Altılı Masa Kadın Haklarını Konuştu: "Kadın Hakları Tehdit Altında, Bu Sistemin Değişmesi Lazım"
SES Eşitlik ve Dayanışma Derneği’nin düzenlediği etkinlikte konuşan CHP Genel Başkan Yardımcısı Muharrem Erkek, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nde kadın haklarının tehdit altında olduğunu belirterek, “Kadının insan hakları ve kadın hakları, tüm insan hakları tehdit altında. Kadınlar, önemli bir mücadele veriyorlar. Onun için bu sistemi değiştirmemiz lazım” dedi. İYİ Parti Genel Başkan Yardımcısı Bahadır Erdem ise toplumun kadın hakları konusunda beraber hareket etmesi gerektiğini vurguladı ve “Alevi’nin hakkını Sünni, Sünni’nin hakkını Alevi savunacak. Türk’ün hakkını Kürt, Kürt’ün hakkını Türk savunacak” diye konuştu.
SES Eşitlik ve Dayanışma Derneği'nin düzenlediği etkinlikte konuşan CHP Genel Başkan Yardımcısı Muharrem Erkek, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'nde kadın haklarının tehdit altında olduğunu belirterek, "Kadının insan hakları ve kadın hakları, tüm insan hakları tehdit altında. Kadınlar, önemli bir mücadele veriyorlar. Onun için bu sistemi değiştirmemiz lazım" dedi. İYİ Parti Genel Başkan Yardımcısı Bahadır Erdem ise toplumun kadın hakları konusunda beraber hareket etmesi gerektiğini vurguladı ve "Alevi'nin hakkını Sünni, Sünni'nin hakkını Alevi savunacak. Türk'ün hakkını Kürt, Kürt'ün hakkını Türk savunacak" diye konuştu.
SES Eşitlik ve Dayanışma Derneği'nin düzenlediği çevrimiçi etkinlikte, CHP Genel Başkan Yardımcısı Muharrem Erkek, Demokrat Parti Genel Başkan Yardımcısı Bülent Şahinalp, DEVA Partisi Hukuk ve Adalet Politikaları Başkanı Mustafa Yeneroğlu, Gelecek Partisi Genel Başkan Yardımcısı Ayhan Sefer Üstün, İYİ Parti Genel Başkan Yardımcısı Bahadır Erdem ve Saadet Partisi Genel Başkan Yardımcısı Bülent Kaya, kadın sivil toplum örgütleri, akademisyenler ve gazetecilerle bir araya geldi. SES Eşitlik ve Dayanışma Derneği Kurucu Başkanı Gülseren Onanç'ın moderatörlüğünü yaptığı etkinlikte, "Türkiye'nin demokrasi inşasında kadınların yeri ne olacak", "Kadın politikaları ne olacak", "Cumhurbaşkanı adayında aranan özellikler neler", "Kadınların yönetimde temsili nasıl eşitlenecek" sorularına yanıt arandı.
CHP'li Erkek, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'nin 'monokrasi' olduğunu ve tüm hak ile özgürlükleri tehdit ettiğini belirterek, "Kadının insan hakları ve kadın hakları, tüm insan hakları tehdit altında. Kadınlar, önemli bir mücadele veriyorlar. Onun için bu sistemi değiştirmemiz lazım. Onun için güçlendirilmiş, batı literatüründe 'rasyonelleştirilmiş' dedikleri parlamenter sistem diyoruz. Kuvvetler ayrılığının olduğu, demokratik hukuk devletinin tesis edildiği, hak ve özgürlüklerin güvence altında olduğu bir sistem için çalışıyoruz" diye konuştu.
Erkek, Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem'e ilişkin mutabakat metninde kadın hakları ve insan hakları konusunda ilkeler ortaya koyduklarını aktararak, "Bu ilkeler bizim hedefimiz haline geldi ve vizyon belgemiz oluştu. 300'ün üzerinde kadın örgütünün görüşleri alınarak kanun teklifi hazırlandı ve Meclis'e sunuldu. Siyasi Partiler Kanunu'nda temsil yönünden 'yüzde 50, yüzde 50' oran öngören ciddi bir kanun teklifi sunduk. Bunu tüm kadın örgütleriyle beraber yaptık" dedi.
