"Türkiye-İsrail arasında Akdeniz'de yapılabilecek iş birlikleri konusunda kapsamlı bir dosyamız var"
AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik, İsrail Cumhurbaşkanı Isaac Herzog'un Türkiye'ye gerçekleştireceği ziyarete ilişkin, "Türkiye-İsrail arasında Akdeniz'de yapılabilecek iş birlikleri konusunda kapsamlı bir dosyamız var" dedi.
Ak Parti Sözcüsü Ömer Çelik, İsrail Cumhurbaşkanı Isaac Herzog'un Türkiye'ye gerçekleştireceği ziyarete ilişkin, "Türkiye-İsrail arasında Akdeniz'de yapılabilecek iş birlikleri konusunda kapsamlı bir dosyamız var" dedi.
Ak Parti Merkez Yürütme Kurulu, Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan başkanlığında toplandı. AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik, toplantının gündemine ilişkin yaptığı açıklamada, " Türkiye'nin sahte suni bir takım yanlışlarla demokrasisini sakatlayan bütün bu vesayet dinamiklerinden adalet reformu konusunda güçlü adımların atıldığı sürece hep beraber yaşıyoruz. Seçimden galip çıkmış AK Parti'nin genel başkanını bütün dünya liderleri davet ederken, Sayın Cumhurbaşkanımız kendi ülkesinde başbakan olamıyordu. O yasaklı dönemde dünyanın büyük demokrasileri, devletleri kendisini davet ediyorlardı İtalya'dan ABD'ye kadar. Seçim başarısını kutluyorlardı. Ama kendisi Başbakanlık makamına gelemiyordu. Bu sistemin bütün hücrelerine sirayet etmiş ucube sistemin temizliğinin başlaması 9 Mart'taki Siirt seçimleriyle olmuştu. 14 Mart'ta Başbakanlığa gelmesiyle bu süreç başladı" dedi.
"BU KONUDA DA SEÇİCİ DAVRANANLAR VAR, SİYASİ HESAPLAR YAPANLAR VAR"
Diyarbakır annelerinin evlat nöbetinin 917'nci gününde olduğunu söyleyen Çelik, "Diyarbakır annelerimizden ilham alan anneler Van, Muş, Hakkari, Şırnak'ta evlat nöbetlerini sürdürüyor. 35 ailemiz evladına kavuştu. Ne hazindir ki her konuya paragraf ayıran uluslararası insan hakları raporuna, insan hakları örgütlerinin ilgi alanına her konu giriyor, bir türlü Diyarbakır anneleri girmiyor. Bu da nasıl bir çifte standardın, ikiyüzlülüğün olduğunu göstermesi bakımından bir ibretlik durumdur, ibret vesikasıdır. Bu eylem, Türkiye'nin içindeki bütün siyasi partilerin destek vermesi gereken bir eylemken bu konuda da seçici davrananlar var, siyasi hesaplar yapanlar var. Dünyada da bu konuları, insan hakları konularını haber yapanlar bu konuyu gündemlerini almıyorlar" dedi.
