tereddüdü yok. Türkiye en iyi şekilde bu seçimi geçekleştirmiş. Seçim kampanyasında ileri geri sözler söylenmiş ama o da kampanyanın sıcaklığı içinde söylenmiş sözler. Bu referandumun yapılması bile sonucu ne olursa olsun Türkiye demokrasisini olgunlaştıracak adımlardan biriydi. Millet bunu söyledikten sonra, hiç kimsenin bundan daha ileriye gitmemesi gerekir. Birkaç bin oyla bile bunun sonucu 'Hayır' çıksaydı, bunun üzerine bir kelime söylemezdik. CHP'den de aynı olgunluğu beklemek demokrasinin gereğidir. Bir nevi Türkiye'yi şikayet etmektir, son derece yanlış olduğunu düşünüyorum. Bunlar kendi demokratik haklarıdır ama doğru değildir. Keşke 'Hayır için çalıştık ama millet böyle dedikten sonra bir cümle bile söylemeyiz' diyerek karşılasalardı. Avrupa'da bir yabancı düşmanlığı, bir İslam düşmanlığı, bir Türkiye düşmanlığı ortadayken Türkiye'nin bitmiş iç meselesini Avrupa'ya taşımak son derece yanlıştır" ifadelerini kullandı.
16 Nisan referandumunun ardından Avrupa kamuoyunda gündeme gelen "Türkiye ikiye bölündü" söyleminin gerçeği yansıtmadığını kaydeden Kurtulmuş, "Son derece yanlış ve tarafgir bir yorum. İngilizler Brexit oylamasında yüzde 51. küsurla 'AB'den çıkalım' dediler. O zaman 'İngiliz toplumu ortadan ikiye bölündü' mü diyeceğiz? ABD'de delege sayına baktığınızda Trump önde ama oy sayısına baktığınızda Demokratlar önde. Orada da 'Amerikan toplumu ikiye bölündü' mü diyeceğiz? İki soru sorduğumuz için çok doğal olarak ikiye bölünecek. ya 'Evet' diyecek, ya da 'Hayır' diyecek. Hiçbir şekilde ayrışmadık, bu referandumla birlikte çok daha dinamik, çok daha demokrat bir seviyeye geldik" diye konuştu.
"BU REFERANDUMUN DİNAMİĞİNDE SONUÇLAR SON DERECE TATMİNKARDIR"
Kurtulmuş, anayasa referandumu ile AK Parti'nin oy kaybına uğradığı iddiaları hakkında, şu değerlendirmelerde bulundu:
"İlk başta bu paketin ne getirip, ne götürdüğü bilinmediği için soğuk bir direnç vardı. Özellikle son üç hafta içinde sahanın döndüğünü gördük. Bilmemenin verdiği bir direnç vardı kamuoyunda. Anlattıkça algının süratle yukarı çıktığını gördük. Konuştuğumuz her yerde nabzın değiştiğini gördük. Bu seçim milletvekili, parti seçimi değil. Dolayısıyla herhangi bir belediye seçiminde ya da herhangi bir milletvekili seçimiyle kıyaslanamaz. Belediye Başkanı seçiminde yüzde 50 artı 1 istemiyoruz. Kim daha fazla oy aldıysa o seçiliyor. Aynı şey milletvekili seçiminde de geçerli. Bu başka bir seçim, iki sorudan hangisi daha çok onay alırsa o kazanıyor. Her seçimin kendi dinamiği var. Bu referandumun dinamiğinde sonuçlar son derece tatminkardır."