"İLK SEÇİMDE TÜRKİYE CİDDİ BİR DEĞİŞİM YAŞAYACAK"
Erkek, İstanbul Sözleşmesi'nden Cumhurbaşkanı kararıyla çekilerek fonksiyon gaspı yapıldığını söyledi. Erkek, "İnanıyorum ki Türkiye, ilk seçimde çok ciddi bir değişim yaşayacak. Bu değişimle birlikte kadın haklarının da çok daha ileriye gideceğine inanıyorum" diye konuştu.
Demokrat Partili Şahinalp, kadın hakları konusunda yapılması gerekenleri mutabakat metninde kaleme almaya çalıştıklarını kaydederek, "Bugün geldiğimiz ortam itibariyle kadınlar, özellikle siyasi hayata atılma konusunda tereddüt geçiriyorlar. Bence bütün arkadaşlarım, aynı sorunla karşılaşıyorlar. Arzu edilen seviyede ilçe, il örgütleri ya da genel merkeze katılımda tereddüt var. Düşük istek var. Belki de bunu teşvik etmemiz, önümüzdeki dönemde gerekiyor" dedi.
Şahinalp, partilerin siyasete daha fazla katılmaları konusunda kadınları teşvik etmesi gerektiğini belirtti ve şunları söyledi:
"Cumhurbaşkanı adayının desteklenmesi konusunda bir şeyin altını çizmek istiyorum. Şu anda ülkenin üzerindeki iklim, genelde kötü söz üzerine. Hakaret, aşağılama üzerine bir iklim yaratıldı. Bunun birinci hedefi de ne yazık ki kadınlar. Geçtiğimiz haftalarda basın ve medyada yer alan haberlerde sürekli olarak buna vurgu yapıldı. Ülkeyi yöneten en üst düzeyde kullanılan ifadeler son derece yıpratıcı ve üzücü ifadeler. Altılı masa; ülkenin yönetim sistemi değiştiğinde bir daha gündeme gelmemek üzere bu üslubu, bu ifadeyi ve söylemi ortadan kaldıracak bir mutabakatımız var. Bunlar, son derece gereksiz ve üzücü. 2022 dünyasına yakışmayan ifadeler. Altılı masanın çıkaracağı cumhurbaşkanı adayının başta kadın seçmenler olmak üzere bütün milletimiz tarafından desteklenmesi gerektiğinin altını çizmek istiyorum."
"KADIN ERKEK EŞİTLİĞİNİ SAVUNACAK DEVLET POLİTİKASI OLMALI"
DEVA Partili Yeneroğlu ise kadın hakları konusunda detaylı bir çalışma yürüttüklerini aktararak şöyle konuştu:
"Kadının güçlendirilmesiyle başladık, metnimizi çalışırken. 'Tüm karar alma mekanizmalarında kadın ve erkek eşitliğini savunmak öncelikli bir devlet politikası olmalı' dedik.
Kadına yönelik şiddet ile etkin şekilde mücadele konusu; bununla ilgili Türk Ceza Kanunu'nda eksik olan düzenlemelerin gözden geçirilmesi, cezaların seçenek yaptırımlara çevrilmesi engellenerek infazın derhal uygulanması konusuna düzenlemeler yaptık.
Eğitim politikalarını tamamıyla gözden geçireceğimizi, eğitim müfredatına ilkokul birinci sınıftan itibaren insan hakları, kadın ve erkek eşitliği dersini koyacağımızı özellikle belirttik. Kız çocukların eğitim hakkı üzerinde durduk. İş hayatı bağlamında, kadınların güvenceli çalışma, eşit işe eşit ücret, iş-özel yaşam dengesinin kurulmasıyla ilgili yapılması gereken ciddi reformların olduğunu vurguladık. Bununla ilgili de çalışmaları yürütüyoruz."
