AK Parti TBMM Grup Toplantısı

AK Parti Genel Başkanı, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, şu anda cezaevlerinde ortaya konan eylemin, terör örgütünün kendi mensuplarını ölüme sürükleme, terör örgütünün başkasının ölümü üzerinden rant sağlama eylemi olduğunu belirterek, "BDP'ye bir"...
AK Parti Genel Başkanı, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, şu anda cezaevlerinde ortaya konan eylemin, terör örgütünün kendi mensuplarını ölüme sürükleme, terör örgütünün başkasının ölümü üzerinden rant sağlama eylemi olduğunu belirterek, "BDP'ye bir kez 'yazıklar olsun' diyorum. Hiç bir zaman çözümün tarafında olmadılar" dedi.
Erdoğan, partisinin TBMM Grubu'nda yaptığı konuşmada, Suriye konusunda CHP'nin tutumunu eleştirdi. Erdoğan, "CHP Genel Başkanı hiç kusura bakmasın, biz meseleye dar çerçevede, ufuk yoksulluğu içinde bakmıyoruz. Biz meseleye kardeşlik hukuku çerçevesinde, tamamen insani perspektiften bakıyoruz. Türkiye'nin ulusal ve bölgesel çıkarlarını gözetecek şekilde bakıyoruz" diye konuştu.
"Biz kardeşimiz olan bir milletin huzur, refah ve barış içinde yaşaması için bu meseleyle ilgileniyoruz" diyen Erdoğan, şunları kaydetti:
"Şunu da buradan CHP Genel Başkanı'na tekraren hatırlatıyorum; Türkiye, küçük hesaplar yapmayacak kadar büyük bir devlettir. Türkiye, birilerinin ısrarla çekmeye çalıştığı tuzağa düşmeyecek kadar tecrübeli bir devlettir. Suriye'den sınır köylerimize, ilçelerimize yapılan saldırılara gereken en sert karşılığı veriyoruz. Çok daha sert şekilde de gereken cevabı vermekten kaçınmayacağız.
Herkes aklını başına almalı, kimse ateşle oynamamalı. Kimse Türkiye'nin sabrını, kararlılığını ve cesaretini test etmeye kalkmamalı. Biz son raddeye kadar sabırla, sağduyuyla, soğukkanlılıkla hareket etmeye, daha fazla kan dökülmeden bu meselesin çözümüne çalışıyoruz.
Suriye muhalefetinin yeniden yapılandırılmasını, daha etkili daha kucaklayıcı, daha kapsayıcı bir yapıya kavuşmasını Türkiye olarak destekledik, destekliyoruz. Bu yeni yapısıyla Suriye muhalefetinin, çok daha etkin olacağına, sorunun çözümünü daha da hızlandıracağına inanıyoruz. Daha fazla acı haber almadan, bölgeyi ateşe vermeye yönelik, daha fazla tahrikle karşılaşmadan, bu sürecin artık sona ermesi, Esed'in bir an önce çekilmesi, Suriye'nin refah, huzur ve barışa kavuşması için Türkiye olarak girişimlerimizi kararlılıkla sürdüreceğiz."
-"Kandil'den gelen talimatla başlatıldı"-
Başbakan Erdoğan, terör ve Suriye meselesi paralelinde son haftalarda Türkiye'de gerilim atmosferi oluşturmaya yönelik girişimleri çok ama çok dikkatle takip ettiklerini söyledi.
Geride kalan 10 yıl boyunca, Türkiye'de bu türden ameliyat girişimlerine, provokatif hesaplara sıkça şahit olduklarını belirten Erdoğan, bazı hadiselerin içeriden ve dışarıdan verilen desteklerle, istikrarı, huzur ve güven ortamını sarsmaya yönelik kampanyalara dönüştürüldüğünü defalarca tecrübe ettiklerini kaydetti.
