Analiz - Hamas'ın Yeni Vizyonu ve Ortadoğu Barışı
42 maddeden oluşan, Hamas'ın önümüzdeki yıllarda izleyeceği politikanın yol haritası olma özelliği gösteren ve Filistin meselesinin geleceği açısından da büyük önem taşıyan yeni siyaset belgesi, hareketin 1988 tarihli kuruluş bildirisi (Hamas anlaşması/misakı) ile karşılaştırıldığında, her ne...
CENGİZ TOMAR- 42 maddeden oluşan, Hamas'ın önümüzdeki yıllarda izleyeceği politikanın yol haritası olma özelliği gösteren ve Filistin meselesinin geleceği açısından da büyük önem taşıyan yeni siyaset belgesi, hareketin 1988 tarihli kuruluş bildirisi ( Hamas anlaşması/misakı) ile karşılaştırıldığında, her ne kadar radikal değişiklikler içerse de, aslında zamanın ruhuna, reel-politiğe uygun, pragmatik bir evrimi gösteriyor. 2000'li yılların başından itibaren, kağıt üzerinde olmasa da tatbikatta Hamas'ın politikasının pek çok değişiklik geçirerek evrimleştiği bilinmekle birlikte, bu doğal değişiklikler kayıt altına alınarak tarihe not düşülmüş oldu. Batı tarafından olumsuz manada daima hareketin önüne konulan 36 maddelik 1988 bildirisiyle Hamas'ın birkaç yıl süren uzun bir hazırlık aşamasından sonra kamuoyuna açıkladığı 42 maddelik siyaset belgesinin önemli maddeleri karşılaştırıldığında, değişen politikanın röntgenini de ortaya çıkarmak mümkün olacaktır.
1988 bildirisinde "Selefi kökene ve Müslüman Kardeşliğine bağlı" Müslüman Kardeşler Örgütü'nün Filistin kolu olarak tanımlanan hareket, yeni belgede "Filistinli bir İslami kurtuluş hareketi" şeklinde tavsif edilerek Filistinliliği üzerinden bağımsızlığı vurgulanmış; İslami kurtuluş hareketi olarak adlandırılarak daha önceki bildiride "selefi ve Müslüman kardeşler"e bağlı olma vurgusu yapan daraltıcı yorum genişletilmiştir. Böylece Hamas kendisini Müslüman Kardeşlerin (İhvan-ı Müslimin) Filistin kolu olarak ifade ettiği eski tanımını revize etmiş görünüyor. Şüphesiz bu durum, Gazze'nin tek çıkış kapısı olan Mısır'ın fiili yönetimiyle donmuş ilişkileri geliştirmenin yanı sıra, Körfez ülkeleri ve Batı ile ilişkileri geliştirmeye yönelik bir adım olarak da değerlendirilebilir. Zira Müslüman Kardeşler Örgütü, Mısır, Birleşik Arap Emirlikleri ve Suudi Arabistan tarafından terörist örgüt olarak kabul ediliyor. Hareketin tanımından "Selefi kökenlere sahip" ibaresinin de kaldırılması, dünyada kötü bir şöhrete sahip radikal-selefi terörist örgütleri anımsatacak bir yaklaşımdan da uzaklaşıldığını, böylelikle Filistin mücadelesinin daima en büyük destekçisi olan Türkiye'nin yanı sıra, Batı dünyasının da rahatsız olabileceği bir tanımdan vazgeçildiğini gösteriyor.
Daha önceki metinde bir Filistin tanımı yapılmazken, bu metinde Filistin vatanının doğuda Ürdün nehrinden batıda Akdeniz'e, kuzeyde Re'sü'n-Naküra'dan güneyde Ümmü'r-Reşraş'a kadar bölünmez bir bütün olduğu vurgulanmakta. Bu da siyaset belgesindeki revizyonların zamanla mukayyet ve değişebilir olduğunun göstergesi.
1988 belgesinde genel olarak Yahudiler zikredilerek toptancı bir yaklaşımla bu dinin tüm mensupları kastedilirken, yeni belgede İsrail, siyonist proje olarak isimlendirilerek, hareketin bütün Yahudilere dinlerinden dolayı düşman olmadığı, bir din savaşı yapılmadığı, sadece vatan toprakları için siyonist yapı ile mücadele edildiği vurgulanmaktadır. Böylece Hamas, özellikle Batı'da tepki çeken Yahudi-karşıtı (antisemit) söylemden kaçınmıştır.
Yeni siyaset belgesinde, uluslararası anlaşmalar tarafından da teyit edilmiş olan 4 Haziran 1967 sınırlarının tanınmasını, zımnen de olsa İsrail'in varlığının, yani 'iki devletli çözüm'ün "şimdilik" kaydıyla kabul edildiği şeklinde yorumlamak mümkün. Metinde geçmese bile, satır arası okuma bize bu bilgiyi veriyor.
