Akademik Büyüteç ile 15 Temmuz" Sempozyumu
Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreter Yardımcısı ve Sözcüsü İbrahim Kalın, 15 Temmuz sürecinden bugün gelinen noktada Türkiye'nin çok farklı toplumsal mutabakatla yepyeni bir sayfayla karşı karşıya olduğunu belirterek, "Bugün bunun heba edilmemesi, 'Yenikapı ruhu' diye ifade ettiğimiz yeni toplumsal mutabakatın canlı şekilde ileriye doğru taşınması ayrıca önem arz ediyor.
Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreter Yardımcısı ve Sözcüsü İbrahim Kalın, 15 Temmuz sürecinden bugün gelinen noktada Türkiye'nin çok farklı toplumsal mutabakatla yepyeni bir sayfayla karşı karşıya olduğunu belirterek, "Bugün bunun heba edilmemesi, 'Yenikapı ruhu' diye ifade ettiğimiz yeni toplumsal mutabakatın canlı şekilde ileriye doğru taşınması ayrıca önem arz ediyor." dedi.
Kalın, Kadın ve Demokrasi Derneği (KADEM) tarafından şehit Prof. Dr. İlhan Varank anısına Sağlık Bilimleri Üniversitesi Konferans Salonu'nda düzenlenen "Akademik Büyüteç ile 15 Temmuz" sempozyumuna katıldı.
Sempozyumun açılışında konuşan Kalın, özgürlüğün yolunun hakikatten, hakikatin yolunun da ona teslimiyetten geçtiğini ifade ederek, şehidi "bu özgürlüğü kendi şahsında gerçekleştiren, aklı ve iradesiyle tercih yaparak bu makama ulaşan ve buna tanıklık eden kişi" olarak tanımladı.
Şehadet mertebesinin, özgür ve anlamlı, hayatın nirengi noktası olduğunu vurgulayan Kalın, şöyle devam etti:
"Şehadet mertebesine ulaşmış kişinin hem özgür hem de anlamlı bir hayatı şehadet mertebesiyle kemale erdirmiş, sonuca ulaştırmış kişi demektir. Bu manada ancak ve ancak özgür olan bireyler şehit olabilirler. Çünkü o iradeyi ortaya koymak aynen 15 Temmuz gecesi olduğu gibi, 'Arkadaşlar biz korkarsak herkes korkar, ben sokağa çıkıyorum' diyen kişi aslında, Necip Fazıl'ın güzel ifadesiyle sağına, soluna bakmadan tek başına 'Ben ümmetim' diyerek sokağa çıkan o puthaneyi, putları yıkan Hz. İbrahim gibidir. Onların yolundan giden kişidir. Şehit bu manada, bu özgürlüğü kendi nefsinde yaşamış, idrak etmiş, kendini gerçekleştirmiş ve bunun için de anlamlı bir hayata ulaşmış kişidir. Bu manada ancak şehitler gerçek manada özgür olan kişilerdir. Zira muhteva ve istikametten yoksun bir özgürlük anlayışını bizim anlam krizine düşmeden çözmemiz mümkün değildir."
İbrahim Kalın, 15 Temmuz gecesiyle şehadet kavramının, bireyin varlığının anlamları açısından tekrar ele alınmasının, bu süreci bundan sonra yürütmek açısından en büyük önemi arz eden konulardan birisi olduğunu anlattı.
15 Temmuz'u asla unutmayacaklarını, unutturmayacaklarını dile getiren Kalın, "Onları unutmak gaflettir, onlara vefasızlıktır. Birileri bize 'Tamam darbe oldu, önümüze bakalım, geleceğe bakalım.' diyebilirler, bunun bir tuzak olduğunu hepimizin bilmesi lazım. Tam tersine 15 Temmuz sonrasında atacağımız her adımı, 15 Temmuz gecesinde yaşananları sürekli hatırlayarak atmak zorundayız. O yüzden bugün Türkiye hem kendi toprakları içerisinde hem de dünyanın dört bir tarafında FETÖ terör örgütüne, ihanet şebekesine karşı kapsamlı ve kararlı bir mücadele veriyor." ifadelerini kullandı.