İlerleyen süreçte diğer partilerle uyumlu bir şekilde çalışarak uyum yasalarını gerçekleştirmek istediklerini kaydeden Kurtulmuş, "Hazırlıklarımızı yapacağız, belki seçim sistemi, belki Siyasi Partiler Yasası, Meclis iç tüzüğü gündeme gelebilir. Bu süreçte parlamentodaki bütün partilerle beraber bunu uyum içinde yapmayı arzu ediyoruz. MHP'ye bu konsensüsün olması lazım. Demokratik olgunluk bunu gösterir. 'Değişsin mi, değişmesin mi' tartışması geride kaldı, değişti. Artık bu sisteme göre atılması gereken adımları atacağız. Deneyimli bir parti olarak CHP'nin de katkısı olacaktır. 'Ben bu sistemi istemiyorum, ben oynamıyorum' demenin Türkiye'ye de CHP'ye de katkısı yok" şeklinde konuştu.
ERKEN SEÇİM İDDİALARI
Erken seçim iddialarına cevap veren Kurtulmuş, "Bunu Türkiye'nin gündeminden süratle çıkarmak lazım. Türkiye'de şu anda güçlü bir şekilde halkın oyunu almış olan, önünde vakti olan bir hükümet var. Dolayısıyla esas meselemiz uyum yasaları üzerine yoğunlaşmaktır. Bir an evvel etkili bir şekilde bu yasaları çıkarmaktır. 65. Hükümet sonuna kadar görevinin başındadır. Bu bir reform hükümetidir, bu bir üretim hükümetidir. Çok sayıda adımlar atıldı. Bunların sonuçlarının alınması için çok yakından takip edilmesi lazım. Zaten 65. Hükümet, hükümet programında ortaya koyduğu hedeflerini gerçekleştirmek için her gün adım atıyor" açıklamalarında bulundu.
"DOĞRU VE ACİL OLAN SAYIN CUMHURBAŞKANIMIZIN BİR AN EVVEL PARTİYE DÖNMESİDİR"
Kurtulmuş, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın AK Parti'ye üye olmasının ardından her kongrede olduğu gibi parti yönetiminde değişiklikler olabileceğini kaydederek, "Şu anda doğru ve acil olan Sayın Cumhurbaşkanımızın bir an evvel partiye dönmesidir, suyun doğal mecrasında akmasıdır. Zaten bir parti kongresi olunca parti yönetiminde nasıl bir değişiklik olacağı ortaya çıkacak. Ondan sonraki süreçlerde her birisiyle ilgili takvim kendi içerisinde işler. Siyasette doğal olmayan işler olmaz. Doğal mecrasında bu işler ilerler. Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan, doğal lider olduğu partisinin başına gelir" ifadelerini kaydetti.
"AVRUPA BİRLİĞİ MAALESEF ÇOK CİDDİ BİR ŞEKİLDE BÖLÜNME SÜRECİNDE"
Kurtulmuş, Türkiye ile AB ilişkilerinin hiçbir zaman durağan olmadığını, sürekli yükseliş ve inişleri olduğunu vurguladı. Avrupa'daki ırkçı ve göçmen karşıtı tutuma dikkat çeken Kurtulmuş, "Türkiye AB ilişkilerinin yükseldiği zamanlar oldu, çok kötü olduğu zamanlar oldu, durağan olduğu zamanlar oldu. Türkiye'yle Avrupa siyaset çevreleri arasında son derece gergin bir dönemin içerisindeyiz. Bu gerginliğin sebebi Avrupa'nın önce kendi içerisindeki hareketlenmedir. Avrupa Birliği, iki dünya savaşı arasındaki artan aşırı ırkçı bir anlayışla maalesef çok ciddi bir şekilde bölünme sürecinde. Avrupa Birliği içerisinde siyasette çok ciddi bir dalga var. Bu dalga yabancı düşmanlığı. Adam üç tane göçmen gördüğü zaman tüyleri diken diken oluyor. Bunu körükleyen bir sürü politikacı var. Bunlar prim yapıyor; çünkü böyle bir sosyolojik dalga var. Görmek istedikleri Türkiye'deki siyaset tarzı nedir? 