AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Çelik Açıklaması
"Kuzey Irak Bölgesel Kürt Yönetimiyle samimi ve sıcak ilişkiler geliştirmemiz hem Kuzey Irak'taki Kürtler lehinedir hem bütün dünyadaki Kürtler lehinedir" "Sayın Barzani'nin, Sayın Başbakanım...
KADİR KARAKUŞ - ENES KAPLAN - AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Hüseyin Çelik, "Sayın Barzani'nin, Sayın Başbakanımızın davetiyle Diyarbakır'a gelmiş olması hem Türk-Kürt ilişkileri açısından hem bölgenin barışı açısından hem çözüm süreci açısından anlamlı mesajlar içeriyor. Birileri buradan olumsuz mesajlar çıkararak daha işin başında peşin hükümlü bir tavır içerisine girmemelidir" dedi.
Çelik, Ankara'daki çalışma ofisinde AA muhabirinin gündeme ilişkin sorularını yanıtladı.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın hafta sonu gerçekleştireceği ve Irak Bölgesel Kürt Yönetimi Başkanı Mesut Barzani'nin de katılacağı Diyarbakır ziyaretini değerlendiren Çelik, Erdoğan'ın Diyarbakır ziyaretinin, bütün büyükşehir statüsündeki illere yönelik önceden planlanmış program çerçevesinde olduğunu söyledi.
"Tabii ki önemli bir ziyarettir, fakat buna çok çok büyük manalar yüklemenin doğru olmadığını düşünüyorum" diyen Çelik, Barzani'nin Başbakan Erdoğan'ın davetiyle ziyarete katılacak olmasının, ziyaretin üzerinde daha fazla durulmasına sebep olduğunu belirtti.
-"Erbil, bu bölgenin Dubai'si olmaya namzettir"
Barzani'nin, 37 yıldır Türkiye'ye "gelmeyen veya gelemeyen" sanatçı Şivan Perver ile İbrahim Tatlıses'in de Diyarbakır'da olmasının konuyu farklı boyuta taşıdığını vurgulayan Çelik, şöyle devam etti:
"Barzani, Türkiye'ye ilk defa geliyor değil, Başbakanımızla da ilk defa görüşmüyor. Son olarak bizim 4. Olağan Kongremize gelmişti, orada da son derece sıcak bir hava oluşmuştu. Kuzey Irak'ta kısa bir süre önce genel seçimler yapıldı ve Sayın Barzani seçimden zaferle çıktı, halkının desteğini arkasına almış bir lider olarak Türkiye'ye geliyor. Ortadoğu coğrafyasının dört siyasi aktöründen söz edecek olursanız, bunlar Türkler, Araplar, Farslar ve Kürtlerdir. Eğer bu bölgede barış sağlanacaksa eğer bu bölgede huzur temin edilecekse bu unsurlardan hiçbirisini gözardı etmemeniz gerekiyor, yok saymamanız gerekiyor, oyunda hepsinin yer alması gerekiyor. Bu açıdan Türkiye ile Kuzey Irak'taki Kürt toplumunun ilişkileri son derece önemlidir.
Kuzey Irak'taki Kürtler, bizim buradaki vatandaşlarımızın akrabalarıdır, dolayısıyla Türkiye'nin akrabalarıdır. Onlarla çok derin tarihi, kültürel bağlarımız var, ciddi manada ekonomik ilişkilerimiz var. Irak ile yaptığımız ticaretin yüzde 70'ini Kuzey Irak üzerinden yapıyoruz, birileri bunun farkında mı değil mi bilmiyorum, ama Erbil, bu bölgenin Dubai'si olmaya namzettir. Bana kalırsa Dubai'den çok daha parlak bir geleceğe sahiptir. Dubai çöl ve denizden ibarettir, burası tabii özellikleri itibarıyla daha avantajlıdır."
Çelik, Irak merkezi hükümetiyle ilişkilerin iyileştirilmesinin Barzani ile kavga edileceği anlamına gelmediğine işaret ederek, "Barzani ile Kuzey Irak'taki Kürt kardeşlerimizle iyi olmamız, iyi ticari ilişkiler ve iyi komşuluk münasebetleri geliştirmemiz hiçbir zaman için Irak merkezi hükümeti aleyhinde bir unsur değil" dedi.
Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu'nun Irak merkezi hükümetine yaptığı son ziyaretin ilişkilerin gelişmesine katkı sağladığını anlatan Çelik, "Irak merkezi hükümetiyle bugüne kadar olan bazı olumsuzlukların giderilmeye başlanması bizim Kuzey Irak'a şaşı bakacağımız anlamına gelmez, aksine onlarla ilişkilerimizin daha da iyi olacağı anlamına gelir. Merkezi hükümetle iyi olmadığınız zaman, Kuzey Irak Bölgesel Kürt Yönetimi ile iyi olduğunuz zaman bu, merkezi hükümeti rahatsız edebilir, ama her ikisiyle iyi olduğunuz zaman böyle bir problem söz konusu olmaz" değerlendirmesinde bulundu.