Yeneroğlu, Meclis'te en fazla kadın milletvekilinin AKP'de olduğunu ifade ederek şunları söyledi:
"Kadın konusunda en fazla temsile sahip olan, iktidar partisi. Maalesef bunu da belirtmek zorundayız. Bunu da göz ardı etmeyelim, bu meseleleri konuşurken. Bu da durumun ne kadar vahim olduğunu ortaya koyuyor. O tarafı olumlamak için söylemiyorum. Durumun vahametini ortaya koymak için söylüyorum. DEVA Partisi olarak ne yapıyoruz? Şu anda 171 bin üyemiz var. Bunun yüzde 34,7'si kadın arkadaşlarımız. Biz, kadın konusunu gerçekten çok önemsiyoruz. Kadın arkadaşlarımızı siyasete çekmek konusunda çok ciddi sıkıntılar çekiyoruz. Bizim bütün kurullarımızda, karar mekanizmalarımızda yüzde 35 cinsiyet kotası var. Bu cinsiyet kotasına ulaşmak için de olağanüstü bir çaba sarf ediyoruz. Çoğu zaman, çoğu yerde ilçe yönetim kurullarını kabul etmiyoruz, yeterince sayıda kadın arkadaşlarımızın olmadığını gördüğümüz zaman kabul etmiyoruz. Kadınların desteklenmesiyle ilgili elimizden geleni yapmaya çalışıyoruz."
Gelecek Partili Üstün, kadının ve kız çocukların eğitim hakkında söz ederek, "Erkek çocuğun eğitimde ne hakkı varsa aynısının kız çocuğa da sağlanması konusunda bir mutabakatımız var. Bununla ilgili alınacak olan tedbirler var. Eğitim hakkının içerisinde elbette ki yani işin daha başlangıçta, kadın, insan hakları, çocuğun daha ilk çağlarında öğrenmesi için bu programların da devreye girmesi ve müfredatın da buna göre değiştirilmesi hususunda mutabakatımız var" diye konuştu.
Üstün, kadın istihdamında ise "Mesleğini elde etmiş olsa dahi, bir avukat, doktor, mimar, çiftçilikle uğraşan bir kadın; kendi cinsleri konusunda rekabet ettiği gibi erkekler konusunda bir rekabeti var. Bütün bu dezavantajlarını istihdamda ortadan kaldıracak tedbirleri savunuyoruz" dedi. Üstün, kadınların sosyal hayata katılması için de teşvik edici unsurları mutabakata bağladıklarını söyledi.
Üstün, partilerinin kadın il başkanı sayısının beş, ilçe başkanı sayısının da 17 olduğunu kaydederek, bu sayıların da yeterli olmadığını ve artırılması gerektiğini ifade etti. Üstün, Türkiye'nin sorunlarının çözümüne ilişkin, "Kadın erkek ayrımı yaparak değil kadın erkek iş birliği içerisinde, omuz omuza vererek çözebiliriz. İnsanları yaftalayarak, yalan sözlerle de itham ederek çözemeyiz" diye konuştu.
"CUMHURİYET DEĞERLERİNE SALDIRAMAYANLAR"
İYİ Partili Erdem, Türkiye'de kadınlara saldıranların hiç bitmediğini hatırlatarak şunları belirtti:
"Kadın haklarına saldıranlar, aslında Cumhuriyet'e saldıramayanlar. Cumhuriyet'e saldırma konusunda, Cumhuriyet'in kurucu değerlerine saldıramayanlar, kendisinde o gücü hissetmeyenler, işin kendilerinde kolay olan tarafına, hep kadın ve erkek eşitliğine, kadınların haklarına, kadınların nasıl giyinip kuşandıklarına, kadınların nasıl oturup kalktıklarına, kadınların kahkaha atıp atmayacaklarına, kadınların istismara uğrayıp uğramayacakları üzerine ne yaparlar? Konuşurlar ve sadece konuşmakla kalmazlar, Türkiye'nin, hukuku da dahil olmak üzere kadınlar aleyhine değişmesi için organize şekilde çalışırlar. Türkiye'deki kadınlar da haklarını kimseye yedirmezler, kimse kusura bakmasın. Ne bize ne başkalarına ne de AKP'ye yedirirler. 20 yılın sonunda bugün hala 8 Mart Dünya Kadınlar Günü'nde dünyanın her yerinde kadınlar güle oynaya şarkılar söyleyerek kadın haklarını savunuyor. Bizim aktivist kadınlarımız coplanıyor, biber gazı yiyor ama bir adım geri atmıyor.