25 milyon dolar için el avuç açan, düğme ilikleyen bir Türkiye. Avrupa Birliği'nin terbiye salonunda on yıllardır tek ayak üstünde bir Türkiye. Şimdi karşılarında başka bir Türkiye var. Recep Tayyip Erdoğan düşmanlığı da oradan geliyor. Biz sizinle eşit ortak olarak pazarlık etmek istiyoruz. Bu alışamadıkları bir siyaset tarzıdır. Bu son karar bizi etkiler mi? Etkiler. Ama Avrupa'yı bin kere etkiler. Avrupa'da bundan sonra makul siyasetçiler, demokrat siyasetçiler, liberal siyasetçiler bu faşist Neonazi, ırkçı, Türkiye karşıtı, İslam karşıtı dalganın etkisinin altında kalanlar, böyle giderse birkaç sene sonra ağızlarını açıp kendi kampanyalarını yapamazlar. Bu Avrupa için telaş edilmesi gereken bir durumdur. AB içine kapanıp bu faşist, ırkçı akımların etkisi altında bulunacak mı? Yoksa AB dışarıya açılıp yeni bir takım çevrelerle buluşmanın ölçüsü olarak Türkiye ilişkilerini düzeltecek mi? Bundan sonra AB göçmenlere nasıl muamele yapacak? Eğer 'pis yabancılar, evinize gidin' derlerse Avrupa çökecek. Bunu görmeleri lazım. Bunu Avrupa'nın hayrına olsun diye söylüyoruz" şeklinde konuştu.
"AKPM'NİN ALDIĞI KARARLARI TELAFİ EDECEK ADIMLAR ATACAĞINI DÜŞÜNÜYORUM"
Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi'nin (AKPM) siyasi denetim kararını yorumlayan Kurtulmuş, "Ben AKPM'nin aldığı kararları telafi edecek adımlar atacağını düşünüyorum. Bu söylediklerim bu stüdyoda kalmıyor. Avrupa'nın makul siyasetçileri de bunları duyuyorlar. Ben kendi gelecekleri için Türkiye'yle olan gergin ilişkilerini düzeltmeleri gerektiğine inanıyorum" değerlendirmelerinde bulundu.
Kurtulmuş, Avrupa Birliği ile ne zaman masaya oturulacağı yönündeki soruya, şöyle cevap verdi:
"Bu masa çok acayip bir masa. Türkiye de çok sabırlı bir ortak. Şimdiye kadar kararlılıkla bu masayı devirmemek için üzerimize düşen her türlü titizliği gösterdik ama kusura bakmayın biz enayi değiliz. Biz bütün hükümlülüklerimizi neredeyse yerine getireceğiz, AB bize karşı hiçbir yükümlülüğünü yerine getirmeyecek Bu sürdürülebilir bir konu değil. İşin bir vahim tarafı da OHAL'in gözden geçirilmesi. Fransa OHAL durumunda seçime gidiyor, kimse bir şey diyor mu? Aynı şey Belçika'da da geçerli. '15 Temmuz sonrası OHAL'de orantısız bir tedbirler var' diyenler, samimi olsalardı 15 Temmuz'dan sonra koro halinde 'Biz bu darbeci çeteye karşıyız' derlerdi. O gün onu deselerdi, şimdi bir şey deme hakları olurdu."
"BU AÇIKÇA TÜRKİYE DÜŞMANLIĞIDIR"
Kurtulmuş, HDP'li üyelerin AKPM'deki tutumunu, "Bu gerçekten hiçbir şekilde izah edemeyecekleri bir olaydır. Siyaseten hükümete karşı olmak ayrı bir şeydir, Türkiye düşmanlığı ayrı bir şeydir. Bu açıkça Türkiye düşmanlığıdır. Bu 80 milyona karşı düşmanlıktır. Bu düşmanlık bildirisine imza atmak gerçekten hazin bir davranıştır" şeklinde yorumladı.
