Akil İnsanlar Heyeti Kayseri'de
Çözüm süreci kapsamında oluşturulan ve çalışmalarına başlayan Akil İnsanların İç Anadolu Heyeti, Kayseri'ye geldi.
'çözüm Süreci' kapsamında oluşturulan ve Türkiye'nin 7 bölgesi için 9'ar kişilik heyetler halinde çalışmalar yürüten 'Akil İnsanlar'ın İç Anadolu Heyeti, Kayseri'ye geldi. Kentteki tüm sivil toplum kuruluşları ile biraraya gelerek, çözüm sürecine ilişkin değerlendirmeler alacak olan heyettekiler, Melikşah Vakıf Üniversitesi öğrencileri tarafından kırmızı gül ve lokumlarla karşılandı. Heyetin Başkanı Ahmet Taşgetiren, "Bu süreç başarıyla sonuçlansın istiyoruz. Özgürlük, insan hakları sorunu yaşayan hiçbir toplum kesimi kalmasın istiyoruz. Kan ve çatışmalar dursun istiyoruz. Analar ağlamasın, analar saçlarını yolmasın, bağırlarını dövmesin. Barışın hakim olduğu iklime kavuşup artık başka şeyler konuşalım" dedi.
Konya ve Karaman'dan sonra Kayseri'ye gelen 'Akil İnsanlar'ın İç Anadolu Heyeti Başkanı Ahmet Taşgetiren, Başkanvekili Beril Dedeoğlu, üyeler Cemal Uşşak, Celalettin Can, Vahap Coşkun, Doğu Ergil, Erol Göka, Mustafa Kumlu ve Hilal Kaplan, çalışmalarının ilk durağı olan Melikşah Üniversitesi kampusunda öğrencilerle biraraya geldi. Melikşah Üniversitesi Genç Aydınlar Kulübü'nün Türk ve Nijeryalı öğrencileri, heyet üyelerine lokum ve kırmızı gül ile üzerinde hadisler yazılı kitap ayraçları verdi. Heyetle birlikte etkinliklere katılan Murat Karaman ise kendisinin raportörlük yaptığını söyledi.
'SÜREÇ BAŞARIYLA SONUÇLANSIN İSTİYORUZ'
Üniversitenin konferans salonunda biraraya geldikleri öğrenci ve öğretim üyelerinin karşısana çıkan heyetin Başkanı Ahmet Taşgetiren, Konya ve Karaman'da benzer etkinlikler yaptıklarını belirterek, konuşmaktan çok, dinlemeyi tercih eden bir yöntem izlediklerini belirtti. Taşgetiren, şöyle konuştu:
"Ülkede bir sorun var. Kan aktı, büyük ölçeklerde ekonomik kayıplarımız oldu. Kanın durması için temenniler oldu ama ülkenin sistem planındaki özgürlükler noktasındaki sıkıntılar ve başka sorunlar, işin çatışma noktasına kadar gelmesine yol açınca büyük acılar yaşadık. Bunların toplumda bıraktığı ciddi acılar var. Sadece ölen veya öldürenlerin sorunu olmaktan çok bütün ülkenin sorunu haline geldi. Hükümet öncelikle silahların ortadan kaldırılması boyutuyla çatışma ortamının bitmesine gayret ediyor. Bu noktada biz de süreci paylaşmak talebi gelince görev telakki ettik. Hepimizin değişik meşgaleleri var. Bir yandan da onları sürdürmeye çalışıyoruz. Genel olarak bu sürecin sağlıklı olarak erdirilmesi için vakitlerimizi yoğunlaştırıyoruz. Bu süreç başarıyla sonuçlansın istiyoruz. Özgürlük, insan hakları sorunu yaşayan hiçbir toplum kesimi kalmasın istiyoruz. Kan ve çatışmalar dursun istiyoruz. Analar ağlamasın, analar saçlarını yolmasın, bağırlarını dövmesin diyorum. Analar ağladı ve ağlıyor. Bunu sonlandırmak istiyoruz. Böyle bir görevimiz var. Barışın hakim olduğu iklime kavuşuruz da biz artık başka şeyler konuşuruz. Türkiye'nin dünya liginde çok üst düzeye gelmesini konuşuruz. Çabamız, sizlerle bir araya gelip, eleştiri bile olsa bu sürece katkıdır diye düşünüp, kapı kapı dolaşıyoruz."
ÖĞRENCİLER SORDU, HEYETTEKİLER YANITLADI
Taşgetiren'in bu açılış konuşmasının ardından, öğrenciler, heyettekilere çeşitli sorular sordu. Dicle Üniversitesi öğretim üyesi Vahap Coşkun'a, Dicle Üniversitesi ve diğer bazı üniversitelerde çıkan olayların süreci baltalamaya yönelik olup olmadığı soruldu. Bir başka öğrenci de "Heyettekiler PKK'yı bir terör mü yoksa isyan örgütü mü olarak görüyor?" diye sordu. Öğrenciler, PKK'nın bu açılım sürecinde yapacağı bir saldırının hükümeti sarsıp sarsmayacağını ve kamuoyu önünde zor durumda bırakıp bırakmayacağını da sordu. Bir öğrenci de "Benim ağabeyim şehit olsaydı, 'Dişe diş, kana kan' derim. Silahı bırakan bu adamlar nereye gidecek?" diye heyete soru yöneltti. Nijeryalı bir öğrenci de PKK'nın Türkiye'ye verdiği zararı dile getirdi.