Erdoğan, Hükümeti yıpratmaya, istikrarı bozmaya, huzur ve güven ortamını zedelemeye çalışan girişimlerde, kimlerin kimlerle iş tuttuğunu, kimlerle kimlerle ittifak yaptığını gördüklerini belirtti. Erdoğan, şunları kaydetti:
"Bir arada bulunmaları, bir araya gelmeleri, tahayyül dahi edilemeyen en uçların, sinsi planlar ve hedefler çerçevesinde nasıl yol arkadaşlığı yaptıklarını da bu süreçte gördük, yaşadık. Sinsi hedefler çerçevesinde sinsi bir takım ittifakların yapıldığını, ortak kampanyalar yürütüldüğünü görüyoruz. İki ay önce 12 Eylül'de çeşitli cezaevlerinde, bazı tutuklu ve hükümlüler açlık grevi adı altında eylem başlattılar. Kandil'den gelen talimatla başlatılan eylem, önce BDP'nin teşvikleri, ardından da yurtiçi ve yurtdışından verilen desteklerle yaygılaştırıldı. Hukuki ve siyasi mücadeleyle gündeme getirilen konular, vicdanları kanatan böyle bir eylem türüyle gündeme taşınmaya, şantaj unsuru olarak devlete dayatılmaya çalışıldı. Can, kan üzerinden, başkalarının hayatı üzerinden hesap yapmaya alışmış olan terör baronlarının tezgahları içinde yine insanlar kaldı, kalmaya devam ediyor.
Kandil'e laf söyleyemeyenler, eylemcilere çağrı yapamayanlar, yine Hükümeti köşeye sıkıştırmanın, zora düşürmenin gayreti içine giriyorlar. Bu eylemlerle gündeme getirilen konuların bazılarını, biz zaten eylemlerden önce ve bunlardan bağımsız olarak gündemimize almış, gereken çalışmaları başlatmıştık. AK Parti'nin gerçekleştirdiği demokratik reformlardan rahatsız duyan bu çevreler, atılan adımları kendilerine mal etmek için, sanki Hükümet taviz veriyormuş görüntüsü oluşturmak amacıyla, bu tür eylemlerden medet umuyorlar. Bugüne kadar halkımız, Kürt kardeşlerimiz için hangi adımı attıysak, bunların karşısına dikildiler, engellemeye uğraştılar, yaptığımız reformları küçümsemeye çalıştılar. Şimdi de genel kongremizde açıkladığım reformları, sanki kendi mücadelelerinin sonucuymuş gibi göstermeye çalışıyorlar. Ucuz hesapların içine giriyorlar. Bizim bu şark kurnazlığımıza karnımız tok."
-"Bataklıkta gezinmeye alıştılar"-
Başbakan Erdoğan, siyasi konuların zemininin siyaset olduğunu, siyaset yapamayanların başka yollara tevessül ettiğini söyledi.
Erdoğan, "Siyasetçinin işi açlık grevi yapmak, açlık grevi yapanlara arka çıkmak değildir. Siyasetçi için böyle bir yönteme tevessül etmek acziyettir, iş bilmezliğini, yetersizliğini ikrar etmektir. Bunlar bugüne kadar çıkmak sokaklara girmeye, bataklıkta gezinmeye alıştılar. Şimdi yine yanlış hesapların içine giriyorlar. Sonra da Hükümet, millet gelsin, bunlara el atsın, düştükleri kuyudan çıkarsın istiyorlar. Kalkmışlar 'inkar ve asimilasyon son bulsun' diyorlar" dedi.
Türkiye'de inkar, red ve asimilasyon politikalarının sona erdiğini belirterek, "AK Parti iktidarının böyle bir sorunu yoktur, bunları bitirmiştir" dedi.