Ben hukukçuyum, üç kız babasıyım, annemin tek evladıydım. Babam Malatyalıydı, karısını çok sevgi duyan bir insandı ama vakti yoktu benimle çok fazla ilgilenmeye. Ben, annemin ve anne tarafımızın -ki kadın ağırlıklı bir aileydi, onların- yetiştirdiği bir çocuk oldum, onların yetiştirdiği bir genç oldum. 17 yaşında karıma aşık oldum, birbirimizi yetiştirdik. Kadın elinin değdiği her yer daha bir aydınlanır. Kadınların gücüne inanırım. Aktivist kadınlardan da çok şey öğrenmişimdir."
Erdem, toplantıdaki altı partinin temsilcilerinin erkek olmasına ilişkin, "Buradaki altı erkeğin sebebi, hukuk başkanlarının tesadüfen partilerde erkek olmasından dolayı. Bizim İYİ Parti'nin 16 kişilik başkanlık divanının dördü kadın. Dört kadın başkanımız var. İl ve ilçe başkanlarımız var, kadın ve biz bunu kendi partimizde yüzde 30 civarında sağlamaya çalışıyoruz. Yeterli mi? Hayır, yeterli değil. Yeterli olduğunu kimse iddia edemez. İstanbul Sözleşmesi'nin de amacı bu. Kadın doğduğu andan öldüğü ana kadar; doğdu, eğitildi, aile içinde, eğitimde, istihdamda, sosyal toplumda, devlet önünde, idari kararlarda, yargıda, yargıdaki eşit haklarda kadının erkekle eşit olması için hep birlikte çalışmak zorundayız. Buna başka çaremiz yok" diye konuştu.
"TÜRK'ÜN HAKKINI KÜRT, KÜRT'ÜN HAKKINI TÜRK SAVUNACAK"
"Kadınların haklarını en az kadınlar kadar erkekler de savunmak zorunda. Hiç kusura bakmayın, demokrasi paket programdır" diyen Erdem, demokraside sadece kendilerine benzeyenlerin başına bir şey geldiğinde ses çıkarıp, kendilerine benzemeyenlerin başına bir şey geldiğinde susmanın olamayacağını söyledi. Erdem, "Alevi'nin hakkını Sünni, Sünni'nin hakkını Alevi savunacak. Türk'ün hakkını Kürt, Kürt'ün hakkını Türk savunacak" dedi.
Saadet Partili Kaya, kadınların siyasette kalıcı ve etkili şekilde yer almadığını dile getirerek şunları aktardı:
"Siyasi Partiler Yasası ve diğer yasalarımızda kadınlara pozitif ayrımcılık tanınarak bunun teşvik edilmesi mümkün olabilir. Bir diğer husus, partilerin kendi tüzük ve uygulamalarında kadının siyasetteki temsil sorununu asgari düzeye indirecek uygulamaları yürürlüğe sokmaları ile de mümkün olabilir. Üçüncü konu da Türkiye'de demokratikleşme süreciyle ilgili konudur. En çok siyasal temsil konusunda eleştiriye muhatap olan siyasal geleneğin temsilcisi olarak, bu üçüncü maddenin bizimle ilgili eleştirilerde dikkate alınması gerektiğini düşünüyorum. Çünkü 1969 yılında Türkiye siyaset sahnesine çıkan bir hareketten bahsediyoruz, Milli Görüş hareketi olarak. O döneme kadar ve ondan sonraki süreçlerde de eğitim, sosyal, siyasal ve kamu alanında ciddi ayrımcılığa uğramış, engellemelere uğramış ciddi bir toplumsal kesimin, eğitim hayatında, sosyal hayatta, siyasal hayatta ve kamu hayatında yer almasıyla ilgili kadın hareketi mücadelesi yapmış bir siyasi gelenekten söz ediyorum. Çünkü elbette herkes, siyasi parti tercihinde bulunurken kendi dünya görüşüne uygun partiyi tercih eder. O partide siyasal faaliyette bulunur. 1969'dan bu yana eğitim, kamu hayatında dünya görüşü itibariyle bize yakın olan kadınların ne tür engellemelere tabi tutulduğunu Türkiye demokrasisini yakından izleyenlerin bizi net bir şekilde görmesi ve bu olgu üzerinden değerlendirmesi lazım."