"BÖYLE BİR İNDİRİM MODELİ EĞER SOMUT BİR EMARE YOKSA HİÇBİR ŞEKİLDE BUNDAN SONRASINDA MAKUL BULUNMAYACAKTIR"
8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü arifesinde kapsamlı bir şekilde adalet reformunun tartışıldığını belirten Çelik, toplantıda sağlık çalışanları ile ilgili gündemlerin yer aldığını, kadına şiddetin önlenmesine yönelik yapılacakların listesinin paylaşıldığını da kaydetti. Ömer Çelik, "Cumhurbaşkanımız kadına karşı işlenen suçlarda cezaların artırılacağını ifade etti. Birisi çıkıyor en büyük ceza gerektiren suçlardan birini işliyor, ondan sonra mahkeme sürecinde uysal davrandı, kravat taktı diyerek indirimden yararlanıyor. Böyle bir indirim modeli eğer somut bir emare yoksa hiçbir şekilde bundan sonrasında makul bulunmayacaktır. Taciz eylemlerine dönük de bir adım atılacağını cumhurbaşkanımız ifade etti. Çok sayıda partimize yapılan başvurular var, fiziksel veya iletişim araçları ile yapılan ısrarlı takibin cezası uygulanacak demişti cumhurbaşkanımız. Birisi çıkıyor maalesef bir kadını bir vahşetle şu kadar kere bıçakladı deniliyor, mahkeme serbest bırakıyor" diye konuştu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın kadına yönelik işlenen suçlarda cezaların artırılacağını ifade ettiğini aktaran Çelik, "Şiddet mağduru kadınların talep etmeleri halinde baro tarafından kendilerine avukat görevlendirilmesi gibi hususlar, bunların kapsamları MYK'mızda adalet reformunun bir parçası olarak gündemimizde yer aldı. MYK'mızda gelen önerilerin hepsi kapsamlı bir şekilde değerlendirilmiştir. Adalet Reformu karara bağlandığı takdirde ve hayata geçtiğinde birçok yaranın iyileşmesine, birçok nefret eyleminin önlenmesine dönük güçlü bir mekanizma olacaktır" ifadelerini kullandı.
"Gelişmeleri takip ederken bir yandan da demokratikleşme süreçleri ve eser siyaseti ile AK Parti güçlü bir şekilde yoluna devam ediyor" diyen Çelik şunları kaydetti:
"Önemli bir gündem maddesi var biliyorsunuz. 18 Mart'ta hizmete girecek dünyanın en büyük orta açıklıklı asma köprüsü olan 1915 Çanakkale Köprüsü için geri sayım başladı. 18 Mart günü bütün vatandaşlarımızı cumhurbaşkanımızın teşrifleri ile açılacak bu köprüde hep beraber tarihi güne şahitlik etmek üzere oraya bekliyoruz. Bu hizmet siyasetinin 2023'e giderken de güçlü bir şekilde devam ettiğini gösteriyor."
"EN BÜYÜK ARZUMUZ VE TEMENNİMİZ ATEŞKESİN KALICI BİR BARIŞA DÖNÜŞMESİDİR"
MYK toplantısında Ukrayna konusunun da ele alındığını belirten Çelik, "Bütün dünyanın gündemi ve bizim MYK'mızın da kapsamlı bir şekilde ele aldığı gündem Ukrayna meselesidir. Cumhurbaşkanımızın kendisinin yürüttüğü diplomatik faaliyetler, olayı nasıl değerlendirdiği, görüşmeleri ile ilgili MYK'mızda kapsamlı bir değerlendirmesi olmuştur. Biz parti olarak şu anda yürürlüğe giren ateşkesin hayata geçmesinden büyük bir memnuniyet duyuyoruz. En büyük arzumuz ve temennimiz ateşkesin kalıcı bir barışa dönüşmesidir. Cumhurbaşkanımızın ortaya koyduğu yol haritası açıktır. Putin ve Zelinski'yi misafir edeceğimiz bir toplantının hayata geçmesi için bu gayret ortaya konulmaktadır. Kabul edilmesi halinde Türkiye bütün bu diplomatik zemini oluşturmaya ve dünyaya barış iradesi sunmaya hazırdır" dedi.
Savaş bölgesindeki gazetecilere yaşadıkları tehlike nedeniyle geçmiş olsun dileklerini ileten Çelik, "Arkadaşlarımız büyük bir fedakarlık ortaya koyuyorlar, hepsine geçmiş olsun dileklerimizi iletiyoruz. Dünyaya buradaki dramın sesini duyurmak, orada yaşananları anlatmaları açısından gösterdikleri çabayı takdir ediyoruz" diye konuştu.
