Almanya'daki Türkler Yanıyor
Yazar İbrahim Karagül, Almanya'da 8 Türk'ün hayatını kaybettiği yangınla ilgili tartışma yaratacak bir yazı kaleme aldı.
Karagül yazısında Almanya'da meydana gelen yangın olayında Alman Ergenekon'un parmağı olduğunu iddia etti. Geçmişe dönük çıkan yangınlara da değinen yazar, yüzlerce ev kundaklanmasına rağmen soruşturmalardan hala bir sonuç çıkmadığını yazdı.
İşte yazıda geçen bazı önemli detaylar;
"Yine Almanya, yine yangın, yine facia, yine ölümler ve yine o korkunç şüphe!
Bu sefer Stuttgart yakınlarında bulunan Backnang'da bir apartman…
Gece çıkan yangında anne Nazlı Özkan (40), Hatice Oruç (17), Yılmaz Soykan (14), Abdülkadir Soykan (8), İzzet Soykan (7), Yasin Soykan (6), Ahmet Soykan (3) ile 6 aylık Murat Soykan hayatını kaybetti.
Solingen'den Ludwigshafen'a yanarak ölme, yakarak öldürme geçmişi var Almanya'nın. Yangın, belki de 'yakmak' Almanya'nın üzerine bir 'etiket' gibi yapışıyor sanki.
TUHAF YANGINLAR
Genelde Türklerin oturduğu apartmanlarda tuhaf yangınlar çıkar, çocuklar ölür, cenazeler Türkiye'ye getirilir, iki ülke teskin edici açıklamalar yapar, medya ve sivil toplum kuruluşları yangınları gerçek anlamda sorgulamaz, Alman polisinin araştırmaları hep sonuçsuz kalır ve Alman savcılığı dosyaları bir bir kapatır.
Bugüne kadar hep böyle oldu. Yüzlerce ev kundaklandı ya da yandı. Bizi şaşırtan, yüreğimizi ferahlatan, kafamızdaki soru işaretlerini gideren hiçbir sonuç görmedik. Yüzlerce evin kundaklanma görüntüsünü binlerce sokak kamerasından hiç biri kaydetmemişti!
İstanbul'da bir olay olur, güvenlik birimleri sokak kameralarından birkaç gün geriye doğru inceler ve o görüntüler kesinlikle bulunur. Ama Almanya'da böyle bir imkan hiç olmadı. Sanki bütün kameralar kördü ya da yangınları çekmiyordu.
Biraz geriye gidelim. Almanya'daki yangın ya da 'yakma' arşivlerini karıştıralım.
100 TÜRK EVİ KUNDAKLANDI
2 Şubat 2008: Ludwigshafen'da, Solingen faciasını geride bırakan bir trajedi yaşandı. Beşi çocuk dokuz kişinin can verdiği olayla ilgili elli uzman dört hafta çalıştı. Ulaşabildikleri tek bir sonuç vardı o da yangının kundaklama olduğu. Yangın, bodrumdaki merdivenlerin ikinci basamağında çıkmış, orada her hangi bir elektrik tesisatı yokmuş, müdahale sonucu çıktığı kesinmiş.. Hepsi bu kadar.
Daha sonra Alman makamları 'kundaklama' ihtimalini bile devredışı bıraktı. Ludwigshafen'daki saldırıyı çözemedikleri gibi, ondan sonra seri şekilde devam eden saldırıların hiç birisi hakkında kamuoyunu ve bizleri rahatlatacak bir ilerleme sağlayamadı.
2 Şubattan sonra kundaklama olayları daha da arttı. Hatta Almanya sınırlarını aşıp Avusturya'ya uzandı. Viyana'da, Türklerin oturduğu binanın ilk katı, içeri giren kimliği belirsiz kişiler tarafından ateşe verildi. Binada oturan 11 aileden dokuzunun Türk olması yeterince dikkat çekiciydi.
4 Şubatta, Türklerin oturduğu binada çıkan yangında 16 kişi yaralandı. Aynı gece bir başka yerdeki yangında ise beş kişi yaralandı. Baden-Württemberg'de bir Türk ailenin evinde yangın çıktı. Ölen, yaralanan olmadı. 16 Şubatta, Kuzey Ren Vestfalye'nin Gelsenkirchen kentinde çıkan yangında yedi Türk vatandaşı yaralandı. Pforzheim kentinde altı katlı bina kundaklandı. Yirmi dört gün içerisinde Türklerin oturduğu on yedi ayrı bölgede yangınlar çıktı. Saldırıları devam etti. 2008 yılında neredeyse yüze yakın kundaklama olayı yaşandı.
O zamanlar, bu saldırılar için kendimce 'Alman Ergenekonu' ifadesini kullandım. Bana göre sıradan yangınlar değildi. Tuhaf gelebilir ama Neonazi saldırıları da değildi.
Bir derin devlet yapılanması, sistemik bir odak, Alman iç ve dış politikası ekseninde örtülü operasyonlar yapıyor, bu operasyonları da aşırı sağ çetelerle kamufle ediyordu. Kanaatlerim öyleydi. Hala da öyle.
Alman Federal Savcılığı'nın bu kadar olay hakkında yürüttüğü 'derin' soruşturmalarda bir görgü tanığı, bir kamera görüntüsü bulamaması kanaatimi daha da güçlendirdi. Nihayetinde savcı da, bir basın toplantısı düzenleyip; 'kanıt bulunamamıştır' dedi ve dosyalar kapatıldı.
Türkiye'de böyle olsaydı, bu cinayetlerin üstü örtülseydi, kamu vicdanı yara alsaydı Avrupa Birliği ülkeleri nasıl ayağa kalkardı? Ne olacağını söylemeye gerek var mı? Hepimiz bu örnekleri defalarca yaşadık.
Peki bu ülkenin medyası, sivil örgütleri, kanaat önderleri, gazetecileri, Almanya olunca neden bu konuları sorgulamaz?
İsterseniz o tarafı siz düşünün.