"Batı'nın başına böyle bir darbe girişimi gelseydi tepkileri nasıl olurdu?"
"Birileri Batı'dan bizi eleştiriyor. Doğrudur ama acaba kendilerinin başlarına böyle bir darbe girişimi gelseydi, böyle bir örgüt 30-40 yıl bir hazırlıktan sonra bu ülkedeki meşru demokratik düzeni değiştirmek için yüzlerce insanı öldürseydi, kendi ordularıyla, silahlarıyla, tanklarıyla, tüfekleriyle halkın karşısına çıksaydı acaba Batılıların tepkisi nasıl olurdu?" diye soran Kalın, şunları kaydetti:
"Batı'da yaşanan darbe girişimlerinde gördük, modern dönemde Yunanistan, İspanya, Portekiz'de, diğer yerlerde yaşanan darbe girişimlerini gördük. Onların nasıl tepkiler verdiğini de gördük. Bugün bizi bazen eleştiriyorlar, 'Şu kadar kişiyi işten attınız, şu kadar kişi görevden uzaklaştırıyorsunuz. Bunları nereden biliyordunuz?' Bakın, FETÖ terör örgütünün başındaki kişi bir noktada, bundan 7-8 yıl önce Türkiye'de 3 milyondan fazla takipçisi olduğunu ifade ediyor. 30 küsur yıllık bir hazırlık neticesinde devletin her kademesine sızmış bu örgüt mensuplarını temizlemek bizim 15 Temmuz şehitlerimize bir vefa borcumuzdur. O gece hayatının en büyük riskini alarak sokağa çıkan milletimize, şehitlerimize ve gazilerimize bir vefa borcumuzdur. Aynı zamanda bu ülkenin geleceğini tekrar karartmamaları için, bu ülkenin demokrasisi, özgürlüğü, hukukun üstünlüğü için bu bizim en büyük vazifemizdir. Elbette bu mücadele kararlı bir şekilde bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da devam edecektir."
İbrahim Kalın, doğu ve batı Almanya birleştiği zaman, Doğu Almanya'da o zaman kurulmuş olan Almanya ve Rusya'nın ortak istihbarat örgütüne mensup olma şüphesine binaen 500 binden fazla kişinin görevden alınıp, uzaklaştırıldığını ve bu kişilerin hiçbir zaman görevlerine geri getirilmediğini aktardı.
Avrupalıların bunu anımsamak istemediğini, bunları hatırlattıkları zaman da "Bu çok farklı bir örnek" dediklerini aktaran Kalın, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Türkiye'de yaşanan da çok farklı bir örnek. Böyle bir terör örgütü, FETÖ gibi bir terör örgütü, belki de dünyanın hiçbir yerinde çıkmamıştır. O yüzden belki Batılılar anlamakta zorlanıyorlar. Çünkü bu Anadolu toprakları böyle bir ihaneti tarihi boyunca hiç görmedi. Şüphesiz bizim tarihimizde birçok örgütler çıktı ama hiçbirisi uluslararası bir ihanet şebekesinin taşeronu olarak bu ülkede bu kadar zarar vermedi. Bu kadar gayri milli, bu kadar kendi değerlerinden uzak başka bir örgüt bugüne kadar bu topraklar üzerinde filizlenmedi. O yüzden bu örgütün, zihniyet ve ruh köklerini araştırırken bence Anadolu topraklarından çok başka yerlere bakmak lazım. Geçmişte başka terör örgütleri, ihanet şebekeleri çıkmıştır ama böylesi bir başka yerde çıkmadı. Tabii ki biz bunu unutmayacağız, unutturmayacağız. 15 Temmuz şehitlerimizin kanı yerde kalmasın diye biz bunları unutmayacağız, her zaman hatırlatacağız."