"KAPSAYICILIĞIN ORTAYA KONULAMAMASI HALİNDE MAALESEF KURALSIZLIK HAKİM OLACAKTIR"
Dünyada yaşanan gelişmelerin mevcut düzenin dikişlerinin söküldüğünü daha kapsamlı, daha kapsayıcı bir düzen arayışının oluşturulması gerektiğini gösterdiğini söyleyen Çelik, "Bu kapsamlı ve kapsayıcı düzen oluşturulması bakımından, insani değerlere dayanan, herhangi bir devleti dışlamayan kapsayıcılığın ortaya konulamaması halinde maalesef kuralsızlık hakim olacaktır. Türkiye şimdiye kadar diplomatik bir hat açabilen bir ülkedir. Türkiye güçlü bir NATO ülkesidir. Türkiye'nin NATO içinde birilerinin akılsızca sorgulamaya çalıştığı rolünün sorgulanamaz gerçekliği olduğunu göstermiştir. Türkiye olmazsa NATO'nun işlevsiz kalacağı görülmüştür. Bütün bu meselenin nasıl çözüleceğiyle ilgili olarak bir diplomasi yoluna ihtiyaç duyuluyor. Burada cumhurbaşkanımızın girişimleri, çok yönlü ürettiği diplomasi, bütün bu Amerika-Avrupa ekseninde, Rusya-NATO ekseninde ortaya çıkan tek diplomatik zemin, girişim, diplomatik ağ olarak önümüze geliyor. Burada kimin kazanıp kimin kazanmadığı ile ilgili çok sayıda analiz yapılıyor ama sonuçta insanlar ölüyor. İnsanların ölümünü durdurmak için girişimlerde bulunmak gerekiyor. Cumhurbaşkanımızın prensip olarak verdiği cevap 'Biz darbelere, işgale karşıyız, ikisinden de vazgeçmek istemiyoruz' çerçevesindeki yaklaşımı üzerinden kurulan bu diplomatik hat giderek artarak kıymetini koruyor. Burada yeterince diplomasi üretilemediği, Türkiye'nin ürettiği diplomasinin Avrupa Birliği değerleri açısından son derece kıymetli, kendine has diplomasi olduğunu da kaydetmek gerekir. Bugün Avrupa Birliği'nde görmediğimiz dünyanın beklediği bir Avrupa Birliği diplomasisini tek başına Türkiye üretmektedir. Türkiye'nin NATO'daki rolünü en çok sorgulayanlardan biri Fransız Cumhurbaşkanı Macron'du. NATO'nun beyin ölümü gerçekleşti gibisinden son derece garip bir açıklama yapmıştı. Eldeki değerleri ve kazanımların bir kriz ortamı yokken ne kadar sorumsuzca harcandığını ancak bir kriz ortamı çıktığı zaman bunun kıymetininin bilindiğini gösteren bir tablo ortaya koyuyor. Dolayısıyla cumhurbaşkanımızın ifadelerinin herkes tarafından dikkate alınması gerekir. Türkiye'nin kapasitesini, duruşunu öven NATO müttefiklerimiz Türkiye'ye belirli savunma araçları konusunda ambargo uyguluyor. Bunun ne kadar mantıksızca, ne kadar sorumsuzca bir anlayış olduğu ortaya çıkıyor. Türkiye'nin kendi milli güvenliği için aslında ortaya koyduğu güvenlik konseptinin Avrupa'nın güvenliğini de sağladığı, NATO'nun güvenliği için de vazgeçilmez olduğu bir kere daha net şekilde görülmüştür. Rusya'nın Ukrayna işgaline karşı çıkmak başka bir şeydir, bu şekilde kültür düşmanlığı, Rus halkına karşı nefret söylemi üretmek yanlıştır. Herkesin işgalin nasıl sona ereceği, bir barış anlaşmasının nasıl imzalanacağı üzerinden diplomasi üretmesi gerekir. Bunu bahane ederek başka hesapların görünmesi gibisinden bir yaklaşım içerisinde ilkesiz tavırlar içerisine girilmemesi gerekir" dedi.