Heyet üyeleri, öğrencileri dikkatle dinleyip, sorularını tek tek not aldı, ardından onlara yanıtlar verdi, fikirlerini paylaştı.
'HELALLEŞMEYE İHTİYACIMIZ VAR'
Dicle Üniversitesi öğretim üyesi Vahap Coşkun, "Dicle Üniversitesi'ndeki grupların olayları fazla büyütmesi, polisin yeterince önlem almaması, olayları 'PKK- Hizbullah kavgası yeniden başlar mı?' noktasına getirdi. Sivil toplum örgütleri olayların bastırılması için gerekeni yaptı. Bu süreçte böyle provokatif eylemler olacaktır. Bu süreç hepimizi çok hazırlıksız yakaladı. Eski dille konuşuyoruz. Toplumsal barışa yönelik konuşmuyoruz. 'Helalleşme' kavramına ihtiyacımız var. Bir daha asla böyle olayları yaşamamak için helalleşmeliyiz" diye konuştu.
Heyettekilerden Hilal Kaplan da medyanın desteğini yeterince görmediklerini söyleyip, "Gezilerimiz sürüyor ve medya yeterince ilgi göstermiyor. İşçi Partililerin kısa süreli eylemlerini ise abartılarak veriliyor. Medyayı kazanmak lazım" dedi.
Erol Göka da sosyal medyada, para aldıkları, hükümete yağ çektikleri yolunda çok sayıda söylenti dolandığını belirterek, "Böyle mesajlar geliyor. Ben de onlara 'Biz parayla satın alınacak kadar şerefsiz değiliz' diye yanıt veriyorum" dedi. Şehit cenazeleriyle travma ve matem toplumu haline gelindiğini belirten Göka, "Bu açılım başarıya ulaşmak zorundadır" diye konuştu.
Mustafa Kumlu da çok konuşup, az dinleyen bir toplum haline dönüştüklerini, herkesin birbirini daha iyi dinlemesi gerektiğini söyledi. Salondakilerin dile getirdiği sorular gibi Başbakan Erdoğan'ın toplantısına katıldıklarında kendilerinin de benzer endişeleri dile getirdiklerini belirten Kumlu, "Bize 'İnanıyorsanız, bu çözüm sürecine katkı sağlayacaksınız. Planınızı siz yapacaksınız' dediler. Başbakan'a sizler gibi bizlerden de farklı farklı sorular geldi. Ortada bir gerçek var. 30 yıldır bunu yapıyor ve görüyoruz. Farklı düşünenlere 'Bu kan dursun mu?' diye sorduğumuzda 'Dursun' diyorlar. 'Bir pazarlık mı var?' endişelerinizi ve diğer sorularınızı rapora yazacağız" diye konuştu.
Medyanın sansasyonel içerikli yayın yaptığını savunan Cemal Uşşak ise "Medya, önemli ölçüde çözümün bir parçası değil. Cımbızla bir takım sözleri çekip, akil insanlarla ilgili sözleri abartarak yazıyorlar" diye sitemde bulundu.
Silahların sustuğu ortamda bireylerin yeni Anayasa ile kendilerinin ülkeyle ilgili karar verebilmesi gerektiğini söyleyen Beril Dedeoğlu da "Önce silahlar susmalıdır. Kan davası gibi bunun sürmesini istemiyoruz artık" dedi.
Doğu Ergil de "Kürt sorunu mu, terör örgütü sorunu mu bu ülke henüz buna karar veremedi. Kürtler'in dışırıda bırakıldıkları, önemsenmedikleri sisteme karşı bir tavırları var. Uygulanan yöntem terörizmdir. Kürtlerin sistemden dışlanıp içeriyi girememelerinden dolayı bir isyan duyguları var. Önce kendi içimizde barışmayı sağlayamayız. Bir kısmını küstürüp ve 'düşman' olarak tanımladığımız insanlar var. Türkiye Cumhuriyeti sınırlarını içene alan milletin dışında kalanlar buna itiraz ettiler. Çok kayıplar verdik, güven, ekonomik, insan kaybı gibi. Affetmek, geçmişi hatırlayıp bir daha yapılmayacağını kabul ederek, birlikte yaşamaktır" diye konuştu.
Heyet üyesi Celalettin Can, "Acıyı artık bal etmeliyiz. Kürtler'in talepleri, yıllardan beri gelen haklarıdır. PKK, Kürtler'in bir talebinin parçası olarak ortaya çıktı. Aleviler'in hakları, başörtülülerin de hakları var. Bu sorunlar çözümlenmezse Türkiye 2023'e birlik ve beraberlik içinde giremez" dedi.
ERGİL'İN 'TUVALET NEREDE' SORUSU SALONDAN DUYULDU
Salondaki konuşmalar sürerken, müsade isteyen ve yaka mikrofonunu açık unutan heyet üyelerinden Doğu Ergil, dışarı çıktı. Bu sırada Ergil, "Tuvalet nerede arkadaşlar? Salona yakın olmalı" sözleri salona yansıdı. Şaşıran solandakiler arasında gülüşmeler oldu. Melikşah Üniversitesi görevlileri Doğu Ergil'e tuvaleti gösterdi.
Akil İnsanlar heyetindekiler, Kayseri'deki etkinliklerini sıkı güvenlik önlemleri altında sürdürdü.
OE,DÖ(OE/SS) - Kayseri