Molla Mustafa Barzani'den Cevdet Sunay'a mektup
Kuzey Irak ziyareti esnasında kendisinin de Mesut Barzani ile görüştüğünü ve orada Barzani'nin kendisiyle bir detayı paylaştığını ifade eden Çelik, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Cevdet Sunay'ın cumhurbaşkanlığı sırasında 'biz, şiddetli şekilde Saddam Hüseyin'in zulmüne maruz kalıyorduk, Molla Mustafa Barzani bütün medeni dünyaya, kendileri açısından etkin olabileceklerini düşündükleri devletlere birer mektup yazıyor. Türkiye'den de Cevdet Sunay'a mektup yazıyor. Oradaki insanlık dramına dikkat çekiyor, kendilerine uygulanan katliama seyirci kalınmaması talebinde bulunuyor. Değişik ülkelerden cevaplar geldi, bazı ülkeler göstermelik de olsa heyetler gönderdiler, Türkiye'ye gönderdiğimiz mektup bir başka zarfın içinde konarak, ağzı açılmadan bize iade edildi' dedi. Maalesef devletimiz 'Kürt' kelimesini bile tabu sayıyordu. Sadece Türkiye'deki Kürt'e karşı değil, sınırlarımız dışındaki Kürtlerin karşılaşmış bulundukları insanlık dramını görmezlikten gelen bir anlayıştı. O günden buraya gelindi. Erbil'e giden ilk Türk başbakandır Sayın Başbakanımız. Kuzey Irak Bölgesel Kürt Yönetimiyle samimi ve sıcak ilişkiler geliştirmemiz hem Kuzey Irak'taki Kürtler lehinedir hem Türkiye dahil, bütün dünyadaki Kürtler lehinedir."
"BDP'lilerin alınganlık yapmasına anlam veremiyorum"
BDP'lilerin, Barzani'nin Diyarbakır'a gelmesini eleştirerek, "biz de çağırdık gelmedi" ifadelerine cevap veren Çelik, Erdoğan'ın Türkiye Cumhuriyeti Devleti adına Barzani'yi, Başbakan sıfatıyla davet ettiğini anlatarak, "Biz de çağırdık derken sanki alternatif bir devlet yapılanmasından söz ediliyormuş gibi bir intiba oluşuyor. Bu yaklaşım doğru değil. Biz bu sefer, AK Parti olarak davet etmiyoruz Sayın Barzani'yi. BDP'li arkadaşların alınganlık yapmasına da anlam veremiyorum" diye konuştu.
Çelik, Diyarbakır ziyaretinin çözüm sürecine katkısı olmasını temenni ederek, "BDP, çözüm sürecinde samimiyse bu konuda kendi katkılarını sunmak istiyorsa böyle bir gelişmeden büyük bir memnuniyet duyması lazım. Şivan Perver'in gelmiş olmasından büyük bir memnuniyet duyması lazım" ifadelerini kullandı.
Sanatçı Şivan Perver'in 37 yıldır Türkiye'ye gelemediğine dikkati çeken Çelik, kendisiyle Erbil'de yaptığı görüşmede Türkiye'ye gelemeyişinin Türkiye Cumhuriyeti Devleti ya da hükümetiyle alakalı olmadığını ifade ettiğini söyledi.
Çelik, "Şivan Perver, belki önceki 30 yılda devletin bazı uygulamalarından çekindiği için gelmiyor olabilirdi, ama son 7 yılda Perver'in Türkiye'ye gelmeyişinin, gelemeyişinin sebebi devlet ve hükümet değil. Kendisi, görüşmemiz esnasında bunu çok açıklıkla ifade etti. 'Benim hükümetle, devletle bir problemim yok' dedi. Şivan Perver'in bizim iktidarımız döneminde gelmeyişinin, gelemeyişinin sebebi PKK'ydı. Çünkü Avrupa'daki birçok konserini bastılar" değerlendirmesinde bulundu.
Terör örgütü PKK ve BDP'nin "kendileri gibi düşünmeyen, hareket etmeyen, dünyası kendilerinden farklı olan Kürtlere hayat hakkı tanımamak" gibi tavırlardan vazgeçmesi gerektiğinin altını çizen Çelik, bu tavrın yazar Kemal Burkay, Şivan Perver, İbrahim Tatlıses ve farklı çizgiye sahip birçok aydın ve sanatçıyı zor durumda bıraktığını söyledi.