"TÜRKİYE'NİN MONTRÖ'YÜ UYGULAMA KONUSUNDAKİ İLKESEL TAVRI DÜNYANIN HER TARAFINDAN DESTEK GÖRMEKTEDİR, TAKDİR GÖRMEKTEDİR"
Rusya'nın güvenlik kaygılarının da giderilmesi gerektiğine dikkat çeken Çelik, "Cumhurbaşkanımızın bu konuda da Avrupa Birliği ülkelerine uyarısı olmuştur. Rusya'nın güvenlik kaygılarının da giderilmesi gerekir. Rusya'nın sınırları konusunda herhangi bir kaygının üretilmemesi, bu konuda hassasiyet üretilmesi gerekir. Rusya'nın güvenlik kaygıları giderilsin derken Kırım'ın işgali tanınsın, Ukrayna şu şartlara bağlı olsun gibisinden Ukrayna'nın toprak bütünlüğünü, siyasi egemenliğini yok edecek bir takım yaklaşımlara onay veriyoruz değiliz. Masanın bir tarafında Rusya'nın güvenlik kaygılarını giderecek, bir yandan işgale son verecek, Ukrayna'nın toprak bütünlüğü ve siyasi egemenliğini garanti edecek bir yol bulunması mümkündür. Türk diplomasisi bu tecrübe ve birikime sahiptir. Bu ilkeler üzerinden böyle bir yolun oluşması her zaman mümkündür. Türkiye'nin Montrö'yü uygulama konusundaki ilkesel tavrı dünyanın her tarafından destek görmektedir, takdir görmektedir. Herhangi bir şekilde savaşı tırmandıracak, savaşı artıracak yaklaşım içine girilememesi son derece kıymetli bulunmuştur. Bu konuda da bir kararlılık yıllardan beri olduğu gibi bugün de gösterilmektedir" dedi.
Rusya'ya yaptırımlara ilişkin konuşan Çelik, "Bizim burada özel bir durumumuz var. Her zaman Türkiye Birleşmiş Milletler yaptırımlarına katılıyor, onun dışında mesafeliyiz. Rusya ile ilişkilerimiz Rusya ile konuşabiliyor olmamız, Rusya ile güven ilişkisi tesis edebilecek ortama sahip olmamız işgalin sona ermesi bakımından da kıymetlidir. Güçlü bir NATO ülkesi olarak her türlü darbeye karşı olma konusundaki kararlılık, ilkeli yaklaşımlarımız bu süre içerisinde son derece herkes tarafından bir diplomasi yolunun ortaya çıkması bakımından kıymetli bulunmaktadır" dedi.
Vatandaşların tahliyesine ilişkin çalışmaların sürdüğünü söyleyen Çelik, "Ukrayna halkına insani yardım konusunda Türkiye'nin yaklaşımı, bir kez daha kriz zamanlarında güvenli ülke Türkiye, güvenilir güç Türkiye resminin verilmesi, bu iradenin ortaya konulması bakımından kıymetli olmuştur" diye konuştu.
"TÜRKİYE-İSRAİL ARASINDA AKDENİZ'DE YAPILABİLECEK İŞ BİRLİKLERİ KONUSUNDA KAPSAMLI BİR DOSYAMIZ VAR"
İsrail Cumhurbaşkanı Herzog'un Türkiye ziyaretine ilişkin değerlendirmelerde bulunan Çelik, "İsrail Cumhurbaşkanı'nın bu seyahati, bölgedeki gelişmeler, Akdeniz'deki gelişmeler, en son ortaya çıkan Ukrayna'daki gelişmeler bakımından kritik bir sürece işaret ediyor. Bu mesele ayrıntılı bir şekilde konuşulacaktır iki cumhurbaşkanı arasında. İkili ilişkilerimiz açısından verilmiş bir ara var. Bu yeni başlangıcın arkasından hangi adımların hangi eylem planı çerçevesinde atılacağı, ikili ilişkilerdeki diğer adımlar ve büyükelçilik meselesi bu ziyaretler çerçevesinde netleşecek. Ukrayna krizi çıkmadan evvel, bu işgal olmadan evvel dünyadaki siyasi krizin ağırlık noktası Akdeniz'di. Türkiye-İsrail arasında Akdeniz'de yapılabilecek iş birlikleri konusunda kapsamlı bir dosyamız var. Bölgede çeşitli gelişmeler, son derece sıcak gündemler oldu. Suriye ve sıkıntılı coğrafyalarla ilgili bir takım gündemler var. Bunların hepsi ayrıntılı bir şekilde Türkiye-İsrail ajandasının maddelerini teşkil ediyor. Bu ziyaret dönüm noktası olan bir ziyaret olarak gerçekleşecektir" ifadelerini kullandı.
