Anayasa Mahkemesi Başkanı Arslan Açıklaması
Anayasa Mahkemesi Başkanı Zühtü Arslan, bireysel başvuru sayısının 80 bin civarında olduğunu belirterek, "Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) önündeki 47 ülkeden gelen başvuru sayısının 75 bin 200 olduğu düşünüldüğünde nasıl bir iş yüküyle karşı kaldığımız daha iyi anlaşılır.
Anayasa Mahkemesi Başkanı Zühtü Arslan, bireysel başvuru sayısının 80 bin civarında olduğunu belirterek, "Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) önündeki 47 ülkeden gelen başvuru sayısının 75 bin 200 olduğu düşünüldüğünde nasıl bir iş yüküyle karşı kaldığımız daha iyi anlaşılır. Başka bir ifadeyle Anayasa Mahkemesinin önündeki başvuru sayısı AİHM'in önündeki 47 ülkeden gelen başvuru sayısının üzerindedir. Bu başvuruların yaklaşık 60 bini, 15 Temmuz sonrasında yapılmıştır." diye konuştu.
İstanbul Tahkim Merkezi tarafından düzenlenen Kamu Kurum ve Kuruluşları Açısından Tahkim Konferansı, Anayasa Mahkemesi Yüce Divan Salonunda yapıldı.
Konferansın açılışında konuşan Başkan Arslan, İstanbul ve Kayseri'deki terör saldırılarında hayatını kaybedenlere rahmet, yaralılara acil şifa diledi.
"Gerçekten zor günlerden geçiyoruz, konuşmakta zorlandığımız, kelimelerin kifayetsiz kaldığı zor günler..." diyen Arslan, dünyada, terörün bu kadar çeşidiyle ve bu kadar yüksek bedeller ödeyerek mücadele etmek zorunda kalan bir başka ülke bulunmadığını söyledi.
Arslan, terörle mücadelenin, siyasi görüşlerin üzerinde, milli bir mesele olduğunu vurgulayarak, şöyle devam etti:
"Terör saldırılarının ve onların arkasındaki güçlerin, biri topluma diğeri devlete dönük, birbiriyle bağlantılı iki hedefinin olduğu açıktır. Topluma yönelik amaç, milletin birliğini ve dirliğini bozarak, huzur ortamını zehirleyip, kaotik bir durum hazırlamaktır. Devlete yönelik amaç ise demokratik hukuk devletini paralize ederek, işleyemez hale getirmektir. Bu nedenle toplum olarak, birliğimizi, dirliğimizi ve dayanışmamızı korumaya devam etmeliyiz. Devlet olarak da demokratik hukuk devleti kararlılığımızı sürdürmek durumundayız. Teröre ve terörizme verilecek en anlamlı cevap, inadına birlik ve beraberlik, inadına hukuk ve demokrasidir. Gerçekten de terör, başta yaşama hakkı olmak üzere temel hak ve hürriyetleri toplumsal huzuru ve demokratik hukuk devletini tehdit eden en büyük beladır. Bu nedenle bize düşen tam da terörün yok etmeye ve yıkmaya çalıştığı toplumsal ve siyasal değerleri korumaktır. Bu değerleri korumadaki azim ve kararlılık terörün ve destekçilerinin karabasanıdır."
"Adalet herkese her konuda eşit davranılmasını gerektirmez"
İnsanı ve devleti yaşatmanın yolunun adaletten geçtiğine işaret eden Arslan, adaletin, devletin de temeli olduğunu, yokluğunda tüm toplumsal ve siyasal değerlerin değersizleşeceğini kaydetti. Arslan, "Adalet herkese her konuda eşit davranılmasını gerektirmez. Tersine, farklı durumdakilere eşit muamele bazen adaletsizliğe yol açabilir. Mevlana'nın dediği gibi, 'Suyu ağaca verdiğinizde adalet, dikene verdiğinizde zulüm olur.' Bu nedenle adalet her şeyi yerli yerine koymaktır, herkese hak ettiğini vermektir." diye konuştu.
Bir devletin ayakta kalabilmesi ve varlığını sürdürebilmesi için gerekli en önemli unsurun adalet olduğunu kaydeden Arslan, günümüzde adaletin en önemli yansımasının da temel hak ve hürriyetlerin korunması olduğunu anlattı. Bunun da en etkili aracının mahkemeler olduğunu ifade eden Arslan, Anayasa Mahkemesinin varlık nedeninin de anayasal ve bireysel adaletin sağlanmasına katkı sağlamak olduğunu dile getirdi.
Bireysel başvurular
Anayasa Mahkemesine yapılan bireysel başvuru sistemi hakkında da bilgi veren Arslan, bireysel başvuru yolunun bugün AİHM tarafından mutlaka tüketilmesi gereken etkili bir başvuru yolu olarak kabul edildiğini söyledi.
