Aile Hekimliği Yönetmeliğine Tepkiler Sürüyor... Diyarbakır Tabip Odası Başkanı Ülgen: Reçete Kısıtlamasını Kabul Etmiyoruz
Sağlık Bakanlığı'nca uygulamaya konulan yeni Aile Hekimliği Sözleşme ve Ödeme Yönetmeliği’ne tepki gösteren Diyarbakır Tabip Odası Başkanı Dr. Veysi Ülgen, yönetmeliğin hekimlerin hastaya ilaç yazma yasağı getirdiğini belirterek, "Hipokrat yemini içerek, tıp fakültesinde mezun olan hekime şunu yaz, bunu yaz demek doğru değil. Reçete kısıtlamasını kabul etmiyoruz" dedi.
Haber : Ahmet ÜN / Kamera: İsmet MİKAİLOĞULLARI
(DİYARBAKIR) - Sağlık Bakanlığı'nca uygulamaya konulan yeni Aile Hekimliği Sözleşme ve Ödeme Yönetmeliği'ne tepki gösteren Diyarbakır Tabip Odası Başkanı Dr. Veysi Ülgen, yönetmeliğin hekimlerin hastaya ilaç yazma yasağı getirdiğini belirterek, "Hipokrat yemini içerek, tıp fakültesinde mezun olan hekime şunu yaz, bunu yaz demek doğru değil. Reçete kısıtlamasını kabul etmiyoruz" dedi.
Aile Hekimliği Sözleşme ve Ödeme Yönetmeliği'ne tepki gösteren sağlık emekçileri, kasım ve aralık aylarında yaptıkları iş bırakma eylemlerinin ardından 6-10 Ocak 2025 tarihleri arasında yeniden iş bırakarak tepkilerini bir kez daha dile getirecek. Aile Hekimliği Sözleşme ve Ödeme Yönetmeliği'ne yönelik eleştirilerini ANKA Haber Ajansı'na aktaran DTO Başkan Dr. Veysi Ülgen, sağlıkta taşeronlaşma, ticarileşme, özelleştirmenin geldiği yer sağlıkta çeteleşmeye neden olduğunu söyledi.
Sağlık Bakanlığı'nın ekim ayında aile hekimliğiyle ilgili yaptığı yönetmelik değişikliğini Türk Tabipler Birliği, Hekimler Birliği ile birlikte 16 kuruluşun eleştirdiğini söyleyen Ülgen, "Türk Tabipler Birliği olarak, aile hekimliği yönetmeliğinin değiştirilmesini biz de istiyorduk. Bizim de buna ilişkin yıllardır talebimiz vardı. Aile hekimliğiyle ilgili olması gerekenleri dile getiriyorduk. Fakat bir diyalog süreci olmadan baktık yönetmelik çıktı. Buna tepki olarak ilk olarak Ankara'da bir miting gerçekleşti. Daha sonra Türkiye'deki aile sağlığı merkezlerinde greve gidildi. Grev, bir anayasal, sendikal ve demokratik haktır. Bütün çalışanlar gibi sağlık çalışanları da bu hakkını kullanıyor. Ancak bu süreçte Sağlık Bakanlığı grevi görmedi. Yani ısrarında devam etti" dedi.
'Halk destek vermeseydi bu grev bu kadar uzun olamazdı'
Aile hekimliği yönetmeliğinin geri çekilmesini talep edenlerin sadece hükümete muhalif olan kurumlar olmadığını, hükümeti destekleyen sivil toplum kuruluşlarının da böyle bir talebi bulunduğunu vurgulayan Ülgen, şunları söyledi:
"Hükümete yakın kuruluşlar belki bir greve gitmedi ama onların üyelerinin grevi desteklediklerini biliyoruz. Böyle bir rahatsızlık toplumun genelinde var. 2-6 Aralık tarihlerinde de bir grev oldu. Bu grev, Türkiye'de 1989'dan sonra en büyük grev oldu. Tabii bu her iki grevin bu kadar uzun sürmesi ve başarı olmasının nedeni aslında halkın desteğidir. Halk destek vermeseydi bu grev bu kadar uzun olamazdı. Aile hekimleri olarak, Sağlık Bakanlığı'nın öngördüğü yönetmenliğe uyarsak, gerçekten de orada işletmeci olsak, o işin ticaretine bulaşırsak çok iyi para da kazanırız. Ama bizim talebimiz ekonomik değil. Talebimiz birincisi mesleki saygınlığımızı korumak, ikincisi vatandaşın sağlık hakkını savunmak ve üçüncüsü toplum sağlığını savunmak. Biz bu üç talep üzerine greve gittik. Bu yönetmelikte çok iş yükü var. Her iş yükünde puanlama, ücretlendirme ve puanlama var. Bunların sağlık alanında olmaması gerektiğini düşünüyoruz. Sağlık bir haktır. Bu kadar iş yükünde, bir yanda hasta takibi yapacak, bir yandan poliklinik takibi yapacak, diğer yandan sevkleri, aşıları takip edecek. Hekim, bütün bunları yapamadığında maaşında ücreti düşecek."
' Hipokrat yemini içerek, tıp fakültesinde mezun olan hekime şunu yaz, bunu yaz demek doğru değil'
Ülgen, yeni yönetmeliğin hekimlerin hastaya ilaç yazma yasağı getirdiğini belirterek, Hipokrat yemini içerek, tıp fakültesinde mezun olan hekime yönelik reçete müdahalesi yapılmaması gerektiği ifade etti. Ülgen, şöyle konuştu:
"Çok yuvarlak cümleler, çok net olmayan ifadeler, puanlama ve ekonomiyle ilgili durumlar aile hekimlerini bazı uygunsuz yollara sevk edebilir. Örneğin, sağlık politikalarındaki boşlukların yaşattığı sorunları son dönemlerde görebiliyoruz. Yeni doğan çete olayı ortaya çıktı. Bunlar sağlık politikalarının boşluğunda çıkıyor. Bir ülkenin sağlık politikası net değilse, taşeronlaşmaya, hekimin ticari becerisine kalırsa orada birçok şey ortaya çıkar. Bu durum çok net anlaşılır. Aile hekimi, aile sağlığı merkezini kurtarmak için birçok şey yapacak. Buna gerek yok. Hekimlere yönelik reçete müdahalesi var. Biz öncellikle insanların hastalanmamaları için gayret ediyoruz. Bizim en büyük amacımız budur. Hastalara yönelik uygun ilaç politikası olması gerekiyor. Bu da, hekime yasak uygulamakla sağlanamaz. Hekime 'sen bu ilacı yazamazsın' demekle olmaz. SGK'nın bu konudaki tavrı, yaklaşımı düzenlenebilir. Ama hekime, ilaç yazma yasağı uygulamazsın. Hipokrat yemini içerek, tıp fakültesinde mezun olan hekime şunu yaz, bunu yaz demek doğru değil. Reçete kısıtlamasını kabul etmiyoruz. Birinci basamaktaki aile hekimliğindeki işletme yönteminde oluşacak zaaflar uygunsuz olayların yaşanmasına neden olabilir. Nitekim bunu gördük. Sağlıkta taşeronlaşma, ticarileşme, özelleştirmenin geldiği yer sağlıkta çeteleşmeye neden oldu. En son yeni doğan çetesi ortaya çıktı. Yargı süreci devam ettiği için şu an bir şey diyemem ama suçlular yargılanmalıdır. Ama bu suçun ortaya çıkmasına neden olan koşullar da ortadan kaldırılmalı. Yani sağlıkta ticareti yaratan koşullar ortadan kaldırılmalı."