"BİR KERE DE BİR CHP SÖZCÜSÜ ÇIKSIN DA BAŞKA BİR DEVLETİN YAPIP ETTİĞİNDEN TÜRKİYE'YE MESAJ ÇIKARMAYA KALKMASIN"
CHP Sözcüsü'nün enflasyon açıklamasına ilişkin değerlendirmede bulunan Çelik, "Bu toplantı sırasında bütün
siyasi partilerin yaptığı açıklamalar bana anında geliyor. 'Yanlış göndermiş olabilirler, kesinlikle bunu söylememiş olması lazım' dedim. 'Emin misiniz?' diye arkadaşlara sordum. Sonra haksızlık yapmayayım diye kendim baktım. O kadar absürt bir açıklama ki, yine de emin olmak istedim. Bir kere de bir CHP Sözcüsü çıksın da başka bir devletin yapıp ettiğinden Türkiye'ye mesaj çıkarmaya kalkmasın. Şu fani hayatımızda bunu göremeyecek miyiz biz. Ne kadar yanlış, ne kadar çirkin bir açıklama. Birazcık bir eleştiriniz varsa zaten söylüyorsunuz, ekonomi ile eleştiriniz varsa söylüyorsunuz. Siyasi konularda, dış politika konularında varsa söylersiniz. Başka devletlerin yapıp ettiğinden, birinin diğerine uyguladığı ambargodan referans alarak üstelik de insanların acı çektiği bir işgal durumunu bu şekilde ucuz bir polemik konusu yaparak buradan argüman üretmenin siyasi basiretle bir alakası yok. Bu siyasi basiretsizlikle alakalı bir şey. Şu şartların altında ülkemizin gösterdiği duruş ortadayken bu krizin ortasında böyle bir şey olsa olsa provokasyon olur. Üzüldüm, birkaç kere bakma ihtiyacı hissettim bu kadar mı basiretsiz, bu kadar mı provakatif bir yaklaşım olur. Bir devletin başka bir devlete yaptığı bir uygulama üzerinden siz Türkiye'deki siyasi pozisyonunuza mesaj çıkarmaya çalışıyorsunuz. Son derece yanlış" açıklamasında bulundu.