Bunun en son örneğinin, 15 Temmuz darbe girişimi sonrası meslekten ihraç edilen bir hakim ile bir öğretmenin yaptığı başvurularda görüleceğini anlatan Arslan, AİHM'in bu iki kabul edilemezlik kararında da açıkça Anayasa Mahkemesine bireysel başvurunun etkili bir başvuru yolu olduğunu ve başvurucuların bu iç hukuk yolunu tüketmeleri gerektiğini ifade ettiğini aktardı.
Bu nedenle bireysel başvurunun Türkiye açısından çok önemli bir kazanım olduğuna vurgu yapan Zühtü Arslan, ancak bireysel başvurunun geleceğini tehdit eden en önemli sorunun gitgide artan iş yükü olduğunu bildirdi.
Arslan, "Bugün itibarıyla Anayasa Mahkemesinin önündeki mevcut derdest bireysel başvuru sayısı 80 bin civarındadır. AİHM'in önündeki 47 ülkeden gelen başvuru sayısının 75 bin 200 olduğu düşünüldüğünde nasıl bir iş yüküyle karşı kaldığımız daha iyi anlaşılır. Başka bir ifadeyle Anayasa Mahkemesinin önündeki başvuru sayısı AİHM'in önündeki 47 ülkeden gelen başvuru sayısının üzerindedir. Bu başvuruların yaklaşık 60 bini, 15 Temmuz sonrasında yapılmıştır." diye konuştu.
Başkan Arslan, Anayasa Mahkemesine, 2014 ve 2015'te yıllık ortalama 20 bin başvuru alındığını, 2015'te bu başvuruların yaklaşık yüzde 80'ine denk gelen 16 binini sonuçlandırdıklarını anlattı. Arslan, "Hedefimiz, iki yıl içerisinde gelen başvuruyu karşılayacak bir istatistiği yakalamaktı ancak 15 Temmuz sonrası yoğun ve kitlesel başvurular bu planları değiştirdi. Bu dönemsel artış, geriye dönük planlarımızı etkilemekle birlikte kurduğumuz ve iyi işleyen bireysel başvuru sisteminin hedeflerini değiştirmedi." dedi.
-"İşimizin zor olduğunu biliyoruz"
Artan iş yüküyle başa çıkabilmenin yanı sıra nitelikli kararlarla, sistemik ve yapısal sorunların ortadan kaldırılmasına katkıda bulunup, temel hak ihlallerini önlemeyi hedeflediklerini söyleyen Arslan, şöyle devam etti:
"Bu hedefleri gerçekleştirmek kolay değil, işimizin zor olduğunu biliyoruz. Her kademede görev yapan personelimiz yoğun bir gayretle, özveriyle çalışmalarına devam ediyorlar. Bireysel başvurunun geleceği açısından önemli iki hususu hatırlatmak istiyorum. Bunlardan birincisi, bireysel başvuru her türlü uyuşmazlığın çözüldüğü olağan bir kanun yolu değildir, ikincil olma niteliği hak ihlallerinin öncelikle derece mahkemelerinde giderilmesini gerektirir. Bu anlamda Anayasa Mahkemesinin bireysel başvuruda yaptığı inceleme ilk derece mahkemesi olmadığı gibi temyiz incelemesi de değildir. İkinci olarak bireysel başvuru, tek tek tüm hak ihlallerini giderme yolu da değildir, olamaz da. Zira Anayasa Mahkemesi üyeleri ve raportörleri, doğaüstü, olağanüstü güce sahip, Superman ya da Spiderman değildir."
Bin 514 hak ihlali kararı
Anayasa Mahkemesi Başkanı Arslan, adaletin tesisinin önündeki engellerin başında, artan iş yükü ve uzun yargılama sorununun geldiğini ifade ederek, bireysel başvurularda verilen ihlal kararlarının da bunu gösterdiğini anlattı.
Bireysel başvurularda bugüne kadar toplam bin 514 hak ihlali kararı verildiğini, bunların yaklaşık yüzde 74'ünün adil yargılanma hakkına ilişkin olduğunu bildiren Arslan, adil yargılanma hakkına ilişkin ihlal kararlarının yaklaşık yüzde 76'sinin uzun yargılama nedeniyle verildiğini belirtti. Arslan, bu ihlallerin neredeyse yarısında 10 yıl ve üzerinde yargılamanın söz konusu olduğunu ifade etti.
Türkiye'de yargılama sürelerinin uzunluğunun genel ve yapısal bir sorun olduğuna işaret eden Arslan, 2015'te sadece hukuk mahkemelerindeki dosya sayısının 3,5 milyona yakın olduğunu, Yargıtay'ın da milyonu aşan iş yüküyle çalıştığının bilindiğini belirtti.
Başkan Arslan, bu sorunla başa çıkmanın yollarından birinin alternatif uyuşmazlık çözüm ve tahkim gibi yollarının hayata geçirilmesi olduğunu kaydederek, tahkime konu olabilecek uyuşmazlıkların tahkim yoluyla çözümünün, uyuşmazlıkların daha hızlı çözülmesine ve mahkemelerin iş yükünün azalmasına ciddi katkı yapabileceğini sözlerine ekledi.