Başbakan Erdoğan, şöyle konuştu:
"Ana dilde savunma diyorlardı. En son 30 Eylül'de büyük kongremizde, kişinin kendisini daha iyi ifade edebileceği dilde savunma hakkını getireceğimizi Türkiye'ye ve dünyaya duyurduk, orada onu söyledik. 'Operasyonlar son bulsun' diyorlardı. Güvenlik güçlerimin silah bırakmasının komik bir talep olduğunu, topraklarımıza yönelik tehdide karşı her türlü operasyonu yapacağımızı yine defalarca ifade ettik. Kusura bakmasınlar, onlar silah bırakmadıkça, - silahlar sussun demiyorum - operasyonlar bitmez. Kimse bizim güvenlik güçlerimizden silah bırakmasını, operasyonları durdurmasını beklemesin. Çünkü güvenlik gücünün görevi nedir- Budur. Silah güvenlik gücünün enstrümanıdır. Güvenlik gücü nerede olursa olsun, görevini yerine getirmekle mükelleftir.
Terörist saldırılar olduğu sürece, terör örgütü insanımıza, vatanımıza, bayrağımıza saldırdığı sürece, millet ve devlet olarak bu saldırılara gereken cevabı vereceğimizi defalarca söyledik. Aynı şekilde İmralı'daki bölücü başına yönelik taleplerinde, son derece temelsiz olduğunu, bunun bir bahane olarak kullanıldığını, şantaj unsuru olarak kullanıldığını kaç kez ifade ettik. AK Parti, her ne şekilde olursa olsun, yaşatmayı ilke olarak benimsemiş bir partidir. Terörle mücadele ederken de bu hassasiyeti en üst düzeyde gösteriyoruz, teröristle mücadele ederken de insani ve hukuki perspektifi kesinlikle kaybetmiyoruz. Biz, insan canı üzerinden hesap yaparak, öldürerek, öldürerek hiç bir meselenin çözüm yoluna koyulamayacağını düşünen, terör ve şiddetle hiç bir sonuca ulaşılamayacağını düşünen bir partiyiz."
-"Bunların böyle bir derdi yok"-
Erdoğan, daha kuruldukları andan itibaren, Şeyh Edebali'nin Osman Gazi'ye yaptığı, "İnsanı yaşat ki devlet yaşasın" nasihatini kendilerine rehber edindiklerini söyledi.
"Ama bunların böyle bir derdi yok ki. Bunların insanı yaşatmak gibi bir derdi yok ki" ifadesini kullanan Erdoğan, "Türk değil, Kürt değil; Laz, Çerkez, Gürcü, Boşnak, Arap, Rum, aklınıza ne gelirse, insanı yaşat ki devlet yaşasın. İşte onun için Yunus Emre'nin sözlerini her zaman ışığımız, rehberimiz olarak kabul ettik, 'Yaratılanı yarandan ötürü severiz' dedik ve yolumuza böyle devam ettik" dedi.
Başbakan Erdoğan, bir tek askerin, polisin, korucunun, sivil vatandaşın burnu dahi kanamasın diye 10 yıldır yoğun şekilde çaba gösterdiklerini belirtti.
"Askerimizle, polisimizle, köy korucumuzla, sivil vatandaşlarımızla birlikte, dağdaki kandırılmış, robota döndürülmüş teröristin de ölmekten ve öldürmekten vazgeçmesi için mücadele ediyoruz. Kandırılarak, tehdit edilerek, beyni yıkanarak dağa çıkarılan insanların da bu yoldan dönmesi için çaba gösteriyoruz" diyen Erdoğan, terör örgütünün kurduğu kanlı, kirli o habis tezgahı bozmak için, çocukların, gençlerin bu tuzağa düşmesini engellemek için çok büyük bir gayret gösterdiklerini söyledi.