"Türkiye yepyeni bir sayfayla karşı karşıya"
Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreter Yardımcısı ve Sözcüsü İbrahim Kalın, hem o gece hem de o gece sonrası ve öncesinde vatan için şehit olan, hayatını gözünü kırpmadan feda eden tüm şehitlerin Peygamberlerin ve Sıddıkların yanında kıyamet günü haşrolacağını dile getirerek, şöyle devam etti:
"15 Temmuz sürecinde bugün geldiğimiz noktada Türkiye, çok farklı bir toplumsal mutabakatla yepyeni bir sayfa ile karşı karşıya. Bugün bunun heba edilmemesi, 'Yenikapı ruhu' diye ifade ettiğimiz yeni toplumsal mutabakatın canlı şekilde ileriye doğru taşınması ayrıca önem arz ediyor. Çünkü 15 Temmuz gecesi yaşanan ihanetin ardından şu gerçek çok net şekilde ortaya çıktı. Bu millet, demokrasisine, hukukuna, özgürlüğüne düşkün bir millettir. Bu millet, iradesini bir ihanet şebekesine asla ve asla teslim etmeyecektir. Bu manada politikaları beğensin, beğenmesin Türkiye ve dünyada demokrasiyi, hukuku, hukukun üstünlüğünü ve özgürlüğü gerçekten seven bütün insanların önce bu millete, daha sonra bu millete o gece liderlik eden Tayyip Erdoğan'a teşekkür borcu vardır. Eğer Cumhurbaşkanımız geçtiğimiz özellikle 14 yıl içerisinde bu millete 'Başını dik tut, boynunu eğme' duygusunu aşılamasaydı, zaman zaman liberal arkadaşların eleştirdiği, 15 Temmuz gecesi bir çağrıyla milyonlarca insan sokaklara dökülmezdi. Demek ki orada da Allah'ın bir planı varmış. Yıllarca devam eden bu mücadelede insanımıza aşılanan o şuur, kendine güven ve saygı duygusu 15 Temmuz gecesi bu darbeyi bertaraf eden en büyük güç olarak karşımıza çıktı. Demek ki bu duyguyu hepimiz canlı tutup, yaşatmak zorundayız."
Kalın, aynı şekilde devleti de yeniden yapılandırırken de bu duyguyla hareket edilmesi gerektiğini aktararak, 15 Temmuz'dan sonra liyakat, şeffaflık ve denetlenebilirliğin, devletin işleyişinde tekrar temel ilke olmak üzere yeniden inşa edildiğini kaydetti.
İbrahim Kalın, konuşmasını şu sözlerle tamamladı:
"FETÖ terör örgütü özellikle son 10-15 yıldır bu üç ilkeyi istismar ederek, devleti ele geçirdi. Liyakat prensibini bir kenara koydular, soruları çalarak kendi adamlarını belli yerlere getirdiler. Şeffaflık prensibini yerle bir ettiler, devletin içinde paralel yapılar kurdular. Karanlık ilişkiler içerisinde kimilerini yücelttiler, kimilerini gömdüler. Geçmişte yaşanan onca haksızlığın arkasında bu yatıyordu. Böyle bir yapı içerisinde hesap verebilirlik diye bir kavram da kalmadı. Objektif kriterlere göre bir hesap verme imkanı tamamen ortadan kalktı. Ancak şimdi 15 Temmuz'dan sonra artık devletin liyakat, şeffaflık ve hesap verebilirlik çerçevesi içerisinde tüm işlerini yeniden değerlendirdiği bir dönemden geçiyoruz. Bu aslında 15 Temmuz şehitlerimizin hatırasına yapılmış en büyük vefanın ifadelerinden biridir. Çünkü o insanlar bu ülke yarın daha özgür, birlik beraberlik içinde olsun, güçlü olsun diye o gece gözlerini kırpmadan hayatlarını feda etti. Hamdolsun bugün Türkiye 15 Temmuz öncesine göre daha güçlü bir noktadadır. Yenikapı ruhuyla önümüzdeki siyasi, ekonomik, toplumsal tüm sorunları aşma iradesine sahiptir. Çevremizde, Suriye'de, Irak'ta ve diğer alanlarda yaşanan sorunları da aşacak idrake, dirayete ve gücü hamdolsun bugün sahiptir ama bunu yaşatmanın yolu da 15 Temmuz şehitlerimizi her gün hatırlamaktan geçiyor."
(Bitti)