"AB KONUSUNDA MİLLETE GİDERİZ"
AKPM'nin siyasi denetim kararının bağlayıcı olmadığını söyleyen Kurtulmuş, "Bu bir tavsiyedir, bağlayıcı değildir. Kusura bakmasınlar, bu noktada zorlarlarsa Sayın Cumhurbaşkanımızın da söylediği gibi biz AB'nin terbiye salonunda bekletilecek bir ülke değiliz. O zaman tekrar millete gideriz sorarız; 'AB süreci devam etsin mi, etmesin mi? AB üyeliğini istiyor musunuz, istemiyor musunuz?' Milletimiz ne karar verirse ona göre devam ederiz" diye konuştu.
16 Nisan referandumunun ardından ABD Başkanı Donalt Trump'tan gelen tebrik telefonu hakkında değerlendirmelerde bulunan Kurtulmuş, "Şimdi kamuoyunda şöyle bir algı oluşuyor; 'Herkes Türkiye'ye karşı.' Aslında öyle değil. Dünya çok büyük bir sarsıntı geçiriyor. Sadece Türkiye değil. Türkiye dünyanın merkezidir. Hangi kriteri alırsanız alın kültürel olarak da ekonomik gelişmişlik olarak da siyasi durum olarak da coğrafyamızın verdiği çok büyük bir imkan vardır. Çok sıkıntılar da vardır. Çoklu bir denklem var, Suriye meselesini, Irak meselesini herhangi bir ülkenin tek başına çözmesi mümkün değil. Herkesin Türkiye'ye ihtiyacı var. Birileri Sayın Trump'ın telefon etmesinden rahatsız olmuş olabilir ama onlar için son derece doğal. Türkiye çok önemli bir yönetim sistemi değişikliğine gidiyor ve bu değişikliği savunan Sayın Cumhurbaşkanımıza telefon edip, tebrik etmeleri de son derece doğaldır. Bunu söylerken de Türkiye'ye kıyak geçmek için değil, kendi ülkelerinin menfaatleri açısından böyle davranıyorlar. Bu Türkiye'nin ne kadar önemli bir yerde olduğunu gösteren bir gelişmedir" ifadelerini kullandı.
"TÜRKİYE'NİN SURİYE VE IRAK'A MÜDAHALE ETMESİ, KENDİ ULUSAL GÜVENLİĞİYLE İLGİLİ"
Kurtulmuş, Sincar ve Karaçok bölgelerinde Türk Silahlı Kuvvetlerinin (TSK) gerçekleştirdiği hava harekatının uyandırdığı yankıların sorulması üzerine, şu yorumda bulundu:
"Bu operasyonların başlamasından önce ilgili tüm taraflara bilgi verildi. Türkiye bu operasyonu meşru müdafaa çerçevesinde uluslararası hukuka istinat eden haklarını kullanarak yapmıştır. ABD, Rusya için Kuzey Suriye ve Kuzey Irak'taki gelimler, çok uzaktaki bir ülkeyle ilgili. İkisine de ulusal düzeyde bir tehdit yok. Her iki ülke de masada elini rahatlatmak için sahada ama Türkiye'nin sahaya müdahale etmesi, bire bir kendi ulusal güvenliğiyle ilgilidir. Bu yangını bize sirayet etmeden söndürmeliyiz. Türkiye bu anlamda sınırlarını terörden koruyor, hem de kendi ulusal güvenliğini temin ediyor. Bu hakkın kullanımı Türkiye-ABD veya Türkiye Rusya ilişkilerine sorun olmaz. Biz burada PYD-YPG unsurlarının uzaklaştırılması için ilgili unsurlara bildirdik."
Yunanistan'a kaçan darbeci askerlerin Türkiye'ye iade talebinin reddedilmesi hakkında konuşan Kurtulmuş, "Cuntalardan çok çekmiş bir ülke Yunanistan ve uzun süredir de Türkiye-Yunanistan yönetimi olarak ciddi sorunlar yaşanmadı. Yunaların siyasi tecrübesi ve aramızdaki ilişkiler, bu adamların hemen ertesi gün iade edilmesini gerektirirdi. Orada belli oyunlar var, bu Yunanistan'ın kadrosuna zayıf olarak yazılmıştır" değerlendirmesinde bulundu.