"BAKANLIKLAR BAHSEDİLEN GIDA ÜRÜNLERİNDE BİR SIKINTI OLMADIĞINI AÇIKÇA BİR ŞEKİLDE İFADE EDİYORLAR"
Vatandaşlardan gıda maddeleri konusunda bakanlıkların açıklamalarını dikkate almalarını isteyen Çelik, "Bu meseleleri MKV, MKYK toplantılarımızda detaylı olarak gündeme alıyoruz. Sahadan gelen tüm verileri değerlendiriyoruz. Dünyada tedarik zinciri, gıda zinciri ile ilgili ciddi aksamaların olduğu bir dönemdeyiz. En son Ukrayna savaşı ile birlikte petrolden gıda ürünlerine kadar son derece geniş bir yelpazede negatif etkileri görülüyor. Bu konuda sayın cumhurbaşkanımız, genel başkanımız gelen en küçük bir haberi bile en ayrıntılı bir şekilde incelediler. Burada tabii zaman zaman sıkıntılar olabilir ama bu son olayda gördüğümüz gibi Ticaret Bakanlığımız, Hazine ve Maliye Bakanlığımız, Tarım Bakanlığımız net bir açıklama yapıyorlar. Bu tablonun ne olduğunu, bir gıda sıkıntısı olmadığını, bahsedilen gıda ürünlerinde bir sıkıntı olmadığını açıkça bir şekilde ifade ediyorlar. Herhangi bir şekilde bu zincirde müdahale imkanları bakanlıklar tarafından bizzat takip ediliyor. Bu kriz masasının, dünyadaki kriz tablosunun nasıl yönetileceği, nasıl gidebileceği konusunda bakanlıklarımız kapsamlı şekilde çalışma yapıyor. Vatandaşlarımızdan gelen her mesajı hassasiyetle takip ediyoruz. Bu stokçuluk meselesinde, ticaret erbabının kendi ticaretinin doğası gereği bulundurduğu malla stokçuları birbirinden ayırmak lazım. Bunda hassas bir çalışma yürütülüyor. Herhangi bir şekle ticaret erbabını sıkıntıya sokacak, onlara haksız muamele yapacak girişimlerden uzak duruluyor. Esas olan vatandaşlarımızın korunmasıdır, vatandaşlarımızın bu konuda rahat etmesidir. Bütün bu senaryolar, karşı karşıya olduğumuz tablolar ve önümüze gelecek tablolar hassas şekilde değerlendiriliyor, takip ediliyor. Ortaya çıkan sonuçlar genel başkanımıza arz ediliyor. Sosyal medya kontrolsüz bir alan, orada birçok şeyle karşı karşıya kalabiliyoruz. Vatandaşlarımızdan istirhamımız, esas olan vatandaşlarımızın bakanlıklarımızın yaptığı açıklamaları düzenli bir şekilde takip etmeleridir. Pis bir tablonun nasıl yönetildiğini, herhangi bir sıkıntının olup olmadığını biz de kendimiz net bir şekilde ifade ediyoruz. Dünyada yaşanan bir tablo var. Açıklama geldi, stoklarımızda bir sorun yok denildi" değerlendirmesinde bulundu.
"YUNANİSTAN'IN ŞUNU ANLAMASI LAZIM; KOMŞU OLAN BİZİZ, SORUNLARI ANCAK BİZ ÇÖZERİZ"
Yunanistan Başbakanı Miçotakis'in ziyaretine ilişkin de konuşan Çelik, "Yunanistan dosyası kapsamlı bir dosya, derin bir dosya. Özellikle Türkiye'nin gaz arama çalışmalarından tutun da Ege'deki, Akdeniz'deki konulara kadar Yunanistan'la anlaşamadığımız pek çok konu var. Son zamanlarda Yunanistan'ın iki ülke arasında çözülebilecek sorunların Türkiye ile Avrupa Birliği arasında bir mesele haline getirme gibisinden son derece yanlış bir tutum içinde olduğunu görüyoruz. Yunanistan'ın şunu anlaması lazım; komşu olan biziz, sorunları ancak biz çözeriz. Türkiye'nin buradaki hassasiyeti sorgulanabilir bir hassasiyet değildir. Türkiye'nin mavi vatan konusundaki hassasiyeti eleştirilebilir bir hassasiyet değildir. Kıta sahanlığı meselesinden silahsızlandırılması gereken adaların Yunanistan tarafından silahlandırılmasına kadar kapsamlı bir dosya söz konusu. Bunlar tabii ki görüşülecektir. Bütün dünyanın gözü önünde gerçekleşiyor, Ukrayna'dan gelen göçmenlerin, savaştan kaçanların Avrupa tarafından alınmasını takdirle karşılıyoruz. Yunanistan'ın aynı zamanda Suriye'den ya da başka yerden gelenleri ölüme terk ederek yaptığı uygulamalar bütün dünyanın gözü önünde gerçekleşiyor" dedi.
(Hülya Keklik/İHA)