Çelik, "Birileri Türkçülük saikiyle saldırırken, diğeri de 'sen Kürtsen benim gibi Kürt olacaksın' tehdidinde bulunuyor. Herkes sizin gibi Kürt olmak zorunda değil. PKK ve BDP'nin yaklaşımı şu: Maraza çıkarmayan Kürt, Kürt değil. PKK ve BDP'nin eleştirisini bir yana bırakalım. Türkiye adına, Türkiye'nin barışı, birliği, bütünlüğü adına bu gelişmeyi memnuniyetle karşılanması gereken bazı köşe yazarları, 'Barzani, Türk hükümetiyle işbirliği yapacak, bu diğer Kürtlere karşı ihanettir' demeye getiriyor. Söz konusu yazarların adeta PKK sözcülüğüne soyunmasını anlamakta güçlük çekiyorum" diye konuştu.
Türkiye'nin Irak ya da başka bir ülkedeki Kürtlere karşı hasmane bir tutum içinde bulunmasının söz konusu olmadığını,Türkiye'nin sadece PKK ile işbirliği yapanlara karşı olduğunu anlatan Çelik, "Irak'taki Kürtlerin, Suriye'deki Kürtlerin, İran'daki Kürtlerin hangi siyasal statüde ve nasıl yaşayacağına tabii ki Türkiye karar vermeyecek. Her milletin, etnik unsurun, kendi geleceğini ve kendi yolunu, istikametini belirleme hakkı vardır. Türkiye'nin kuzey Suriye'deki bazı gelişmelerden rahatsız olması, oradaki PKK müdahalesinden kaynaklanıyor. Yoksa Suriye'deki Kürtler de bizim güneydeki vatandaşlarımızın akrabalarıdır. Sayın Barzani'nin, Sayın Başbakanımızın davetiyle Diyarbakır'a gelmiş olması hem Türk-Kürt ilişkileri açısından hem bölgenin barışı açısından hem çözüm süreci açısından anlamlı mesajlar içeriyor. Birileri buradan olumsuz anlamlar çıkararak daha işin başında peşin hükümlü bir tavır içerisine girmemelidir" dedi.
"Kürt vatandaşlarımızın temel hak ve özgürlükleri, elbette terör örgütüne endeksli değil"
Demokratikleşme çalışmalarının ve çözüm sürecinin terör örgütünün silahlı saldırı yapsa da yapmasa da devam edeceğine dikkati çeken Çelik, bu konunun terör örgütüne endeksli olmadığını söyledi.
AK Parti 2023 Siyasi Vizyon Belgesi'ni anımsatan Çelik, "Biz, gayri memnun olan vatandaşlarımızın memnun olması, kırılan gönüllerin onarılması ve Türkiye'de yaşayan tüm farklı etnik unsurların ve inanç gruplarının aidiyet duygusuyla bu ülkeye ve cumhuriyete bağlı olması için, kendi renklerini koruyarak bu gökkuşağında yer almaları için bugüne kadar elimizden ne geldiyse yaptık yapmaya devam edeceğiz" diye konuştu.
Çelik, terör örgütü PKK'nin çözüm sürecinde silahlı unsurlarını büyük çapta çekmediğini, eylemsizlik kararı almasına rağmen eylemlerine devam ettiğini kaydederek, şöyle konuştu:
"Bugün şehit cenazeleri gelmiyor, PKK'lı da öldürülmüyor, yani insan ölmemesi, kan akmaması çözüm sürecinin olumlu bir sonucudur. Aşağı yukarı bir yılı aşan bir süredir, bu suskunluğun devam etmesi çok iyi bir şeydir. Fakat terör, sadece insan öldürmekle sınırlı bir şey değil. PKK yol kesmeye devam ediyor, PKK şantiye basmaya devam ediyor, PKK iş makinalarını yakmaya devam ediyor, PKK insan kaçırmaya devam ediyor, PKK vergilendirme adı altında silah tehdidiyle haraç toplamaya devam ediyor. Silahlı adamları mezralara yaylalara giderek propaganda yapıyorlar. Vatandaş eskiden olduğu gibi artık devletin silahlı unsurlarından korkmuyor. Çünkü bizim silahlı güçlerimizin, yani polisin, askerin, korucunun, jandarmanın hukuk devleti mantığının dışına çıkmayacağını biliyor. Artık gözaltında kaybolma olmayacağını biliyor, faili meçhul cinayet olmayacağını biliyor. Köy yakma diye bir şey olmayacağını biliyor, kurunun yanında yaşın yanmayacağını biliyor."