"KUTLU DOĞUM HAFTASI ÖYLE ÜMİT EDİYORUZ HİCRİ TAKVİME SABİTLENECEKTİR"
Kutlu Doğum Haftası tartışmalarına da değinen Kurtulmuş, şunları kaydetti:
"Ben de tartışmaları yakından izledim. Bu tartışmaların hepsi ilmi olarak değerlendirilecektir. Diyanet İşleri Başkanımız da önümüzdeki günlerde müftülerle birlikte bu konuyu tartışacak. Doğru olan 12 Rebiülevvel Hz. Peygamberimizin doğum günüdür. Hicri takvimi olarak bunun sabitlenmesi doğru olur. Önümüzdeki günlerde Diyanet İşleri Başkanlığımızda ilmi bir toplantı yapacak. Öyle ümit ediyoruz; hicri takvime sabitlenecektir. Bu kararı Diyanet teşkilatımız kendi içine konuşacak, tartışacak. İlmi gerekçeleri, tüm gerekçeleriyle ele alacak. Bunun düzeltileceğini ümit ediyorum. Diyanet İşleri Başkanlığı çok büyük bir kurum. Çok iyi yetişmiş insanlardan oluşan ve giderek kalitesi artıyor. Çok güzel hizmetler yapılıyor. Sonuçta Diyanet milletin diyaneti. Devlet dairesi olarak görmüyoruz biz burayı. Afyon'da da söyledim bunu; 'Evet kazancınızı devletten sağlıyor olabilirsiniz ama hiçbiriniz devlet memuru değilsiniz. Milletin adamısınız, milletin hizmetkarısınız.' Dolayısıyla bu anlamda bir talep varsa gereği yerine getirilir. Mevlidi Nebeviye yani Peygamberimizin Mevlit Kandili'ne alternatif bir şey olarak ortaya koyulmuş değil ama böyle bir algı varsa bunun düzeltilmesi için belki 'Hep bahar aylarında olsun' diye düşünülmüş olabilir ama sonuçta Mevlit Kandili nasıl senenin her ayına gelebiliyorsa, oruç gibi onun da öyle olması lazım."
"BEDELLİ ASKERLİĞİN GÜNDEME GELMESİ MÜMKÜN DEĞİL"
Kurtulmuş, bedelli askerliğin mevcut şartlarda doğru bir adım olmayacağını belirterek, "Geçen seferki bedelli askerlik meselesinde büyük katkısı olan kişilerden biri benim ama bugünkü koşullarda bedelli askerliğin gündeme gelmesi mümkün değil, doğru da değil. Şehitler verdiğimiz bu ortamda, bu konunun gündemden kaldırılması gerektiği kanaatindeyim. Şu anda şartlar müsait değildir, şartlar oluştuğunda tabi ki gündeme gelir" dedi.
"ALT YAZI SKANDALININ SORUMLULARINI BULMAK TRT YÖNETİMİNİN VAZİFESİDİR"
TRT ekranlarında yaşan alt yazı skandalına ve sonrasında başlatılan soruşturma sürecine değinen Kurtulmuş, "Geçtiğimiz günlerde KJ'lerle ilgili olarak yanlış anlaşılmaya müsait durumlar oldu ve bu birkaç kez tekrarlandı. Çok açık söylüyorum bunun sorumluları kimlerse bunlardan hesabının sorulması lazım. TRT o soruşturmayı dün itibarıyla başlattı. Burada sadece KJ'yi yazanlar değil, sorumlular kimse onları bulup ortaya çıkarmak TRT yönetiminin vazifesidir" diye konuştu.
(Caner Ünver - Onur Emre Durak / İHA)