-"Teröriste üşümesin diye parkasını uzatacak kadar..."-
Başbakan Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Benim Mehmetçiğim, dağda yakaladığı teröriste üşümesin diye parkasını uzatacak kadar ali cenaptır. Benim Mehmetçiğim, mağaradaki teröristi, 'senin annene götüreceğiz' diyerek, mağaradan sağ çıkması için saatlerce dil dökecek ve ikna etmeye çalışacak kadar yüreklidir. Elbette her ölüm acıdır, her ölüm ayrılıktır, burukluktur. 10 yıldır en fazla yoğunlaştığımız konu, gençlerin ölümünü durdurabilmek oldu. 10 yıldır kayıpların son bulması, akan kanın ve gözyaşının durdurulması için çok samimi ve kararlı şekilde mücadele verdik. Ama biz ölümleri durdurmaya çalıştıkça, birileri daha fazla öldürmek için mücadele verdi. Biz yaşatmak için mücadele verirken, birileri öldürmek için teşvik etti. Biz 'gençler yaşasın' dedikçe, birileri şehit cenazeleri, terörist cesetleri üzerinden kendi iktidarlarının hesaplarını yaptı. Şu anda da aynen bunu yapıyorlar. Ölümden, ölmekten ve öldürmekten çıkar sağlamanın, rant devşirmenin mücadelesini veriyorlar. Kendileri hayatın her türlü hazzını, güzelliklerini doyasıya tecrübe ederken, dağda, hapishanelerde, şehirlerde gençleri ölüme, ölmeye ve öldürmeye sürüklüyorlar.
Bu terör örgütü, öyle bir karanlığın içinde ki eğer öldüremezse kendi mensuplarını katledecek, bile bile onları ölüme sürükleyecek kadar, vicdanı sükut etmiş bir haldedir. Eğer askerin, polisin korucunun, sokaktaki masum sivilin kanını dökemezse, kendi mensuplarını yiyecek kadar gözünü kan bürümüş bir haldedir. Şu anda cezaevlerinde ortaya konan eylem, terör örgütünün kendi mensuplarını ölüme sürükleme eylemidir. Cezaevlerinde ortaya konan eylem, terör örgütünün başkasını ölümü üzerinden rant sağlama eylemidir. BDP'ye bir kez
'yazıklar olsun' diyorum. Hiç bir zaman çözümün tarafında olmadılar, güçleri de yok, olamazlar. Arkadaşlarımla kaç kez görüşmeleri oldu. 'Biz kendi içimizde birbirimize düşmüş vaziyetteyiz, bizim dağa söz geçirecek halimiz yok' diyorlar. Kendileri söylüyor bunu. Ama dışarıya çıktıkları zaman, sanki bir iş yapacakmış gibi konuşuyorlar.
Bunların böyle bir gücü filan sözkonusu değil. Böyle bir hünerleri, maharetleri, güçleri de yok. Bunlar idare edilen, idare eden değil. Yukarısı talimatı veriyor, Meclis'i terk ediyorlar, talimatı veriyor Meclis'e giriyorlar. Olay bu kadar basit. Herhangi bir iradeleri var zannetmeyin. İradeleri olamadığı için de zaten herhangi bir işe yaramıyorlar. Hiç bir zaman yaşatmanın çabası içinde olmadılar. Kandil'deki efendilerine 'yeter artık' diyecek cesareti hiç bir zaman kendilerinde bulamadılar. Kandil'in emirlerini, talimatlarını sorgulayabilecek kadar kendi ayaklarının üzerinde duramadılar. Dağdaki teröristin elini öpüp, sırtını sıvazlatıp, üç kuruşla bayram harçlığı alacak kadar zavallılaşmış bu BDP yönetiminden, sorgusuz sualsiz itaatten başka hiç bir şey beklenemez. Eğer bunların acıma hissi, yüreği, cesareti varsa, bu eylemlerin talimatını veren, bu gençleri ölüme sürükleyenlere karşı cesur bir duruş sergilerler. Maalesef benim milletim, bunların gerçek yüzünü her olayda daha iyi görmekte, daha iyi anlamaktadır."
Başbakan Erdoğan'ın konuşmasını, Illinois Eyalet Meclisi senatörlerinden oluşan Amerikan heyeti de takip etti.
(Bitti)
Muhabir: Coşkun Ergül
Yayıncı: Kudret Topçu - TBMM