Vatandaş devletten emin olduğunu, fakat PKK'ya destek olmayan, AK Parti'yi destekleyen vatandaşın PKK'nın bunları yapmayacağından emin olmadığını vurgulayan Çelik, "Dolayısıyla seçimlerde silahlı PKK'lıların oluşturduğu korkunun etkisinin, eğer o zamana kadar da aynı yapı devam ederse maalesef olumsuz olacağını düşünüyorum. Yani PKK, BDP lehine bizim teşkilatlarımızı ve bize destek olan Kürtleri tehdit ediyor. İlle de bu tehdit kaçırma şeklinde, ille de bu tehdit öldürme, yaralama şeklinde olmayabilir. Çok sinsice bunu maalesef yapıyorlar. Psikolojik baskı yaparak psikolojik üstünlük kurmaya çalışıyorlar" dedi.
Çözüm sürecinin sağlıklı yürümesi için bu tür terörün de olmaması gerektiğini bildiren Çelik, "Abdullah Öcalan başka telden çalıyor, PKK'nın dağ kadrosu başka telden çalıyor. Bunların olmaması gerekiyor. Çözüm sürecindeki bu arızalara rağmen, bu olumsuzluklara rağmen AK Parti hükümeti elini değil gövdesini taşın altına koyarak bu süreci götürmeye çalışıyor" değerlendirmesinde bulundu.
"El ovuşturuculara da fırsat verilmemesi gerekiyor"
AK Parti aleyhtarı çevrelerin, terör örgütü PKK ile BDP'nin, çözüm sürecini sekteye uğratacak açıklamalarından keyif aldığını ifade eden Çelik, "Bu, 'komşunun evi yansa da ben de yumurtamı pişirsem' zihniyetidir. Onun için bu el ovuşturuculara da fırsat verilmemesi gerekiyor. Sonuna kadar AK Parti hükümeti bu iradesini sürdürecek" diye konuştu.
Çelik, çözüm sürecinin başarısız olması, terör örgütünün tekrar silahlı eyleme başlaması halinde de siyaset biliminin ve aklın tüm imkanlarını kullanarak çözümler üretmeye çalışacaklarını anlatan Çelik, "Asla temenni etmem ama yarın diyelim ki PKK tekrar silahları konuşturmaya başlarsa devletin güvenlik güçleri onların karşısında mantar mı toplayacak? Çözüm sürecinin başlamasından rahatsız olanlar dahil herkes biliyor ki 30 yıl boyunca ana haber bültenlerinin başına oturduğumuz zaman 'şu kadar PKK'lı etkisiz hale getirildi, şu kadar güvenlik görevlisi şehit oldu' diye bunun envanterini yaptık. Çözüm çıkmazsa 30 yıldır yapılanı yapmaya devam edeceğiz demektir" ifadelerini kullandı.
"Çözüm sürecine Barzani'nin, Şivan Perver'in gelmesi katkı sağlayacaksa bu, ülkemiz adına sevindiricidir"
Diyarbakır'da hafta sonu Şivan Perver ve İbrahim Tatlıses'in düet yapmasının da sürece katkı sağlayağını kaydeden Çelik, şunları söyledi:
"İbrahim Tatlıses de Şivan Perver de bu toprakların çocuğu, bu toprakların yetiştirdiği sanatkarlardır. Ama bu insanlar güzel mesajlar veriyorlar, son yıllarda bu insanlara yönelik de malesef birilerinin susturma çabası var. Mesela İbrahim Tatlıses, çözüm sürecini destekleyen bir kaç tweet attı, hemen tehditlere maruz kaldı. 'Şivan Perver Türkiye'ye geldi ama devletin hükümetin isteği ile geldi' itirazını dillendirenlerin niyeti üzüm yemek değil, bağcı dövmektir. Amaç güzel bir şeyi gerçekten birlikte gerçekleştirmek mi? Yoksa amaç, birilerinin bir örgütün, şunun bunun propagandasını yapmak mı?"
AK Parti'nin seçimde avantaj sağlamak için Diyarbakır programını organize ettiği yönündeki iddiları da anımsatan Çelik, "AK Parti'nin buna ihtiyacı yok. AK Parti Doğu Anadolu'da da Güneydoğu Anadolu'da da istisnasız birinci partidir. Onun için Doğu Anadolu'da biz başka bir ülkenin yöneticisini getirip, kendi ülkemizde seçim propagandamıza malzeme yapmayız, buna AK Parti'nin ihtiyacı da yok. Çözüm sürecine Sayın Barzani'nin, Sayın Şivan Perver'in gelmesi bir katkı sağlayacaksa bu ülkemiz adına sevindiricidir. İbrahim Tatlıses'in de gelip Şivan Perver'le düet yapması o da işe ayrı bir güzellik katıyor" dedi.
- Ankara