"Cumhuriyeti demokrasi ile taçlandıracak hamleler yaptığımız zaman birçok temel hak ve hürriyet gibi kadın haklarının da yerli yerine oturacağı konusunda en ufak şüphe duymuyorum" diyen Kaya, altılı masanın Türkiye'nin sorunlarının çözüleceği demokratik bir sistemi inşa etmek üzere bir araya geldiğini hatırlattı. Kaya, bu sistem inşa edildiğinde bütün sorunların konuşulabildiği bir zemine kavuşacaklarını kaydederek, "Biz, Türkiye'nin bütün sorunlarını çözmeyi değil, bütün sorunlarının konuşulabileceği çoğulcu bir siyasal zemin inşa etmeyi vaat ediyoruz. Kadın ve erkek herkesten, bu sistemi inşa mücadelemizde bize destek vermelerini arzu ediyoruz. Bu sistem inşa edilip rekabetçi bir yapı ortaya çıktığı zaman bütün partiler, toplumsal kesimlerle kendi siyasal düşüncelerini paylaşmış olacaktır" dedi.
İSTANBUL SÖZLEŞMESİ'Nİ ELEŞTİRDİ
Kaya, İstanbul Sözleşmesi konusunda da şunları söyledi:
"Bu sözleşmenin yazımı aşamasında, gerekse Meclis'te de yeterince tartışılmadığını kabul etmek lazım. Biz, -bugün eleştirdiğimiz sistemin en önemli özelliğinden biri- sabah uyanıyoruz, bir karar ile ya da partilerin mutfağında yapılan bir anayasa çalışmasıyla anayasaların yapıldığı bir süreci görüyoruz. Anayasa yapım sürecinde nasıl bütün toplumsal kesimlerin katılımını almak durumundaysak bu şekilde toplumun genelini ilgilendiren sözleşmelerde de toplumun katılımına ve eleştirilerine açık, bir şekilde o sürecin yürütülmesi gerektiğini düşünüyoruz. Birinci eleştirimiz bu. İstanbul Sözleşmesi'nin kurulmasında yeterince katılımcı ve tartışmacı zeminde bunun müzakere edilmediğini düşündüğümüz için itiraz ediyoruz: İstanbul Sözleşmesi'nin kadına yönelik şiddete bir kısım çözüm önerilerinin olduğu ve bir kısım kazanımların olduğunun farkındayız. Kadına yönelik şiddet ve ev içi şiddetin önlenmesiyle ilgili her türlü düzenlemeyi desteklemeye ve kuvvetlendirmeye hazır olduğumuzu ifade etmek istiyoruz. Ama bu sözleşmenin sorun yaratan yanlarını da konuşmaktan çekinmemek lazım.
Bir sözleşmeyi toptan ret ya da kabulden ziyade, kazanımlarını desteklemek ve sorun yaratmaya müsait yönlerini de oturup tartışmak ve bir ortak paydada buluşmak gerektiğini düşünüyoruz. Bugün sadece Saadet Partisi sorun yaratmaya müsait yanları konusunda da tedirginlik yaşamıyor. Avrupa Konseyi üyesi kimi ülkeler de halen sözleşmeyi imzalamadı. Yine bu sözleşmeye çekince koyan kimi ülkeler de çekincelerini kaldırmadı. Yani bu, salt yeni bir terminoloji ile itiraz edilen bir şey değil. Uluslararası sözleşmelerle de çelişen yanı var İstanbul Sözleşmesi'nin.
Diğer sorunlu olarak gördüğümüz alanlardan bir tanesi şu; bu sözleşmede ailenin bütün olarak değerlendirilmediğini, sadece kadını önceleyerek kadına karşı şiddetin engellenemediğini, kadına karşı şiddetin aile içinde başlayan sağlıklı bireylerle de önlenebileceğini düşünüyoruz."