Diğer önemli bir husus ise Hamas'ın Filistin Kurtuluş Örgütü'nü bütün Filistinlilerin ortak çatı örgütü olarak tanımlamasıdır ki bu bölünmüş olan Filistinlilerin demokratik bir FKÖ çatısı altında bir araya gelebilmelerinin önünü açmaktadır. Buradaki demokrasi vurgusunun önemine dikkat çekmekte de yarar var.
Bu belge aynı zamanda, Hamas'ı "terör örgütü" olarak tanımlayan Batı dünyasıyla ilişkileri de düzeltmeyi amaçlıyor. Bu haliyle, tam da ABD öncülüğünde başlaması muhtemel barış görüşmeleri öncesinde kolaylaştırıcı bir rol oynayabilir. Trump yönetiminin Filistin- İsrail barış görüşmeleriyle ilgili yeni bir inisiyatif alması beklenirken Hamas'ın bu bildirgeyi ilan etmesi, "masada ben de olmak istiyorum" şeklinde yorumlanabilir. Trump-Abbas görüşmesinde telaffuz edilen 1967 sınırları çerçevesinde iki devletli bir çözüm için Filistin ile İsrail arasında görüşmelerin bir an önce başlaması temennisi, Hamas'ın siyaset belgesinin tam zamanında ilan edildiğini gösteriyor. Hamas bu belgeyle uluslararası camia tarafından bir oyuncu olarak tanınmayı beklemekte ve en azından şimdilik 1967 sınırları çerçevesinde iki devletli çözüm için yeni bir görüşme ve geçiş sürecine hazır olduğu izlenimini vermekte.
Hamas'ın 1988'deki kuruluş misakında Yahudilerin tümüne karşı olan savaş çağrısı, sadece işgalci İsrail'e hasrediliyor. Tabii ki bu Hamas'ın askeri kanadı Kassam Tugayları ile siyasi kanadını ters düşürebilir. Ancak Batı'dan gelen ilk açıklamalar, İsrail'in varlığının tanınmaması ve İsrail şehirlerine füze atılmaya devam edildiği müddetçe, Hamas'ı terörist olarak tanımlayacakları yönünde. Bu belgenin pratikte İsrail, ABD ve genel olarak Batı'nın Hamas'a yönelik tutumunu değiştirmeyeceği bilinmekle birlikte, bir kısım revizyonla top karşı sahaya atılmış durumda.
Şüphesiz bu belgenin en önemli yanı, zaten bölünmüş olan İslam ve Arap dünyasının, ilave olarak bölünmüş Filistin toplumunun tekrar tek çatı altında birleşebileceğine dair bir umut işareti barındırması. Zaten ağır ve asimetrik şartlarda yapılan Filistin mücadelesinde bir de Filistin toplumunun bölünmesi, bu mücadelenin kazanılmasını imkansız kılıyor. Aslında bu mücadelede atılması gereken zaruri ilk adım da her şeyden evvel Filistinlilerin birliği.
Halit Meşal'in görevden ayrılmasının hemen arefesinde yapılan bu değişiklik, bundan sonra Hamas'ın başına geçecek lidere de geri dönülmesi zor ama gerçekçi bir yol haritası sunuyor. Muhtemel liderler arasındaki İsmail Heniye ile Musa Ebu Merzuk zaten Hamas siyasetinde merkezde yer alan Meşal'e yakın isimler. Bu iki isime rakip olabilecek, askeri kanattan gelen Yahya Sinvar'ın lider olması halinde ise Meşal'in ilan ettiği bu belgeden tekrar geri adım atması zor görünüyor.
Bu belgenin genel olarak İsrail siyasetini değiştirmeyeceği ortada. Zaten İsrail yönetimi tarafından yapılan ilk açıklamalar da bu yönde. Avrupalı yetkililer de metinde Oslo anlaşmasının Hamas tarafından kabul edilmemesi, cihat kavramının mevcut olması gibi pek çok ögenin kabul edilemez olduğunu ve Hamas'ın füze saldırılarına devam ettiği müddetçe bir şeyin değişmeyeceğini ifade ettiler. ABD'nin bu konudaki politikası ise henüz belli değil. Ama her halükarda Hamas'ın bu adımının, özellikle Filistinliler arasında bir rahatlama getireceği açık.
[Ortadoğu siyasi tarihi ve uluslararası ilişkiler alanında uzman olan Prof. Dr. Cengiz Tomar, Marmara Üniversitesi Ortadoğu Araştırmaları Enstitüsü ve Fen Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü öğretim üyesidir]